İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Özet
Küreselleşmenin etkisiyle dünya üzerinde ticaret hacmi genişlemektedir. Ticari faaliyetlerin, yatırımların, para hareketlerinin sistemdeki mobilitesi bankalar tarafından sağlanmaktadır. Ancak, sistemin genişlemesiyle sisteme yeni aktörler dahil olmaktadır. Bunların arasında İslami hassasiyete sahip olan kişi ve kurumlar, İslam dininin yasakladığı faiz ve uygulamalarından kaçındıkları için sermayelerini sisteme dahil edememekte, yatırımları atıl durumda kalmaktadır. Bu durumun İslam dinine göre uygun olmamasından ötürü arayışlar gerçekleşmiştir. Bu ihtiyacın karşılanmasında 1960lı yılların sonuna doğru ortaya çıkan katılım bankacılığının önemli rolü olmuştur. Bu makalede katılım bankacılığından, katılım bankacılığının dünyadaki ve ülkemizdeki tarihsel gelişim sürecinden, faizsiz finans ürünlerinden ve katılım bankacılığı ile konvansiyonel bankacılık arasındaki farklar ele alınacak. Sonuç bölümünde katılım bankacılığı uygulamalarındaki eksiklikler belirtilip, bunlara çözüm önerileri sunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Katılım Bankacılığı, Konvansiyonel Bankacılık, Faiz, Katılım, Finans
Abstract
With the influence of globalization, trade volume in the world is expanding. The mobility of the commercial activities, investments and money movements is provided by the banks in this system. However, with the expansion of this system, the system includes new actors in time. Among them, people and institutions which have Islamic sensitivity are unable to include capital in the system. Because interest and its practices are forbidden by the Islamic thoughts, and their investments stay idle. Also this situation is not appropriate for Islam, searches have been made. Participation banking, which emerged towards the end of the 1960s, provide this needs and played an important role on this issue. This article will cover the differences between participation banking, the historical development process of participation banking in the world and in our country, interest-free financing products, and differences between participation banking and conventional banking. In the conclusion, deficiencies in the participation banking, practices will be considered and solution proposals will be presented.
Key Words: Participation Banking, Conventional Banking, Interest, Participation, Finance
GİRİŞ
Ticaretin küresel bir boyut kazanmasıyla bankacılık faaliyetleri küresel ve yerel anlamda gelişim göstermiştir. Özellikle son 10 yılda görülen bu gelişmeler, ülkelerarası ticaret, fon faaliyetleri, bireysel ve kurumsal yatırımlar üzerinde etkisini göstermiştir. Klasik bankacılık sistemi olan konvansiyonel bankacılık sisteminin yanında, ona alternatif olarak, katılım bankacılığı diğer adıyla faizsiz bankacılık sistemi geliştirilmiştir. Mevcut mevduat bankacılığı düzeni kapitalist düzene entegre olmuş olup; özellikle İslamî hassasiyetlere sahip olan, İslam dininin yasakladığı faiz gelirini elde etmekten imtina edinen, aynı zamanda ticari faaliyetlerini sürdürmek isteyen birey ve kurumlar için uygun değildi. Faizsizlik prensiplerine göre çalışan, bu prensiplere uygun her türlü bankacılık faaliyetlerini gerçekleştiren, kar ve zarara katılma esasına göre fon toplayıp, ticaret, ortaklık ve finansal kiralama yöntemleriyle fon kullandıran bankacılık modeli olan katılım bankacılığının gelişmesiyle ihtiyaç karşılanmaya başlamıştır. Konvansiyonel bankacılık sisteminden farklı olarak katılım bankacılığı, faizsiz çalışma prensibi ve risk ortaklığı faktörlerini kendisine temel ilke edinmiştir.
