İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Bu ülkenin bütün ırklarını, tek ırk, tek kalp, tek insan hâline getiren İslâmiyet olmuş. Biyolojik bir vahdet değil bu. Ne kanla ilgisi var, ne kafatasıyla. Vahdetlerin en büyüğü, en mukaddesi. İster siyah derili, ister sarı... inananlar kardeştir. (Cemil MERİÇ- Bu Ülke)
Günümüzde İslam düşmanlarınca özellikle de batı tarafından oldukça yaygınlık kazanan İslamafobi köklü temellere dayanmaktadır. Peki nedir bu İslamofobi? nereden ve neden ortaya çıktı? ve en önemlisi de neden Batı’da kuvvet kazandı? Burada İslamofobi’nin kökeninden bahsedilmekle beraber daha çok nefretin ulaştığı boyutlara değinilecektir.
İslamofobi; kelime anlamı olarak; İslam korkusu, İslam karşıtlığı anlamına gelen bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle de Batı’da herhangi bir ülkede, azınlık olarak yaşayan, İslam Dini’ne mensup Müslümanların, Müslüman olmayan diğer insanlar (genelde batılı Hıristiyanlar) tarafından sıkça maruz bırakıldığı bir sorundur. Ancak asıl hedef Müslüman kişilikler değil, Müslüman kişilikler üzerinden itibarsızlaştırılmaya çalışılan barış dini olan İslam'dır.
Köken olarak İspanya’nın Endülüs’ler tarafından fethedilmesine dayanan bu kuram, Müslümanlar'a ve İslam Dini’ne karşı sürdürülegelen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır. Batıda kendisine geniş bir yer bulan İslamofobi Müslümanlara karşı duyulan irrasyonel nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin beslemenin şiddetini ortaya koymaktadır. Kelime olarak ilk kez 1991 yılında kullanılmış olup, 11 Eylül saldırılarıyla gündeme getirilmiş ve Batı dünyasında gittikçe güç kazanmıştır. Günümüzde İslamofobi denildiğinde, akla ilk gelen; hem İslama hem Müslümanlara karşı beslenilen kinin yerini ayrımcılık, nefret, ve düşmanlığa bıraktığıdır.
Geçmişte etki alanı günümüze nazaran dar olan ve pek duyulmayan bu hareket yaklaşık olarak on- on beş yıldır şiddetle artmış durumdadır. Günümüzde popülarite kazanan İslamofobi, Huntington'un ''medeniyetler çatışması'' makalesinin de etkisiyle güç kazanmıştır. Huntington'un bu makalesinde İslamın Batı için olası bir düşmanlık potansiyeline sahip olduğu uluslararası topluma lanse edilmeye çalışılmıştır. Buradan da anlaşıldığı üzere asıl tehdit olarak görülen etkenin doğrudan kişiler olmadığı, tam aksine kişiler üzerinden bir bütün olarak İslam dini olduğu ortadadır. O dönemlerden başlayarak manevra alanını genişleten hareket, yakın tarihteki belli başlı olaylarla zirve noktasına ulaşmıştır.
İslamofobi’nin Batı’da var olan manevra alanını genişletmesi ve etkilerinin geçmişe oranla artmasının belli başlı nedenleri vardır. Bunlardan bazılarının dünya genelinde yankı uyandıran köşe taşlarından olduğu aşikârdır. Bunların en önemlisi ve en bilineni 11 Eylül saldırısıdır. Şüphesiz ki; 11 Eylül terör saldırısı ile beraber, İslamofobi Batı’da gittikçe güç kazanmıştır. El Kaide tarafından yapılan ve oldukça yıkıcı bir tablo ortaya çıkaran bu olay, belirttiğimiz gibi İslamofobi’nin artmasında tetikleyici olmuştur. Amerika’nın bu saldırılara cevap olarak, Birleşmiş Milletler’in onayı olmadan önce Afganistan’ı ardından da Irak’ı işgal etmesinin temelinin, İslam korkusuna dayandığı düşünülmektedir. Yapılan işgaller amacını aşmış ve İslam korkusunun Batı üzerinde ne denli bir etki yarattığı da gün yüzüne çıkmıştır.
Bu olayları takiben 2005 yılında Fransa’da da İslam karşıtlığı giderek arttığı ortaya çıkmıştır. İslam Dini Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)’e kaşı yapılan çirkin karikatür krizi İslama karşı duyulan nefreti bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. Bu karikatürde Peygamber Efendimiz’i bir terörist gibi göstermişlerdir. Yapılan bu çirkin saldırı, Batı dünyasında, İslam karşıtlığının hangi boyutta olduğunu gözler önüne sermektedir.
