İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Mehmet Akif Ersoy kendisi büyük bir İslam şairi, halkı irşat etmeye çalışmış bir fikir adamı, milli mücadeleye katılmış bir kahraman ve hakkında güzel olarak ne söylense az gelebilecek bir şahsiyettir. Uzun yıllardır hayatını okur ve kendisini anlamaya çalışırım. Bu sebepten onun hakkında birkaç yanlışı bugün düzeltmeye çalışacağım inş.
Tarih ilminde şöyle birşey var. Bir olayın anlaşılması için bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Tek bir kesit bize hakikatin görüntüsünü veremez. O olayın genelde geçerli birşey olup olmadığına da bakmalıyız. Mesela bir insan ömrü hayatında bir kere içki içmiş olsun. Tarihe de bu kayıt "biz felan kişiyle birlikte içki içtik" diye geçsin. Elimizde böyle bir veri var ve bu insanın dinden uzak bir yaşantıya sahip olduğu anlamı çıkarabilir miyiz? Gençlik döneminde, üzüntüyle, bilinçsizlikle bir hata yapmıştır ve belki sonra pişman olup bir daha yapmamıştır. Hayatının geri kalanında da içkiye mesafeli durmuştur. İslami bir karaktere bürünmüş olabilir. Eldeki bu veri ile felan kişiyi yıpratmak tarihi hakikatlere her zaman aykırıdır. Eğer içki içen şahsiyet bunu hayatının her alanında sürdürüyor, içkiyi savunuyor ve dinden uzak bir hayat yaşıyorsa, o zaman biz bu kişinin çokta dindar olmadığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla hayatını ayrıntılı olarak incelememiz ve genel bir görüntüye ulaşmamız gerekiyor. Yoksa alınan ve duyulan bir bilgiye göre Osmanlı'da felan adet yaygındı demek ne kadar doğru. Bunu o dönemi inceleyenlere bırakmak gerekiyor.
Mehmet Akif Ersoy'un Allah'a isyan eden şiirler yazdığını söyleyip, onun hayatını bütüncül değerlendirmemek hatasına düşmemeliyiz. Aksine Allah'ını, vatanını, milletini, bayrağını, değerlerini çok seven bir şahsiyettir o. Buna da bir kaynağım var. Aşağıdaki yazıda geçen satırları dikkatli okumanızı istiyorum.
"Şu serilmiş görünen gölgeme
imrenmedeyim
Ne saadet hani ondan bile mahrumumben.
Daha birkaç yıl eminim bu hayatın yükünü,
Dizlerim titreyerek çekmeğe mahkûmum
ben.
Çöz de artık yükümün kördüğüm olmuş
bağını,
Bana çok görme ilâhî bir avuç toprağını"
Bu mısralarda yer alan bir husus hakkında Âkif'in yaptığı bir değişiklik, O'nun vahyin çizgisine uymada gösterdiği titizliği ortaya koymaktadır. İsmail Habib, 1943 yılında yazdığı bir yazıda bu hususu aktarıyor: "Kendisini ziyaret ettim. Mısır'da açık bir yerde, fotoğrafını çekmişler. Fotoğraf şairin yere aksetmiş gölgesiyle beraber çıkmış, demek gölgesi toprağa kavuştu, halbuki dermansız; şairin kendisi hâlâ. Hatalı olduğundan şüphelendiğim bu şiirin intişar eden şeklini okudum. İyi ki okumuşum, üç esaslı hata varmış: "Aman düzeltin İsmail Habib" diye doğrusunu okudu. Hele intişar eden manzumede
"Daha birkaç yıl eminim bu hayatın yükünü" mısraına yalnız kızmıyor, bunu âdeta Allah'a bir isyan sayarak "daha birkaç yıl yaşayacağımı nasıl söyleyebilirim" diyor ve doğrusunu yazdırıyordu."
Bunları okuduğunuzda onun Allah'a isyan etmeyeceğini anlayabilirsiniz. Hayatının genel bir incelemesi yapıldığında Akif Ersoy'un bu çizgide olmadığı, olan olaylara üzüntüsünden bu ruh haline girebileceğini anlıyoruz. O isyan ettiği denilen şiirde de bu hassasiyeti gösterdiğini en azından düşünüyorum. Varını yoğunu İslam uğruna adamış bir şahsiyeti, Allah'a isyan ediyor demek ve ona göre karalamaya ve gözden düşürmeye çalışmak, doğru iş değildir doğrusu. Burdan gençlerimize Akif'i bütüncül okumalarını ve şiirlerini bütüncül bir gözle incelemelerini tavsiye ederim. Bu isyan meselesinin çok dillendirilmemesini ve gençlerimizin Akif gibi bir şahsiyetten uzak kalmamalarını temenni ediyorum.
Abdülhamit ile olan meselesi ise, bir büyüğüm ile bu durumu konuşmuştuk. İkisi de büyük insan dedi. Gerçekten her ikisi de çok büyük insan ve hayatları birer ibret aynası. Onları birbiriyle kıyaslamak bize birşey kazandırmaz. İkisini de gençlerimiz tanımalı ve aralarındaki muhalefete aldırmadan, ikisinden de öğrenecekleri çok şey olduklarını bilmeliler. Akif'in hayatı "şiirlerinden daha güzel bir şiirdir" denilir. Sultan Abdülhamit de kendisine bu milletin gönlünde yer etti. Mehmet Akif Ersoy da kendisine bu milletin gönlünde yer etti. Sahabeler döneminde bile anlaşmazlık oldu. Hilafetin kime geçeceği meselesi bugün bile tartışılıyor. Ama bu tartışmaların ne ümmete ne de insanlığa hiçbir faydası yok. Daha çok tefrika çıkmasını sağlıyor bu durum. Hayatın her alanında bu tarz şeyler olacak ve bu da normal zaten. Görüş ayrılıkları her zaman olacak. İktidar ve muhalefet hep vardı. İnsanları bu tarz tartışmalardan ve kesitlerden uzakta değerlendirmeliyiz. Yoksa ulaştığımız sonuç hakikatten uzak ve yanlıştır.
Ozan Dur
Kaynak: https://www.yenisafak.com/arsiv/1999/aralik/28/ikardes.html
Yorum Yaz