İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Madagaskar dediğimizde aklımıza çizgi filmde gördüğümüz hayvanlar ve egzotik ormanlardan fazla bir şey gelmemektedir.
Bu yazımızda kendisi aslen Madagaskarlı olan bir arkadaşımız ile Madagaskarca ve dil üzerine söyleşi yaptık. Aynı zamanda Madagaskar hakkında görece azda olsa bilgi mevcuttur. Hem Madagaskar gibi göz ardı edilmiş bir ülkeye dikkat çekmek ve hem de Emin'in dil konusundaki güzel tespitlerinden yararlanmak için bu yazıyı kaleme aldık. Büyük bir zevkle okuyacağınız bir yazı olmasını temenni ediyoruz. Yazımız aşağıda görüleceği üzere soru ve cevap şeklinde ilerlemektedir.
Kendinden bahsedebilir misin Emin?
Öncelikle Allah’a hamd olsun. Peygamberimizin ailesine ve ashabına selam olsun. İsmim "Emin bin Salim". Biz Madagaskar’da "Amin" diyoruz. Ama Türkiye’de kendimi "Emin" olarak tanıtıyorum. “Bin Selim” ise babamın ismi "Selim"’dir ve “Bin” de oğul anlamına geliyor. Sonuç olarak "Selim oğlu Emin" oluyor. Madagaskarlıyım. Türkiye’ye 2009’da geldim. 1994’te doğdum. 29 Mayıs Üniversitesi’nde İslam ve Din Bilimleri Fakültesi'nde son sınıftayım. Bildiğim diller Madagaskarca, Fransızca, Türkçe, Arapça, İngilizce ve az çok Almanca konuşabiliyorum. Almancaya başladım. Farsçaya da başladım ama şimdilik bildiğimi söyleyemem. Hedefim ise en az on dil konuşabilmek. Bunun sebebi de birçok insan ile tanışabilmek ve birçok diyara rahatlıkla gidip, gezebilmek içindir. Dil öğrenmeyi seviyorum. Doğuştan dile karşı bir isteğim var. Bundan dolayı benim için dil öğrenmek zor olmadı. Fransızcayı mesela çizgi film izleyerek öğrendim. İngilizceyi de kendim öğrendim elhamdülillah.
Madagaskar hakkında bize bilgi verebilir misin?
Madagaskar 1896 tarihinde Fransız sömürgeciliğine girmeye başladı. O tarihten itibaren 1960’a kadar Fransızlar Madagaskar’ı işgal etmiş durumdaydılar. Böylece Madagaskar’ın Fransızlarla dolaylı olarak ilişkileri var. Böylece Madagaskar’da hem Fransızca hem de Madagaskarca konuşuyoruz. Madagaskarca yerel bir dildir. Yerel olmakla beraber geniş bir dildir. Madagaskarcanın şiveleri ve lehçeleri var. Madagaskar’da resmi olan 18 kabile var. Büyük kabileler 18’e ayrılıyor. Bu kabilelerin içinde de küçük aşiretler var. Madagaskar günümüzün taksimiyle 6 bölgeden oluşuyor. Ben normalde başkentte yaşıyorum ama başkentten gelmiyorum. Aslen ben Madagaskarın güneydoğusundan bir kabileden geliyorum. Bizim kabilemiz başkentekiler ile tamamen farklı. Antemuru denilen bir kabile var ben de onlardanım. Bu kabilenin isminin anlamı ise ilk olarak doğrudan tercüme edersek “kıyıdan gelen” ama ikinci manası ise; daha çok o bölgeden gelen insanlara denilir. Normalde kıyıdan da gelen birçok kabile var. Çünkü Madagaskar’ın kıyısı bayağı uzundur. Güneydoğusunda gelen birçok kabile var. Mesela anteşaka var. Antevaz var. Anteşaka kedi’den gelen kediye mensup olan anlamına geliyor. Biz ise kıyıya mensup olan manasına geliyor.
