Şüphesiz Kıbrıs sorununu bugün tartışıyor olmamızın en temel sebebi Kıbrıs adasının taşımış olduğu jeopolitik önemidir. Çünkü Kıbrıs adası Türkiye’nin güneyini Süveyş kanalını ve dünya petrol rezervlerinin %60’ına sahip olan Basra körfezini denetleyen bir uçak gemisi gibidir. Bunun yanı sıra insani ve zirai faaliyetler için son derece elverişli olan Akdeniz iklimine sahip olması verimli olan toprakları adaya olan ilgiyi daha da arttırmaktadır. Yine eşsiz güzelliğe sahip plajları adayı turizm cenneti yapmaktadır. Bütün bu güzellikler herkesin gözünün Kıbrıs üzerinde olmasına neden olmaktadır.
Kıbrıs adasındaki Türk varlığı Osmanlıların adayı fethine dayanmaktadır. 1570-1571 Osmanlı İmparatorluğu fethine kadar adada sırayla Hititler, Fenikeliler, Asurlar, Eski Mısırlılar, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Müslüman Araplar, İngilizler (Aslan Yürekli Richard), Lüzinyanlar, Cenevizler ve Venedikler hüküm sürmüşlerdir. Adadaki Osmanlı yönetimi 1878 tarihinde imzalanan Ayastefanos Antlaşması sonrasında Rusların ilerlemesini önlemek maksadıyla İngiltere, Osmanlı Devleti’ne yardım talebinde bulunmuştur. Ayastefanos Antlaşması’nın Türklerin lehine ve çıkarlarına uygun hale getirilmesine çalışacağını belirterek Kıbrıs’ın yönetiminin geçici olarak kendisine devredilmesini istemiştir. 4 Haziran 1878 de Hariciye Nazırı Saffet Paşa ve İngiliz Elçisi Austen Henry Layard arasında Yıldız Sarayında iki maddelik nihai antlaşma imzalanmış ve yıllık 92.986 sterlin karşılığında Kıbrıs Adası Büyük Britanya İmparatorluğu’na kiralanmıştır. Ancak İngilizler bu parayı da Kıbrıs’tan toplayıp ödemiştir. 1.Dünya Savaşının başlamasıyla Büyük Britanya İmparatorluğu adayı ilhak ettiğini açıklamıştır. Türkiye ise bu ilhakı 1923 te Lozan Barış Antlaşması ile tanımıştır. O güne kadar Türk tabası olarak görülen Kıbrıslı Türklerden İngiliz uyruğuna geçmek ve adada kalmak isteyenler dışında kalan Türk tabiiyetine sahip olarak adayı terk etmek ve Türkiye’ye göç etmek isteyenlere tanınan haklarla yaklaşık 8.000 civarında Kıbrıslı Türk de kayıklar tekneler veya vapurlarla Türkiye’ye göç etmişlerdir.
Yunanistan’ın Kıbrıs‘ı talebi ilk defa 30 Aralık 1918 yılında gerçekleşmiştir. 18 Ekim 1828 tarihinde İngiltere, Rusya ve Fransa‘ya bir nota veren Yunanistan, resmen ilk kez Enosis fikrini ortaya atmış ve adanın kendisine bağlanmasını istemiştir. 1943’te yapılan belediye seçimlerinin, bu dönemde Kıbrıslı Rum ve Yunanlıların da bilfiil saflarında mücadele ettikleri İngiliz ve Yunan ordularının İkinci Dünya Savaşı’ndan zaferle çıkması, İngiltere’de İşçi Partisi’nin iktidara gelmesi ve On iki Adanın İtalyanlarca Yunanistan’a verilmesi adada Enosis hayalinin tekrar canlanmasına yol açmıştır. 15 Ocak 1950 Pazar günü yapılan ve Makarios’a göre “Neticesi önceden belli olan” ve “Kıbrıs halkının Enosis için var olan değişmez azmini dünyaya ilan etmek için” seçime katılan toplam 224.700 seçmenden 215.108’inin (%96’sı) lehte kullandığı oylarla Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı sonucu çıkmıştır.
2.Dünya Savaşının ardından İngiltere Kıbrıs’a bağımsızlık tanınması yönünde olumlu görüşler taşımaktaydı. Ancak Kıbrıs Rum toplumu Enosis’i gerçekleştirmek adına EOKA’yı kurmuş ve adada çeşitli saldırılar düzenlemeye başlamıştır. İngiliz yönetimi ise bu saldırılara karşı koyabilmek adına polis teşkilatına Türkleri almış böylece iki toplum arasında nifak tohumları ekilmeye başlanmıştır. Bunun üzerine EOKA Türkleri de hedef alan saldırılara girişmiştir. Çatışmalardan ve gelişmelerden rahatsız olan adadaki Türk toplumu kendisine karşı yönelen saldırılara karşı kendisini savunabilmek adına 1958 yılında TMT ‘yi (Türk Mukavemet Teşkilatı) kurmuştur. Çatışma ve saldırıların üstesinden gelemeyen İngiltere sonunda adaya bağımsızlık vermeyi düşünmüş ve 1959’a Zürich’te Türkiye ve Yunanistan Başbakanları aralarında anlaşarak sorunun çözümünün temellerini atmışlardır. Bu antlaşma sonucunda bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuş Baş Piskopos 3. Makarios Cumhurbaşkanı Fazlı Küçük ise Cumhurbaşkanı Yardımcısı oldu.