Katılım bankalarının sisteme dahil olmadığı zamanlarda, yatırımını konvansiyonel bankaların uygulamalarında değerlendirmekten çekinen bireyler, yatırımlarını yastık altında saklamak durumunda kalıyorlardı. Böylece, birikimleri reel yatırımlarda değerlendirilemeyip atıl vaziyette kalıyordu. Dinimizde hoş görülmeyen bu durum üzerine, katılım bankacılığının fon toplama ve fon kullandırma yöntemleri ile yatırımların reel kanallar üzerinden değerlendirilmesi sağlanmıştır. Bu iki tür bankacılığın fon toplama ve fon kullandırma yöntemleri birbirinden tamamen farklıdır. Mevduat bankaları faizle fon (mevduat) toplamakta ve faiz karşılığında ödünç para vermektedir. Halbuki katılım bankaları kâr ve zarara katılma yöntemiyle ortaklık esasına göre fon toplamakta, ticaret, ortaklık, kiralama vb. esasına göre fon kullandırmaktadır. Ayrıca bu bankalar, işlemlerinin hiçbirinde faize yer vermemektedir. Katılım bankacılığında faiz yasağı bulunmakla birlikte; belirsizlik yasağı, aşırı risk ve spekülasyon yasağı, mal ve hizmet satın alımında paranın müşteri yerine fatura karşılığında satıcıya ödenmesi uygulaması, mutlaka finansmanın bir mal veya hizmet karşılığında sağlanması gibi prensipler bulunmaktadır.[1]
Katılım Bankaları Türkiye ekonomisine önemli katkıları bulunan bankalardır. Finansal sistem içerisine alınamayan atıl fonların sisteme kazandırılması yoluyla tasarruf sahiplerine kazanç sağlanması, gelir dağılımını düzenleyici etkileri, kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin kayıt altına alınması, reel sektöre kaynak aktarılarak ekonominin gelişmesine katkıda bulunulması, kurumlar vergisi, KDV ödeyerek kamu maliyesine katkı sunması, reel sektöre fon sağlaması ile istihdama olan katkısı ve sosyo-kültürel faaliyetlere etkisi sayılabilir.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, özellikle ekonomilerinde bu ihtiyacı görmüş olan hükümetler çeşitli kanun tekliflerini meclislerine sunmuş ve bir çok ülkede faizsiz çalışmayı tercih eden kesimin atıl fonlarına ulaşma fırsatı doğmuştur. Ülkemizde de 24 Ocak kararlarından sonra yaşanan finansal serbestleşme sürecinde üç yıl kadar sonra 19 Aralık 1983’te resmi gazetede yayınlanan bir kararname ile Özel Finans Kurumlarının kurulması yolu açılmış ve bu yılı takip eden yıllarda Albaraka Türk, Faisal Finans, Kuveyt Türk, Asya Finans ve Anadolu Finans kurumları kurulmuştur. 2005 yılında Anadolu Finans ve Family Finans (Faisal Finans isim değiştirip Family Finans olmuştur) birleşip Türkiye Finans’ı kurmuşlardır. (Konday,2006,2)
Bu makalede yukarıda bahsedilen hususlara paralel olarak; genel olarak katılım bankacılığı kavramından, tarihçesinden, ülkemizde hangi düzenlemeler ile ne şekilde geliştiğinden, katılım bankalarının müşterilerine hangi ürünleri (faizsiz finans ürünleri) ile ulaşmaya çalıştığından bahsedilmeye çalışılacaktır. Çalışmamızın sonunda Türkiye’de ve dünyada uygulamada olan katılım bankacılığı uygulamalarının etkililiğini artıracak nitelikte olan çözüm önerileri getirilecek ve konvansiyonel bankalarla karşılaştırmalar yapılıp, katılım bankalarının yaygınlığının ve tercih edilebilirliğinin nasıl artırılabileceği üzerine yapılan değerlendirmeler ele alınacaktır.
