İlim ve Medeniyet

“İSRAİL”İN AKADEMİK ANATOMİSİ

“İsrail”: Bir Ülkenin Akademik Anatomisi

Orhan Karaoğlu ve Nail Elhan editörlüğünde çıkan bu kitap alanında büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Tarih, din, politika, ekonomi, toplum ve kültür alanlarında yazılardan oluşmakta ve birçok yazarı barındırmaktadır. Her iki yazarın da İran üzerine çalışmakta olduğunu izlenimledik. İngilizce ve Farsça bilen bu yazarlar bu kitabın İran versiyonunu da kaleme almışlardı. 2022 yılında İran: Bir Ülkenin Akademik Anatomisi isimli kitabın da editörlüğünü yaptılar. Mezkur kitabın da alanında bir boşluğu doldurduğuna inanmaktayız.

Çağrı Erhan’ın Önsözü yazdığı kitapta sırasıyla Salime Leyla Gürkan: Din ve Kimlik Olarak Yahudilik, Baki Adam: Kutsal Halk, Kutsal Toprak ve İsrail, Ali İsra Güngör: Evanjelikler ve İsrail, Belçim Şavlı: Modern İsrail’in Kuruluşu, Ferit Belder: İsrail’de Din ve Devlet İlişkileri: Tarihsel Uzlaşı, Gerilim Hatları ve Toplumsal Sınırların Sürekli İnşası, Tuğçe Ersoy Ceylan: İsrail’de Ulus ve Rejim İnşası, Vahdettin Engin: II.Abdülhamit-Theodor Herzl İlişkileri Ekseninde Filistin Meselesi, Orhan Karaoğlu: İsrail Devleti’nin Güvenlik ve Dış Politika Stratejisi, Özlem Tür ve Ayşe Ömür Atmaca: İsrail ve Filistin Meselesi, Ayşe Sıla Çehreli: Holokost Kavramı ve Tarihi, Tunahan Yıldız: Soğuk Savaş Döneminde Türkiye-İsrail İlişkileri, Başar Şirin ve Nail Elhan: Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türkiye-İsrail İlişkileri (1990-2010), Mustafa Onur Tetik: ABD-İsrail İlişkileri (1948-1961), Fatih Şemsettin Işık: Yahudi Soykırımı Gölgesinde İsrail ve Avrupa Ülkeleriyle İlişkileri, Ceyhun Çiçekçi: İsrail-Azerbaycan İlişkileri, Seher Bulut: İsrail’de Seçim Sistemi ve Siyasi Partiler, Ebru Metli: İsrail’in Yahudi Demografisindeki Etnik ve Dinsel Çeşitliliğin Siyasal Hayata Etkileri, Asiye Bilgin Yıldız: Kuruluşundan Günümüze İsrail Ekonomisinin Ana Parametreleri, Ali Oğuz Diriöz: Geçmişten Günümüze İsrail Çevre ve Enerji Politikaları: Enerji Yokluğundan İhracatçılığına, Arda Mevlütoğlu: İsrail’in Askeri Gücü ve Savunma Sanayii, Serkan Yenal: İsrail Lobisi ve İsrail’in ABD Politikalarına Olan Etkilerinin Değerlendirilmesi, Karel Valansi: Bir Dış Politika Enstrümanı Olarak Türk Yahudileri, İlkim Büke Okyar: Devlet ve Sivil Toplum İlişkisinde İsrailli Filistinliler, Ece Baban: İsrail’in Kamu Diplomasisi Çalışmalarında Hasbara, Umut Uzer: Kudüs Kimin Başkenti? Kutsal Şehir Üzerine Talep ve Tartışmalar, Bedrettin Aytaç: Modern İbrani Nesrine Genel Bir Bakış isimli makaleleriyle kitapta yer alan yazarlardır.

