İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
İran Perspektifinden İsrail ve Ortadoğu'daki Gelişmeler
Bu yazıda İran basınını yakından takip edilerek özellikle İsrail ile yaşadığı problemler ele alınacaktır. Söylem olarak bakıldığında İran kendisini mazlumların yanında ve İsrail ve Amerika’nın karşısında bir konumda görüyor. Bunu defalarca önemli makamlardaki insanlar zikrediyor ve bu alanda bazı adımlar attıklarını da iddia ediyorlar. Örneğin “İsrail karşısında Filistin’i desteklediklerini”, “İsrail’i resmen tanımadıklarını ve İsrail elçiliğinin Filistinlilere tahsisini” ve “Kudüs Günü”nün ilan edilmesini bunlardan addediyorlar. Filistin meselesinde bayraktarlık yapmak isteyen İran bugün Ortadoğu’da yalnız kalmış durumda. Bölge ülkelerinin ekseriyetiyle arası ya bozulmuş ya da bozulmak üzeredir. Bu yazıda kısa ve öz olmak üzere İran’ın çatışma yaşadığı sorunları ve kendi argümanlarını dile getirmek istiyorum.
İran’ın karşı karşıya bulunduğu en büyük problem Amerikan yaptırımlarıdır. Amerika’nın İran’la yapılmış olan nükleer antlaşmadan çekilmesi ve İran’ın hayal kırıklığına uğramasına sebep olmuştur. ABD antlaşmadan çekildikten sonra İran-ABD arası ilişkiler savaş eşiğin gelmiştir. İran dışişleri bakanı Cevad Zarif İran aleyhine savaşı destekleyen grubu B grubu/timi (تیم ب)diye nitelendirmektedir. Bunlar ise Benyamin Netenyahu, Bolton (john Bolton), Bin Selman (Muhammed Bin Selman) ve Bin Zayid (Muhammed bin Zayid el-Nehyan). Bu grubun Trump’ı yönlendirdiğini ve İran’a savaş açması konusunda cesaretlendirdiğinden bahsetmektedir. İran ayrıca Umman Körfezi’nde petrol gemilerine düzenlenen saldırının arkasında İsrail, Suudi Arabistan ve ABD’nin olduğuna inanıyor. Bunu da İran ile savaş çıkarmak ve İran üzerinde baskıyı artırmak için bir araç olduğunu iddia ediyorlar. Asriran’da yazan Mustafa Danende Umman körfezindeki gemilere yapılan saldırılardan birinin Japonya’ya ait olduğunu ve bu tamda Japonya başbakanının İran’ı ziyareti sırasında gerçekleştiğini söylüyordu. Sonrasında ise Suudi veliahdının attığı tweeti paylaşmıştır ve veliahd tweetinde “İran’ın japonyaya ait bir gemiye saldırarak, Japonya başbakanına saygı göstermediğini dile getirmiştir.”Mustafa danende sonuç olarak bu saldırının ardında ABD, İsrail ve Suudi Arabistan olduğunu dile getirmiştir.
Fuceyra Limanında yapılan saldırıyı İran böyle gördü B timinin bu olayın arkasında olduğu karikatürde bile dile getirilmiştir.
Aynı gazetede ortaya ilginç bir tez atıldı. Bu tez ise İran’ın savaşa girmesinin İran’ın lehine olduğunu iddia ediyordu. Ona göre durum bu şekilde devam ederse bu durumdan sadece İran zarar görecekti. Ama eğer savaş çıkarsa karşı taraflarda zarar görecekler ve İran tek zarar gören ülke olmayacaktı. Ona göre İsrail’in üç günden fazla dayanması mümkün değildi. İran makamlarınca çok defa İsrail’in felan tarihte yok olacağı, çok az ömrü kaldığı zikredilmektedir. Ama bu düşüncelerin bir temeli olmadığı gibi İsrail bu söylemleri dünyaya pazarlamaktadır. Mevcut konjekturde bakıldığında Rusya ve ABD bile İsrail konusunda ve onun güvenliği konusunda antlaşma imzalamış olmasına rağmen bu açıklamalar İran basını tarafından sıklıkla dile getirilmektedir. Örneğin Ayetullah Nuri Hemedani, İsrail’in çöküşünün yakın olduğunu ve onun her açıdan zayıf olduğunu söyledi. Ayrıca İran Devriminin önde gelen isimlerinden Refikdust, İran Devrim Rehberi Hamaney’in İsrail’in 20 yıl içerisinde yok olacağını söylediğini aktardı. Diğer bir açıklama İsrail Ordusu’ndan geldi ve İran’ın dünyanın en büyük dördüncü gelişmiş füzelerine sahip olduklarını aktardıktan sonra İsrail’in 2050’de ortadan kalkacağını dile getirdi. Devrim Muhafızları Ordusu’nun başkanı Hüseyin Süleymani de İran’a “Maksimum baskı” uygulayacaklarını ama düşmanların ellerindeki kaynakları tükettiğini ve kendi içlerinden dağılacaklarını, bunun da İran eliyle olacağını dile getirdi.