Katılım bankacılığı, İslami hukuk sistemine paralel olarak düzenlenmiş, çalışma ilkelerini başta Kur’an ve Sünnet olmak üzere İslami kaynaklara dayandıran bir finans alt sistemidir. İslami bankalar, faizsiz çalışması ve risk paylaşımı getirmesi sebebiyle geleneksel bankalardan ayrılır. (Parlakkaya ve Çürük,2011;398) Katılım bankacılığı, İslami finans sistemi içerisinde yer alan ve faizsiz bankacılık yapan bir yapıyı ifade eder. İslami finans, her türlü finansal faaliyet ve işlemlerin İslami kurallar çerçevesinde uygulandığı sistemdir. İslam dinine göre faizin haram kabul edilmesi nedeniyle, İslami finans modern finans anlayışına alternatif olarak kabul edilmiştir. (Serpam, 2013). Bu finansal yapı içinde faaliyet gösteren bankalar “katılım bankası”, “İslami banka”, “kâr-zarar ortaklığı bankası” ya da “faizsiz banka” şeklinde isimlendirilmesine rağmen, bu bankaların klasik bankalardan ‘’işlevsel olarak’’ pek fazla farkı yoktur. Ancak tasarrufları toplamak ve bu tasarrufları yatırıma aktarmak işlevini farklı modellerle yerine getirirler. (Yanpar,2014;125)
1980’li yıllar Türk mali sistemine derinlik kazandırma, araç ve müesseseler bakımından zenginleşip çeşitlendirme çabalarının arttığı bir dönemdir. Katılım bankaları bu çabaların sonucu olarak, 1985 yılında finansal sistemimize katılan yeni bir finans / bankacılık modelidir (Büyükdeniz, 2003: 3). Halen bankalarla aynı piyasa işlemlerini farklı usuller ile yapan bu kurumlar, faizsiz bankacılık hizmetleri adı altında faaliyetlerini devam ettirmektedirler.
Temel amacı, faize karşı tutum sergileyen ve bu nedenle parasını yastık altında saklayan bireylerin atıl fonlarını ekonomiye katarak sermayenin piyasada aktif hale getirilmesidir. Toplanan fonlar, piyasada değerlendirilir. Elde edilen kar ve zarar, yatırımcı ile paylaşılır.
Bankaların isimlerindeki “katılım” sözcüğü, yapılan bankacılık türünün kâr ve zarara katılma prensibine dayalı bir bankacılık olduğunu ifade etmek için kullanılmaktadır.
Dünyada; halkı Müslüman olan ülkeler, Arap ülkeleri, Güneydoğu Asya’da Malezya, Endonezya ve Singapur gibi ülkeler ve Batı’da halkı Müslüman olmayan bazı devletler katılım bankacılığı faaliyetlerini aktif tutmaktadırlar.
Ana başlıklarıyla ele alacak olursak, katılım bankacılığının temel ilkeleri şunlardır:
Katılım bankalarının varlık nedeni ve altın kuralı “faizsizlik prensibi”dir. Faizsizlik prensibinin özü de;
1-Fon toplarken kâr ve zarara katılma esasına göre fon kabul etmek ve müşteriye “sabit bir getiri” taahhüt etmemek,
2-Fon kullandırırken nakit kredi vermeyip, müşterinin ihtiyaç duyduğu malı satıcıdan peşin alıp, kendisine vadeli satmak veya iş sahibiyle proje bazında ortaklık oluşturmaktır. (Albaraka, 2015;9)
Konvansiyonel sistemde para üzerinden para satılmış olunur. Bu durum zengin olanın zenginleşmesine, fakir olan ise daha fakirleşmesine neden olmaktadır. Fakirin kazanç sağlama hususunda yer edinememesi, iş yapma şansını azaltmaktadır. Teolojik temelleriyle ele alacak olursak, İslam dini toplumcu bir dindir. Buna karşın Hıristiyanlık ve Yahudilik dinlerinin yaşandığı toplumlarda bireysel tekamül esas haline gelmiştir. İslam dini ve bu dinin yaşandığı toplumlarda toplumcu tekamül esastır. Kur’an ve Sünnet’te de, iyi bir Müslümanın topluma fayda sağlayan olduğu belirtilir.
Ahlaklı ticaretin gerçekleştirilebilmesi için risk faktörünün hangi oranda paylaşıldığı önemli bir husustur. Konvansiyonel sistemde banka finansmanı sağlar, ancak riske ortak olmaz. Sadece karını gözeterek, ortağının durumunu, koşullarını göz önüne almadan hareket eder. İslam ekonomisinde ise riski paylaşmak esastır. Kar da zarar da paylaşılır. Böylece tarafların hakları korunmuş olur.
İslamiyet, kesin bir dille faizi yasaklamış, ticareti ise helal kılmıştır. İslami kuralları prensip edinen katılım bankaları, faizin İslam dininde haram kılınmasından ötürü, fonlarını mevduat bankalarına yatıramayan fon sahiplerinin yatırımlarını İslami perspektife uygun olarak sisteme dahil ederek, kalkınmayı sağlayacak yatırımlara dönüşmesini sağlamaktadır.
