İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
İRAN’DA KRALLIK OTOKRASİSİNİN YENİDEN KURULMASI
MUHAMMED RIZA ŞAH
GİRİŞ
Araştırma planının ortaya çıkış konusunu, cumhuriyet çağı 20. yüzyılda, İran’da Muhammed Rıza Pehlevi’nin kurmaya çalıştığı monarşinin İran’a nasıl etki ettiği ve nasıl sonuçlara yol açtığı soruları oluşturmaktadır. İncelenecek olan bu araştırma konusu, İran’da uyarlanan şahlık rejimi ve Şah’ın emperyalist güçlerle işbirlik halinde olması halkın nazarında hiç benimsenilmediğini göstermektedir. Bunun sonucu olarak ise, rejime karşı pek çok grup oluştuğunu ve bu grupların bir dini hareketşn şemsiyesi altında birleşip nasıl bir şeriat cumhuriyetine dönüştüğünü görmekteyiz. Bu meyanda konu, sorularla açıklanarak ele alınacaktır.
Soruların araştırılmasında öncelikle dönemin ruhunu anlamak için çağdaş olan birincil kaynaklara bakılacaktır. Bu hususta dönemi yaşamış İranlı veya İranlı olmayan, olayı dışarıdan gözlemleyen yazarlara bakılacak, literatür kaynaklardan da faydalanılacaktır.
(Oğul) MUHAMMED RIZA ŞAH
Babasının yerine geçmek üzere yetiştirilen Muhammed Rıza, 1941’de tahta çıktığında ülkesi İngiliz-Sovyet işgali altındaydı. Muhammed Rıza, bu dönemde dış güçlerle anlaşma yoluna gitti. Yabancı güçler ise monarşiyi destekliyorlardı. Bu, ülkede başa gelecek milli bir yönetim veya cumhur devleti dış güçlerin, artık İran ekonomi ve siyasetine dâhil olamaması anlamına geliyordu. Fakat kendi çıkarlarını doğrultusunda hareket eden bir monarşiyi desteklemek avantajlıydı. İngiltere, Sovyetler Birliği ve ABD’nin 1940’ların sonunda müdahalesi hükümet ve ekonomi için olumsuz düşünce oluşturuyordu. İranlıların ortak noktası ise, yabancı hâkimiyeti konusunda eleştirileriydi. Bu da Şah’ın, Şah rejiminin devrilmesinde ileride başlıca sebeplerden olacaktı.
1951’e kadar Şah’a karşı muhalif olan hangi gruplar vardı ve Şah’a karşı ne derecede etkili oldular, bunlara bakmalıyız. Gruplar arasında reform yanlılarını, yeni doğan işçi hareketi, yeni mesleki orta sınıf ve meşrutiyetçi liberalleri görebiliriz. En çok desteklenen reform örgütü ise Tude (Kitle) Partisi’ydi. 1941’de Genç Marksistler tarafından kurulan Tude, geniş halk kitlesine hitap ediyordu. Çünkü işçi yasalarını, işçi ve toprak reformunu, kadınlara siyasal hakları ve düşük maaşlı memurlara daha iyi koşullar vaat ediyordu. Tude, Marksist ve Sovyet yanlısı bir tutum sergilese de dini duyguları yabancılaştırmamak için kendilerine komünist denilmesinden kaçınıyorlardı. Nitekim Sovyet çıkarlarına öncelik tanıdığı için Tude Partisi, İran’a ihanet etmekle suçlanmıştır.[1] ABD ise, Tude Partisi’nin faaliyetlerini destekleyen Sovyetler Birliği’ne karşı İran’da etkinlik yarışına girmiş, Sovyet emellerine muhalif olan her grubu desteklemeye hazır durumdaydı. Tude kısa sürede büyük siyasal bir örgüt haline gelmişti. Parti, hükümetin kontrolünü ele geçirebilir miydi, bilemiyoruz. Fakat en azından İranlı ve yabancı gözlemcilerin beklentilerinin bu yönde olduğu söylenebilir.[2]
İran Hükümeti, Rıza Şah’ın 1933’te AIOC ( Anglo-Iranian Oil Company) ile ülkenin aleyhine imzalanan antlaşmadan ve 1940’larda yeniden düzenlemeler yapılan antlaşma şartlarından memnun değildi. 1940’ların sonunda Musaddık’ın İran’da devam eden yabancı müdahalesine karşı ateşli kampanyası ve şah rejimine karşı demokrasiyi terk etmenin tehlikeleri hakkındaki uyarıları büyük destek buldu.
