1. DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DÜZENİNİN SONU
Avusturya arşidükü Saraybosna’da öldürülünce I. Dünya savaşının zahiri sebebi meydana gelmiş olur ve Avusturya’nın Sırbistan’ı işgali ile I. Dünya savaşı resmen başlar. Diğer ülkelerde savaşa girince kısa bir sürede tüm kıta savaşa dahil olur. Savaşın kutupları Üçlü İtilaf ve İttifak devletleridir. Dünyada durum bu iken Osmanlıda karasızlık hakimdi. İttihat ve Terakkinin çoğu tarafsızlığı savunurken bazıları bu durumu Osmanlının ezeli düşmanı olan Rusya’ya karşı güzel bir fırsat olarak görmekteydi. Sonunda Osmanlı İmparatorluğu Enver Paşanın yoğun çabalarıyla savaşa Almanya tarafından girdi. Osmanlı ve Almanya arasında Rusya’ya karşı gizli bir ittifak kuruldu ve Osmanlı donanmasının Rusya limanlarını bombalamasıyla ittifak harekete geçti.
Osmanlının ticareti ve yatırımları genelde imparatorlukla savaş halinde olan Antant devleti şirketleri elinde olması hasebiyle savaş zamanına özgü ekonomik politikalar uygulamak zaruri idi. Yapılan bazı çalışmalar neticesinde Türk Müslüman girişimcilerin önü açılmış ve ekonomik bağımsızlık yolunda önemli adımlar atılmıştı.
Savaş Osmanlı içtimai hayatını da etkilemiş kadınlar çok sayıda erkeğin savaşta olması sebebiyle memurluklara ve başka mesleklere sahip olmaya başlamışlardı. İTP yeni yasalarla bu gibi değişimleri tanımış ve Osmanlı dini devletten Laik devlete aşama aşama geçmeye başlamıştı
Savaş Osmanlı İmparatorluğunun bölünmesi ve birçok toprağın İtilaf devletlerince işgali ile son bulmuş olsa da Anadolu’da bir Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu.
SAVAŞTA ORTA DOĞU: ASKERİ HAREKETLERE BİR BAKIŞ
Balkan savaşları hezimetinden sonra İTP askeri alanda değişimler oluşturma kararı aldı ve bir Alman heyetiyle beraber çalışarak önemli gelişmeler kat etti.
Osmanlının doğu seferi Enver Paşa komutanlığında başladı. Başlarda iyi sonuçlar alındı ise de ileriki tarihlerde Osmanlı çok büyük kayıplar verdi ve geri püskürtüldü.
Ermenilerin geneli Osmanlıya sadık kalsa da bazı milliyetçi gruplar Rus saflarında Osmanlıya karşı savaştılar. İTP bu gerekçe ile tehlike oluşturduğunu ileri sürerek Doğu ve Güneydoğudaki Ermenileri boşaltma harekatı başlattı.
Doğu Cephesinde İtilaf devletlerince iki yeni cephe açıldı ama ikisi de püskürtüldü. Gelibolu harekatı Çanakkale’yi aşıp İstanbul’u alma umudu ile başlatıldı. Gelibolu harekatının bir diğer amacı Rusya’yı ikmal hatlarına ulaştırmaktı. Ancak bu harekat güçlü Osmanlı savunma hatları sayesinde düşmana ağır kayıplar verdirdi ve düşman yarımadayı boşaltmak zorunda kaldı. Bu savaşta Mustafa Kemal Başarıları ile dikkat çekmiştir.
İmparatorluğun öteki ucunda İngiltere Osmanlıya karşı harekete geçmiş başta bir kaç başarı alınsa da daha sonra İngilizler Osmanlı ordusu tarafından Kut’a sığındırılmış ve İngilizler teslim olmuştur . Ancak bu bölgeler İngilizler için çok değerli olduğundan 1917’de İngilizler Bağdat’ı ele geçirdi ve Güney Irak’ı denetimine almış oldu.
1915’de Osmanlı tarafından Mısırdaki hazırlıksız İngiliz askerlerine savaş açıldı fakat ordu geri püskürtüldü. Buna cevap olarak İngiltere 1917’de Kudüs’ü ele geçirdi. Yine aynı yılın Ekim ayında isyancı Arap grupları Şam’ı ele geçirdiler. Gerek bu kayıplar gerekse diğer ülkelerin galibiyetleri Osmanlı’nın Anadolu’ya çekilmesi sonucunu verdi ve 31 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes İmzalaması ile Osmanlı’nın sonu geldi.
BÜYÜK SURİYE’DE OSMANLI SAVAŞ İDARESİ
Osmanlı yıkılmakta iken gerek İTP gerek Halife Müslüman ümmeti ayağa kaldırmak adına tüm çabayı gösteriyor Halife tüm Müslümanları Cihada çağırıyordu.