Bu iki tür bankacılığın fon toplama ve fon kullandırma yöntemleri birbirinden tamamen farklıdır. Mevduat bankaları faizle fon (mevduat) toplamakta ve faiz karşılığında ödünç para vermektedir. Halbuki katılım bankaları kâr ve zarara katılma yöntemiyle ortaklık esasına göre fon toplamakta, ticaret, ortaklık, kiralama vb. esasına göre fon kullandırmaktadır. Ayrıca bu bankalar, işlemlerinin hiçbirinde faize yer vermemektedir. Katılım bankacılığında faiz yasağı bulunmakla birlikte; belirsizlik yasağı, aşırı risk ve spekülasyon yasağı, mal ve hizmet satın alımında paranın müşteri yerine fatura karşılığında satıcıya ödenmesi uygulaması, mutlaka finansmanın bir mal veya hizmet karşılığında sağlanması gibi prensipler bulunmaktadır.[2]
Mevduat bankaları, ticari hesap ve mevduat hesapları yoluyla fon toplar. Katılım bankaları ise özel cari hesaplar ve katılım hesapları yoluyla fon toplar.
Konvansiyonel bankalar hem fon toplarken hem de fon kullandırırken faiz esası vardır. Katılım bankalarında toplanan fonlar ise, fon ihtiyacı olan müşterilerin ticari faaliyetlerinin finansmanında kullandırılır.
Mevduat bankaları parayı bir ticari ürün gibi alıp sattıklarından ötürü paradan para kazanırlar.
Katılım bankaları kaynak toplarken hesap sahipleriyle kar-zarar ortaklığı; kaynak kullandırırken ise vadeli satış, finansal kiralama, kar-zarar ortaklığına dayalı işler yaparlar.
Mevduat bankaları faiz karşılığında nakit kredi kullandırırken, katılım bankaları nakit kredi kullandırmazlar. Fon kullandırımları ticari faaliyetin finansmanına dayanmaktadır.
Katılım bankaları finansal kiralama işlemleri yaparak, müşterilerinin ticari faaliyetleri için kaynak sağlamış olurlar.
Katılma hesaplarında kar-zarar ortaklığı/katılım söz konusu olduğundan dolayı vade tarihinden önce kar ve zarar oranı belli değildir.
Mevduat bankalarında toplanan fonların bir kısmı ticari faaliyetlerde değerlendirilirken, geri kalan kısmı faizli finans ürünlerinde değerlendirilir.
Katılım bankalarında kar ve zarara katılma esasına göre toplanan fonlar, faizsiz yöntemlerle ticari faaliyetlerde değerlendirilir. Konvansiyonel bankalar elinde bulundurduğu fonları faiz içeren finansal enstrümanlarda değerlendirebildiğinden, ekonomik bir kriz halinde faizlerde yaşanan değişikliği kredi kullandırdığı müşterilerine yansıtabilmektedir veya kullandırdığı krediyi vade tarihinden önce geri çağırabilmektedirler.
Katılım bankalarında fon kullanan müşterilerin, belirli bir vade sonunda ödeyeceği tutar bellidir. Bu tutar yaşanan ekonomik sorunlar veya krizler sonucu değişmez.[3]
Faizsiz bankacılığın ortaya çıkış nedenlerini iki temel başlık altında toplayabiliriz: Dini sebepler, ekonomik ve sosyal sebepler.
Kur’an’ı Kerim’de Bakara suresinin 275-279. Ayetlerinde Âli İmran suresinin 130. Ayetinde faizin haram kılındığı, faizden kaçınılması gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda, konvansiyonel bankacılık sistemininin faiz temelli uyguladığı hizmetlerin kullanımının tüm Müslümanlar için uygun olmayacağı anlaşılmış, faizsizlik temel prensibi üzere, İslami kuralları gözeterek alternatif banka uygulamaları geliştirilmeye çalışılmıştır.
Ekonomik ve sosyal sebep olarak; faiz, toplum refahını zedeler, gelir eşitsizliğine sebep olur.
Zenginliğin bir grubun elinde kalmasına neden olarak, fakir durumda olanın durumunun daha da kötüleşmesine sebebiyet verir.