İmzalanan Zürich Antlaşması aynı zamanda Kıbrıs Cumhuriyetinde barış huzur ve birliktelik sağlamayı amaçlamıştı. Bu kapsamda Kuruluş İttifak ve Garanti anlaşmaları da aynı anda imzalanmıştı. Bu durum her iki toplumu da birlikte Kıbrıs’ın geleceği için bir arada işbirliği ve çalışma için fırsat yaratırken aynı zamanda Türkiye ve Yunanistan arasında köprülerin kurulmasına izin vermekteydi. Ne var ki bu durum ancak 3 yıl kadar sürebildi. Enosis Hareketi ve Kıbrıs’ın tek hakimi olabilme iddiası Rumlar arasında o kadar güçlüydü ki Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’un anayasayı değiştirme Türklere tanınan hakları kaldırma Kıbrıslı Türkleri azınlık durumuna düşürme garanti ve ittifak antlaşmalarını feshetme çabaları Cumhuriyetin sonunu getirmiş ve Kıbrıslı Türkler yönetimden fiili olarak çekilmişlerdir.
21 Aralık 1963 tarihinde Akritas Planını ortaya koyan Rumlar saldırılarına 25 Aralık 1963 tarihinde Türk Savaş uçaklarının ihtar uçuşlarına kadar devam ettiler. İlk saldırılarda Lefkoşa’da 92 Türk öldürüldü. Savaş uçakları Rumnlar üzerinde kısmen caydırıcı bir etki yaratmış ancak Rumlar şehir merkezleri yerine köylere saldırmaya başlamışlardır. 1 Ocaka 1964 tarihinde Makarios Garanti antlaşmasını tek taraflı olarak iptal ettiğini açıkladı. Bu dönemde 103 Türk köyü katliamdan kurtulabilmek adına daha büyük Türk köylerine göç etmek zorunda kaldı. 24 Şubat 1964 tarihinde SSCB ile bir anlaşma yapan Makarios turist taşıma maskesiyle adaya silah taşımaya başladı ve bu silahlarla 5000 kişilik ordu kurdu.
1964’ün Mart ayında Rum saldırıları yeniden şiddetlendi. BM Güvenlik Konseyi adaya barış gücü gönderme kararı aldı ve ilk BG askerleri 14 Mart 1964 tarihinde adaya geldi. Aynı zamanda Türkiye ve Yunanistan arsında çeşitli diplomatik temaslar yapıldı ancak adadaki Rum saldırıları daha da şiddetlenince Türkiye adaya müdahale etme kararı aldı ancak müdahale kararı ABD Başkanı Johnson’ın mektubuyla ertelendi. Rumlar 6 Ağustos 1964 tarihinde bir avuç üniversite öğrencisi mücahidin savunduğu Erenköy’e Grivas komutasında üstün kuvvetlerle taarruza geçtiler. Bu taarruzlar Türk Hava Kuvvetlerinin 9 Ağustos 1964 tarihinde yaptığı müdahale ile püskürtüldü.
Müdahaleden sonra Türklere yönelik saldırılar azalmakla beraber bulundukları bölgeden tecrit edilip her türlü haklarından mahrum bırakılarak yok edilmelerine girişildi. Bu durum 15 Kasım 1967 ye kadar sürdü.1967 de Grivas komutasındaki EOKA Geçitkale’ye saldırarak katliama giriştiler. Bunun üzerine Türkiye yine adaya müdahale kararı aldı ancak ABD’nin isteği ve Rumların Türklerin isteklerini kabul etmesiyle müdahaleden vazgeçildi. Bu dönemde Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi kuruldu ve çeşitli kesintilerle 1974’e kadar sürecek toplumlar arası görüşmeler başladı. 1974’ten de günümüze kadar devam etti.
Kıbrıs sorun olmaktan kurtulacak elbette ancak önemli olan Kıbrıs’taki toplumların huzuru ve mutluluğu değil Amerika’nın Kıbrıs’ta ne alacağı Rumlara ne kadar toprak bırakılacağı ve ne kadar tazminat ödeneceği ve Türkiye’yi Rumların bu şımarıklığına nasıl razı edecekleridir. Anlaşmanın odak noktası işte orasıdır!
Mehmet Hakan ÖZTÜRK