Hüseyin Süleymani’nin de dediği gibi ABD ekonomik baskıları daha artırarak ilginç bir gelişmeye de imza attı. Daha önce bir devletin ordusunu terör listesine almayan ABD Devrim Muhafızları Ordusu’nu terör listesine aldı. Trump “İran sadece terörü himaye eden bir devlet değil, ayrıca onun Devrim Muhafızları Ordusu terörün finanse edilmesine ve geliştirilmesine bilfiil katkı sağlamaktadır” dedi. Ayrıca Devrim Rehberi Ali Hamaney ve önemli isimleri de yaptırım listesine aldı. İran meclisi ise bu durum karşısında harekete geçti. İran’da ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM)’u terör listesine aldı ve parlamento üyelerinden bazıları meclise Devrim Muhafızları Ordusu’nun üniformalarından giyerek geldiler. Böylece birlik mesajı veriyorlardı.
İran ve ABD yetkililerin açıklamalarına bakıldığında olası bir savaş gözükmemektedir. Ayetullah Hamaney’in stratejisi ekonomik yaptırımlara direnme (direniş ekonomisi) ve “ne savaş ne de müzakere”dir dedi ve müzakerenin “zehir gibi” olduğunu dile getirdi. Hasan Ruhani ABD ile antlaşmaya yeşil ışık yaksa da ABD’den öncelikle yaptıkları nükleer antlaşmaya saygılı olmasını ve ambargoyu kaldırmasını beklemektedir. Cevad Zarif de aynı minvalde açıklama yaparak, antlaşmanın mümkün olduğunu ve ABD’nin İran’a saygıyla yaklaşması gerektiğini dile getirdi. Mevcut durumdan anlaşılan ABD’nin baskıları daha da artıracağıdır ve ambargonun kaldırılması yakın bir zamanda mümkün gözükmemektedir. Bu durumda İran ABD ile antlaşma yapmak istemeyecektir ve İran’ın belki de en önemli beklentisi 2020’deki ABD seçimlerinde Trump’ın kazanamasıdır. Bu durumda incelendiğinde İran seçimlere kadar müzakereye yaklaşmayacaktır denebilir.
Trump’ın İran ile müzakere beklentisinde olduğu ise şu şekilde resmedildi.
Trump’ın nükleer antlaşmadan çekilmesinden sonra ambargoların artırılmasından bahsetmiştik. İran’ın bölgede nükleer bir güce ulaşmasına en çok karşı çıkan ülke İsrail’dir. İsrail kendi politikası gereği Ortadoğu’da nükleer silaha sahip bir ülke istememektedir. Daha öncesinde Mısır, Suriye ve Irak’a bu minvalde saldırılar düzenleyen İsrail, Ortadoğu’da kendisinden daha güçlü bir askeri gücün varlığını istememekte ve bunu engellemek için elinden geleni yapmaya çalışmaktadır. Bu doktrine Begin Doktrini denmektedir.
İran ise artan baskıları yatıştırmak için gerekli adımları atmaya hazırlandığı gözüküyor. İran Devrim Rehberi Ali Hamaney’in 25 haziranda basına yansıyan fetvasında nükleer silahın ve topluca insanın öldürülmesine sebep olan silahların İslam’da yeri olmadığını ve bunun dinin hükümlerine mugayir olduğunu dile getirdi.
İsrail ve İran arasında tartışmalara neden olan bir diğer gelişme İran’ın Suriye’deki varlığıdır. 24 Haziranda Kudüs’te bu minvalde Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Petruşev, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Meir Ben Shabbat bir araya geldiler. Burada İran’ın İsrail sınırına yerleşmesini (Suriye kastediliyor) ve nükleer silahlara ulaşmasının engelleneceği dile getirildi. Toplantının Kudüs’te yapılmasını ise Netenyahu şöyle değerlendirdi “Zirvenin burada yapılması şu anda dünya milletleri içerisinde İsrail’in özel konumunun kanıtıdır.”
İran anlaşıldığına göre içinde bulunduğu bu yalnızlıktan ve sıkıntılardan kurtulmak istiyor. Cevad Zarif “Eğer Suudlar siyasetlerini değiştirirse yarın Riyad’a gidebilirim” mesajı vermiştir. Ayrıca Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Petruşev, İran’ın arap devletleriyle olan ilişkilerinin gelişmesini desteklediklerini ve İsrail ve ABD’nin İran’ı yalnız bırakmaya çabalamasını faidesiz bir iş olarak değerlendirdi.