Toplum çıkarlarının öncelenmesi gerekirken; faiz sistemi, bireysel çıkarları önceleyerek toplumsal dayanışmanın sağlanmasına mani olur. (Dilek, 2016)
Türkiye’de de faizsiz bankacılığı teorik düzeyde ele alan çok sayıda çalışma yapılmıştır. Cihangir Akın’ın ''Faizsiz Bankacılık ve Kalkınma'' (1986), İsmail Özsoy’un ''Türkiye'de Özel Finans Kurumları ve İslam Bankacılığı'' (1987), Süleyman Karagülle’nin ''Alternatif Faizsiz Banka Selem ve Kredileşme'' (1991), Mustafa Uçar’ın ''Türkiye’de-Dünyada Faizsiz Bankacılık ve Hesap Sistemleri'', Ahmed en-Neccar ve Mustafa ez-Zerkâ tarafından yazılıp Hayrettin Karaman tarafından tercüme edilen ''İslam’a Göre Banka ve Sigorta'' (1992) ve Mehmet Battal’ın ''Bankalarla Karşılaştırmalı Olarak Hukukî Yönden Özel Finans Kurumları'' (1999) adlı kitaplar Türkiye’de bu alanda ortaya konulan eserlerin başlıcalarıdır.(Bayındır,1993: 31)
Citi Bank öncüleri olmak üzere HSBC, Goldman Sachs, Morgan Stanley, Standart Chartered, Banque National de Paris, ABN Ambro, Bank of America, Key Global, Sociate Generale, Suud Ulusal Ticaret Bankası, Suud-Hollanda Bankası, Malezya’da Miyi Bank (ÖFK Birliği, 2003: 26) ve Filistin’de Kahire-Amman Bank gibi esasen faizli çalışmak üzere kurulmuş olan bankalar da faizsiz şubeler açmışlardır. ( Bayındır, 2009: 21)
Ortaklığa dayalı ilk faizsiz banka 1963 yılında, kırsal kesimdeki üreticileri aracı ve tefecilerden kurtarmak amacıyla, bir Kuzey Afrika ülkesi olan Mısır’ın Myt-Gamr kasabasında Ahmed en-Naccâr tarafından kurulmuştur. Doktorasını “19. yüzyıl Sürecinde Almanya’da Yerel Tasarruf Bankaları” üzerine yapan (1952-1956 yılları arasında) en-Neccar, aynı zamanda bankanın hissedarı ve ilk yöneticilerindendir. Alman tasarruf bankalarının özellikle İkinci Dünya savaşı sonrasında Almanya’nın hızla kalkınmasında oynadığı rolden etkilenen enNeccâr, bu bankacılık sistemini İslâm’ın iktisadî ve kültürel değerleriyle birleştirerek Mısır’da uygulamaya çalışmıştır. Bankanın kuruluş aşamasında 22 Almanya’dan hem sermaye hem de bilimsel destek almıştır. Ancak belli bir süre sonra Almanların desteği kesilmiştir. Neccâr’ın ifadesine göre banka, dönemin ağır siyasî baskıları sonucu ancak dört yıl ayakta kalabilmiş ve 1967 yılında faaliyetine son vermek zorunda kalmış ancak, kendisinden sonra birçok faizsiz bankanın kuruluşuna örneklik etmiştir.(en-Neccar, 1985: 79-270)
1960’lı yıllarda Pakistanlı düşünür Muhammed Abdu’l-Mennân tarafından tüm İslâm ülkelerinin katılımıyla uluslararası düzeyde bir İslâm Bankası’nın kurulması fikri ortaya atıldı. Aralık 1973’te Cidde’de yapılan “İslâm Ülkeleri Maliye Bakanları Toplantısı”nda İslâm Kalkınma Bankası’nın (Islamic Development Bank: IDB) kurulmasına karar verildi ve 20 Ekim 1975’te Türkiye’nin de içinde bulunduğu Asya ve Afrika kıtasında yer alan 29 İslâm ülkesinin katılımıyla uluslararası düzeyde ilk faizsiz banka (İKB) kuruldu. Bunu Dubai İslâm Bankası (1975), Mısır Faysal İslâm Bankası (1977), Kuveyt Finans Kurumu (1977), Sudan İslâm Bankası (1977), Ürdün İslâm Bankası (1978) ve Bahreyn İslâm Bankasını (1979) da içine alan yeni bankalar takip etti. 1981 yılında uluslararası düzeyde faizsiz bankacılık yapmak üzere Bahama adalarında Dar al-Mââl al-İslâmî ve Al-Baraka şirketler topluluğu kuruldu. DMİ'nin kurucuları arasında birçok İslâm ülkesinin hükümet ya da devlet başkanları yer almıştır. BAE Devlet Başkanı Şeyh Zayed Bin Sultan ElNahâyan, Dönemin Pakistan Cumhurbaşkanı Ziya ul-Hak, Sudan Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Cafer Numeyrî, Gine Devlet Başkanı Ahmed Sekou ve Suudî Arabistan Krallık Ailesinden Prens Abdullah el-Faysal bunlardan bir kaçıdır. Böylece faizsiz bankalar bütün dünyada hızla yayılmaya başladı. (Bayındır, 1993: 31)
Katılım bankaları 1983’te yasal zemine kavuşmuştur. Özel Finans Kuruluşu (ÖFK)
* 1999 ve 2001 yıllarında yapılan yasal değişiklikler ile konvansiyonel bankacılık yanında mali sisteme dahil edilmiştir.
