İlim ve Medeniyet Topluluğu’nun İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nde 29 Nisan 2019 tarihinde gerçekleştirdiği İlim ve Medeniyet Atölyeleri Kapanış Konferansı’nda Prof. Dr. İsmail Kara konuşmacı olarak ağırlandı. Aynı zamanda sunuculuğunu üstlendiğim “Nurettin TOPÇU ve Türkiye’nin Maarif Davası” başlıklı konferansta not düştüklerimi bu yazıda aktarmaya çalışacağım.
“Bir eğitim sisteminden bahsedebilmek için 3 kademeden bahsetmek gerekir:
– Eğitim düşüncesi/felsefesi. En üstteki kısımdır.
– Eğitim kurumları. Yalnızca binadan ibaret değildir.
– Eğitim üslubu.
Bunlar yukarıdan aşağı doğru işler. Bir ülkede üzerine iyi düşünülmüş bir eğitim felsefesi yok ise alt iki kademenin başarısı/varlığı ancak tesadüfidir. Alt iki kademeyi iyi işletecek şey bu eğitim felsefesidir.
Osmanlı modernleşmesi ile eğitim felsefesi bir çatallaşmaya uğruyor. Bunun sebebi yetersizlik fikridir. Kendi sisteminden şüphe etmeye başlıyor. Bunun başlangıcı 18. asrın son çeyreğine kadar uzanıyor. Bu fikir yalnızca psikolojik nedenli değildir. Sorunu hala çözebilmiş değiliz. O kadar ki bu sorun üniversitelerimizin karşısında problem olarak görülemiyor bile. Problemin canlı tutulması hususunda başarılı olamadık.
Eğitim düşüncesi çalışır durumda olmadığı için sistemdeki diğer kademeler de tam anlamıyla işleyememektedir. Bilgi, fikir, ve felsefeden teşekkül eden eğitim sistemi bütün unsurlarıyla aktarılmalıdır.
Eğitim sistemi hissiyat vermelidir. İnsanların çoğu bu hissiyat düzeyi ile yaşamını tamamlar/sürdürür. Sistemin ilk düzeyinde hissiyat önemsenmektedir.
Düzenli bilgi kademesi ikinci seviyede yer almaktadır. Düzenli bilgi edinmeye bu kademede başlanmaktadır. Muhasebe-mukayeseye dayanan bilgi seviyesi görülür.
Üçüncü kademede ise felsefe-hikmet- irfan yer almaktadır. Hesabı verilebilen bilgilerin daha üst tasnife tabii tutulduğu, ilişkilendirilebildiği seviye. Nurettin Topçu hocanın verdiği örneklerle bu kademeyi desteklendireceğim.
Bu üç kademede, hem geçmişe ait bilgi ve hissiyat bugüne aktarılacak, mümkünse kesintisiz olarak aktarılacak. Modern yaşam ile bu imkansız hale geldi.
Peşi sıra olacak, bugünkü malumat ile irtibatlandırılacak, tamamlanacak.
Peşi sıralık, geleceğe yönelik bir tasavvur geliştirecek, geleceğe yönelik meseleyi ele alacak.
Bu kademelerin hepsinin üzerinde ayrı ayrı düşünülmelidir. Bunlar fiili olarak gerçekleşmesi kolay değildir. Ancak meselenin üzerine kafa yorulması gereklidir.”
İsmail Kara, Türkiye’nin Maarif Davası adlı eser ve Nurettin Topçu’nun düşünceleri üzerine yukarıda aktardıklarımızın beraberinde Nurettin Topçu’nun yaptığı çalışmaları, yöntemi ve kavramsallaştırmaları üzerine şunları da eklemiştir:
“ Bahsettiğimiz meselelerin Türkiye’de müzakere edilmesi gerekiyor. Bazı bakımlardan biricik olarak kabuk ettiğimiz şahsiyet Nurettin Topçu olmuştur. Nurettin Bey, bir konuya dair müstakil bir kitap yazmayı hedeflememiştir/tercih etmemiştir. Kendisinin doktora ve doçentlik tezleri dışındaki çalışmaları makalelerden ibarettir. Biz bugün onun kitaplarını yazmış olduğu makalelerden derlemekteyiz.
İlk büyük metni “İsyan Ahlakı” adlı kitaptır. Talebelik yollarında yarıda bıraktığı romanı “Reha”yı yurda döndüğünde tamamlamıştır. Ancak sağlığında bu eseri neşretmemiştir.
Nurettin Bey eğitim ile ilgili müstakil bir kitap yazmamıştır. Ancak ömrünü muallimliğe adamış olmasından ve eğitim meselesine büyük bir önem vermesinden ötürü bu konuda yazdığı metinler Türkiye’de Maarif Davası adlı eserinde toplanmıştır. Bu çalışma 60’lı yıllarda kitaplaştırılıyor.
Felsefi açıyı muhafaza ederek, eğitim alanında geleceğe yönelik tasavvur geliştirerek, hem de mevcut eğitim sistemini tenkit ederek yazılmış başka bir hususi metin yoktur.
