İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
GİRİŞ
Arapça adı “Minedebi’l İslam” olan kitabın Türkçe adı “İslâm edebinden bir demet” olarak aktarılmıştır. Çevirisi M. Şerafeddin KALAY tarafından yapılmış ve Takdim Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Bu kitap Abdulfettah Ebu Gudde kitaplığının 13. Kitabıdır. Bu kitaplığın editörlüğünü ise Enbiya YILDIRIM yapmaktadır. Kitabın 1.baskısı Şubat 2020’de basılmış, 2.baskısı ise Haziran 2021’de basılmıştır.
Kitap, Abdulfettah Ebu Gudde ve M.Şerafeddin Kalay’ın kısaca hayatından bahsederek başlıyor. Daha sonra içindekiler bölümü ve birinci baskının mukaddimesi buluyor. Bunun ardından edep kelimesinin genel bir açıklamasının yapıldığı bölümle birlikte kitabın ana konuları başlıyor. Kitap on bir ana bölümden ve alt başlıklardan oluşuyor. Bu bölümlerde günlük davranışlarımızın İslami boyutta nasıl olacağına dair ayetler, hadisler ve Alimlerin rivayetleri ışığında açıklamalarda bulunulmuş. Bunların ardında “Kitap Biterken” adlı sonuç bölümüyle bitiyor. Bunların hemen ardında ise “Dizin” kısmı yer alıyor. Bunlarla birlikte kitap 135 sayfadan oluşuyor.
KİTABIN İÇERİĞİ
İlk kısım “ Edep kelimesi ve manası hakkında mukaddime”. Burada İslam alimlerinin “Edep nedir?” sorusuna cevaplarına yer verilmiş. Ayrıca Hz.Peygamberimiz (sav)’in hayatından da buna dair örnekler verilerek genel bir giriş yapılmış.
Birinci Bölüm: İslâmi edepler. İslâmî edebin herkesi alakadar ettiği. Bahsi geçen edep kurallarına riayet edilmesi halinde insanlar arasında saygı, anlayış ve muhabbet sağlanacağı, hayatta edebin ilimden önce gelmesi gerektiği ve bir Müslümanın edebinin güzelliğini dışa vurması gerektiği anlatılmış.
İkinci Bölüm: Bu bölümde öncelikle temizlik ve yıkanma adabından bahsediyor. Erkek ve kadınların ayrıca evlerinin güzel kokmasına dair nasihatler verilmiş. Cuma günü yapılması gereken yıkanmanın zaruri durumlarından da bahsedilmiş. Daha sonra yolculuktan gelen insanın dış görünüşü ve yapılacak ikramla ilgili edep hakkında nasihatlerde bulunulmuş. Misafirliğe giden kimsenin güzel giyinmesi, gittiği eve beraberinde hediye götürmesi söylenilmiştir. Son olarak ailenin ve dostlarının yanında iken de dış görünüşünün ihmal edilmemesine dair nasihatlerde bulunulmuş.
Üçüncü Bölüm: Evlere giriş ve evlerden çıkış konusunda edeplerden bahsedilmiş. Evlere kibarca girip çıkmayı, eve girerken selam vererek girmeyi, yanlarına girerken ev halkının haberdar edilmesi, bir kimsenin kendi evinde de birinin yanına girerken izin istemesi, yanına girmek istenen kimsenin kapısının çalınması ve nasıl çalınacağı, kapı çalanın, adını söyleyerek kapısını çaldığı kimseye kendisini tanıtması, kendi evinde veya kardeşlerinin evinde uyuyanların bulunduğu bir mekana girişle ilgili edeplerden bahsedilmiş.
Dördüncü Bölüm: Ziyaret adabı. Ziyaret için tayin edilen saate riayet, tehiri veya iptal durumunda özür dileme, ziyaretçisini karşılayamayacak ev sahibinin ziyaretçisinden özür beyanı ve özrün kabulü, ziyaret edilen kişinin evinde gözlere sahip oluş, evlere giriş, ayakkabı giyme ve çıkarma, ziyaretçinin ziyarette bulunduğu evde oturma ve ikram etme, ziyaret için vakit seçiş, süresini tayin ediş, ziyaretçinin ziyaret ettiği kişiye karşı, ziyaret edilen ev halkını selamlama ve evde bulunan faziletli kişilere karşı, misafir olunan evde ziyaretçilerle birlikte oturma, ev sahibinin yeme, içme ve abdest sırasında misafirleri arasındaki, misafir olunan evdeki davranışlar ve kusur arayıcı olmaktan uzak durmak, ziyaret vakitleri, sohbet meclisleri ve sohbet hakkında edepler ve neler konuşulacağı hakkında Müslüman kadınlara birkaç sözden bahsedilmiştir.
