Latin Amerika ve Karayipler Bölge Ekonomileri
Dünya nüfusunun %8,55’ni, dünya yüzölçümünün %13’ünü, dünya GSYH’sinin de %8’ini oluşturan Latin Amerika ve Karayipler bölgesi dünya petrol rezervinin %15’ine, tarıma elverişli alanların %25’ine ve tatlı suyun %30’una sahiptir. Her bakımdan zengin denilebilecek bu coğrafya üç alt bölgeye ayrılarak sınıflandırılmıştır. Bunlar: Güney Amerika Alt Bölgesi, Orta Amerika Alt Bölgesi ve Karayipler Alt Bölgesi’dir.
Güney Amerika Alt Bölgesi Amerika kıtasının güney kısmını içeren ve büyük birçok ekonomiyi içerisinde barındıran en önemli alt bölgedir. Brezilya, Arjantin, Peru, Kolombiya, Venezuela, Paraguay, Uruguay gibi birçok devlet bu alt kıtanın içerisinde yer almaktadır. Bölge nüfus bakımından kıtanın büyük bir kısmını oluşturur. Ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de ekonomik olarak 21. yüzyıl itibarıyla iyi bir konumda olduğunu söylemek mümkün. Bölge ülkeleri ulaşım, enerji, sanayi vb. atılımlarda bulunarak ekonomilerini kalkındırma adına belli başlı adımlar atmışlardır. Fakat Dünya Bankası, IMF ve Amerikan Kalkınma Bankası gibi kurumlardan alınan borçlar ödenemeyince bir dizi borç krizi içerisine girmişlerdir.
21. yüzyılın başlarında ekonomilerini yapılandıran bölge ülkeleri borçlarını ödemeye başlamış ve bu doğrultuda sağlam denilebilecek ekonomik adımlar atmaya başlamıştır. Örnek olarak Brezilya verilebilir.
1990’ların başında başlayan ekonomide liberalleşme sayesinde Brezilya ekonomisi özellikle altyapı modernizasyonunda ve otomotiv sanayiinde çok büyük atılımlar gerçekleştirmiştir. Ve bu hamlelerin sonucu olarak dünyanın en büyük sekizinci, Latin Amerika ülkelerinin de en büyük ekonomisi haline gelmiştir. Bölgedeki en büyük nüfusa sahip olan Brezilya’nın 2018 itibariyle GSYİH’si 2.055.512 trilyon dolar, kişi başı GSYİH’si ise 9.821 dolardır.
Orta Amerika Alt Bölgesi Pasifik Okyanusu ile Karayip Denizi arasında kalan ve coğrafi olarak pek elverişli olmayan bir bölgedir. Dağlar ve yanardağ zincirleriyle örülmüş, ulaşım olarak kötü koşulları bulunan ve suyolları sıkıntısı çeken bir bölgedir. Bunların aksine bulunduğu konum itibarıyla da Jeostratejik öneme sahiptir. Siyasal ve ekonomik zorluklar, doğal kaynakların kanunsuz dağılımı ile birleşince bölgeyi diğer Latin Amerika bölgelerine göre geri bırakmıştır. Kısaca denebilir ki Orta Amerika bölgesi halen ekonomik olarak gelişmemiş haldedir.
Örnek olarak Guatemala ekonomisini inceleyelim. Orta Amerika’nın en kalabalık ülkesi konumundaki Guatemala’nın nüfusu 17.582 milyondur. Latin Amerika ülkeleri arasında ekonomik gelişmişlik olarak 10. sıradadır. IMF’ye göre ülke istikrarlı bir yapı çizse de ülkedeki gelir dağılımında eşitsizlik, yoksulluk, yetersiz beslenme, siyasi istikrarsızlık, yüksek şiddet ve suç oranları gibi problemler ülkenin en büyük handikapları arasında yer almaktadır. 36 yıllık iç savaş sonucunda 1996’da barış antlaşması imzalanması ülkenin istikrarını etkileyen en önemli olay konumundadır.
Karayipler Alt Bölgesi Karayipler Denizi etrafında kümelenmiş 7000 ada ve adacıktan oluşan ülkelerin bulunduğu bir bölgedir. Güney Amerika ve Orta Amerika arasında kalan bu bölgede toplam 13 tane bağımsız devlet bulunmaktadır. Ayrıca bölgede İngiltere, Fransa, Hollanda ve ABD gibi ülkelerin denizaşırı toprakları bulunmaktadır. Turizm, yakınlık ve ekonomik birçok sebepten ötürü Karayip ülkelerinin ekonomisi ABD’ye bağımlı bir görüntü çizmektedir. Bölge ekonomik olarak tarıma bağlıdır. Kakao başta olmak üzere şeker kamışı, muz, mango gibi birçok ürünün üretimi yapılmaktadır. En büyük ikinci gelir kaynağı turizmdir. Bölge turistik açıdan zengin bir görüntü çizer. Diğer en önemli iki sektörü de madencilik ve sondaj çalışmalarıdır.