Dr. Muhammed Musaddık ile onun Cephe-i Milli örgütünün insanlara çekici gelen yanı neydi? Milli Cephe’yi ulema ve Batıcılar gibi karşıt fikirlerin desteklemesindeki arka plan ne idi? Bunu tam olarak anlamak için 20. Yüzyılın ilk yarısında halkın egemenliğinin yabancı güçler tarafından kısıtlandığına bakmak lazım. Musaddık, milliyetçi fikirleriyle halkın cazibesini çekerek Şah’ı gölgede bırakmaktaydı. Farklı grupların bir araya gelip Musaddık’ı desteklemeleri ise yabancı etkisi ve Şah’ın otoritesinin daha fazla genişlemesine karşı ortak muhalefetti. Ortadoğu uzmanı Amerikalı gazeteci Robin Wright, 1973 yılında Tahran çarşısında John F. Keneddy’nin resmi dokunmuş ipek bir halı gördüğünde, Tahran’ın Franklin Roosvelt, Dwight Eisenhower ve Kraliçe Elizabeth adlarını taşıyan geniş bulvarlarında gezindiğinde Şah’ın ABD ve İngiliz yanlısı olduğunun açık tezahürlerini daha açık anlaşılabilir olduğunu söylemektedir. Bunların hepsi de şahın konuğu olarak İran’ın başkentini ziyaret etmiş kişilerdi.[3]
Anti-emperyalizm düşüncesi, İran’da sol ve dinci sağ muhalefeti, rejimin ABD emperyalizmiyle olan bağları, onun anti-milli ekonomi politikaları, çarşı esnafı aleyhine büyük sanayiciler ve onların yabancı ortaklarından oluşan egemenlik, kapitalist gelişmenin beslediği tüketim kültürü ya da Westoxication (garpzedegi) denilenin üzerine yoğunlaşarak aynı dili konuşur hale getirmiştir.[4] İran’ın yabancı güçler tarafından taciz edilmeye çalışılması İranlı tarihçilerin de dediği gibi “bidârî-yi İraniyân”a (İranlıların uyanışı) yol açmıştır.
Musaddık ve Cephe-i Milli, İngilizler’e verilen petrol imtiyazının iptali için kamuoyunu kendi yanlarına çekerek çeşitli gösteriler düzenlediler. Zira bu çaba neticesinde 1951’de meclis, petrol sanayini millileştirdiğine dair yasa çıkarttı ve Musaddık’ın başbakan olması istendi. Petrolün millileştirilmesi ile AIOC İran petrolünün dünya çapında boykot çağrısı yaptı. İngiltere ve ABD boykotu destekledi ve böylece İran mali krize girdi. Fakat Musaddık millileşme konusunda ödün vermedi. Musaddık, genel olarak destek bulmasına rağmen mali kriz yüzünden işsizlik ve fiyatlar artmıştı. Milli Cephe’nin çözülmeye başlaması ve işçi sınıfının mutsuz görüntüsü Tude Partisi’nin ülkenin en büyük siyasal gücü olarak tekrar ortaya çıkmasını sağladı. Bu sırada bir grup subay da Musaddık’ı devirmek ve Şah’a yetkilerini tekrar vermek için gizli bir örgüt kurmuştu. Washington ve Londra ise Musaddık’a karşı darbe yapmaya karar verdi. İkna edilen Şah, darbeye onay verdi ve gerçekleşen darbeden sonra 1953’te monarşiyi pekiştirmek üzere ülkeye geri döndü.