Mukayese edilebilecek tek metin -eş zamanlarda yazılmış olan- Prof. Dr. Mümtaz Turhan’ın Maarifimizin Ana Davaları ve Bazı Hal Çareleri isimli eseridir. Önemli bir metindir, ancak yazarın pozitivist bir ilim anlayışına sahip olmasından ötürü birtakım sorunlar vardır.
Topçu, uygulanabilirliği olan bazı tekliflerde de bulunuyordu. Ayrıca makalelerinde güzel adlandırmalar da mevcuttur. Türkiye’nin Maarif Davası adlı eserinde altı çizilen unsurlardan birisi de bir eğitim sisteminin duygu, bilgi ve irade terbiyesi vermeyi amaçlaması hususudur.
Burada irtibat kurulması zor gelebilecek husus irade terbiyesidir. İrade, Nurettin Topçu’nun eserlerini çokça okuyanların aşina olduğu-kolaylıkla kavrayabildiği bir kavramdır.
İrade, hareket, isyan birbirlerinin yerine de kullanılır. Birbirlerini davet eden üç ayrı kavramlardır. İsyan Ahlakı’nın üç temel kavramıdır. Hareket neşriyatına verdiği addır. İsyan kavramı ise doktora tezinin temel kavramıdır.
Türk eğitim sisteminin yabancısı olduğu tekliflerdi bunlar. Duygu terbiyesi kademesi, ilkokul tahsili seviyesine karşılık gelmektedir. Bugün anaokul ve ilköğretimi de dahil etmemiz gerekiyor.
Kalp terbiyesi. Bugün eğitim sistemimizde bunun yabancısıyız. Hissiyat düzeyi ile ilişkilendirebiliriz bunu. Nurettin Bey’in ilköğretim seviyesi için tabiat sevgisi ve tarih şuuru veren dersleri öneriyor. Bu seviyede, bugün vardığı şekilde din eğitimi yok. Din eğitimi saydığımız iki ders içine hercümerç etmek gerekiyor. Nurettin Topçu’nun hayatında ve felsefesinde önemli bir bahistir tabiat. Bir anekdot: Nurettin Topçu çocukluğunda memleketi Erzincan/Eğin’de bir taşın üzerinde oturup saatlerce suyun akışını seyredermiş. Köylüler bu durumu garip karşılarmış. Köyün hareketliliği içerisinde bu garipsenirmiş. Biz onun tabiata olan ilgisinin temelini bu bahisten anlayabiliriz.
İkinci kademede bilgi kademesi, aklın terbiyesi ile ilişkilendirilmiştir. Aklın terbiyesi, kalbin terbiyesinin üstüne yerleşmektedir. Eğitim sistemimiz bu hususta nakıstır. Aklın terbiyesini işletecek mekanizmalar mukayese ve muhasebe mekanizmalarıdır. Hissiyat düzeyindeki bilgi tek tipli hükümlerden oluşur. Değerlendirmeler tek tipli hükümleri meydana getirir.
Bir üst düzeyde, bilgi kademesine intikal etmesiyle, bilginin tadil edilmesi gerçekleşir. Artık hissiyat kademesiyle idare edilemez. Başka bilgiler devreye girer, bağdaşım sağlanır. Hükümler çeşitlendirilir, farklı metodolojilerle yapılmış farklı hükümler yapılır ve tanınır. Hükümler kesinlikle bir tane değildir. Aynı ayetten/hadisten birden çok hüküm çıkar. Burada arayışlar, kullanılan metodolojiler bu hükümleri şekillendirir. Yetişmekte olan insanların farklı hükümlere doğru hareket etmesi aklın terbiyesini sağlar. Tüm hükümler “-dır” ile bitmez. İhtimalli bir hüküm ile, aktarım ifadeleri ile çeşitlilik sağlanır. Eğitim aşamasındaki bireyler bunları yazıya geçirebilmelidir. Eğitim sistemimizde lisansüstü düzeyine dahi gelinse de yazı ürünlerimiz problemli bir karakter taşıyor.”
Üç kademede:
Hissiyat vermeli. Tek tipli hükümlerle çalışır. İlk ve kıymetli kısmı. Çoğu kişi hayatını bu kademede tamamlar.
ikinci kademede hesabı verilebilir/ mukayese ve muhakemelere dayanan bilgi.
Üçüncü kademede felsefe-irfan-hikmet
- Geçmişe ait bilgi ve hissiyat aktarılmalı/peşi sıra olmak.*Peşi sıra olmak, bugün ile irtibatlandırmak- tamamlamak. Gelecek tasavvuru inşa edecek mahiyet peşi sıra olmak düsturu ile gerçekleşir.
“Modern eğitimde kesintisizlik imkansız hale geldi.”
Nurettin Bey’in alternatif adlandırmalar ile beraber uygulanabilir teklifleri oluyor. Eğitimde duygu-bilgi-irade terbiyesi vermesi amaçlanır. Bu terbiyelerin aktarımı muhafaza edilmelidir.
