1990’lı yıllarda Yugoslavya’nın dağılmasıyla kurulan devletlerden biri olan Makedonya, etnik kompozisyonu, tarihi ve kültürel değerleriyle Balkan coğrafyasının çok parçacıklı ülkelerinin başında geliyor. 2015 yılında bir proje kapsamında ilk yurtdışı seyahatimi yaptığım Makedonya, uzun süredir bir ulus yaratma arayışı içerisinde olmuş ve bu uğurda birçok sancılı süreç yaşamıştır. Her ne kadar kuruluşu kansız bir şekilde sağlansa da devlet kurulduktan sonra başta komşusu Yunanistan başta olmak üzere Arnavut azınlık ile sorunları bitmek bilmemiştir.
Bağımsızlığını ilan ettiğinde daha yolun başında ismi ve bayrağı bir uluslararası soruna evrilen Makedonya, bu bağlamda uluslararası ilişkiler tarihinde ilginç bir örnek teşkil eder. Yunanistan’ın engellemeleriyle hem bayrağını değiştirmiş hem de adını uluslararası arenada farklı bir biçimde kullanmak zorunda bırakılmıştır. Yugoslayva’dan bağımsızlığını kazandığında Makedonya Cumhuriyeti adıyla tescillemesine rağmen Yunanistan’ın Makedonya’yı Antik Yunanistan’ın bir parçası olarak görmesi nedeniyle kullanamamıştır. Bu nedenle uluslararası kamuoyunda Makedonya Cumhuriyeti’nin adı Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti (Former Yugoslav Republic of Macedonia-FYROM) olarak anılmıştır.
Başkent Üsküp’ü ziyaret edenler ülkenin bir kimlik bunalımı yaşadığını hemen fark eder. Helen, Bizans, Sırp ve Osmanlı mirası üzerine kurulan Makedonya’da, yeni bir ulus inşası noktasında hangi temele dayanılacağı sorun olmuştur. Uzun tartışmaların nihayetinde Slav ve Antik Makedonya fikirleri öne çıkmıştır. Bu durum içerisinde barındırdığı Arnavut azınlığın tepkisine neden oldu. Yaşanan etnik problemler çatışmaya dönüştü ve 2001 yılında Arnavut-Makedon gerilimi zirveye ulaştı. Ohri Çerçeve Antlaşması ile Arnavut azınlığın hakları genişletilirken önemli bir krizin doğması engellenmiştir. Ancak çok etnisiteli bir Makedonya umutları yükselişe geçen Makedon milliyetçiliği nedeniyle sekteye uğramıştır. Böylesi bir durum, Antik Makedonya tezinin temel unsur haline dönüşmesine zemin hazırlamıştır. Nitekim ülkede, Arnavut azınlıkla yaşanan gerilim ve devletin kuruluşundan bu yana devam eden Yunanistan’ın hasmane tutumu karşısında güçlü bir milliyetçilik dalgası yayılmıştır.
Yunanistan ile gerilimin şiddeti Antik Makedonya söylemi ile birlikte artmıştır. Antikleşme adı verilen politikalarla Makedonya’da Büyük İskender’in Makedonyası’na geri dönme çalışmaları başlatılmıştır. Bu kapsamda başkent Üsküp, “Altın Çağ” olarak nitelendirilen İskender Makedonyası’nın yeniden canlandırıldığı bir şehre dönüştürülmüştür. Antikleştirme politikaları kapsamında devlet kurum ve tesislerinin isimleri değiştirilerek Büyük İskender ve babası II. Filip’in isimleri verildi. Devlet eliyle yapılan çalışmalarla günümüz Makedon ulusunun Antik Makedonya ile irtibatlı olduğu ispatlanmaya çalışılarak sayısız düzenleme yapıldı.