Biz bu yazıda İran’ın resmi görüşünü ele almaya çalıştık. Tabi İran içerisinde çok farklı düşüncelere ve görüşlere sahip olan insanlar vardır. Ilımlılar ve reformistler bunlardan bazılarıdır. Lakin bu yazıda İran’daki bir gazete üzerinden İran’ın argümanlarını, beklentilerini ve olayları ele alış biçimlerini irdeledik.
Nükleer antlaşma konusunda İran bugüne kadar farklı yorumlarda bulundu. İran Avrupa’nın desteğini kaybetmemek ve durumun daha da kötüye gitmemesi için antlaşmadan çekilemiyor. Ama antlaşma yapmış olmasına rağmen beklentilerine de ulaşamadı. Belki de ABD yaptırımlarına bir refleks olarak geçtiğimiz günlerde uranyum zenginleştirme sınırını aştığını açıkladı. Bundan dolayı birçok Avrupa ülkesinden de tepki alan İran, biraz daha ileri giderek Hasan Ruhani şu açıklamayı yaptı “İran uranyumu istediği seviyeye kadar zenginleştirecektir.” İran ayrıca Avrupa Birliğini defalarca uyarmakta ve onlardan nükleer antlaşmaya sadık kalmalarını istemektedir. Avrupa’nın nükleer antlaşmada arabulucu değil, taraflardan birisi olduğunu ve bu konuda sözlerini yerine getirmeleri gerektiğini belirten karikatür.
Karikatürde İran’ın nükleer antlaşmayı (Bercam) kurtarmaya çalıştığı ve ABD’nin ise onu batırmaya çalıştığı gözükmektedir. Avrupa ise bu durumu sadece izlemekle yetinmektedir.
Genel olarak İran basınına yansıyanlardan ortaya şöyle bir görüntü çıkıyor. İran büyük bir çıkmaz içerisinde. Gelecek günlerde baskılar daha da artacak ve dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in açıklamasına göre ilaçların ve gıdaların ülkeye girişi bile yasaklanmıştır. Arap ülkeleri ile bağı kopan İran, bu durumdan nasıl çıkacak merak konusudur. Son zamanlarda İran medyası Bahreyn Dış İşleri Bakanı’nı İran aleyhinde dile getirdiği sözleri konuşuyordu. Dış politikada Arap ülkeleriyle ilişkileri geliştirmek konusunda açıklamalar yapsa da bu yakın zamanda mümkün gözükmüyor. Özellikle Suudlar bölgede güçlü bir İran istemiyorlar ve İran’la sahada mücadele ediyorlar. Suudların bu mücadelesi onları İsrail ve ABD ile yakınlaştırmıştır. Şuan üstünlüğün ABD, İsrail ve Suud üçlüsünde olduğu görülmektedir. İran gittikçe köşeye sıkıştırılmakta ve ABD ile anlaşma yapmaya zorlanmaktadır. Bunun yanında artan işsizlik ve ekonominin kötüye gitmesi halkta huzursuzluk yaratmakta ve bu zaman zaman eylemlere dönüşmektedir. İran’ın bu şekilde nereye kadar dayanabileceği ise merak konusudur. Örneğin İran’ın günlük ihraç ettiği petrol 2.5 milyon varil iken bu sayının ambargodan sonra 300-500 bine düştüğü söylenmektedir. İran’ın ise diplomasisinin tükendiği ve dayanma sınırlarının sonuna geldiği zikrediliyor, arabulucu olabilecek bir ülkenin de olamayacağı dillendirilmekte ve İran’ın elinde son koz olarak “askeri seçenek” kaldığı söylenmektedir. Yapılan analizler arasında özellikle iç politikada sorunlar yaşayacağı da düşünülmektedir. “Ne varki, fiili savaş olsun ya da olmasın ülkenin siyasal alanındaki daralma sürecek ve ihtimal ki İran geçmişte örnekleri görüldüğü üzere yine ülkedeki reformist kesimlerin seçim boykotlarını ve meşru siyasal alanın daralması gibi sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Belki de ABD’nin İran’a vermek istediği zarar tam da budur.” Ayrıca İran siyasetçilerinden Muhsin Rezayi’nin de dile getirdiği gibi bölgede çıkacak bir savaş sadece İran ile sınırlı kalmayacaktır.
Kaynaklar
12.https://www.asriran.com/fa/news/675142/%D9%86%D8%AA%D8%A7%D9%86%DB%8C%D8%A7%D9%87%D9%88-%D9%87%D8%B1%DA%A9%D8%A7%D8%B1%DB%8C-%D8%A8%D8%B1%D8%A7%DB%8C-%D8%B9%D8%AF%D9%85-%D8%AF%D8%B3%D8%AA%DB%8C%D8%A7%D8%A8%DB%8C-%D8%A7%DB%8C%D8%B1%D8%A7%D9%86-%D8%A8%D9%87-
Ozan DUR
Yorum Yaz