Kapitalizmin Avrupa’da gerçekliğini iyice hissettirmeye başladığı zamanlarda, insanlar toplumsal yaşam adına korkmaya başlamışlardı. Kapitalizmin toplumsal hayata vereceği şekilden sonra başlarına gelecek felaketin farkındaydılar. En azından bir kısmı felaketin hemen önlerinde olduğunun bilincindeydi. Bu bilince sahip insanlar genel olarak sosyalist veya komünist olarak adlandırılırdı. Ancak içlerinden birisi kapitalizme karşı bilinç hamlesini evrensel boyuta ulaştırıp şakirtlerine büyük bir mirası bıraktı. Yazdığı kırk beş sayfalık manifesto ile çağını aşıp evrensel bir nitelik ve kalıcılık sağlayan isim Karl Marks’dır. Marks yazdığı manifesto ile hem toplumların değişimine yaptığı teorik katkı ile hem modern toplumu açıklamak adına kurduğu diyalektik hem de kapitalizme karşı fiili ve sözlü mücadelesiyle komünist hareketin teorisyeni ve kahramanı olmuştur.
Peki bu manifestoda kısaca neler anlatılıyordu dersek acaba nasıl bir yanıt alırız? Kesinlikle bu eser özetlenebilecek bir eser değildir. Ancak kısa ifadelerle notlarımdan yararlanarak aktarmaya çalışacağım.
Üçüncü bölümden başlamakta yarar var. Marks’ın yaşadığı dönemdeki karışık sosyalist fikri yaşantıya karşılık o kendi fikrini, yolunu çizmiştir. Manifesto yazıldığı vakit tabii ki farklı sosyalist fikirler vardı ancak kitabın üçüncü bölümünde getirdiği eleştirilerle onlardan ayrılır. Feodal sosyalizm, küçük burjuva sosyalizmi, Alman sosyalizmi, tutucu sosyalizm ve ütopyacı sosyalizm başlıklarıyla eleştirilmiş ve bu eleştirilerle Marx kendi yolunu ve takipçilerinin yolunu çizmiştir. Bir kısmını iktidara yamanmakla bir kısmını teorik anlamda ütopyalarla yani hayallerle uğraştığını belirtir Marks.
Manifesto’da burjuva ve proleterlerin anlatıldığı kısım ilk kısımdır. Modern kapitalist sınıf olan burjuvazi; toplumsal üretim araçlarının sahibi olan ve ücretli emekçi çalıştıran sınıftır. Bu çalışan, bilhassa sömürülen sınıf ise proleterlerdir. Toplumların tarihini sınıf savaşımları olarak açıklayan Marks modern toplumdaki savaşımın önceki çağlarda olduğundan farklı olarak sadece bu iki sınıf arasında gerçekleştiğini iddia eder. Çünkü burjuva toplumsal kesimleri eritiyor. Sadece ve sadece iki sınıf bırakıyordu. Zaten işçi sınıfına kendi varlığını borçlu olduğu için onu silmek, yok etmek aklından bile geçmiyordu. Aslına bakılırsa işçiler de işçi olarak varlığını modern toplumun burjuvazisine borçludur. O yüzden bu iki grup sınıfsal varoluşları bakımından birbirine muhtaçtır.
Dünyada burjuva kesiminin yükselişinde önem arz eden bazı parametreler vardır. Marks bunlara değiniyor ve modern toplumun temelini anlamada yardımcı olacak bilgiler sunuyor. İlk olarak feodal toplumun mülkiyet anlayışından, düşünsel faaliyetine kadar burjuva için sağlıklı bir ortam olmadığı anlaşılmıştır. Keşifler yoluyla yeni pazarlar ve hammadde bölgeleri bulunmuş. Amerika’nın keşfi, Ümit Burnu’nun dolaşılması burjuvaziye yepyeni imkanlar sağlamıştır. Son olarak sayabileceğimiz buhar makinesinin icadı ise tüm her şeyi alt üst ederek imkanları ve alanları yüksek derecede arttırmıştır. Tabi bu kadar güce, yüksek bir hızda ulaşmış burjuva birilerini yiyecek birilerini köleleştirecektir. Ve öyle de oldu. Gerçekleşen yeni toplumsal sistem iki sınıftan ibaret ve bir efendi, bir köle sınıfından oluşmaktaydı.
Manifestonun ikinci kısım ise bir komünist tanımı yapar, komünistin görevlerinden, nasıl özellikler taşıdığına ve komünizme karşı yapılan eleştirilere verilen cevaplar vardır. Marks komünist ve işçiyi bir tutar çıkar açısından, aynı çıkar ve menfaatleri olduğunu belirtir. Yani komünistin bir bütün olarak proletaryanın çıkarlarından ayrı ve farklı hiçbir çıkarının olmadığını belirtir. Komünistin görevi siyasal iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesidir. Bundan önce tabi bir sınıf olarak var olmaları, burjuvazinin egemenliğinin sona erdirilmesi sayılabilir. Ancak bunlardan sonra siyasal iktidarın işçiler tarafından ele geçirilmesi söz konusudur.
Komünizmin biraz incelendikten sonra bir tepki hareketi olduğu hızla anlaşılıyor. Mülkiyet, aile işçi-işveren, eğitim. Burjuvazi başa geçtiğinden beri bu kurumları yıkıyor. Olmaları gerekenden farklı olarak inşa ediyor. Bu olanlara Marks ve çevresinin tepkisi bir reaksiyon şeklinde. Yani fikri temel bağlamında bir şeylerin eleştirisi olarak ortaya çıkmışlar. Kendilerinin buna bağlı olarak bir dünya görüşü oluşmuş. Dışla çok etkileşimli bir yapı arz ediyor o yüzden Komünizm. Marks’a göre bir çağın egemen sınıfı o çağın egemen düşüncelerini belirler. İşte bu belirlenmeden Marks ve benzerleri de etkilenmiştir. Egemen sınıfın düşüncelerine kökten bir eleştiri yapayım derken, fikriyatını bu kalkış noktasından oluşturmuşlardır.
HÜSEYİN ŞİŞMAN