Vardar Nehri’nin üzerine kurulan Üsküp’ün iki yakasından biri geleneksel Osmanlı eserlerini barındıran tarihi yapısını korurken diğer yakası Antik Makedonya’yı çağrıştıran bina ve heykellerle donatılmıştır. Yapılan yüzlerce heykel ve bina ile açık hava müzesine dönüştürülen Üsküp şehrinin meydanına devasa bir Büyük İskender heykeli bulunuyor. Neredeyse adım başı bir heykeli yer aldığı yaka artık Makedon Bölgesi olarak isimlendirilmektedir. Zira bu bölge Vardar Nehri’nin öte yakasındaki Osmanlı eserleriyle kaplı ve Arnavutların çoğunlukta yaşadığı bölgeden tam anlamıyla ayrılmaktadır. Dolayısıyla bugün başkent Üsküp’ün ikiye bölünmüş bir şehir olduğu tezi doğrulanmaktadır. Yapılan yüzlerce eserden hiçbiri Osmanlı ya da Slav kökenlere ayrılmamış bu durum, Arnavut, Türk, Sırp, Torbeş ve Ulahlar gibi diğer etnik kökenli Makedonya vatandaşlarının yok sayılmasına neden olmuştur. Ötekileştirildiklerini düşünen Arnavutlar, yaşadıkları bölgelerde Arnavut milli kahramanlarının heykellerini dikerek karşılıklı bir kültür yarışının içerisine girmişlerdir.
Antikleştirme politikaları Yunanistan ile olan ilişkilere ciddi zarar vermiş ve Makedonya’nın Avrupa Birliği ve NATO üyelik süreçlerinin engellenmesine zemin hazırlamıştır. Yunanistan, Antik Makedonya’nın tek temsilcisinin kendisi olduğunu ileri sürerek Makedonya Cumhuriyeti’ni uluslararası arenadan izole etmeye çalışmıştır. Yaklaşık 2,5 milyon nüfusa sahip Makedonya siyasi açıdan darboğazın eşiğine gelmiş, isim ve bayrak krizi dolayısıyla çıkmaza girmiştir. Yunanistan, Makedonya’nın bu zafiyetinden yararlanarak ülkenin anayasasının düzenlenmesine değin iç işlerine müdahale etmeyi başarmıştır. Balkan Savaşları sonucunda Osmanlı bakiyesi olan topraklardan kuzey Makedonya Sırbistan’a, Selanik dahil güney Makedonya ise Yunanistan’a geçmiştir. Makedonya’nın bağımsızlığı sonrası Güney Makedonya üzerinde hak iddia etmesinden çekinilmektedir. Böylesi bir durum, Antik Makedonya’nın bir Yunan kimliği olduğunu ileri süren Yunanistan tarafından Makedonya ismine şiddetle karşı çıkılmaktadır. Makedonya’nın uluslararası topluma entegrasyonunu tıkayan bu sorun yaklaşık 27 senedir iki ülke arasında devam ediyor.
Yunanistan ile Makedonya’nın isim sorununu halletmek amacıyla anlaştıkları açıklamasıyla Makedonya’nın adının “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” olarak değiştirilmesi kararlaştırılmıştır. Çözüme giden yolda hem Avrupa Birliği’nin hem de NATO’nun iki ülkeye yaptığı baskıların payı büyüktür. İsim değişikliğinin Makedonya’da resmen kabul edilip yürürlüğe girmesi halinde Yunanistan’ın AB ve NATO vetolarını kaldırması beklenmektedir. Böylelikle Makedonya’nın uluslararası örgütlere üyeliğindeki temel engel ortadan kalkmış olacaktır. Öte yandan bir devletin ismi ve bayrağı gibi temel değerlerinden taviz vermesi ve anayasasını bir devletin baskısı ile değiştirmesi son derece ilginçtir. Bu tarz süreçlerin ülke içerisindeki milliyetçi kesimler tarafından karşı çıkılması olasıdır. İsim sorununun nihayete kavuşturulması için halk onayı gerekiyor ve bu durum meselenin uzun süre daha konuşulmasını kaçınılmaz kılıyor. Dolayısıyla Makedon ulus inşası çalışmalarıyla etnik gerilimlere gebe bir coğrafyada varlığını korumak isteyen Makedonya’nın geleceği sorun olmaya devam edecek gibi gözüküyor.
Abdulkadir AKSÖZ