İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Sana bu mektubu bir masa geriden yazıyorum. Çünkü gözlerin çok güzel. Ben sadece yazabiliyorum. Kızma yani sapık filan değilim. Zaten yazdığımla kalırım genelde. Ben bir kadını üzmem mesela. Biliyorum. Korkuyorsunuz bizden. Bize benzeyen hayvanlar yüzünden hep bunlar. Ben göz göze geldiğimizde gözlerini kaçırışından bile korkuyorum. Ama onlar nasıl oluyor da bir göze çaresizliğin gözyaşlarını layık görüyorlar? Nereye gidiyoruz bilmiyorum ama koşar adım gidiyoruz, bu belli. Durdurun artık bir şeyleri. Bu tanımlayamadığımız şeyleri. Bu bir aşk mektubu değil, olmayacakta. Çünkü aşık olamayacak kadar kirliyiz biz. Hep kirlenen mağdur bedenler zannediyorlar. Oysaki en kirli yer zihinlerimiz. Hangi toplum hayvan yetiştirir ki ya da hangi anne-baba bir evladını böyle görmek ister ki? O zaman kim bunlar, nerede öğrendiler başkalarının geleceklerine kirli ellerini uzatmayı? O kirli eller yalnızca tacizde uzanıyor zannetmeyin. Aşkın en güzel tacı olan evlikler nasıl boşanma ile sonuçlanır ki? Geleceğin anne yüreklerinin gelecek karartan karanlık yüreklerden boşanması ve sonra karanlığın aydınlığa hükmetmesi olayı: Cinayet. Her gün 3. Sayfa haberleri dolduran kadınlarımızın ölümleri sıradanlaştı ve sayfalar okunmadan geçiliyor. Dur geçme orayı! Bir dur! İnsanlığın ölümü o kadar hızlı ve basit olmamalı. Belki çığlıklar yansımaz gazete kağıtlarına. Ama bir dinlemeye, anlamaya çalışsan yeter. Her kadın duygusaldır ve ağlamaya meyillidir. Ama hiçbir kadın çığlık atmaya meyilli değildir. Böyle biliyorsan yanlış! Dur orada! İnsanlığını sorgula. Hemcinslerime düşman değilim ya da feminist filan da değilim. İnsanım. O kadar.
Zaten değil mi ki insanların bir yerlere ait olmaya çalışma hissi, başkalarını ait oldukları yerden eden? Bedenen güçlü olmak her şey hükmetmekmiş gibi yaşamayı bırakmadığımız sürece, başkalarının yaşamlarını karartmaya devam edeceğiz. “Erkektir döver” de neyi döver? Bu erkek gücünü kime ispat ediyor ki. Güçsüz bir bedene vurmanın, tepki alamayacağını bile bile vurmanın neresi erkeklik? Hani insanlar sömürülür ve bazı teröristler istediklerini öldürür ya da köleleştirir. İşte biz de böyle yapıyoruz. Bazıları terörist olmanın haklı gururuyla eşlerine zulüm etmeyi ve köle gibi kullanmayı tercih ediyorlar. Asiliğin cezasını ölümle veriyorlar ve biz sadece izliyoruz. Bir insan 20’li yaşlara ne umutlarla ne zorluklarda geldi bilmiyoruz ama “öldürüldü” diyoruz ve bitiyor. Öldürülüyor her şey. Yazmak çözüm değil belki. Yine bir yerlerde birileri acı çekiyor. Belki bir apartman dairesinin alt katında, çalışmaktan yorgun düşmüş bir bedenin evde yemek yapma ihtiyacı ve bir adamın eşi üzerinden geçinmesi ve içmesi ve yeteri kadar içmediği için dayak atması ve susması komşularının: Şeytanlık…
Belki ağır bir söz gibi gelebilir bu. Karı-koca arasına girmek yakışmayabilir size. Ama bir gün araya gireceğiniz bir kadın olmayacak. Bunu biliyor musunuz? Evet biliyorsunuz ve susmaya devam ediyorsunuz. Çünkü size dokunmuyorsa bir yılanın binlerce yıl yaşaması kimin umurundaki? Bir kadının dayak yemesi ve ailesine sığınması ve orada ayıplanması ve geri yollanması ve çocukları hatırına bir yüreğin darbeler karşısında susması ve morarmış bakışlarla çocuklarına tebessüm etmesi: İnsanlık, Merhamet ve Ayaklarının altındaki cennetin varlığını hissetmesidir.
Kadına Şiddete Hayır! Demiyorum. Söylemek bir şeyi değiştirmiyor ve şiddet arttıkça artıyor. Belli ki bazı şeyler yalnızca söz de kalıyor. Şimdi bütün insanlara ulaş ve herkesin ortasında bu soruyu sor: Efendim! Kadına Şiddete Hayır! Diyor musun? Alınan cevapların hepsi “Evet”tir. Peki ya o zaman kim bunlar? Bunlar; bizim yüreklerimizde. Kendine saygısı olmayan insanların başkalarına saygı duymasını beklemek anlamsızdır. Bu yüzden bütün insanlığın bir an önce kendisi olmaya ihtiyacı var. Gözlerinin açılmaya ihtiyacı var. Birçoğu bakan körlerden farksızlar. Ameliyat gerekli ama doktorumuz kendimiz olduğu için kıyamıyoruz bedenlerimize. Sonra başka bedenlere kıymak kolay geliyor zihinlerimize. Ben sadece susuyorum çünkü kelimelerle anlatmak yaralarımızı deşmekten başka bir işe yaramıyor.
Daha ne olsun ulan insanları “İNSANLIĞA” davet ediyoruz.
YAZIKLAR OLSUN…
Yorum Yaz