Pekâlâ, burada sorulması gereken sorular zuhur edecektir. Musaddık niçin devrildi? Darbe komünist tehlikeye karşı mı yapıldı? 53 darbesi niçin yapıldı? İlk darbe girişiminden 5 gün önce yazılmış olan F. Wilkins imzalı çok gizli bir State Department raporunda ise, Musaddık’ın Kaşani gibi muhaliflerinden uzaklaştığı için Tudeh’in siyasi desteğine ihtiyaç duyması bir tehlike arz debilirdi. Gerçekleştirilen darbe ile bu engellenmiş oldu. Fakat darbenin olabilecek bir komünist darbeyi engellemekten çok asıl amacın İran’ın kendi petrolünü kendisinin işletmesini engellemek ve kolonyal sistemin ABD liderliğinde devamını sağlamak olduğu daha gerçekçidir ve açıktır.[5]
Peki ya Musaddık neden başarısız oldu, ne yanlış gidiyordu? Musaddık’ın devrilmesi ne gibi sonuçlara yol açtı? Pek çoğuna göre, Musaddık’ın kurulu devlet sistemine ve demokratik süreçlere fazla bel bağlaması, onun başarısız olmasında en büyük sebepti.[6] Onun devrilmesiyle çoğulcu politikanın nihaileşmesi gerçekleşti. Bu, Muhammed Rıza Şah’ın kişisel iktidarının yükselmesi ve Anayasa’nın daha sınırlı bir rol oynamasını getirdi. Şah petrol üretimini daha çok Anglo-Sakson şirketler olmak üzere uluslar arası büyük petrol şirketlerini bir araya getiren bir konsorsiyuma (şirketler birliği) devredildi. 1954’te yapılan ve sıkı şekilde denetlenen parlamento seçimleri boyun eğen bir meclisin oluşmasına yol açtı. General Zahidînin ayrılmasından sonra Şah ülkenin siyasetini tam olarak ele geçirdi. Milli cephenin faaliyetleri yasaklandı ve “Tudeh” taraftarları takibata uğradı. 1957’da güvenlik ve istihbarattan sorumlu yeni bir kurum olan SAVAK kuruldu. Resmen başbakana bağlıydı, fakat gerçekte sadece Şah’a hesap veriyordu. Çalışanların eğitimi için Amerikalı ve İsrailli uzmanlar katkıda bulundular. Denetim ve zorlama işlevi gören bu araç 1979’da Şah’ın düşmesine kadar kişilerin itirazcı hareketlerin şiddetli bir şekilde bastırılmasında önemli rol oynadı.
Şah’ın SAVAK ile sağlamaya çalıştığı otokrasi ne kadar başarılı oldu? Şah, tahtına mal olan olayların tekrarlanmaması için monarşisini daha da pekiştirdi. Örgütlü muhalefetin tekrar canlanmaması için ABD ve İsrail danışmanların yardımıyla iç güvenlik örgütü SAVAK’ı kurdu. Halk arasında ifade özgürlüğü ve siyasal özgürlük yoktu. Meclis seçimleri kısıtlıydı ve demokratik görünmek amaçlı iki partili sistem kısıtlamalar altındaydı. Bu baskıcı sisteme karşı 1960-63 yılları arasında bir tehdit geldi: ABD rejimi liberalleştirme baskısı yapıyordu. Şah bu duruma aldırmadan dikte rejimini devam ettiriyordu. Bu sırada Ayetullah Ruhullah Humeyni, rejim ve müttefiki ABD aleyhine vaazlar vermesiyle Şah’a karşı protesto hareketi daha da alevlendi. Humeyni, şah rejiminin ülkenin İslami inançlarının görmezlikten gelindiğini iddia ediyordu. Bunun üzerine Humeyni SAVAK tarafından tutuklandı ve Türkiye’ye sürüldü; oradan da Irak’a. Bunun üzerine ülkede hükümet aleyhtarı gösteriler başladı. Fakat kısa sürede bastırıldı. Bir gün, insanların eline tutuşturulan yasaklı kitapların listesi, insanların bu kitaplara el süremeyeceklerini, eğer bu olursa SAVAK tarafından hemen tutuklanacaklarını biliyorlardı. Bu örnek dahi pek çok alanda SAVAK’ın aşırı kontrolleri insanları çileden çıkardığını göstermekteydi. [7] SAVAK insanların en korktuğu örgüt olmuştu. Şah her ne kadar insanların düşüncelerini ve hareketlerini kontrol edeceğini düşünse de İslam Devrimi yaşandığında bunun böyle olamayacağını görecekti.
