İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Türkiye ve Almanya, 1.Dünya Savaşından yenilgi ile çıkmıştı ve savaş sonunda yapılan antlaşmalar bu iki ülkeyi zor şartlar altında bırakmıştı. Türkiye verdiği Kurtuluş Mücadelesi ile bu zor şartları kısa sürede aşabilmişti. Fakat Almanya’nın Versay’ın zincirlerinden kurtulması epey zaman almıştı.
Adolf Hitler iktidara geldiği zaman yaptığı ilk faaliyet mevcut statükoyu reddetmek olmuştur. Oluşturulacak yeni Almanya daha revizyonist bir bakış açısına sahip olacaktı. Almanya, bu dönem dış politika hedeflerini gerçekleştirmek için fiili durum yaratıp güç gösterilerinde bulunuyordu. Hatta bunu daha da abartıp askeri müdahalelerde de bulunuyordu. Türkiye, ise Sevr antlaşmasının zincirlerini bir nevi Lozan antlaşması ile kırmış bulunuyordu. Fakat mevcut statükonun devamlılığını vurgulayıp, istisna olarak Boğazlar ve Hatay sorunlarında taleplerde bulunuyordu. Türkiye, 1933-1939 arası dış politikasını mevcut antlaşmaları tanıma ve uygulama olarak belirliyor; başka bir devletle arasındaki rahatsızlığı uluslararası hukuk çerçevesinde dile getirip, çözmeye çalışıyordu.
Adolf Hitler ile Almanya dış politikasında radikal bir değişim olmuştur. Hitler’in düşüncesi, bir devleti Almanya’nın ekonomik hegemonyası altına almak ve sonra da bu ekonomik ilişkileri siyasal ilişkilerle bağdaştırıp o devlet üzerinde egemenlik kurmaktı. Bu düşüncesini de özellikle Güneydoğu Avrupa ve Balkan ülkeleri üzerinde uyguluyordu. Dönemin İngiltere’si ise Almanya’nın revizyonist bakış açısından ve kendi sömürge ülkeleri üzerinde Almanya’nın egemenlik kurmak istemesinden rahatsızlık duyuyordu. Bu yüzden önemli bir jeopolitik konuma sahip olan Türkiye üzerinde İngiliz-Alman rekabeti yaşanmaya başlamıştır. Türkiye hiçbir bloka dahil olmayıp iki devletle de ilişkilerini iyi tutarak, statükocu bir devlet olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.
Naziler ile Türk dış politikasında değişimler yaşanmıştır. Weimar Cumhuriyeti zamanında olan iyi ilişkiler, Nazi döneminde sanıldığı kadar da iyi gitmiyordu. Almanya’nın İtalya ile olan yakınlığı, sınır taleplerinde bulunması ve yine Almanya’nın Türkiye’nin Boğazlar ve Hatay sorunlarına soğuk bakması Türkiye ile ilişkilerinin kısa süre için gerginleşmesine neden olmuştur. Hitler’in Mein Kampf (Kavgam) kitabında da belirttiği şu ki; ‘1.Dünya Savaşı’nda Almanya’nın Türkiye gibi bir devletle ittifak kurması zaten ülkenin savaşı kazanma olasılığını ortadan kaldırıyordu.’ Hitler’e göre, Türkiye, Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin dış politikasının ilgi alanına girmiyordu ama Hitler, her zaman Türkiye’nin Kurtuluş Mücadelesini takdir etmiş ve Atatürk’ü ‘yüzyılın en büyük insanı’ olarak nitelendirmiştir. Hatta Hitler, Almanya’nın Versay zincirlerinden kurtulmasında, Türkiye’nin Kurtuluş Mücadelesini model aldıklarını söylemiştir.
1932 senesinde Cenevre Silahsızlanma Konferansına Almanya’nın başkanlık yapması istendiğinde; Almanya Ankara’da bulunan büyükelçisi Rudolf Nadolny’i bu göreve layık görmüştü ve Ankara’daki görevinden ayrılan Nadolny Cenevre’nin yolunu tutmuştu. Bu sürecin akabinde e Almanya’nın Ankara’daki büyükelçilik koltuğu yaklaşık iki sene kadar boş kalmıştır.
Yine bu dönemde Sovyet Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Suriç görev süresinde 10.yılını doldurmuştu ve artık Berlin Büyükelçiliğine atanmıştı. Ankara’dan ayrılmadan önce ise dönem Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Başbakan İsmet İnönü ve Suriç arasında gizli bir görüşme olmuştur. Görüşme de bozulan SSCB-Alman ilişkilerinin düzeltilmesi için Türkiye’nin Berlin üzerinde baskı yapılması istenmiştir.
Ve aradan 15 gün geçtikten sonra Tevfik Rüştü Aras Berlin’de Alman Dış İşleri Bakanı Otto Neurath ile görüşüp Suriç’in taleplerini bu görüşmede dile getirmiştir. Yine bu görüşmede Mustafa Kemal’in de görüşlerini Neurath’a ileten Aras; ‘Atatürk’ün Hitler’in bu Versay zincirlerinden kopma mücadelesini desteklediğini ve her devrimden sonra olan -parti içi olayların- Hitler’i daha çok güçlendireceğini de iletmiştir.’ Bunu örneklerle de açıklayan Aras, Almanya’nın Doğu Avrupa’da büyüyen bir güç olacağını da Türkiye’ye yazdığı raporda belirtmiştir.
YUSUF TANER KILAVUZ
Yorum Yaz