Büyüklerim, bu sefer nereden başlayacağımı bilemedim. Sevdadan mı? Tutkudan mı? Tek hecelik aşktan mı? Yoksa geçmişte kalan güzel hatıralardan mı? Açıkçası zorlandım. Sebebi malumdur sizin kadar mürekkep yalamadım. Edebiyatta ve şiirde ruhumu sizin kadar besleyemedim. Ama başlangıç hatıralardan olsun, ne derseniz?
Hatıralar gelir aklıma tane tane.
Bazı komik bazı şahane.
Hatıralarla hayat güzel balhane.
Halihazırda herkes tarafından sevilen Mihriban Türküsü’nün hatırası aklıma geliyor. Ben, bu türküye şart ekleri ekleyerek başlamak isterim. Güzel bir başlangıç olacağını düşünüyorum. Yetersiz Türkçemle ifade edemediğim birtakım duygularımı ifadeye vesile olacaktır. “Yar deyince kalem elden düşüyor” ise nasıl anlatabilirim. “Gözlerim görmüyor” ise cümleleri nasıl dizebilirim gerçekten benim de “aklım şaşıyor” abilerim. Siz benden daha iyi biliyorsunuz, daha iyi anlıyorsunuz.
Merhum şairimiz Abdurrahim Karakoç’un, eksiksiz ve mükemmel denebilecek kadar sevgi kokan ifadeleri vardır. Bu ifadeler altından güzel, elmastan değerli sözlerdir. Harikulade Karakoç’un şiirleri adeta sevginin, tutkunun ve aşkın tılsımını aydınlığa kavuşturmuştur. “Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban”. Bu mısrayı ortaya koyduktan sonra, sevgi hakkında veyahut aşk hakkında sanatçılar ne derlerse desinler, ne yazarlarsa yazsınlar aşk kağıda yazılmıyor. Sana tamamen katılıyorum, herkes bilmez, aşk kağıda yazılmıyor yüreğe yazılırsa.
Şair, ne kadar muhteşem bir mısra ile aşkı özetlemiştir. Artık aşk ve sevgi hakkında konuşurken, yazarken mürekkep şişeleri karıştırmadan bizlere yorum kalmıştır. Bunun için İsmet Özel, sevgiye ve aşka başka bir pencereden bakıp yorumlamıştır:
“Aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı”.[1]
Yaşıyor olduğumuz bu çağda anlamakta ve anlatmakta zorlanıyorum. Çünkü sözcükler yeterli gelmiyor bana. Niye anlatmakta çile çektiğimin sonradan farkına vardım. İsmet Özel’in şiirlerine kulak verirken, okurken anladım:
“dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açılmış olan dünyanın”
İsmet Özel’in bazı şiirleri zor geliyor bana, anlaması da anlatması da. Anlamadan, anlatmadan, söz söylemeden, sesiz sedasız derin şiirlerine kulak vermekten geri duramıyorum. Anlatamıyorum, Orhan Veli oluyorum. Yani, Abdurrahim Karakoç ile devam etmekte yarar var. Ufuk var, şiir var, sevgi var. En güzelini söyleyeyim: “Abdurrahimi” sözler var.
Sırattan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden.
Evet arkadaşlar, sevdiklerimizi gönülden sevelim. Ellerinden tutalım sevgiyle muhabbetle yaşayalım. Hayat kısa, kuşlar ve serçeler uçmadan, yeryüzüne çiçekler serelim, gökyüzü maviye boyalım. Evet okuyucum, hayatımızı sürdürürken manevi olarak ihtiyaç duyduğumuz ve ondan hiçbir zaman ayrı duramadığımız şey sevgidir.
Bu sefer yeni bir şairle Cemal Safi ile devam edelim:
“Var mı beni içinizde tanıyan
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim
Kalmasa da şöhretimi duymayan
Kimliğim tarif etmek zor benim.”
Ebeveynlerimizin, kardeşlerimizin, sevgililerimizin, dostlarımızın ve hatta fark etmeden tüm sevdiklerimizin içimizde her kişinin ayrı bir yeri vardır. Bu güzel insanlarla hayatımıza renk veririz, tat katarız ve günlerimize anlam kazandırırız. Sevdiğimiz insanlarla güzel anılarımızı ve acılarımızı paylaşırız. İnanıyoruz ki, sevgiler paylaştıkça çoğalır acılar da paylaştıkça azalır.
Sanatçılar ne kadar güzel şiirler yazmış. Bu şiirlerin arasında Sabahattin Ali’nin muazzam mısraları da yer alıyor. Sabahattin Ali, sadece romancı değildir, içinden şairlik ruhu da geçer. Mesela “Aldırma Gönül Aldırma” başlıklı şiiri unutulmazlarındandır. Sevgiliye başka dille hitap eder. Örnek olarak birini betimlerken “Sözün şiirlerin mükemmelidir” diye beyan etmiştir. Ali, bahsi geçen mısra ile sınırlı kalmamıştır. Ardından güzel dörtlük ekleyivermiştir:
“Şimdi şiir bence senin yüzündür,
Şimdi benim tahtım senin dizindir,
Sevgilim, saadet ikimizindir,
Göklerden gelen bir yadigar gibi”.[2]
Yazarın, benzetmesine göre bazı yüzler şiir misali güzeldir. Sevdiğimiz insanlar bizim için mutluluğun kaynağıdır. Bunlar gökyüzünden bizlere armağan edilen değerli insanlardır. Fakat sevgiyi, sevgili ile yaşamanın bambaşka bir manası var. Farklı bir tadı var daha doğrusu içinde bir hayat var. Örneğin sevdiğimiz biri tarafından hoş bir söz duymak, bütün günümüzün anlamlı geçmesini mümkün kılar. Şimdi aklımda bir soru oluşmuştur. Aşk yaşanır mı yazılır mı?
Kaynakça
[1] İsmet Özel, Erbain, Kırk Yılın Şiirleri, S. 177.
[2] Sabahattin Ali, Bütün Şiirleri, S. 55.