İsrail Ortadoğu’da bulunan bir ülke olmasına rağmen kurucu elitleri kendilerine Batıyı örnek almışlardı. Siyonizm hareketi ile birlikte bölgeye yerleştiler ve bölgede kalmaya çalışıyorlar. Kuruluşlarında İngiltere, Fransa ve Çekoslovakya gibi ülkelerin desteği oldu. Özellikle Manda Döneminde İngilizlerin desteğini alan Yahudilerin bölgeye yerleşmeleri kolay oldu. Amerika da sınır kapılarını kapatınca Yahudiler zoraki olarak Filistin’e göç etmeye başlamışlardı.

Siyonistler Çanakkale savaşında İngilizlerden yana tavır takındılar ve onların desteğini almaya çalıştılar. İsrail’de mirası hala devam eden Jabotinsky Siyon Katır Birliği’nin oluşmasına öncülük etmişti. Ayrıca Nili Teşkilatı ile birlikte Osmanlıya karşı İstihbarat faaliyetinde bulunan Yahudiler, Osmanlı’nın yıkılmasında rol oynadılar. Kudüs’ün İngilizlerce alınmasında onların da rolleri vardı. Ayrıca İngilizler sayesinde askeri ve diğer alanlarda tecrübe kazanacaklardı. Arapların önde gelen isimleri ise İngilizler tarafından çıkan isyanlar sonucu bölgeden sürüleceklerdi. Filistinliler kendi aralarında da birlikten yoksundular. İki büyük aile arasında çekişmeler oluyordu.

Haskala yani Aydınlanma ile birlikte Yahudi yazarlar Yahudilerin meselelerine eğilmeye başladılar. Onların durumlarını düzeltecek çözüm önerileri sunuyorlardı. Edebiyat ve dil çalışmalarında bir canlanma görüldü. Yahudilerin durumlarını değiştirmek için dillerini değiştirmeye ve onlara bir ülkü vermeye çalıştılar. Siyon’a dönülmesi yani Kudüs’e dönülmesi öngörülüyordu. Yahudiler ise çoğunlukla ABD’ye göç etmeye çalışacak ve orada Yahudi lobisini oluşturacaklardı. Bu işte başarılı olacaklar ve lobi denince akla Yahudi lobisi gelecekti.

Bölgeyi dizayn eden ve sorumluluk alan bir ülke olan ABD’nin desteğini alan Yahudilerin işleri daha da kolaylaşacaktı. Özellikle 1960’ların sonlarından itibaren “İsrail” ABD’nin desteğini almaya başlayacak ve üstünlük sağlayacaktı. Açıklamasa da nükleer güce sahip olduğu düşünülen bu ülke, bölgede üstünlüğünü ilan edecek ve bölgenin ABD çıkarlarına uyumlu olmasını sağlamaya çalışacaktı. Demokratik bir ülke olduğunu iddia eden “İsrail” Filistinlilere karşı uyguladığı ayrımcı politikalar ve Yahudilere ait bir devlet ideali güttüklerinden bu iddialarından uzaklaştılar. Arapları bölgeden sürmeye ve onlara karşı etnik temizlik uygulamaya başladıklarından itibaren “İsrail’in” ötekisi Filistinliler oldu. Aşkenaz Yahudileri Arap toplumundan gelen Yahudilerle bile dalga geçerken Filistinlileri kim bilir ne şekilde aşağılamışlardır. Arapça ve Arap kültürüne adeta savaş açan Aşkenaz Yahudilerinin, bir uyumlu toplum (melting pot) yaratma idealinden uzak oldukları söylenebilir.[1]