Şah’ın Beyaz Devrimi neydi ve halk tarafından nasıl karşılanmıştır? Şah’ın başlıca kaygısı kendi gücünü pekiştirmek olmakla birlikte İran’ı Batı ölçülerine göre değiştirmek de istiyordu. Şah’ın bu amaçla on iki maddeli özgün programlı “Beyaz Devrim” adlı reform hareketi 1963’te ilan edildi. En önemlisi toprak reformuydu. Şah, bu amaçla zenginlerin elinden toprakları alıp fakir köylüye dağıtmayı amaçlıyordu. Böylece Şah, zengin toprak sahiplerinin gücünü kırmayı hedefliyordu. Aslında şahın pek çok alanda yaptığı reform programı diktatörlüğünü maskelemek istiyordu. Asıl amacı kendisine karşı güçlenme potansiyeli olan toprak zenginleri, aşiret liderleri ve ulemanın rolünü azaltmaya çalışmaktı. Devrimin tam bir fiyasko ile sonuçlandığını söyleyebiliriz. Nitekim fakir köylü eline verilen toprağı nasıl işleteceğinden bîhaberdi ve pek çoğu topraklarını eski zengin toprak ağalarına kaptırdılar ve torak zenginleri yeniden güçlendi. Kontrol etmeye çalıştığı ulema ise Şah’ın laik ve modern programlarına ve ellerinden alınan vakıflar toprakları ile gücünün kırıldığını hissetmekteydi. Şah İran’ın İslami geçmişini görmezden gelerek 1971’de Persepolis’te İran monarşisinin 2500. Yılını kutlama törenleri düzenliyordu. Şahın laikleşme programı çerçevesinde en önemli iş yeni takvimin kabulü idi. İslam takvimi yerine İmparator Kirus’un tahta geçtiği yıldan itibaren başlayan bir imparatorluk takvimi olan “Şehinşahi-Pers” takvimini getirdi. Buna fiili tepki olmasa da Şahın artık İran halkını İslam’dan koparmaya kararlı olduğu anlaşıldı.[8]
Şii ulema nasıl siyasi güç kazandı ve ne zamandan beri etkili oldu? 53 darbesinde ulemanın rolü neydi? Ulema Şah’ın safına geçti? Niçin ve ne zaman tekrar karşısına geçti? Şiî ruhban sınıfı daha 19. yy kaçarlar döneminde siyasi hayatta seçkin bir yere sahip olmuştu. Kaçarlar döneminde otoritesini arttıran “mecre” kavramı sayesinde iktidarını önemli ölçüde güçlendirmişti.[9] Petrol kampanyasına büyük destek veren ulema daha sonra Musaddık karşıtı cepheye niçin geçmiştir? Wilber belgesine göre darbe önce İran’da İslami çevreleri Musaddık yönetimine karşı kışkırtmak için bir kampanya başlatılır. Bunun Şii ulemanın Musaddık yönetiminden desteğini çekmesinde ne kadar etkili olup olmadığını bilemesek de, en azından bu saf değiştirmeye bir kılıf oluşturulmuştur denilebilinir. Bu konuda darbe öncesi Kaşani’nin Musaddık’tan desteğini çekmesi için 10000 dolar gönderildiği de söylenir. Ulema niçin ve ne zaman tekrar şahın karşısına geçtiği konusu ise, en önemli etken şahın reformlarıyla –özellikle toprak reformu ve medeni kanun- ulemanın gücünü ve yetkilerini elinden alarak ulemanın devre dışı bırakıldığı bir plan vardı. Şahın İran’a laik ve modern bir görüntü kazandırma çabaları ve İran’ın giderek ekonomi ve dış politikada ABD ve İsrail ile yakın ilişkiler kurması ve özellikle ulemanın elinden alınan vakıf toprakları ve medeni kanun reformları etkili olmuştur.[11] Ulema etkisi azaltıldığı için miydi şah karşıtıydı? Ulemanın medreseler üzerinde kontrolü giderek kayboluyordu. Medreseler kapatılmaya başlıyordu. Böylece ulema rejimin alan tanıdığı tek sahada -dini eğitim alanında- nüfuzlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyordu.[12] Devrimin bir başarısı da laikliği vurgulayan rejim miydi? İran Türkiye gibi laikliği başaramadı. Çünkü dünyevileşme İran halkının istemediği bir şeydi İran hiçbir zaman laik olamadı.[13]
Bu noktada devrimin başlama süreci neydi? İran Devrimi bir toplum tasarımı olarak aynı yüzyılda Rus ve Çin Devrimi’nden sonra üçüncü devrimdir. Birçok yazar ve politikacılara göre Jimmy Carter’ın İran uygulamaya çalıştığı insan hakları politikası Devrim’in başlangıç süresini hazırlamıştır. Nitekim Şah’ın Carter’a karşı Ford’u desteklemesi, Şah’ın baskıcı rejimine karşı Carter’ın karşıt tutumu biçiminde kendisini göstermiştir.[14]
1975’te iki partili sistemi kaldırıp tek parti olan Milli Kalkınma Partisi’ni kurarak Şah, baskısını daha da arttırdı. Huzursuzlukların dışa vurumu ise 1977 Uluslararası Af Örgütü gibi insan hakları örgütlerinin İran rejiminin insan hakları ihlalleri ve siyasal tutuklulara işkence yapmasını kamuoyuna duyurması sayesinde olmuştur. 1977’de Başkan Carter şaha rejimini liberalleştirmesi doğrultusunda baskı yapmaya başladı. Şah polis kontrollerini gevşetti, pek çok sayıda siyasal tutukluyu salıverdi. Bu küçük değişimler muhalefete sesini yükseltme adına cesaret vermiştir.