Beşinci Bölüm: Sohbet adabı. Bu bölümde ezan okurken susup dinlemek, yaşça senden büyük ve küçük olanlara hitap etme ve onlarla karşılıklı konuşma, birlikte oturma, konuşma sırasında alçak ses tonu kullanma, dikkatli dinleme konuşana kulak verme, anlaşılmayan meselelerin izahını isteme, müzakere ve münakaşa zamanı ve ilimde münakaşa güzelliği, sen başkasına veya başkası sana soru sorarken ya da cevap verirken takip edilmesi gereken ve sır korumak hakkındaki edeplere dair nasihatlere yer verilmiş.
Altıncı Bölüm: Sohbet ve sohbet meclisleriyle ilgili adap. Bu bölümde büyüklere hürmet, yaşça büyükleri gözetme, onlarla birlikte olmaktan haz duyma ve buna dikkat etme alışkanlığı kazanmaya, daha faziletli olan kimseyi faziletlinin önüne geçirmeyle ilgili, büyüklerle birlikte aynı meclislerde bulunma edebi, büyüklerle birlikte aynı meclislerde bulunma edebi, Müslüman bir kimsenin büyüklerle yürürken onlarla konuşurken ve diğer hallerdeki edep, küçük yaştaki kimselerin faziletine dikkat çekmek, yaşça ve ilim açısından birbirine yakın olanların arkadaşlıkları hakkındaki edep, büyükle veya ilim sahibiyle ikrama başlama, sonra onun sağından devam etme edebi, anne-baba hukuku, anne-babaya iyilikle ilgili edep onlara iyilikle muamele, Müslümanın anne-babasına karşı edebi, küçüklere karşı edep, ailene bulunduğun yeri haber vermeye dair, fakirlere karşı edepli davranmaya dair nasihatlere yer verilmiş.
Yedinci Bölüm: Yemek adamı. Bu bölümde birlikte yemek yerken dikkat edilecek hususlar, içecek içme adabı, yemek yerken yapılması gereken zarif davranışlar ve işlenen bazı hatalardan bahsedilmiş.
Sekizinci Bölüm: Evlilik akitleri ve düğün merasimleri. Bu bölümde kısaca evlilik akdi ve düğün merasiminden bahsedilmiş. Nikahı duyurmanın sünnet olduğu, evlenenleri tebrik etmenin güzel bir davranış olduğu ve düğünlerde şarkı hususu da ele alınmış.
Dokuzuncu Bölüm: Hasta ziyaretleriyle ilgili adap. Bu bölümde hastalandığı zaman Müslüman kardeşini ziyaret etmenin üzerine bir hak olduğu ve bunun sevabına dair rivayetlere yer verilmiş. Hasta ziyareti için vakit seçme, giyim ve konuşma açısından Müslümanın riayet etmesi gerekenler, hasta için dua, hasta ziyareti sırasına giyim, temizlik ve sohbetle ilgili edep, hastanın kendi hali hakkında nasıl konuşması gerektiğine dair de nasihatler verilmiş.
Onuncu Bölüm: Taziye adabı. Bir kimseye aziz bir dostun ölümü gibi acı veya kötü haber duyurmak zorunda kalan bir Müslümanın takip etmesi gereken edepten, taziye adabı ve tesiri hakkında, taziye ve teselli edebi, ölen kimse için dua ve mağfiret talebine dair nasihatler verilmiş ve en son olarak taziye ile ilgili şiirler ve cenazeyi teşyi sırasında kullanılan çelenkler ve Kur’an tilavetine dair bir kısma yer verilmiştir.