Savaşma tecrübesi az olan ve koordinasyondan uzak olan Arap liderler, Yahudiler karşısında defaatle yenilgiye uğradılar. Sovyetlerden taraf olmaları ve teknolojik üstünlüğün Yahudilerde olması bir diğer meseledir. Berdal Aral Hocanın kitabına Bitmeyen İhanet demesi manidar. Bu da “İsrail’in” yenilmezlik algısı oluşturmasına yardımcı oldu. Kişi başına düşen 55 Milyar dolar gelirle Ortadoğu’nun en zengin ülkelerinden birisi oldular. Yüksek teknoloji ve elmas üreticiliği gibi alanlarda öne çıkan “İsrail” önemli bir ihracat ülkesi haline geldi. Zira bulunduğu bölge küçük ve çok verimin olamayacağı bir coğrafya. Su ihtiyacını bile karşılayamayan bu bölge, Yahudilerin zihin dünyasında önemli bir yer tutuyor. Kutsal kabul edilen Kudüs’ün stratejik ve ekonomik bir bölge olmadığı söyleniyor. Buna rağmen hem Yahudi Milliyetçiliği hem de Arap Milliyetçiliği için Kudüs olmazsa olmaz kabul ediliyor. Yakın zamanda da İran ve Türkiye gibi ülkelerin Kudüs üzerine söylemleri ve iddiaları da dikkate değerdir. İslam dünyasında Kudüs’ün önemi konusunda adeta bir konsensüs bulunmaktadır. Kutsalımız olan bu topraklar tarih boyunca da kimseye adeta yar olmamıştır. Sürekli el değiştiren ve kan, gözyaşının dönem dönem eksik olmadığı söylenebilir. Siyonistler de bu ve diğer topraklarda keyfi uygulamalarla Filistinlileri şehit etmektedirler. Adeta uğradıkları soykırımı unutmuşlardır. Bölgede güçlünün sözünün dillendirildiğini iddia etmektedirler. Gücü olan milletlerin Yahudilere yaptıklarını adeta unutarak.

“Ordunun devleti” var denilmektedir, “İsrail” için. Yani Ordu-Millet anlayışı var. Bu halk için büyük bir yük olsa gerektir. Ayrıca “İsrail” askeri harcamalar için halka ağır vergiler yüklemektedir. ABD yardımlarına ve onu istediği gibi kullanabilmesine bağlı olarak modern bir orduya sahip olabilmiştir. Bundan en çok zarar gören Araplar olmuştur. Onların bu meseleyi çözüme kavuşturamamaları büyük bir sorun olarak ortada duruyor.

Bu kitap alanında büyük bir boşluğu dolduruyor kanaatimce. Bu alanda çokça eser yazılmasını destekliyorum. Okudum ve çokça faydalandım. Dili sade ve anlaşılır. Uzmanlar, diplomatlar ve Ortadoğu çalışanlara şiddetle tavsiye ederim. 420 sayfa olan bu kitap birçok makaleyi barındırıyor. Alanın otorite ve tanınmış isimleri yazarlık yapıyor. Uluslararası ilişkilerin yakından ilgilenmesi gereken bir konu ve bölge olarak karşımızda bu ülke duruyor. İbranice bilen yazarların da yazıları var. Onlar da kitaba ayrı renk katıyorlar. Buna rağmen İbranice yazılan yerlerde harfler kaymış ve ters dönmüş. Gelecek çalışmalarda bu sorunun da çözülmesi yerinde olacaktır. Kitabın önsözünde belirtildiği gibi birinci el kaynaklara da inilmeye başlandığı yani İbranice öğrenildiği dile getirilmektedir. İbraniceyi kullanarak Ekonomi, Tarih, Uluslararası ilişkiler, Diplomasi, Şehir tarihleri ve dinler tarihi gibi alanlarda güzel çalışmalar ortaya çıkarılabilir. Çalışkan gençlerimizin bu ülkeyi ve bölgeyi gündemlerine almalarını çok isterim. Gençken verilebilecek mücadele oldukça fazla. Yaşlanınca sorunlar artıyor. Son olarak Filistin’i ilgilendiren her alanın çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için dini bir motivasyonumuz da var. Kudüs ilk kıblemiz ve burası hakkında yapılan çalışmalar ayrı bir değerli. Gerekirse bölgeye gitmeli ve saha araştırmalarında da bulunmalısınız. Çok çalışalım ve çabalayalım.

 

[1] Burada yazdıklarımın bir kısmı önceki bilgilerimden müteşekkildir. Kitaptan bağımsız bir panaroma çizmek istedim.

Exit mobile version