*2005 yılında Bankacılık Kanunu’yla ‘’katılım bankacılığı’’ ismini almıştır
*Türkiye’de 1985 yılından itibaren faaliyete geçen katılım bankası sayısı altıdır. Bunlardan üçü yabancı sermayeli (Albaraka Türk, Faisal Finans, Kuveyt Türk Evkaf Finans Kurumu), diğer üçü ise yerli sermayeli (Anadolu Finans Kurumu, İhlâs Finans ve Asya Finans) katılım bankalarıdır. İhlâs Finans Kurumu’nun faaliyetleri, Kasım 2000 ve Şubat 2001 ‘de yaşanan mali kriz nedeniyle 2001 yılında durdurulmuştur.
.
1.MURABAHA
En sık kullanılan İslami finansman yöntemlerinden biridir. Bu yöntemde banka; müşterinin istediği malı, satıcıdan kendisi peşin satın alır ve müşteriye vade farkı ekleyerek taksitle satar. Konvansiyonel bankaların sisteminde faiz ile kredi verme vardır ve bu işlem iki kişi arasındadır. Burada ise üç kişi mevcuttur. Alıcı, satıcı ve banka. Aralarında ticaret söz konusudur. Alıcı, bankaya ne kadar kâr kazandırdığı konusunda bilgilidir. Bugün katılım bankalarının asıl para kazanma yöntemi murabahadır. Katılım bankalarının en çok tercih ettiği uygulamadır.[4]
2.MUDAREBE
Bir tarafın sermayesini, diğer tarafın ise emeğini ortaya koyarak meydana getirdiği ortaklığa emek-sermaye ortaklığı (mudarebe) denir. Katılma hesaplarının temelinde bu uygulama vardır. İş gücüne sahip olup da yeterli finansmana sahip olmayan ile finansmana sahip ancak yeterli iş gücüne, zamana sahip olmayanın ortaklık kurup, kazanç elde etmelerini sağlar. Ortakların hangi oranda pay elde edecekleri yapılan mudarebe sözleşmesiyle kesinleştirilir. Ortaklık durumu esas olduğundan, olası kar-zarar durumlarında emek sahibinin emeği, sermayedarın yatırımı zayiata uğrar veya kazançlı çıkar.
3.İCARA
Kiralama (Leasing) olarak da bilinen bu uygulama, sahip olunan mülkün kiraya verilmesi işlemidir. Kelime, kira anlamına gelen ‘’icar’’ kelime kökünden gelmektedir. Katılım bankaları bu yöntemle, reel varlıkların kiralanması yoluyla, gelir elde ederler.
4.TEVERRUK
Vadeli olarak satın alınan bir malın, vadesi dolmadan peşin olarak satılması işlemidir.[5] Piyasanın finansal koşullarından istifade edildiği düşüncesinden ötürü uygunluk hususu tartışmalıdır.