On birinci Bölüm: Gayrimüslimlerle ilgili edep. Müslüman olmayan kişilere karşı nasıl davranmamız gerektiği anlatılıyor. İslam’a ve Müslümanlara karşı düşmanlık beslemiyorsa onlara iyilik yapmamızda bir sakınca olmadığı ve onlara taziyede bulunabileceğimiz konusuna değinilmiş. Son olarak kitabın adında da olduğu gibi bu söylediklerinin İslami edepten bir bölüm olduğunu, bizlere anlatmak için bu hususları basitleştirdiğini söylemiş.
KİTABIN ÖNSÖZ ÇEVİRİSİNİN İNCELENMESİ
بسم الله الرحمن الرحيم
الحمد لله رب العالمين بأفضل محامد الثناء عليه والتعظيم، والصلاة والسلام على سيدنا ونبينا محمد بأكرم ما صلى عليه خالقه الكريم، وعلى اله وصحبه وأتباعه الطبيين الأبرار، المتبعين لهديه وآدابه المتقين الأطهار، اللهم ارزقنا إتباعهم في القول والعمل، وامتنا على سنتهم وحبهم عند انتهاء الأجل. أما بعد فهذه رسالة لطيفة سميتها: (من أدب الإسلام)(۱)، جمعت فيها جملا مختارة من أدب الإسلام الحنيف، رأيت كثيرا من إخواني وأحبابي يغفلون عنها ويخطئون معرفتها رجالا ونساء، فاردت بجمعها تذكيرهم بها، ولست بأحسن منهم فيها، ولا بأغنى منهم عنها، وإنما هو التواصي بالحق وبالصبر، وامتثال صريح الأمر: "وذكر فإذن الذكرى تنفع المؤمنين". نفعني الله وإياهم بالذكرى وبهذه الرسالة وسواها، وتولانا بعنايته وهدايته في الدنيا والآخرة وهو الذي يتولى الصالحين.
في الرياض 1 من المحرم سنة ١٤١٢هـ
وكتبه
عبد الفتاح أبو غدة
Arapça dini metinlerin Türkçeye aktarımında zor olan bazı durumlar vardır. Bunlardan biri de burada göreceğimiz kavramsal ifadelerdir. Arapçada tek kelime ile anlatılabilen bir durum, hal ve davranışın Türkçede hatta diğer dillerde tek kelimelik tam bir karşılığı bulunmuyor. Bu yüzden de dini metin çevirilerinde çoğu kavramın direkt Türkçeye aktarıldığını ve anlamının dipnotta ya da sözlük kısmında ayrıntılı olarak verildiğini görüyoruz. Çok bilindik farz, sünnet, haram, helal gibi kavramlar ise temel dini bilgilerde öğrenildiğinden dolayı direkt açıklamasız olarak veriliyor. Bazı çevirmenlerin tercih ettiği başka bir yöntem ise çok bilinmeyen Arapça kelimeleri Türkçeye açıklama olarak geçirmeleridir.
Biz de şimdi kitabın önsöz kısmında sırasıyla örnekleri inceleyim:
Burada ilk kelimemiz “Hamd”. Asıl anlamı: iyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, övme olan hamd kelimesi Türkçeye direkt geçmiştir. Bu yüzden de çevirmen ilk cümleyi “Hamd, alemlerin Rabbi’nedir.” Diye çevirmiştir. وعلى اله وصحبه وأتباعه الطبيين الأبرار buradaki ehil kelimesi ve ashap kelimelerinin de direkt olarak Türkçeye geçmesinden ötürü çevirmen burayı “onun ehline, ashabına” diye çevirmiş ancak cümlenin geri kalanında “etbaihittayyibin el ebrar” kısmını ebrar kelimesi Türkçeye direkt geçmiş olsa bile buradaki üç kelimeyi birebir çevirmek yerine cümlenin anlaşılır olması için “yoluna baş koyup sünnetine uyanlar” olarak çevirmiştir. “المتبعين لهديه وآدابه المتقين الأطهار” bu kısmı “onun irşad ettiği yönde hidayete yönelen ve terbiyesiyle terbiyelenip Allah’a takva ile dolan” olarak çevirmiştir. Aslında bu kısımda da birebir çeviri yerine anlamsal bir çeviri yapılmıştır. Çevirmenin kitabın başından sonuna kadar da bu yöntemi takip ettiğini görebiliriz. Burada “onun yoluna ve ahlakına uyanlar, temizlere tabi olanlar” gibi bir birebir çeviri yerine daha anlaşılır, açık ve anlamsal açıdan zengin bir çeviri buluyoruz.