500 sene öncesinde Madagaskar’a Avrupalılardan önce Araplar geldi. Araplar ile beraber Endonezyalılar, Malezyalılar, Afrikalılar ve Hindistanlılar geldi. Böylece Madagaskarca karışık bir dil oldu. Yani içinde Arapça, Malayca ve Afrika dillerinden bazı kelimeleri içeriyor. Ama dil olarak onlardan tamamen farklı. Ayrıca alfabemiz zamanında Arapça idi. Fransızlar gelince Latin alfabesine geçildi. Şuan mesela hala o iz görülebilir.
Dil öğrenen birisine ne tavsiye edersin Emin?
Dil öğrenirken herkesin değişik değişik yöntemleri olabilir. Ama kendim için konuşacak olursam; bir dil öğrenirken en önemlisi dinlemektir. Tabi bu kişinin dili niçin öğrendiğine bağlıdır. Genel olarak dinleme önemlidir. Ama birisi kitap okumak için, araştırma yapmak için dil öğreniyorsa çok da dinlemesine gerek yok. Türkiye’de mesela birçok Arapça kitabı ve Arapça metinleri tercüme edebilen ama konuşamayan insanlar var. Adamların amacı sadece bu dalda çalışma yapmak ve tercüme etmektir. Böylece konuşmasa da pek sıkıntı olmuyor. Onun için birisi araştırma için öğreniyorsa onun gerektirdiği şartlar ayrı.
Birisi dili tam manasıyla konuşma, dinleme ve anlama bağlamında gerçekten öğrenmek istiyorsa o zaman benim vereceğim tavsiye dinlemedir dinleme, dinleme, dinleme. Ben bu sözümü gerçekten insanın tabiatıyla kıyasladım. Hem tecrübe ettim hem de insanlık tarihine bakacak olursak, çocuk mesela hiç okuma, yazma gibi işlerle uğraşmadan sadece dinler ve insanın yaptığı ilk şeyde dinlemedir. Konuşmadan önce çocuklar dinlerler. Onun için mesela sessiz olan evlerde çocuklar daha geç konuşurlar. Ya da kardeş olmayan evde çocuklar daha geç konuşurlar. Onun için mesela çocuklar kalabalık bir evde daha erken konuşurlar. Çünkü onlar dinlerler ve diğerleriyle beraber de konuşmak isterler. Bu özellik insanda kaybolmuyor ama zamanla azalıyor. Yaşlandıkça dinleme kabiliyetiniz azalıyor. Dolayısıyla dinleme eylemini sadece anladığımız dilde değil diğer dillerde de kullanmalıyız. Bu eylemden amacımız beynimizi dile alıştırmaktır. Yani öğreneceğimiz dile beynimizi alıştırmak. Çünkü beynimiz dili ne kadar tanırsa o dilde ezberlememiz daha kolay olur.
Dil konuşurken belli seviyeler vardır. Sokak seviyesi, düzgün seviye ve birde ileri seviye var. Birisi sokak dili öğrenmek istiyorsa ne kursa katılır ne ders görür. Sadece sokaktakilerle irtibata geçmesi yeterlidir ve zamanla öğrenir.
Bir kişi dili düzgün öğrenmek istiyorsa, az çok o dilin temel gramerini görmesi lazım. O dilin yapısı nasıldır? O dilde belli kelimeler ezberlemesi ve belli dersleri görmesi lazımdır. Kendi kendine de öğrenebilir. Basit kitaplardan başlanabilir. Almancaya öyle başladım. Galiba cumhuriyet döneminde yazılmış bir kitap 50 kuruşa satılmıştı. Ondan bu dili öğrenmeye başladım. Harfler ve cümle okuması gayet iyi geçti. Çünkü genellikle örnek üzerinden gidiyordu. Dolayısıyla birisi bir dili düzgün öğrenmek istiyorsa asgari olarak bir dilin temel gramerine sahip olması lazımdır. Örneğin Özne ve fiil önde mi sonda mı bu dillere göre değişir ve bunun bilinmesi gerekir. Örneğin Özne Türkçede başta olur. Bu basit gramer kurallarını bilirse dinlemeyi daha da kolaylaştırır ve daha kolay öğrenmiş olur.
