1817 yılında dünyaya gelen Ahmed Han’a, aile nesebinin Hz.Peygamber’e ulaştığı iddiasından dolayı Seyyid ünvanı verilmiştir.
İngiliz sömürgesi altında olan Hindistan’ın Delhi şehrinde dünyaya gelen Seyyid Ahmed Han dini ilimler ve hukuk tahsili gördü ama ailesinin geçim sıkıntısından dolayı eğitimini yarıda bırakıp çalışmak zorunda kaldı. İlk yazarlık denemesine 23 yaşında dini risaleler yazarak başladı. Uzun yıllar hakimlik vazifesinde bulundu. Vazifesi zamanında Sipahi Ayaklanması başladı. Bu ayaklanma sürecinde “Hint Ayaklanmasının Nedenleri” adlı risaleyi yazdı ve İngilizlerden yana tavır aldı ama İngiliz hükümetinin yanlış politikalar sonucu ülkede oluşan hoşnutsuzluğu da dile getirdi. Bunların sonucunda İngilizlere bağlı kaldığı için takdir nişanına layık görüldü.
1869’da İngiltere’ye giderek oradaki üniversite ve eğitim sistemlerini inceledi. Ülkesine döndüğü vakit Tezhibü’l Ahlak adıyla bir gazete çıkardı ve bu gazetede Müslümanlara batının üstünlüğünü ve gelişmişliğini anlattı. Bununla birlikte Müslüman halkı İngiliz hükümetine ısındırmak için çaba harcadı. İngiltere’de kaldığı zamanlarda gördüğü din ile dünya işlerini birbirinden ayrılması gerekliliğini yine bu gazetede savundu.
Hindistan halkının aydınlanması için İngilizce’den Urdu diline çeviriler yapmak için ilmi bir yapı (Scientific Society) kurdu. 1877’de batılı standartlarda eğitim hizmeti veren bir kolej kurdu. Ölümünden sonra bu kolej üniversiteye dönüştü.
Ömrünün sonlarına doğru İngilizlerden “Sir” ve “Şövalye” ünvanları alan Ahmed Han 1898 yılında Aligarh’ta hayata gözlerini yumdu.
“Seyyid Ahmed, Müslümanları aktif siyaset yerine eğitim alanında çalışmaya yöneltti. Sonradan bazı Müslümanların Hindistan Ulusal Kongresi’ne (INC) katılması üzerine bu örgüte ve Hindistan’da parlamenter demokrasiyi yerleştirme gibi hedeflerine şiddetle karşı çıktı. Çeşitli topluluklar arasında derin ayrılıkların bulunduğu, eğitim ve siyasal örgütlenmenin yalnızca bazı sınıfların ayrıcalığı olduğu bir ülkede parlamenter demokrasinin eşit bir temelde gelişemeyeceğini savundu. Müslümanların çoğu bu görüşü benimseyerek, kendi siyasal örgütlerini kurana kadar uzun yıllar siyasetten uzak durdular.”1
“İslamiyet’in akılla uzlaştığını kabul eden Ahmed Han, Avrupa Aydınlanma akılcılığı ile tabiat felsefesinin geniş ölçüde tesirinde kalmıştı. İnanç sistemleri değerlendirirken “tabiata uyma” ilkesini kabul etmiş ve İslam’ın bu ölçüye en çok uyan din olduğu sonucuna varmıştır. Kainatın tamamen sebep-sonuç ilişkisiyle yürüdüğünü öne süren Ahmed Han, dolayısıyla mucize ve kerametleri kabul etmemiş, mucizelerle ilgili nasları tabiat kanunlarına uyumlu şekilde yorumlamıştır. Kur’an-ı kerim’deki dünyevi hükümleri dinin bir parçası olarak görmeyen Ahmed Han, hadis-i şeriflerin kabulünde akıl ve tabiata uyum kriterini getirmiş, bu uyumu bulamadığı hadisleri reddetmiştir.” 2
Modern hayatı İslama uydurmak görüşü yerine İslamı modern hayata uydurma görüşü ile Seyyid Ahmed Han’ı diğer İslamcılardan ayıran en önemli özellik diyebiliriz. Modernist İslamcılar içinde kendine yer bulan Seyyid Ahmed Han yaşadığı dönem ve ileriki tarihlerde Müslüman halk ve gelenekçi İslamcıların ağır eleştirilerine maruz kalmıştır.
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Seyyid_Ahmed_Han
- Çağdaş İslami Akımlar – Mehmet Ali Büyükkara 4.Baskı S.32 “Seyid Ahmed Han”
KAYNAKÇA
- -Çağdaş İslami Akımlar – Mehmet Ali Büyükkara
- -TDV İslam Ansiklopedisi
- -Wikipedia https://tr.wikipedia.org/wiki/Seyyid_Ahmed_Han