Duygu terbiyesi kademesinde, ilköğretim seviyesinde öğrencilere kalbin terbiyesi öğretilmelidir. Tabiat aşkı, tarih şuuru verebilecek dersler ile bu terbiye mümkün hale gelmektedir.
Nurettin Topçu’ya göre bu eğitim seviyesinde bariz bir din eğitimi yok. Yukarıdaki derslerin içinde olabilen bir değer olarak din eğitimi öngörülmektedir.
Bilgi (aklın) terbiyesi kademesi. Mukayese- muhakeme. Tek tipli hükümlerin bir kademe yukarı çıkması.
Yenilerin dahiliyeti. bu kademede artık hissiyat ile idare edemezsiniz.
Başka değerlendirmelere, bilgilere ihtiyaç duyulur. Bu noktada hükümlerinizi çeşitlendirmeniz gerekmektedir. Bahsettiğimiz hükümler tek tipli değildir. “ ‘-dir’, ihtimalli hükümler, … edindiğim bilgilere göre vb.” Eğitim sürecindeki öğrenciler bunları yazıya aktarmalıdırlar.
Topçu Bey’in kullandığı üst kavramlardan biridir irade. Diğeri isyan ve harekettir.
İnsan namütanahi’ye/ mutlak itaat’e ulaşabilmek için alttaki tüm itaat kademeleri karşısında isyan halinde olmalıdır.
Duygu/ihtiras, ailenin kabulleri, milletin kabulleri, devletin değerleri vb. Kemale ulaşma yolunda bu kademelerin bağlayıcılığından azade olmayı becerebilmelidir.
Bağlardan azade olunmalıdır, aksi takdirde insanlığımızı gerçekleştirememiş oluruz.
Nurettin Bey tezinde iki şey karşısında eleştiri getiriyor:
Individualism’e ve ahlaki, felsefi bakımlardan Anarchism’e karşı eleştiri getiriyor. Bunlar hem felsefi ekoldür, hem de ahlak alanı ile ilişkilidir.
Anarşizmin zaafı: kendisinin üzerinde bir hedefi yok. halbuki İsyan’da isyan fikrinde , Allah’a itaate doğru yolculuk vardır.
Sosyalist/konformist düşünce, temel olarak Durkheim ve Ziya Gökalp üzerinden intikal etmiş bir görüştür. Bu düşüncenin zaafı ise, cemiyet-cemaat dışında bir değer/bağlayıcı unsur taşımamasıdır. Nurettin Topçu, bu hususta insanın cemiyeti dışında kanaatinin olamayacağı yönündeki düşünceyi eleştirmektedir. Bu düşüncenin ahlakı geriletici mahiyeti olduğunu belirtir.
“Demirden irade” —- isyan kademelerini aşacak bir irade + {Hareket}
Nurettin bey kuvvetli sıfatlarla irade’yi belirtir. Hareket ile birleşmiş bir irade.
“Eğitim sistemimizde Türkçe bile okutamıyoruz, ama yabancı dilde eğitim veriyoruz. Bu akıl almaz bir şey.”
Dini düşünce Nurettin Topçu’da üst bir tasavvuf düşüncesidir, vahdeti vücüt ile bağıntılıdır. İç tecrübe, içsel deneyim ve deruni bir tecrübenin devreye girmesi gerekir. Şahsi sorgulamalar yapmak gerekiyor. Bunları bizim dışımızdaki insanların sorunları olarak görmememiz gerekir.
“Kendi eğitim sürecimi nasıl organize edebilirim?” diye sorgulamamız gerekmektedir. Bununla beraber kendi eğitim seviyelerimizi sorgulamamız elzemdir.
Türkiye ve Türk eğitim sistemi, potansiyelleri itibariyle iyi sayılır. Ancak mevcut durumu itibariyle eğitim sistemimizin ahvâli iyi değil. Sizlere bu hususta şunları telkin edebilirim: Talebelikten vazgeçmeyiniz, bu meseleleri kendi iç probleminiz olarak müzakere edin, hoca olacaksanız talebelerinizle müzakere edin.
Ümit, imkan ve potansiyel. Bu topraklardan dünyaya meydan okumaktan çekinmeyen, dirayetli insan unsurumuz var. Bu insan unsurundan ötürü eğitim sistemimiz işliyor. Böyle bir bereketli tarafımız var. Maddi şartlarla uyumlu bir durum değil bu, makusen mütenâsip ama iyileştirme yolunda çaba sarf etmeliyiz. Mevcut durumumuzun ağır problemlerini sürekli olarak göz önünde bulundurup, onarılması yönünde çaba sarf etmemiz gerekmektedir. İnsan unsurumuzun hissi olarak Türkiye’yi taşıma kapasitesi var, ancak eğitim sistemimizin Türkiye’yi taşıma kapasitesi felsefi düzeyde ve bilgi düzeyinde yeterli değildir.
“Ümidi elden bırakmayacağız, eğitim insanlarımız problemleri aldatmadan fark edip, iyileştirmek adına sorunlara eğilmeyi hedefleyeceğiz.”
Furkan EMİROĞLU