Dil öğrenmeyi başlangıç ve başlangıç sonrası diye ikiye ayırabiliriz. Düzgün bir dil için konuşuyorum şuan. Kendi görüşümü söylemek istiyorum bu konuda. Başlangıçta birisi yüzde 60 gramer çalışmalı ve yüzde 40 dinlemeli. Belli bir seviyeden sonra ise dinlemeyi yüzde 70-80’e yükseltmesi lazım ve gramerin de yüzde 20-30 arası olması lazım. Seviye ilerledikçe dinlemek artacak ve yüzde 95’e ulaşacaktır.
Bir dilin temellerini öğrenebilmek için düzgün çalışılırsa bir iki ayda öğrenilir. Bir iki ayda sürekli tempoyu bozmadan çalışırsan iki ay sonra o dilin izleri, senin konuşmana ve düşüncene yansır. Bir dili öğrendikten sonra asıl zor olan, o dili kendi dili gibi konuşan insanların seviyesine çıkabilmek oluyor. Bu çok çok zor oluyor. Bu aşamaya gelindiğinde en ufak hataya bile izin vermeyeceksin konuşmanda. Sadece cümle yapısına değil telaffuzuna bile dikkat edeceksin. Onun için daha da zor oluyor. Bir şekilde beynini daha da küçültüyorsun. Biliyorsunuz büyük bir yuvarlak çizmek kolaydır. Çocuklar bile yaparlar ama ne kadar küçük yuvarlak yapmak istersen o kadar ince ayrıntılara giriyorsun. Onun için küçücük bir yuvarlak çizmek çok zor oluyor. Dilin seviyesi arttıkça dilde daha iyi olmakda daha zor oluyor.
Konuşma hakkında konuşmak istiyorum. Bu konuda insanlar ikiye ayrılmış durumdadır. Kimi insanlar var ki hata ile de olsa konuşmayı göze alabiliyor. Ama kimi insanlar da var ki hata yapmaktan korkuyor ve konuşmamayı tercih ediyor. Tabiki ilk insan daha hızlı öğrenir. Kendim için konuşacak olursam hem cesaretliyim hem de korkağım. Mesela benimle beraber o dili öğrenen birisi veya arada sırada birisi gelip felan dili öğrenmeye başladım haydi konuşalım dediğinde hemen heyecanlanıyorum ve hata yapmaktan korkuyorum. Ama o dili bilen birisi karşıma çıkarda başka bir dil bilmez olursa, o zaman kendimi zorlarım ve o dili konuşmaya çalışırım. Dolayısıyla bu konuda hem cesaretliyim hem de korkağım. Tabi bu hareketimin yanlış olduğununda farkındayım.
Madagaskarca dili nasıldır?
Madagaskarca çok kolay bir dil değil. Sebebi ise gramerden değil. Telaffuz ve ufak tefek bazı eksikliklerden dolayıdır. Bazı dillerin grameri karmaşık ve zor olsa da, sistemli ve üzerinde yazılan eserlerin çok olmasından dolayı ve o dilin yapısının uygun olmasından dolayı daha kolay öğrenilir. Foreign Service İnternational’ın yaptığı bir araştırmada bunlar dilleri beş seviyeye ayırdılar. Dünyadaki dilleri İngilizce konuşanlar için zorluk derecelerine ayırdılar ve en zor seviyede beşinci seviyedir. Beşinci seviye de Arapça ve Japonca var. Japoncanın zorluğuna rağmen sistemli olduğundan ve üzerine yazılmış eserler olduğundan Japoncayı öğrenmenizi tavsiye ederim. Madagaskarca telaffuzu ve içindeki sitem ve ayrıca üzerine yazılmış eserlerin az olmasından dolayı sıfırdan öğrenmeye pek müsait değildir. İnsanlar, madagaskarcayı öğrenmeye çalışıpta farklı telaffuz eden insanlar ile karşılaştıklarında onlara garip geliyor.