1961’de Özgürlük Hareketi’ni kuran Mehdi Bezirgân liberal muhalefet güçlerin temsilcisiydi. İran’ın laik bir hükümet olmasını istemesine rağmen İslam’ın terkini de istemiyordu. Özgürlük Hareketi’nin en önemli ideologu ise Ali Şeriati, Marksizim, Şiizim, devrimcilik ve İran vatanseverliğini birleştiren reformcu bir doktrini savunmaktaydı.
Türkiye’den Irak’a sürülen Humeyni, burada çeşitli vaazlarda bulunuyor, Şah’ın İran’ı yabancı, özellikle de Amerikan çıkarlarına sattığı ve bunun da İran’ın İslami kimliğini yok etmekle aynı anlama geldiğini söylüyordu. Tüm bu söylemler İran’da 1979 ulemanın başta olduğu bir rejim olan İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasında bir vesile olacaktır.
Musaddık devrilmeseydi belki de İslam Devrimi (anti-Amerikan teokrasi) olmayacaktı. Ya da ABD’nin Tahran büyükelçiliğindeki rehineler problemi çıkmayacaktı. Ve yahut İranlıların her zaman sevdiği mükemmel Amerikalılar’a güven devam edecekti.[15] Ya da Ayetullah Ebulkasım Kaşani darbeden önceki gün Roosvelt’ten 10.000 dolar almayıp Musaddık’ı desteklemeye devam etseydi, darbe başarılı olmayacaktı. General H. Norman Schwarzkoph, Amerikan Büyükelçisi Loy Henderson, Britanya Büyükelçisi Sir Françis Shepherd, Asadullah Raşidiyan, Amerikan Dışişleri bakanı John Foster Dulles ve kardesi Allen Dulles v.s. darbeye destek olmasalardı darbe gerçekleşmeyecekti belki de.
İslam Şükrüoğlu
KAYNAKÇA
Abrahamian, Ervand. Modern İran tarihi, çev. Dilek Şendil, İstanbul : Türkiye İş Bankası, 2009.
Garthwaite, Gene. İran tarihi : Pers İmparatorluğu’ndan günümüze, çev. Fethi Aytuna, İstanbul : İnkılap Kitabevi, 2011.
Kapuscinski, Ryszard. Şahların Şahı, çev. Oktay Döşemeci, İstanbul : Metis Yayınları, 1989.
Heykel, Hasaneyn. Bir Devrimin Anlatılmamış Öyküsü, çev. Bekdirhan Muhib, İstanbul : Nehir Yayınları, 1988.
Djalili, Mohammad-Reza., Kellner, Thierry. İran’ın Son İki Yüzyıllık Tarihi, çev. Reşat Uzmen, İstanbul : Bilge Kültür Sanat, 2011.
Cleveland, William. Modern Ortadoğu tarihi, çev. Mehmet Harmancı, İstanbul: Agora Kitaplığı, 2008.
Çizgen, Nevval. İki Ülke İki Devrim Türkiye-İran : ‘Anılarla İran Devrimi’, İstanbul : Say Yayınları, 1994.
Dabashi, Hamid. İran: Ketlenmiş Halk, çev. Emine Ayhan, İstanbul : Metis Yayınları, 2008.
İran devrimi : Din, Anti-emperyalizm ve Sol, haz. F. Halliday ...[ve öte.], der. Serpil Üşür. İstanbul : Belge Yayınları, 1992.
