Mavi Marmara Davası dün düşürüldü. Mahkeme davanın İsrailli askerler hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasına hükmetti.
Muhafazakar cephe bu olay üzerinden bölünmüş durumda.
Baştan yazıyorum. Allah aşkına siyaset ile duyguları bir potada eritmeye kalkmayın.
İkisini bir arada tuttuğunuz için sağlıklı hareket edemiyorsunuz.
Mavi Marmara Olayı tüm Türkiye’nin onur meselesi haline geldiğini unutanlar bugün devlet aygıtının siyasi kimliğinin dışarısına çıkıp orada çakılı kalmasını istiyor. Orası neresi!?
Hiçbir şekilde İsrail ile ilişkiye girmeyelim muhabbeti filan!
Tamam, ben İHH ve camiasını daima takdir etmiş biri olarak içlerindeki İslam ve ümmet aşkını, şevkini ve izzetini biliyorum. Fakat konu ipe sapa gelmez bir arenaya taşınmaya çalışılıyor.
Sakin olmak lazım. Önce sorun ne? Ona bakmak lazım. Diyelim ki İsrailli askerler hakkındaki yakalama kararı kaldırılmadı. Ne olacak? Gerçekten yargılanacaklar mı? İsrail’i kurulduğu günden bugüne kim yargılayabilmiş? Gösterin, var mı, ee yok. Otorite var mı dünyada İsrail’i yargılayabilecek? Ah keşke.. Yok!
Biz peki Mavi Marmara’yı sahiplendik mi? Sonuna kadar! Hala da arkasındayız. Şehitlerimizi unuttuk mu, asla! Burada kaçırılan nüans başka!
Uluslararası ilişkiler biliyor musun? Yok, veyahut evet fark etmez. Şimdi devlet insan mıdır? Mantıken cevabını ver abi. Devlet insan değildir. Bak tekrar yazıyorum devlet insan değildir. Devlet dediğin insanlar aracılığıyla sistematize edilmiş kurumlar bütünüdür. Devlet dediğin özellikle postmodern dünyada yaslandığı, kuvvet aldığı değerler arasında duygu yoktur. Duygu nedir? Sevinç, üzüntü, öfke, şaşkınlık vs.
Şimdi diyorsunuz ki kin, nefret, düşmanlık devam etsin. Katil, Siyonist, terörist İsrail ile anlaşma manlaşma olmasın, her türlü ilişki sıfırlansın! 31 Mayıs 2010 saldırının gerçekleştiği tarihten itibaren peki Türkiye Devleti ne yaptı? Bir hatırlayalım o zaman abi: İlişkileri tamamıyla kesti! Dış politikasından İsrail’i izole etti Türkiye. Ama kahpe dünya ne yaptı? Bizi nasıl çevreliyorlar farkındasınızdır sanırım. Neyse olmayadabilirsiniz. Biraz geçmişe gidelim:
3 şartımız vardı ilişkilerin normalleşmesi için. Verildi mi bunlar? 22 Mart 2013’te İsrail Başbakanı Netanyahu, Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayarak Gazze filosu şehitleri nedeniyle resmi özür diledi mi diledi. Bak diplomasi ve uluslararası ilişkiler dili çerçevesinde yazmaya çalışıyorum. Duygunu katacaksan okuma! Bu birinci şarttı. İkincisi tazminattı bunlar da ödendi. Üçüncüsü Gazze ablukasının kaldırılmasıydı.. Keza bu da Aşdod Limanı vasıtasıyla devlet eliyle yardımlar Gazze halkına ulaştırıldı.
Şimdi siz adalet diyorsunuz, amenna ve sadakna. Ama burası dünya yahu. Uluslararası ilişkiler senle benim aramdaki ilişki değil ki güzel kardeşim. Ha o temiz insanların içindeki öfke ve kin ateşini anlıyorum da. Siz ey kalem oynattığını sanan siyaset bildiğini sanan müfrezeler. Bugün siyasi rant uğruna Mavi Marmara Davası’nın satıldığını iddia edenler!
Devlet, sivil toplum örgütü değildir. Devlet insan hiç değildir. Recep Tayyip ERDOĞAN’ın ve devlet aklının tamamının Mavi Marmara ve şehitlerimiz için uyguladığı politikaları görmezlikten gelmek ayıp değil midir? Üzgünüz, acımız var her daim.
Ama siyaset alanı başka.
Siyasete duygunu katarsan alırsın başına bela.
Korkmayın! Bir gün atılan her nara yerine ulaşır. Haklıyız, karşımızdaki İsrail. Ama kendimiz dev değiliz. Aynadaki tozu silip dikkatli bakalım.
Devlet yönetmek zor iştir. Realpolitik beğensen de beğenmesen de var olan bir gerçekliktir. O yüzden kardeşim sen devletle kendi refleksini bir tutma. Bu dava sadece senin benim değil, tüm ümmetin. Dikkatli ol. Hassas noktamız üzerinden eleştirinin dozunu kaçırma. Eleştir, saygı duyma, ama gör ahvali.
Bekle biraz, havayı tart, konu komşuya, sağına soluna bak,
Fırtına bir gün yine hayr çıkacak!