İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Müslüman nüfusunun %80'leri bulduğu Keşmir'de Müslüman insanlar her daim zorluk ve haksızlık içinde yaşadılar.
Keşmir bölgesinin tarihi her ne kadar Arap ve Yunan mitolojilerinde yer alsa da resmi tarih olarak M.Ö 3. Asırda Morya devleti hükümdarı Aşoka’ya dayanmaktadır. Daha sonraları çağın kaderini Keşmir bölgesi de paylaşmış ve Orta Asya istikrarsızlığından payına düşeni almıştır. Bu bölgede birçok devlet hakimiyet sağlamış ama çoğu uzun süreli bir varoluş gösterememiştir.
İslam’ın Arap yarımadasında ve Ortadoğu'daki gibi hızlı bir yayılmanın aksine Keşmir bölgesine İslamiyet miladi 8. yüzyılda girmiştir. Bunun önemli sebeplerinden biriside bölgenin dağlık ve içine kapanık bir coğrafyaya sahip olmasıdır.
8.yüzyılda Irak ve Horasan valisi olan Haccac bölgeye 2 tane ordu göndermiş lakin başarılı olamamıştır. Gönderilen ordu ancak Himalayalar’ın eteklerine kadar girebilmiştir. Daha sonrasında ise Hindistan bölgesine hakimiyet sağlayan Gazneli Mahmut bu bölgeye girmeye çalışsada -Büyük İskender ve nice büyük komutan gibi- bölgenin etrafını çevreleyen dağ sıralarına takılmıştır.
Uzun bir süre bölgede yabancıların özellikle Müslümanların bölgeye girmesine yahut yerleşmesine sıcak bakmayan Keşmir halkı daha sonra kendi güvenliklerini arttırmak için paralı Türk askeri tutmaya başladılar. Bu olay Keşmir halkının İslamiyet ile yakından temasını sağlamış ve Keşmirlilerin İslamiyet’e girmesine sebep oldu.
Bu yazıda anlatacağımız Müslüman Keşmir halkının uğradığı zulüm, haksızlıkları ve karşılaştığı sorunları tarihte ilk olarak 1752 yılında Durraniler’in bölgeyi fethetmesi ve yönetimde başarısızlık göstermesi ile başladı.
Durraniler’in 67 yıllık yönetimi Keşmir için her açıdan çöküş dönemiydi. 67 yılın sonun bölge 1819’ Rancit Singh’in bölgeye saldırısı hakimiyet el değiştirdi.
Sikhler bölgeye yaklaşık 30 yıl egemendiler ve bu süreç boyunca Müslümanlar zulüm, haksızlık ve şiddet gördü. Denilebilir ki Sikh’ler zamanında Babürlüler karşısında uğradıkları yenilgilerin acısını güçsüz ve çaresiz Keşmirlilerden çıkarıyorlardı.
Sikhler döneminde Müslümanlardan bir Sikh veya Hindu’ya göre çok daha fazla vergi alınıyordu ama halk arasında en az hakka sahip olan topluluk Müslümanlardı.
Sikh hükümetinden sonra burada Dogra hükümeti kuruldu. Dogralar arası İngilizler ile iyi olan Cammulu Hindu bir aileydi. Dogra hükümetiyle birlikte artık Müslümanlara uygulanan zulüm, İşkence, maddi yaptırımlar daha çok arttı.
Örneğin Keşmir ve Cammu bölgelerinde Müslümanlara uygulanan vergilerden bazıları şunlardı:
Dogra Hükümeti döneminde Müslümanlara uygulanan bazı diğer vergilerde şunlardı; evdeki ocak vergisi her bir hayvan için vergi, yaptığın meslek için vergi…
Dogra Hükümeti yönetiminde 1931 yılı Keşmir halkı için adeta bir dönüm noktasıydı. Bu yıl içinde yaşanan üç olay Müslüman halkın özgürlük ve direniş kavramlarını sahiplenmelerine sebep olmuştur.
Yaşanan ilk olayda, “Keşmir bölgesinin Udham ilinde toprak sahibi ve zengin olan bir Hindu Müslüman oldu. Bu haber bütün Udham şehrinde duyulunca bölgenin vergi dairesi müdürü bu haberi aldı. Daha sonra bu müdür Müslüman olan bu adamın bütün mal ve topraklarını kayıtlardan sildi ve bu toprakları akrabalarının üzerine yaptırdı. Bunun üzerine Müslüman olan adam haklarını hukuki bir süreçte aramak isteyince mahkemeye başvurdu. Duruşma günü hakime olan biteni anlatan adama, hakim ‘eski dinine dön, mallarını al’ dedi. Bunun üzerine yeni Müslüman olan adam teklifi geri çevirdi ve bütün mal varlığını kaybetti.” Fakat bu olay Keşmir’de çok yankı buldu.
Yaşanan diğer olayda ise 29 Nisan 1931’de Müftü Muhammed İshak, Cammu Eyaleti’ndeki Şalamar Bahçesi’nde kurban Bayramı münasebetiyle bayram namazında sonra hutne okurken, hutbesinde Hz. İbrahim ve Hz. Musa’dan bahsederken sözü Nemrud ve Firavun’a getirdi. Bu sırada Hindu polis baş müfettişi, Müftünün yanına giderek hutbeyi bitirmesini istedi. Müftü, hutbenin namazın bir parçası olduğunu ve tamamlaması gerektiğini söyledi. Ancak polis ısrar edince cemaatte bulunan Müslüman halk galeyena geldi ve hükümet karşıtı protestolar yapmaya başladılar. Tam da bu sırada Cammu’da Kur’an-ı Kerim’e hakaret hadisesi ortaya çıktı ve Srinagar’da bu hareketi protesto etmek için duvarlara afiş asan Müslüman bir genç tutuklandı; bu, şehir halkını tahrik edici bir hareket oldu ve halk protestolara devam etti.
Yaşanan son olay ise Keşmir’de Müslümanlara uygulanan zulmün adeta tescillenmiş bir kanıtıdır. Associated Press of İndian’ın bildirdiğine göre, bir Müslüman cezaevinin duvarına tırmanarak öğle ezanını okumaya başladı. Bölge Yargıcı, hiçbir uyarıda bulunmadan ateş açılmasını emretti. Müezzin vurularak yere düştü. Onun yere düşmesi üzerine bir başkası duvara tırmanarak ezana devam etti; o da vurularak düştü. Bu şekilde 21 Müslüman şehid edildi, bazıları ağır yaralandı, bazıları da sonradan vefat etti ancak ezan tamamlandı. Bu ağır yaralılar arasından biri ölürken: “Biz kendi görevimizi yerine getirdik, artık siz de görevinizi yapmalısınız!” diyerek milletine unutulmaz bir mesaj verdi. Bu son sözleri Hafiz Calandhari şu şekilde şairane bir üslup ile ifade etmiştir.(1)
Bu başlangıcı devam ettirmek sizin elinizde
Biz burada işe yaradık, artık sıra sizde
İşte bu yazıda Keşmir halkının uğradığı zülüm, işkence ve haksızlıkları anlatmaya çalıştık. Fakat ne yazık ki Müslüman halk 21.yy’da bile hala haksızlıklarla boğuşmakta ve hayatta kalma mücadelesi vermektedir.
Alıntılar:
1- Ghulam Hussain ZULFİQAR - Özgürlük Mücadelesinin Başladığı Gün 13 Temmuz 1931
Yorum Yaz