Kerim, Mehmed. İran İslam devrim, İstanbul : Düşünce Yayınları, 1980.
Fekri, Amir Ahmad. Tarihsel Gelişim Sürecinde İran Devrimi, haz. Sait Çakır, İstanbul : Mızrak Yayınları, 2011.
Taflıoğlu, Serkan. Humeyni İran İslam Devrimi : Şah nasıl mat oldu?, Ankara : Kripto, 2010.
Wright, Robin. Son Büyük Devrim : Humeyni’den Bugüne İran, çev. Şeniz Türkömer, İstanbul : Doğan Kitapçılık, 2000.
Üstün, İsmail Safa. “İran” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. c. 22, s 392-439, İstanbul, 2000.
Kinzer, Stephen. Şah’ın Bütün Adamları: Bir Amerikan Darbesi ve Ortadoğu’da Terörün Kökenleri, çev. Selim Önal, İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.
Çağlayan, Selin. Şii düşüncesinde İslamcılık : İran : Mehdi’yi beklerken. İstanbul : Cinius Yayınları, 2012.
Ahavi, Şahruh. İran'da Din ve Siyaset : Pehlevi Devrinde Ulema-Devlet İlişkileri, trc. Selahattin Ayaz, İstanbul : Yöneliş Yayınları, 1990.
[1] İran Devrimi : Din, Anti-emperyalizm ve Sol, haz. F. Halliday ...[ve öte.], der. Serpil Üşür. İstanbul : Belge Yayınları, 1992. s. 112.
[2] William Cleveland. Modern Ortadoğu tarihi, çev. Mehmet Harmancı, İstanbul: Agora Kitaplığı, 2008. s.321.
[3] Robin Wright. Son Büyük Devrim: Humeyni’den Bugüne İran, çev. Şeniz Türkömer, İstanbul: Doğan Kitapçılık, 2000. s. 18.
[4] İran devrimi: Din, Anti-emperyalizm ve Sol, haz. F. Halliday ...[ve öte.], der. Serpil Üşür. İstanbul: Belge Yayınları, 1992. s.120.
[5] Selin Çağlayan. Şii düşüncesinde İslamcılık : İran : Mehdi’yi beklerken. İstanbul : Cinius Yayınları, 2012. s. 95-102.
[6] Hasaneyn Heykel. Bir Devrimin Anlatılmamış Öyküsü, çev. Bekdirhan Muhib, İstanbul : Nehir Yayınları, 1988. s. 101.
[7] Hamid Dabashi. İran: Ketlenmiş Halk, çev. Emine Ayhan, İstanbul : Metis Yayınları, 2008. S. 121-122.
[8] Mehmed Kerim. İran İslam devrimi, İstanbul : Düşünce Yayınları, 1980.s. 81-82.
[9] Mohammad-Reza Djalili. Thierry Kellner. İran’ın Son İki Yüzyıllık Tarihi, çev. Reşat Uzmen, İstanbul : Bilge Kültür Sanat, 2011. S.171.
[10] Selin Çağlayan. Şii düşüncesinde İslamcılık : İran : Mehdi’yi beklerken. İstanbul : Cinius Yayınları, 2012. s. 100-101.
[11] Selin Çağlayan. Şii düşüncesinde İslamcılık : İran : Mehdi’yi beklerken. İstanbul : Cinius Yayınları, 2012. s. 102-106.
[12]Şahruh Ahavi. İran'da Din ve Siyaset : Pehlevi Devrinde Ulema-Devlet İlişkileri, trc. Selahattin Ayaz, İstanbul : Yöneliş Yayınları, 1990. S. 232.
[13] Nevval Çizgen. İki Ülke İki Devrim Türkiye-İran : ‘Anılarla İran Devrimi’, İstanbul : Say Yayınları, 1994. S. 155-156.
[14] Amir Ahmad Fekri. Tarihsel Gelişim Sürecinde İran Devrimi, haz. Sait Çakır, İstanbul : Mızrak Yayınları, 2011. S. 165.
[15]Kinzer, Stephen. Şah’ın Bütün Adamları: Bir Amerikan Darbesi ve Ortadoğu’da Terörün Kökenleri, çev. Selim Önal, İstanbul: İletişim Yayınları, 2004. s.11.
Yorum Yaz