Burada örnek olarak bölgenin en önde gelen devleti olan Küba’ya değinmek gerekir. Küba sosyalist bir ekonomi modelini benimsemiştir. Ülke ekonomisi devletin elindedir ve devlet kontrolünde ilerlemektedir. 11.334 milyon nüfusuyla Küba başta Çin olmak üzere, Kanada, Venezuela, İspanya ve Hollanda gibi birçok devletle ikili ilişkiler geliştirmiştir. ABD ile arasında yaşanan siyasi gerginlik ve ambargo sonucu ithalatta dünyanın en büyük 14. ülkesidir.
Latin Amerika ve Karayipler’de Yoksulluk
Latin Amerika kıtasında varlık ve yokluk birbirine zıt iki kavram değildir. Yeraltı ve yerüstü zengin kaynaklarına rağmen yoksulluk seviyesinin çok yüksek olduğu bir coğrafya için söylediğim bu cümle elbette ki altı doldurulmuş bir cümledir. Elverişli tarım arazilerine sahip ve dünyanın en büyük gıda üreticisi konumunda olan Latin Amerika ülkelerinde yaşayan halklar maalesef başarısız ve istikrarsız yönetimlerin elinde fakirleştirilmiş ve işsizliğe, yoksulluğa terk edilmiştir.
Gelir eşitsizliğinin had seviyede olduğu bölge, bağımsızlıkların kazanıldığı 1800’lü yıllardan bu güne dek dünya ekonomisinde ciddi bir yer edinemediği gibi kendisinden sonra bağımsızlığını kazanmış birçok ülkeden de geri kalmıştır. Dünya nüfusunun %8,55’ine sahip olan bölge coğrafyası ekonomide, dünya Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’nın %8’ine karşılık gelmektedir. Bu rakamlar potansiyelinin büyüklüğü ile kıyaslandığında bölgenin ne kadar yetersiz olduğunun bir göstergesidir.
Siyasi istikrarsızlıkların baş gösterdiği bir dizi süreç içerisinde varlık göstermeye çalışan bölge halkları, yoksulluk ile mücadele kapsamında yapılan araştırmalarda genellikle dünya sıralamasında üçüncü dünya ülke halkları ile aynı statüde yer almaktadır. Ülke bazında incelendiğinde Brezilya ve Arjantin gibi bölgede başat rol oynayan ülkelerde dahi aynı duruma rastlanmaktadır. Yoksulluk bu coğrafyanın kodlarına işlenmiştir adeta.
Brezilya gibi dünya ekonomik seviye sıralamasında dokuzuncu sırada yer alan bir ülkede açlık sınırının altında insan kalabalıklarının olması bölge üzerine gözlem yapan araştırmacıları düşündürmektedir. Meksika bölgede petrol üretimi bakımından önde gelen devletlerden biridir. Buna rağmen gelir seviyesindeki gözle görülür eşitsizlik, halk bazında büyük bir kırılmayı da beraberinde getirmektedir. Resmi rakamlara göre Arjantin’de 2.5 milyon insan açlık sınırının altındadır. Latin Amerika’da durum böyleyken Karayip ülkelerinde vaziyet daha da içler acısıdır. Haiti başta olmak üzere birçok ülkede nüfusun %80’i açlık sınırının altındadır. Bunun yanında Panama gibi ülkelerde yaşanan sektörel gelişmeler, ekonomik dönüşüm, haberleşme ve turizm alanındaki yenilikler, bölge coğrafyası adına umut vermektedir.
Tüm bunlardan hareketle denebilir ki, işsizlik oranının dünya ortalamasının epey üstünde olduğu Latin Amerika kıtası, küreselleşen dünyada eksik sektörel geri kalmışlığıyla yeni yatırımcılara ve girişimcilere ve buna bağlı olarak araştırmacılara potansiyel ürün vadetmektedir. Adeta el değmemiş bir kıta görünümünde olan bölge, gelir seviyesini normal düzeye çıkaracak ve buna bağlı eşitsizlikleri sıfıra indirecek bölgesel liderlere, küresel çapta yatırımlara imkân sağlayacak ve kredi oluşturacak yöneticilere muhtaçtır. Kısa vadede küçük gözüken, lakin uzun vadede ciddi bir kalkınmayı sağlayacak bu tarz girişimler bölge halkına istihdam sağlayarak yoksulluk seviyesini asgariye indirecek etmenlerin başında gelir. Bu noktadan hareketle Latin Amerika ve Karayipler’in potansiyeli yüksek bir coğrafya olduğunu söylemek mümkün.
M. Fatih Özmen