İSTANBUL’DA BİR GÜN | İlim ve Medeniyet

 

 

İstanbul Aşkı Emreder

Türkiye denilince aklımıza ilk gelen şehir İstanbul’dur. İstanbul şehrini ele almak kayayı su damlalarıyla delmek veyahut bir deveyi iğne deliğinden geçirmek kadar zordur. Daha doğrusu bu bana bir yabancının, bir arabanın aynasından “Doğu Roma”yı   kısa bir zaman içeresinde izleyip anlamaya çalışması gibi gelir. İstanbul, medeniyetiyle, kültürüyle, mimarisiyle, haneleriyle, insanıyla, yaşantısıyla, edebiyatıyla, sanatıyla, sanatçılarıyla hiçbir şüphe olmaksızın büyük bir anlam taşımaktadır.

İstanbul, Roma’nın, Bizans’ın ve Osmanlı’nın başkentidir. Sultanların ve padişahların tahtı, yazarların ve âşıkların kenti, ünlülerin ve sanatçıların sahnesi, Asya ve Avrupa’nın kavuştuğu noktadır.

İstanbul şehrini seçmemim nedeni, İstanbul’un Türkiye’nin simgesi olmasının yanı sıra Dünya’nın bir şaheseri, bir harikası olmasıdır. İstanbul’u bir dünya müzesi, onu kentlerin gelini olarak görüyorum. İstanbul mucize ve güzelliklerin güzeli inanılmaz ve eşsiz bir şehirdir.

Bir sohbet esnasında İstanbul bahis konusu olduğunda, birisi ya bir şiir ya da bir beyit yahut bir roman, bir hikâye gönül dünyasından döküverir. Edebiyat söyleşileri programının on beşinci bölümünde Yazar Dursun Gürlek İstanbul’u; “İstanbul şehirlerin efendisi. Zaman zaman sohbetlerimde şöyle bir cümle kullanıyorum. Ankara siyasetin başkentidir; İstanbul kültürün başkentidir…” 

Şeklinde betimlemiştir. Bu bakış açısıyla İstanbul şehrini kültürü, sanatı ve edebiyatı yansıtan bir aynaya benzetmek mümkündür. İstanbul sadece Türkiye’nin özelliğini taşıyan bir şehir değil, tüm dünyanın sanatını gösterebilen bir şehirdir. İstanbul zaman akışıyla mekândır; zaman değişmesiyle sanattır.

İstanbul birçok şaire, yazara ve sanatkâra ilham kaynağı olmuştur. Örneğin Necip Fazıl’a “Canım İstanbul” şiirini yazdıran Orhan Veli’ye “İstanbul’u Dinliyorum Gözlerim Kapalı” şiirini ele aldıran, Yahya Kemal’e “Aziz İstanbul” şiirini söylettiren bir şehirdir. Doğu Roma  Cemal Süreyya olmadan, Sabahattın Ali’yi zikretmeden  Yavuz Bülent Bakiler “Gözlerin İstanbul Oluyor Birden” şiirini hatırlamadan veyahut Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir kitabında İstanbul bölümü okunmadan olmaz. Kaç defa kendime sordum “Bu abide şahsiyetler İstanbul’da mı yaşamışlar yoksa İstanbul’u mu yaşamışlar?” diye.

İstanbul özellikle yabancılara göre yeşil bir şehir olarak görülür. Ben de ilk defa gördüğümde bana çok farklı gelmişti. Bilhassa uçak inerken, haziran ayının bulutları gözümün önünden geçerken, İstanbul’u seyrettiğimde sözcüklerle tarif edilemeyecek kadar güzeldi. Bu efsunlu şehir Marmara mavisinden görmek, başka bir güzelliği var. Bir gün Üsküdar sahilinden onu izlerken bu cümleleri döküverdim;

Marmara mavisinden izledim seni İstanbul

Beyaz gemiler demir alıyor

Ak Martılar grup grup uçuyor

Üsküdar serin esiyor

Havası mis kokuyor

Marmara mavisinden

İzledim seni İstanbul

Artık hüzün mü kalıyor

Güzellik her yerden iniyor

Gönül dünyasından sesler geliyor

Bugün bayram mı oluyor

Yürek penceresinden

İzledim seni İstanbul.

İstanbul’a renk katan insan, hayvan, deniz, iklim ve tepe gibi şeylere her köşede rastlamak muhal değildir. Bana göre İstanbul, aşırı şekilde insana aşkı emreder. İstanbul ve Hartum  gibi şehirlere içimde ayrı yer verdim. Nedenini sorarsanız ben de bilmiyorum böyle çok değerli şeyleri sebepsiz sever oldum. Varsayarsak İstanbul kelimesine şayet “a” yerine “e” harfi koyup, “n” harfi fazla olduğunu kabul etsek “İste” – “bul” olacaktır. Bana göre İstanbul’un anlamının kendi içinde mevcut olduğu düşünülmelidir.

Bu yazı İstanbul’a bir misafir gözü ile bakmaktadır. Muvaffak oldum mu, bilmiyorum. Kendime sürekli şu soruyu sordum:

Yetersiz Türkçemle içimdeki efsunlu İstanbul’u anlatabildim mi? Belki “Maba ”diliyle daha iyi bir şekilde ifade edebilirdim.

Dipnotlar;

1: Doğu Roma veya Bizans İmparatorluğu ya da kısaca Bizans Kostantinapolis’in (İstanbul) başkent olduğu ülke.

2: Ahmet Murat ile Edebiyat Söyleşileri | Dursun Gürlek | 15. Bölüm, 9 Temmuz 2019, TRT2

3: Hartum, Sudan’ın başkenti. Beyaz Nil ile Mavi Nil nehrinin kesiştiği yerdedir.

4: Maba, Çad ve Sudan’da konuşulan Maban dilidir. Masalit diliyle yakından ilgilidir.

 Muhammed Abdalla Khazin

Avatar photo

Muhammed Abdalla Khazin

Muhammed Abdalla Khazin 1996'da Sudan'da dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini ülkesinde tamamladı. Eylül 2015'te Kur'an-ı Kerim ve İslami İlimler Üniversitesi Dil Fakültesi Türkoloji Bölümü'nü kazanıp, 2020'de başarıyla mezun oldu. 2018'de Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen Türkiye Yaz Okulu programına katılarak, Hacettepe Üniversitesi'nde bir aylık öğrenim gördü. 2021'den bu yana İstanbul Medeniyet Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde yüksek lisans yapmaktadır. 2022'de YTB tarafından düzenlenen Uluslararası Öğrenci Ödülleri edebiyat/şiir kategorisinde “Yaşar mıydım” adlı şiiriyle ikincilik ödülüne layık görülmüştür. Halihazırda farklı dergilerde deneme, hikâye ve şiir yazarak edebi yaşamını sürdürmektedir.


Geribildirim

Mail adresiniz gizli kalacaktır.


Biz Kimiz?

Gayemiz, asırlardır mirasçısı olduğumuz medeniyetin gelişimine katkı sağlamak adına kurduğumuz ilim halkasındaki ilmî faaliyetleri geniş kitlelere ulaştırmaktır.

Cemiyetimizde, genç ve hareketli yazar kadromuz ile Siyaset, Hukuk, Ekonomi, Sosyoloji, Edebiyat ve Tarih gibi ilmî alanlarda gerek akademik gerekse de gündeme ilişkin yazılar kaleme alınmaktadır.


İletişim


Küçük Çamlıca Mahallesi, Filiz Sokak, No:3
Üsküdar/İstanbul