5.SUKUK
Sukuk, ticari bir varlığın menkul kıymetleştirilerek sertifikalar aracılığıyla satım işlemidir. Tahvilin faizsiz halidir. sertifika sahipleri, sahip oldukları sertifikalarının oranında ortak olabilecekleri bir işleyiştir. Başka bir şekilde tanımlamak gerekirse sukuk, tahvilin(borç senedi) kar payı olarak dağıtılmasıdır. Sukuk, firmalar tarafından çıkarılabileceği gibi, devlat tarafından da çıkarılabilir. Malezya’daki katılım bankacılığı, gelişimini ağırlıklı olarak sukuk uygulamalarına borçludur. Sukuk, faizsiz finans ürünleri arasında en etkili enstrümandır. Sukuk uygulamalarının Türkiye’de uygulanmasının ve yaygınlaşmasının gerekliliği, İslam iktisadı camiası tarafından belirtilmektedir.
6.TEKAFÜL
Tekâfül, sözlük anlamı itibari ile dayanışma demektir. Arapça kökenli olan kefalet kelimesinden türemiş olan tekâfül; bir arada hareket etmek, dayanışmak olarak yorumlanabilir (Üstün, 2014, s. 6).
Tekâfül uygulamalarının konvansiyonel bankacılıktaki karşılığı olan Bireysel Emeklilik Sistemi’nde (BES), aylık prim ödenerek bireysel emeklilik hakkı elde edilir. Emekli durumuna ulaşınca, banka size aylık ödeme yapmaya başlar. Zaman içerisinde ödenen aylık paralar, banka tarafından havuzda tutulur. Bu paraların faiz finans değeri kazanmasıyla elde edilen miktar, aylık emekli maaşı olarak döngü üzerinden emekli bireye sunulur.
Tekâfül uygulamalarında konvansiyonel bankacılık sisteminden farklı olarak; toplanan fonlar, reel kaynaklarda işletilir. Reel kaynaklarda elde edilen kar payı dağıtılır.
Tekâfül sigortacılık sistemi İslami esaslara göre çalışan bir sistemdir. Ortaklık, yardımlaşma ve faizsizlik temellidir. Türkiye’de tekâfül sigortacılık sistemine yönelik uygulamalar hız kazanmıştır.
Katılım bankalarının müşterilerinin büyük bir kısmı sanılanın aksine dini hassasiyeti olan bireyler değildir. Kar maksimizasyonunu gözeten firmalar ve kuruluşlar, yabancı sermaye sahipleri, katılım bankacılığının faizsiz finans ürünlerini daha rant sağlayabileceği düşüncesinde oldukları için tercih ederler.
Katılım bankalarının şube sayılarının az olması, müşteriye sunduğu ürün çeşitliliğinin az olması, hizmet yetkinliğinde konvansiyonel bankalara nazaran yetersizlik görülmesi, interaktif hizmetlerin yeterince uygulanamaması (e-bankacılık hizmetleri, mobil bankacılık vb.), diğer bankalar ile etkileşim hususunda görülen yetersizlikler katılım bankalarında görülen, tercih edilebilirlik noktasındaki negatif durumlardır.
Denetleme usullerine olan güvensizlik, alimler tarafından sağlanamayan fetva uzlaşısı bu bankaların ve sundukları hizmetlerin etkililiğini sekteye uğratmaktadır. Malezya özelinde fetva birliğinin sağlanması, mutabakatı sağlamakta ve faizsiz finans işlemlerinin etkililiğini ve yaygınlığını artırmaktadır. Bu durum ayrıca faizsiz finans temelli devlet ekonomisinin gelişmesini sağlamıştır. Katılım bankacılığının evrensel-yerel bir anayasasının oluşturulması –uygulama anlamında aynılaşma- elzemdir. Böylece, yurt içinde ve yurt dışıyla etkili, pratik ticari ortaklıklar gerçekleştirilebilir.
Alimlerce uygunluğu hususunda tartışılan ‘’sukuk’’ uygulaması üzerinde uzlaşı sağlanması gerekmektedir.
Bankacılık faaliyetlerinde müşteriye sunulan enstrüman çeşitliliğinin arttırılması önem teşkil etmektedir.
Kalifiyeli çalışan ihtiyacı karşılanmalıdır ve mevcut çalışanların bilgi ve tecrübelerini artıracak çalışmalar yapılmalıdır. Hem müşterinin, hem de banka çalışanının İslami finansal okur-yazarlığının geliştirilmesi, yapılan akademik çalışmalarda önemle belirtilmiştir.
