İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Yazılarım arasındaki mesafenin açıldığının farkındayım. Sebebi neydi ki? Diye sormayınız lütfen. Bu aralar pek bir yoğunum. Yine de affınıza sığınıyorum.
İnşallah bir okur kitlemiz oluşmuştur. Şu ana kadar bir problem yok sanıyorum. Mayayı tutturduysak gerisi gelir.
Şimdi, maya var dostlar. Yazının başlığı da Mayayı Irak’a Çalmak. Temamız maya. Bizi konuşacağız demiştim son yazıda.
Başlayalım.
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu önemli bir şair. Alevi, Sünni Kızılbaş şiirine bir bakın demiştim. Ne diyor şair;
Aynı mayadan yoğrulur,
“Türk”, “Türkmen” diye çağrılır
Aynı kıbleye doğrulur…
Secdeye konan aynı baş
Alevî, Sünnî Kızılbaş!
Irak ve Suriye’deki terör bağırsağı düğümlenmiş kurtçuk gibi. Böylesi bir arenada gladyatörlere düşen serinkanlı olmak ve bilhassa sırtını yani arkasını korumak. Zira bu coğrafya sırta karşı hassas. Tamam bi de ense var.
Bu coğrafyada sırtını dönmeyeceksin. Sırtını döndüğün yer gez göz arpacık gibi nizamlı olmalı. Kimse sırtını açıkta görmemeli. Ya bu kadar önemli bir mesele. Sırtını şu coğrafyada hiçbir gruba ters çevirmemelisin. Türkiye olarak biz enkazın ortasında yaşam ümidi arayan afet koordinasyon ekibi gibiyiz. Allah yardımcımız olsun ama şu tablo her an manüpile edilebilecek, sıkıntı doğurabilecek, çok takoz tıkayabilecek biçimde görünüyor.
Ağırlığımızı koyuyor muyuz? Bence sonuna kadar koyuyoruz. Ta 17-25 Aralık hatta Gezi’ye kadar geri çek sen bu süreyi. Her kalkışmanın bir temeli var toprakta. Herkes maya çalma peşinde göle. Kim tutturacak Allah bilir.
Ben aslında buradan farklı bir noktaya değinmek istiyor idim. Her ülkenin stratejik çıkarları vardır abi. Ama bunun yeri ve zamanı konjonktüre göre değişebilir. Türkiye kendine yakın coğrafi hatta müstahkemler oluşturmak zorunda. İleri karakollarımız olmalı. Başika’dan çıkmamamız bu sebeple kritik eşiktir.
Irak’ta mayayı nasıl çalacaksın ki? Her yeri viran olmuş. Viran edenler baş tacı olmuş. Yalaka köpekler meydanı tutmuş. Türkiye’nin çeşitli önceliklere göre yeniden revize edilen dış politikası doğrudan etkilenebilirlik üzerinden bir şema çiziyor. Yani Irak ve Suriye’deki salgının bize verdiği dehşet etkisi savunma mekanizması kanallarını açık tutmamıza ve daima tetik elimizde beklememizi gerektiriyor.
Sünni Şii çatışması bölgeyi tarumar ediyor. Türkiye DAEŞ’e ve anladığımız kadarıyla Haşdi bilmem Şabi’ye de savaş oklarını gösteriyor.
Şu oyunu bozacak bir formül bulunabilse be Şevko! Ters zamanlar. Analar yine ağlıyor. Mayayı Sünni ve Şiiler birlikte çalmalı Irak’ta. Beceremiyorlarsa..
Biz yapmalıyız.
Yapmak zorundayız. Sahayı terk edemeyiz.
Nasreddin Hoca’yı bilir misiniz? E yani! Göle maya çalmak?! Bu coğrafya çok acayip yahu. Herkes gölü mayalama derdinde…
Her aktörün kafasında aynı deli soru: Ya tutarsa?!
Bu sefer bizimki tutmalı!
Emperyalistler ve onların tasmalı uşakları şu dizeler de size:
‘’Unutma ey sütü bozuk!
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!’’
Ceddin Deden Neslin Baban çalsın!
Sefer vaktidir..
Yorum Yaz