46 yıl padişahlık yapan ve 12 büyük sefere çıkan 10. Osmanlı Padişahı ve 89. İslam Halifesi Kanuni Sultan Süleyman Han hakkında az bilinen gerçekler…
1-Doğumu
Hafsa Hatun bir erkek çocuk doğurmak üzeredir. Gelenek olduğu üzere doğum Kur’an tilavetiyle beklenmektedir. Kur’an-ı Kerim’in başında şehzade Yavuz Sultan Selim. Erkek çocuğu olduğu haberi gelir Neml suresi 30. Ayeti okumaktadır meali şöyledir: “ Mektup Süleyman’dandır ve o Bismillahirrahmanirrahim ile başlamaktadır.” “Adını Süleyman koydum.” Der ulu devlet adamı ve Kur’an okumaya geri döner.
2-Sancak Vakti
3-Seferleri
Yavuz Sultan Selim Han’ın vefatıyla tahta çıkan Sultan Süleyman, padişah olduğunun ilk Cuma’sı Eyüp Sultan’a radıyallahu anh gider orada o büyük sahabinin huzurunda adaletli bir yönetici olmaya yemin eder. Kanuni Sultam Süleyman 12 büyük sefer yapmış ve ömrünün büyük kısmını bu seferlerde yani Cihad ederek geçirmiştir. Osmanlı İslam devletinin sınırlarını en geniş noktalara ulaştırmıştır. Ona iftira edenler zevk eğlence içinde bir hayatının olduğunu söylüyor oysa ki o seferlerinin çokluğu bir yana sefer bittiğinde hemen saraya bile dönmüyordu. Avrupa’dan dönüyorsa Edirne’de, Anadoludan geliyorsa Gebze’de konaklar aylarca burada kalır orduyu sürek avlarına çıkarır, bir takım stratejiler belirlenirdi. İstanbul da sarayına bile gelse Hürrem Sultan o sırada Topkapı Sarayında değil Bayezid’teki Eski Saray’da bulunuyordu. İki yıl süren Mısır seferi dönüşünde Hasan Can’ın meşhur bir ikazı vardır: “ Sultanım ihmal ettiğiniz bir kişi yok mu?” Kendi nefislerine göre Padişah hayatı uyduranlar ise büyük iftiralara imza attılar. Mohaç muharebesinde Avrupa’nın en büyük kara ordusu Osmanlı toplarıyla dakikalar için de yok edilmiştir. Bu büyük zaferin gecesinde Kanuni Sultan Süleyman geceyi mezar şeklinde bir çukurda geçirecek ve zaferi kendinden bilmemek için bir gün mezara girip hesap vereceğini kendine hatırlatacaktır.
4-Alimlere Verilen Değer
Padişahlar neredeyse fetva almadan bir adım dahi atmazlardı bu konuda son derece titizdiler. Kanuni Sultan Süleyman, Topkapı Sarayının bahçesindeki meyve ağaçlarına zarar veren karıncaların itlaf edilmesinin dinen caiz olup olmadığını Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’ye şu beyitle sorar.
“Dırahta ger ziyan etse karınca
Günâhı var mıdır ânı kırınca?”(Eğer karınca ağaca zarar veriyor, onu kurutuyorsa, karıncayı yok etmenin bir günahı var mıdır?)
Ebussuud Efendi, zamanın şeyhülislâmıdır. Kanuni’ye hoş görünmek için, karıncanın ölmesinden ne olur padişahım, diyebilirdi, fakat o, ince bir nükteyle bakın ne diyor, bu da sanatkâr bir padişaha sıradan bir cevap değildir:
“Yarın Hakk’ın dîvânına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca.”
Hayatı seferde geçen büyük padişah’ın vefatı da seferde olmuştu. Cenazesi İstanbul’a getirilip cenaze işlemleri başladı Padişah’ın bir vasiyeti vardı kendisine ait bir sandıkla gömülmek. Şeyhülislam Ebussuud efendiye, Sultan Süleyman’ın böyle bir vasiyeti bulunduğu söylendi. Ebussuud efendi “Zinhar böyle bir vasiyeti yerine getirmeyesiz, dini mübine yani İslam’a uymaz” dedi. Sandığın içine bakıldı Sandığın içi, Kanuni’nin yapacağı işlerin, vereceği kararların dine uygun olup olmadığı hakkında Şeyhülislamdan aldığı fetvalarla dolu idi. Bunun üzerine Ebussuud efendi, “Hey büyük sultan, sen Allah katında kendini temize çıkardın, mesuliyeti bize yıktın, biz nasıl bunun altından kalkacağız bakalım” diye ağladı.
Osmanlı Devleti Kur’an’a ve Sünnet’e bağlılığıyla yükseldi bir cihan devleti oldu. Ama geçmişimizi okuyup ders çıkarmıyoruz, ecdadımız tarih yazmış bizlerin haberi yok. Biz bir farkındalık oluşturmak amacıyla bu yazıyı sizlerle paylaştık ki gerçek bilgiyi arayalım iftira atanlara kanmayalım. Kanmayalım ki Kur’an’a bağlı bir devlet ve millet nasıl yükseldi görelim. Konuyla alakalı bizim de yazının bazı bölümlerinde kaynak olarak faydalandığımız Talha Uğurluel’in “Dünyaya Hükmeden Sultan Kanuni” kitabını okumanızı tavsiye ederiz.
Kaynak: Suffagah.org