Bankaların alternatif işlemlere sıcak bakmaması, ağırlık olarak murabaha işlemlerinin yapılıp, diğer işlemlerin göz ardı edilmesi durumu diğer eksikliklerdendir.
Türkiye Katılım Bankaları Birliği Genel Sekreteri Osman Akyüz’ün ISEFE Sempozyumu’nda bahsettiği üzere, katılım bankaları işlemlerinde dini hassasiyetlerin gözetilmesi durumundan ötürü denetim hususunda en açık tecrübelere sahiptir. Bu denetimler sonucu elde edilen rapor niteliğindeki analizlerin, mevcut durumun değerlendirilmesi ve eksiklerin giderilmesi hususunda akademik çalışmalarda paylaşılması, katılım bankalarının ve uygulamalarının durumlarının hem Türkiye’de, hem de dünyada daha da gelişmesini sağlayacaktır.
Furkan EMİROĞLU
KAYNAKÇA
Akın, Cihangir, Faizsiz Bankacılık ve Kalkınma, İstanbul: Kayıhan, 1986.
Bayındır, Servet, (2009),Asya ve Afrika Kültürünün Dünyaya Bir Armağanı: Faizsiz Bankacılık, (Bildiriler, 38.ICANAS), Ankara.
Bayındır, Servet, (1993), Özel Finans Kurumlarının İslâm Hukuku Yönünden Değerlendirilmesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), İstanbul.
BDDK, (Ekim 2004), Bankacılık Sektörü Değerlendirme Raporu, Ekim, Ankara.
“Bakara 275-279”, Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2014), 46.
Büyükdeniz, A. (2003). Ekonomik Bir Gerçeklik Olarak Özel Finans Kurumları, Özel Finans Kurumları Birliği Dünyada ve Türkiye’de Faizsiz Bankacılık
http://dergipark.gov.tr/gaziuiibfd/issue/28305/300790
Dilek, Ozan, (2016), ‘’Katılım Bankacılığı: Tarihçesi, Gelişimi ve Faizsiz Finans Ürünleri’’, http://www.ilimvemedeniyet.com/katilim-bankaciligi-tarihcesi-gelisimi-ve-faizsiz-finans-urunleri.html
Karayazgan, A. (2008). Takaful (İslâmî sigorta). Sigorta Araştırmaları Dergisi,4,109
ÖFK Birliği, (2003), Dünyada ve Türkiye’de Faizsiz Bankacılık, İstanbul.
Özulucan, Abitter; Deran, Ali, ‘’ Katılım Bankacılığı ile Geleneksel Bankacılık Hizmetleri ve Muhasabe Uygulamaları Açısından Karşılaştırılması’’, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Niğde, 2009
Sümer, G. ; Onan, F. (2015). ‘’Dünyada Faizsiz Bankacılığın Doğuşu, Türkiye’deki Katılım Bankacılığı’nın Doğuşu, Gelişme Süreci ve Konvansiyonel Bankacılıktan Farkları.’’ Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 17 (3), 296-308
Üstün, Y. (2014). ‘’Tekafül; Kooperatif Sigortacılığında İslâmî Model’’. Karınca Dergisi,927, 20-28. /// Kamil Güngör, “Bir Finansal Araç Olarak Katılım Bankacılığı: Tespitler – Teklifler”, Finansal Yenilik ve Açılımları ile Katılım Bankacılığı, (İstanbul: Türkiye Katılım Bankaları Birliği, 2012), 234.
Takan, Mehmet, Bankacılık Teori, Uygulama ve Yönetim, Ankara, Nobel, 2001.
www.tkbb.org.tr
[1] www.tkbb.org.trhttp://www.tkbb.org.tr/Documents/Yonetmelikler/TKBB-Katilim-Bankaciligi-Nedir-Brosur.pdf
[2] http://www.tkbb.org.tr/Documents/Yonetmelikler/TKBB-Katilim-Bankaciligi-Nedir-Brosur.pdf
[3] https://www.albaraka.com.tr/pdf/Katilim_Bankaciligi_Sistemi_Nedir_.pdf
[4] http://www.tkbb.org.tr/
[5] http://www.tkbb.org.tr/
Yorum Yaz