Yazar buradan sonra bir dua ediyor ve “اللهم ارزقنا إتباعهم في القول والعمل، وامتنا على سنتهم وحبهم عند انتهاء الأجل.” diyor. Burada “Allah’ım söz ve amelde onlara uymak konusunda bizleri rızıklandır. Vakit geldiğinde onların sünneti ve sevgisi üzere bizi öldür.” Yerine çevirmen “Allah’ım! Bizlere, söz ve amellerde onlara uyabilmeyi, ömür son bulup ecellerimiz geldiğinde de onların sevgisi ve muhabbeti ile onların yürüdükleri hak yolda, onlar gibi Hakk’a doğru yürürken hayata göz yummayı nasip eyle!” ifadeleriyle çevirmiştir. Burada da daha tefsirli bir anlatım görüyoruz. İki cümleyi birleştirip tek bir eylemle dua cümlesi haline getirmiş. Ecel anının gelmesini “ömür son bulup ecellerimiz geldiğinde” olarak açıklamış, onların sevgi ve sünneti üzerine diye geçen kısmı “onların sevgisi ve muhabbeti ile onların yürüdükleri hak yolda, onlar gibi Hakk’a doğru yürürken” olarak açıklayarak çevirmeyi tercih etmiş. En sonunda metnin aslında “öldür” olarak geçen kelimeyi edebi bir anlamla deyimleştirmiş ve “hayata gözlerimizi yummak” olarak aktarmış.
“(أما بعد فهذه رسالة لطيفة سميتها: (من أدب الإسلام" Arapçadaemmabaâd ifadesi bir geçiş ifadesidir. Daha sonra, Şöyle ki, Konuya gelince gibi anlamlara gelir. Genelde Arapçada kullanıldığı gibi bir kullanım Türkçede olmadığı için çevrilmez. Burada da çevirmenin çevirmediğini ve direkt “Bu güzel ve hoş kitapçığa “İslam Edebinden…” ismini koydum.” Olarak ifade ettiğini görüyoruz. Ayrıca burada Arapça ve Türkçe arasında bir farklılığı daha görüyoruz. Kitabın asıl adında Arapçada herhangi bir düşüklük olmazken Türkçesinde oluyor. İsim cümlesinde yüklem olmadığı için de çevirmen buraya üç nokta koymuş ve kitabın ismini “İslam edebinden bir demet” olarak ifade etmiştir. Ayrıca orijinalinde burada bir dipnot bulunurken çevirmen kitabın oluşumu ve Arapça basımından bahseden bu dipnotu çevirisine eklememiş. Bu dipnotta bir de hadislerin sahih ya da hasen hadis olduğuna dair bir uyarı bulunuyor fakat çevirmen bu kısmı da çevirisine eklememiş.
Ardından yazar, kitaptaki cümlelerden bahsederek şöyle “جمعت فيها جملا مختارة من أدب الإسلام الحنيف” demiştir. Çevirmen bu kısmı “ Onda, nice hoşgörü ve güzelliklerini yaşadığımız tevhid inancının, İslam’ın edep, ahlak ve terbiyesinden seçilmiş örnekleri dile getiren cümleler topladım.” Diye çevirmiştir. Hanif kelimesini oldukça geniş yorumlayarak, edep kelimesini ise yakın anlamlıları olan ahlak ve terbiyeyi ekleyerek aktardığını görüyoruz.