Birde Sokak Diline karşı çıkıyorum. Çünkü dilin yapısını bozuyor ve o dildeki estetiği de bozuyor. Sokak diline katılmıyorum. Bir şey yaparken onu iyi yapmak lazım. Dil, içimizdeki duygu ve düşünceleri ifade etmemiz için en önemli araçlardan birisidir. Bundan dolayı sokak dilinin, dile karşı saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Sokaktaki insanlar eğitim görmediklerinden veya şartları öyle olduğundan bunun farkında olmayabilirler. Onlara bir şey demiyorum. Ama fırsat varken en azından ileri seviyede öğrenecek şekilde değilde düzgün şekilde konuşacak şekilde dili konuşmamız lazımdır.
İleri seviye hakkında konuşmak programımızın dışında kalıyor değil mi? Ayrıca ileri seviye konuşacaksak her dil için ayrı konuşmak lazımdır. İngilizcenin ileri seviyesi ayrıdır, Arapçanın ileri seviyesi ayrıdır. Mesela Arapça ileri seviye de konuşabilirsin. Ama kimseyle konuşamayacaksın çünkü fasih Arapça konuşmuyorlar. Ne kadar ileri seviye konuşursan kendini o kadar insanlardan koparmış oluyorsun. Öyleki bazen Arap ülkelerine gittiğimiz zaman özellikle Arapça öğrenen yabancılar ile alay ediyorlar. Yav siz çizgi filmdemisiniz yoksa haber mi veriyorsunuz? diyorlar. Kimisi ise sadakallahülazim diyor, sanki ayet okuyormuş gibi oluyorsun. Öyle Arapçayı ne kadar iyi öğrenirsen kendini de o kadar insanlardan koparmış oluyorsun. Dolayısıyla Ammiceye karşı ise bir hoşnutsuzluğum var. Onun için ileri seviye hakkında konuşacak olursak belli bir dili seçmemiz gerekecek. Çünkü her dilin farklı yapıları var. Kendimi de yeterli bulmuyorum ben. (İnşaAllah bir gün Emin yeterli olur)
Yazarın Değerlendirmesi
Emin Madagaskarlı olmasına rağmen Türkçeyi oldukça güzel konuşuyordu ve güzel bir sohbet oldu elhamdülillah. Öncelikle söylemeliyim ki Emin çok güzel noktalara değindi. 10 dil öğrenmek istemesi onun ufkunun genişliğini ve hayalinin büyüklüğünü gösteriyor. Temenni ediyorum inş. Hedeflerine ulaşır. Gerçekten de dile yatkınlığı ve yeteneği var. Sadece dinleyerek dil öğreniyor ve çok güzel konuşabiliyor. Şahsi düşüncem ise çoğumuz bir iş yaparken o işi anlamıyoruz genelde. Örneğin bir futbolcu çok güzel futbol oynayabilir, ama futbolun straejisini, mantığını ve önemli özelliklerini bilmeyebilir ve anlatamayabilir. İyi bir sporcu genelde iyi bir spor yorumcusu ve taktikçisi olamaz. Ben de olabileceğimi düşünmüyorum ama Emin ve bazı arkadaşlarım hem çok iyi sporcular ve hemde spor yorumcuları ve taktikçileri. Yani ne yaptıklarını iyi biliyorlar. O yüzden bende Emin’in düşüncelerini, bugüne kadar geliştirdiği ve öğrendiği metotları sizlerle paylaşmasını istedim. Umarım faydalanmışsınızdır. Bir sonraki yazımızda Hausa dilinden bahsetmek istiyoruz nasipse inşaAllah.
Röportaj: Ozan DUR
Yorum Yaz