“Sen Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getir ki, O’nun yardım ve iyiliğini daima yanında bulasın. Bir şey isteyeceğin zaman Allah’tan iste. Bir yardım dileyeceğin zaman Allah’tan yardım dile. Ve şunu da bil ki, bir konuda yardım etmek maksadıyla bütün insanlar bir araya gelse, Allah’ın senin için takdir etmiş olduğundan öte bir yardımda bulunamazlar. Yine bütün insanlar sana zarar vermek maksadıyla hepsi bir araya gelseler, Allah’ın senin hakkında takdir ettiğinden öte bir adım zarar veremezler.”(1)
Anlayacağın her şey onun “OL” emri ile olurken biz niye endişe ediyoruz? Kusursuz olamayız, zaten Allah (c.c.)’ da bizden kusursuz olmamızı değil samimi olmamızı ve günahlarımızda ısrarcı olmamamızı emrediyor.
Müslim’de Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre “Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Allah’ın üzerine yemin ederim ki, eğer siz hiç günah işlemezseniz, Allah sizi toptan helak eder; sizin yerinize günah işleyen, ardından da istiğfar eden bir topluluk yaratır ve onları mağfiret ederdi.”(2)
Sana korkularımıza şifa olup, kalbimize inşirah serpiştirecek, tüm endişelerimizi yerlebir edecek bir hakikati hatırlatayım mı? Senin de benim de Rabbimiz olan Allah (c.c.) kullarına karşı pek rahmetli ve şefkatlidir.(3)
El Hakim’dir. Kuşlara bile yol gösteren Allah (c.c.) seni yolsuz bırakır mı hiç?
Gel şimdi beraber tefekkür edelim biraz.Akıntıya karşı kürek çekmek tabirini bilirsin elbet. Gözlerini kapat ve hayal et şimdi.Fırtınanın olduğu yağmurlu bir günde derin dalgalı bir suya karşı kürek çekiyorsun. Gittikçe kolların ağrıyor,nefesin yetmemeye başlıyor.Sen zorlanmaya başlıyorsun. Bu zorluğa mecbur olduğun aklına geliyor. Hayatta kalıp, boğulmamak için, sabretmekten ve akıntıya kürek çekmekten başka çaren yok. Sabır demek pes edip kabullenmek demek değil, her türlü zorluğa rağmen bütün gayretini ortaya atıp mücadele etmek demektir.
Allah için sabredenlerden olmak…
Allah için mücadele edenlerden olmak…
Allah için direnenlerden olmak…
Selam olsun sabredip cennet ehlinin meziyetinden olmak isteyenlere.
Zilletle yaşamaktansa, izzetle ölürüm diye haykıran bir ruhun “La İlahe İllallah” hakikati bütün zerrelerine işlemiş bir bedenin var.Bunu hatırla! Buğday ambarında aç kalmaya mahkum, korkak tavuklar ettiler bizi. Tahrif edilmiş diğer dinlerin Aforoz etme zilletini, Müslüman toplumların üzerinde oynayarak Müslüman kardeşini tekfir etme hevasına kapılıp giderken asıl derdimizi,davamızı unutturdular bize.
Âh tenha çöllerde garip vaha “Filistin”… Öz yurdunda garipsin öz yurdunda parya.(8)
Birilerinin İslâm’ın öldürme dini değil, diriltme dini olarak öğreten Rasulullah’ı (s.a.v.) unuttuğumuzu hatırlatması lazım.
Akıntıya teslim olursan eğer çer çöpten pek bir farkın kalmaz. Son gücüne kadar teslim olursan eğer işte o zaman sen gerçek bir kahramansın.Akıntının yönünü değiştirme sevdasına kapılmış bir kahraman. Tıpkı Selahaddin-i Yusuf el Eyyubi gibi Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki diye bilmektir kahramanlık.
Onun gözünde Kudüs, dağların çekebileceği ağırlıkta bir dava idi. O, çocuklarını yitirmiş bir ana gibiydi.(4) Kudüs fatihi der ki; “Bana zor diye bir mazeretle gelmeyin. Zora kolay deyin ve imkansızı başarın.” (5)
İnsanlar sana “Bu imkansız, yapamazsın, başaramazsın! ” diyecekler. Sen de de ki; imkânın sınırını görebilmek için, imkansızı denemek lazım. Zamanında Konstantiniyye’yi feth etmek için rest çeken kumandan ecdadın gibi.
Kudüs, Mescid-i Aksa, İstanbul’u yeniden feth etmek adına olmalıdır hedeflerin ve çok daha fazlası.
Akşemseddin kıymetli öğrencisine der ki; Şartlara teslim olmazsan şartlar değişir, sana teslim olurlar. Çok çalışır, çok dua eder ve çok istersen Allah’ın rahmeti tecelli eder, Allah’ın rahmeti tecelli ettiğinde nice olmazlar olur.” (7)
1) Tirmizî, Kıyâme: 59; Müsned, 1: 293.
2) Müslim, Tevbe-9 (2748)
3) Bakara Suresi- 207 Ayet-i Kerime
4) Tarihe Yön Veren Büyük Hayatlar – Nureddin Yıldız, Sayfa 15.
5) Selahaddin Eyyubi – Kudüs Fatihi, Ebubekir Subaşı, Sayfa 383.
6) Mehmet Şemsettin bin Hamza
7) Mehmet Şemsettin bin Hamza