İçinde bulunduğumuz bu on yıllık süreçte ise yine İslam düşmanlığını tırmandıracak bir olay daha karşımıza çıkmaktadır. Suriye ve Irak bölgesinde boy gösteren ve kendilerini cihadcı olarak tanıtan terör örgütü DAEŞ. Uluslararası arenada radikal İslamcı kimliğiyle ön plana çıkarılan örgüt, İslam’la uzaktan yakından ilişkisi olmadığı halde, Batı’da İslam karşıtlığının artmasına neden olmaktadır. Faaliyetleriyle İslam’ın; uluslararası alanda bir tehdit unsuru olarak algılanmasına neden olan terör örgütü, temelde İslam’ın kalitesini ve seviyesini düşürmek amacındadır.
Bir diğer unsur ise; geçtiğimiz aylarda dünya gündemini meşgul eden ABD seçimleridir. D. Trump'ın Amerika başkanlık seçimlerini kazanması ile beraber, gözler Trump'ın seçim vaatlerine çevrildi. Seçim vaatleri arasında dikkat çeken bir etken de; dini hoşgörünün olmamasıydı. Verdiği vaatlerle İslami kesimin daha ilk günlerde tepkisini çeken Trump, 20 Ocak'ta yemin ederek göreve başladı. Göreve başlar başlamaz ‘’yedi Müslüman ülke’’ vatandaşının ülkeye girişini yasakladı.(bbctürkçe-1 şubat 2017). Bu yasak mahkeme tarafından kaldırılsa da Donal Trump'ın önümüzdeki günlerde İslam ve Müslüman’larla ilgili pek iyi kararlar almayacağı öngörülmektedir.
Yukarıda ele alınan bu belli başlı olaylar dışında batıda bazı küçük olaylarla da İslam açık hedef haline getirilmiştir. Avrupa genelinde ortaya çıkan cami saldırıları, İslami kişiliği olanlara karşı karalamalar, Avrupa da Müslüman’lara karşı yapılan terör saldırıları ve özellikle de son aylarda yaşanan başörtüsü ile çalışma/çalışamama sorunu, İslamofobi algısının Batı dünyasında ne denli büyütüldüğünü göstermektedir.
Sonuç olarak; İslam’ın; Batı’nın paronoyası ve yükselen trendi haline geldiği idrak edilmelidir. Her şeyin zıddıyla bilinmesi mantığına dayanarak bir çıkarımda bulunacak olursak, düşmanlığa varan bütün bu olumsuz algılara bakılmaya dahi gerek duyulmadan İslam’ın kutsal bir din olduğu açıktır ve ortadadır. Batı’da bu İslam Korkusu’nun ön plana çıkmasının nedenleri arasında İslam’ın ayrımcılık diye bir olgusunun olmamasındandır. İslam’ın terörizmle, güvensizlikle anılmaması gerekir çünkü, bütün bu olumsuzluklara bakıldığında İslam Dini bunların hepsine karşıdır. Şu da bir gerçektir ki; İslamofobi hep vardı ve eğer önemli adımlar atılıp gerekli tedbirler alınmazsa var olmaya da devam edecektir. Bu durumda başta Müslümanlara, Müslüman ülkelere ve Batı dünyasına insanların bilinçlendirilmesi için önemli görevler düşmektedir.
Aydın GÜVEN
KAYNAKÇA
(1)islamofobi üzerine araştırmalar-türksam
(2)Fredman, Sandra (2001). Discrimination and human rights: the case of racism. Oxford
(3)Oxford University Press. s. 121. ISBN 0-19-924603-3.
(4) Haddad, Yvonne Yazbeck (2002). Muslims in the West: from sojourners to citizens. Oxford [Oxfordshire]: Oxford University Press. s. 19. ISBN 0-19-514806-1.
(5) Huntington –medeniyetler çatışması
(6) Quraishi, Muzammil (2005). Muslims and crime: a comparative study. Aldershot, Hants, England: Ashgate. s. 60. ISBN 0-7546-4233-X.
(7) a b http://www.turkiyedeiktidar.com/haber/batinin-yeni-otekisi-islamofobi/11/
http://politikaakademisi.org/avrupanin-yukselen-trendi-islamofobi/
(8)Yabancı Düşmanlığı İzleme Merkezi (EUMC) Raporu: Avrupa Birliği’nde Müslümanlar: Ayrımcılık ve İslamofobi”, http://fra.europa.eu/sites/default/files/fra_uploads/1935-EUMC-highlights-TR.pdf
(9)Bolat Aydın, “Batı’nın Paranoyası:İslamofobi”,Stratejik Düşünce Dergisi,Sayı 35,2012,s.15
(10)Avrupa’nın bitmez tükenmez fobisi: islamafobi,B.Tanrıverdi
Y
05.02.2019 / 22:59Karikatürün çevirisi, yazara ait olmayabilir. Ama dediğiniz daha doğru bir çeviri.
X
04.02.2019 / 03:39Karikatürü yanlış çevirmişsin. “Korkmayın! Ona ‘ifade özgürlüğü’ adını verdim.”