İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Türkiye'nin Kıbrıs serüveni, adanın Birleşik Krallık’a verilişinden 1955'li yıllara kadar Türkiye'nin çok fazla politika izlemediği dönemlerin ardından başladığı söylenebilir. Kıbrıslı Rumların Enosis ideali ve bu amaçta örgütlenmeleri neticesinde gelişen olaylar akabinde İngiltere'nin mücadeleye girişmesi ve farklı politikalar geliştirmesine sebebiyet vermiştir. Türkiye ise 1955'li yıllara kadar pek fazla bir politika yürütmemiş ve herhangi bir revizyonist tutumda bulunmamıştır. Bunu politikasızlık olarak değerlendirmek doğru olmayacaktır; bunun yerine mevcut statükonun desteklendiği bir politikanın izlendiğini söylemek daha makuldür.
Kıbrıs Cumhuriyetine giden yolda İngiliz'lerin Kıbrıs halkına uygulamış olduğu politika yasağını gevşetmesiyle birlikte sürecin hızlandığını söyleyebiliriz. Ayrıca adada çoğunlukta bulunan Kıbrıslı Rumların yöneticisi konumundaki Kilisenin bu hareketin lideri konumda bulunmaktaydı. 1950'li yılların başında Makarios'un başpiskopos olarak seçilmesi ile aktif bir şekilde mücadeleye girişilmişti.
Yunanistan ise İngiltere ile ilişkilerinin bozulmasından çekinmekteydi. Ayrıca Türkiye ile kurulan dostluk ilişkilerinin bozulmasından da çekiniyordu. Bu açıdan Yunan hükümeti ikilemde kalmaktaydı. İngiltere'ye tavizler vererek Kıbrıs'ı Yunanistan'la birleştirme önerisinden olumlu yanıt alamamıştır. Kasım 1952 yılında, sıkça Kıbrıs söylemleriye gündeme gelen Papagos'un iktidara gelmesiyle birlikte enosis konusunda yeni umutlar doğurmuştu. Kıbrıs'la ilgileniyor ve meseleyi BM'ye götüreceğini dile getiriyordu. Temmuz 1954 İngiliz Koloniler Bakanının Avam Kamarasında, Kıbrıs'ın tam anlamıyla bağımsız olamayacağı imasında bulunduğu konuşmanın bardağı taşırdığını söyleyebiliriz. Ağustos 1954'te Papagos, meseleyi Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine götürmüştür.
Türkiye 1950'li yılların ilk yarısına kadar Kıbrıs meselesine pek alaka gösterdiği söylenemez. Mevcut statükodan yana tavır takınmışlardır. Dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Dışişleri bakanı Necmettin Sadak ve onun halefi Demokrat Parti Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü, Türkiye'nin Kıbrıs gibi bir meselesinin bulunmadığını dile getirmişlerdir. Konunun BM Genel Kuruluna gelmesiyle birlikte Türkiye, İngiltere ile birlikte hareket etmiştir. İngiltere ve Türkiye, adanın İngiliz egemenliğinde olduğunu, İngilizlerin ulusal yetki sınırları içinde olduğunu, konunun BM'de ele alınamayacağını belirmişlerdir. Ayrıca adada bulunan Türklere de dikkat çekerek enosise karşı çıkmışlardır. Ve ayrıca Yunanistan'ın adaya tarih boyunca egemen olmadıklarına dikkat çekmişlerdir. Ve mesele Yunanistan'ın aleyhinde BM gündeminden düşürülmüştür.
BM gündeminden düşürülmesiyle birlikte mesele farklı boyut kazanmış ve Makarios'un girişimleriyle EOKA örgütü , İngiltere'ye karşı sabotaj eylemleri gerçekleştirmek için kurulmuştur. Amaç İngiltere'ye kayıplar verdirterek diz çöktürmekti. Gerçekleştirilen eylemler İngiltere'yi farklı yollar aramaya itmiş ve İngiltere, Yunanistan ve Türkiye'nin katılacağı üçlü bir konferans tertip etmişlerdir.
Londra'da düzenlenen dışişleri bakanları düzeyinde gerçekleştirilen konferansta Kıbrıs meselesi görüşülmüştür. İngiltere, adada tam egemenliğini savunurken Yunanistan self determinasyon ilkesinin adaya uygulanmasını savunmuştur. Türkiye ise mevcut durumdan memnun olduğunu ve bunun korunmasından yana tavır takınıyor. Ancak mevcut durumda bir değişiklik yapılacaksa, ada eski sahibine verilmesini istemiştir. Görüşmeden bir sonuç çıkmamıştır. Ancak İngiltere'nin girişimiyle Türkiye'nin Kıbrıs sorunun resmi taraflarından biri olması nazarından önemlidir ve Türkiye, Yunanistan'ı karşısına almıştır.
1956 yılında, Menderes Kıbrıs politikasında değişikliğe giderek adanın ikiye bölünmesini savunduğu Taksim Tezini açıklamış ve bu plan muhalefetlercede destek görmüştür.
Sonrasında İngiltere, ABD'nin de desteklediği bir Bağımsız Kıbrıs planın devreye sokmuş, Türkiye ve Yunanistan'ı ikna etmişlerdir. Makarios başta karşı çıksada Amerika ve Yunanistan'ın baskılarıyla ikna olmuştur. Bunun için Türk ve Yunan taraflarının Taksim ve Enosis planlarından vazgeçmiş olmaları gerekiyordu ve 1958 yılındaki NATO toplantısında bundan vazgeçtiklerini açıkladılar.
Daha sonrasında ise Zürich ve Londra Konferanslarıyla taraflar uzlaşmaya çalışmışlardır. ve çözüm üzerine anlaştıkları üzerine 1959 yılında ortak bir bildiri yayınladılar. İngiltere, Yunanistan ve Türkiye'nin arasında imzalanacak Garanti Antlaşması parafe ediliyor. Türk,Yunan ve İngiliz başbakanlarının bulunduğu ayrıca Kıbrıs Halkını temsilen Makarios ve Fazıl Küçük tarafından Londra Antlaşmaları imzalanmıştır. Devletin yasama, yürütme ve yargı erklerinin, anayasal esaslarının belirtildiği Kıbrıs Cumhuriyetinin Kuruluşuna İlişkin Temel Anlaşma belgesinde belirtilmiştir. Ayrıca Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü için tarafların taahhüt verdiği Garanti Antlaşması ve ortak bir savunma için işbirliğini öngören İttifak Antlaşması imzalanmıştır.
Ancak tüm bunlara rağmen bağımsız, Kıbrıs halklarının barış içerisinde yaşadığı bir devlet ideali öteye geçememiş ve reele uymamıştır. Kısa sürede yaşanan ayrılıklar ve çatışmalar bağımsız bir Kıbrıs'ın barış içerisinde yaşamaları için yapılan mutabakatlar sahada başarılı olamamıştır. Böylece Kıbrıs ideali girişimi uzun ömürlü olamamıştır.
Fatih ÖZKARTAL
KIBRIS NEDEN 'SORUN' OLDU? Kıbrıs Sorunu Nedir? | İlim ve Medeniyet
13.04.2019 / 22:59[…] KIBRIS CUMHURİYETİ İDEALİ DENEYİMİ […]