“رأيت كثيرا من إخواني وأحبابي يغفلون عنها ويخطئون معرفتها رجالا ونساء، فاردت بجمعها تذكيرهم بها،” Çevirmen burayı ise “Cemiyet hayatı içinde gördüm ki gerek erkek gerekse kadın sevdiğimiz, takdir ettiğimiz pek çok kardeşimiz, bu güzelliklerden ya habersiz ya da sahip oldukları bilgileri eksik veya çarpık. Güzellikleri sinesinde barındıran bilgileri bir araya toplamak ve kardeşlerimizin hizmetine sunmak; öğrenmelerine, unuttuklarını yeniden hatırlatıp yaşayış tarzlarına aktarmalarına vesile olmak istedim.” Olarak ifade etmiştir. Çevirmen, metnin aslında gafildirler diye geçen kelimeyi “bilgilerden eksik ve çarpık” olarak aktarmış. Ayrıca -özellikle son kısımda metnin aslında- “onlara bunu hatırlatmak istedim” diye geçen kısmı ise oldukça yorumlayarak aktardığını görüyoruz.
“ولست بأحسن منهم فيها، ولا بأغنى منهم عنها” Çevirmen burayı “Kendimi de bu yönde onlardan daha iyi durumda görmüyorum; en az onlar kadar kendimin de ihtiyacı olduğunu biliyorum.” Olarak gayet anlaşılır ve güzel bir Türkçeyle çevirmiş.
“وإنما هو التواصي بالحق وبالصبر، وامتثال صريح الأمر: وذكر فإذن الذكرى تنفع المؤمنين” Çevirmen burayı “Ancak yapmaya çalıştığım, bir nevi hakkı ve sabrı tavsiyedir. Yüce Rabbimizin “Sen yine de öğüt ver, hatırlat; muhakkak ki öğüt vermek, hatırlatmak mü’min gönüllere fayda verir.” (511Zariyat,55) açık emr-i mübinine imtisal gayretidir.” Diye çevirmiş. Burada da bir nevi yorumlayarak daha güzel bir şekilde ifade etmeye çalıştığını görüyoruz.
“نفعني الله وإياهم بالذكرى وبهذه الرسالة وسواها، وتولانا بعنايته وهدايته في الدنيا والآخرة وهو الذي يتولى الصالحين” Burayı da “Cenab-ı Hak, bu küçük kitapta yer alan bütün öğütleri, bu kitabımı ve diğer eserlerimi hem bana hem de bütün mü'min kardeşlerime faydalı kılsın. Hem dünya hem de ahiret hayatında inâyet ve hidâyetini üzerimizden eksik etmesin. Salihlerin velisi, yardımcısı, koruyan ve gözeteni O'dur.” Diye çevirmiştir. Bu kısımda sadece son cümlede yer alan ve üstlenmek, bakmak, ilgilenmek anlamlarına gelen tevalla kelimesini veli, yardımcı, koruyan ve gözeten olarak aktarmıştır.
SONUÇ
Çeviri eserleri okurken okurun en zorlandığı şey çevirmenin kaynak dile odaklanmaktan çıkamadan yaptığı hatta çoğu zaman kaynak dildeki cümle dizilişi ile yapılan çeviriye maruz kalmasıdır. Ki biz bunu en çok da Arapça klasik metinlerin çevirilerinde görürüz. Bu bağlamda ortaya iyi bir çeviri koymak ve okura akıcı, açık bir anlatım sunmak için çevirmenin, kaynak dile de erek dile de oldukça hakim olması gerekir. Modern metinlerde çok karşılaşmadığımız bu çeviri problemine klasik metinlerde de karşılaşmamız için çeviri yapılırken gerek dildeki kültüre, kavrayış ve ifade biçimine ve tabii ki cümle yapılarına odaklanmak gerekir. Kısaca incelemesini yaptığım ve çeviri incelemesinde önsözünü ele aldığım bu kitabın çevirisinin anlaşılır, akıcı bir çeviriye örnek olduğunu söyleyebilirim. Çevirmen güzel bir Türkçeyle genel olarak açıklayıcı, anlaşılır bir çeviri yapmış. Yer yer edebileştirmelerde bulunmuş ve cümlelere güzel bir akış vermiş. Belki de konunun inceliğine, zarifliğine binaen anlaşılır olmamak kaygısıyla bazı kavramların -direkt Türkçede kullanımı olmasına rağmen- açıklayıcı bir ifadeyle aktarımını yapmış. Aktarımı yaparken klasik dilden ve kaynak dile bağlı kalmaktan kaçınmış. Bu da okura güzel, keyifli bir metin sunmasını sağlamış.
Alime Büşra İnce
Yorum Yaz