İTP son gelişmelerden dolayı Suriye’deki Araplardan son derece kuşku duymaktaydı. Bu kuşkunun neticesinde bölgeyi Cemal Paşanın doğrudan kontrolüne verdi. Cemal Paşa’nın yürüttüğü politikalar halkın Şahsına ve İttihat ve Terakkiye karşı cephe almasıyla sonuçlandı. Bu politikalar ileride Hatırı sayılır Arapların idam edilmesine kadar ilerleyince halk tümden tüme hükümete düşman kesilmeye başlamıştı.
ŞERİF HÜSEYİN İBNİ ALİ VE ARAP İSYANI
Sultanın Cihat ilanını önemli bir tehlike olarak gören İngiltere bu Cihat kararını Müslümanların gözünde önemsizleştirmek adına Mekke Emiri Şerif Hüseyin’le ittifakı makul gördü ve 1915’de McMahon-Hüseyin Sözleşmesi imzalandı ve İngiltere ileride cayacağı bağımsız bir Arap devletinin sözünü verdi ve 1916 yılında Şerif Hüseyin Arap isyanının başladığını ilan etti.
Hüseyin’in Arap devleti kurmak için istediği bölge yazışmalardaki en önemli konuyu teşkil etmişti. Hüseyin’in isteği büyük Arap devletine karşılık İngiltere hem kendisinin hem de Müttefiki Fransa’nın çıkarlarını korumaya çalışıyordu. Suriye’nin kıyıları mevzusu bu yoğun görüşmeler sonunda savaş sonrasında kararlaştırılmak üzere ertelendi. İstikrarlı bir yönetim kurulana kadar İngilizlere bazı imtiyazlar tanıyan Hüseyin İngilizlerden haklarının sürekli bir şekilde korunacağını sözünü de aldı. Böylelikle Hüseyin İngilizlerden gerekli silah ve mal yardımı alacak ve Osmanlı’ya karşı hepten ayaklanacaktı. Bu dostluk savaş bittikten sonra topraklar paylaşılıncaya ve İngilizler Araplara ihanet edinceye kadar devam edecekti. Nihayet ilk saldırı Haziran 1916’da başladı Eylül ayına gelindiğinde ise İsyancı gruplar birçok bölgeyi ele geçirmişlerdi. Şerif Hüseyin bu saldırıları meşrulaştırmak için daima İslam’ın arkasına sığınıyor ve Osmanlı’yı Müslüman olmayan bir devlet olmakla suçluyordu. Aslında bu ayaklanmalar Arabistan dışında fazla etki gösterememiş olsa da 1918’de Şam’ın alınmasıyla diğer Araplarda bu kazancı bağımsız bir Arap devletinin ilk adımları olarak nitelendirdi ve bu isyanlar artık bir Arap isyanı olma özelliğini tam anlamıyla göstermiş oldu. Bu başarının başrolünde ise Hüseyin’in oğlu Faysal vardı.
VAATLER VE KARŞI VAATLER:
MÜTTEFİKLERİN OSMANLI İMPARATORLUĞU’NU PARÇALAMA PLANLARI
İtilaf devletleri henüz savaş sırasında Osmanlı topraklarını paylaşmaya başlamışlar ama bu paylaşımda Araplara bir pay verilmesi söz konusu dahi olmamıştı. Osmanlı İmparatorluğu masa üzerinde sadece Avrupa devletlerince paylaşılmaktaydı.
1915’te Doğu Anadolu’da Rusların Osmanlılar tarafından hezimete uğratılmasından sonra İtilaf devletleri Rusya’nın iştahının kaçmasından korkmuş ve Üçlü İtilaf Mart ayında Konstantinopolis Anlaşmasını imzalayarak Rusya’ya İstanbul ve Boğazları ilhak etme hakkını verdi ama bu anlaşma hiçbir zaman yürürlüğe girmedi.
Müttefikler arasındaki bir diğer önemli konu ise Suriye meselesiydi. Fransa buradan toprak istiyor ama o bölgedeki İngiltere gücü gittikçe tekelleşiyordu. Bu durum Fransa’yı rahatsız e-diyordu. İki ülke aralarındaki bu gibi sıkıntıları çözmek için bir araya geldiler ve Mayıs 1916’da Sykes-Picon anlaşmasını imzaladılar. Bu anlaşmayla bazı bölgedeki sıkıntılar giderildi. Filistin herhangi bir ülkenin parçası olmayacak Uluslararası bir yönetimin altına alınacaktı. İngiltere diğer bir yandan Yahudilere Filistin’i vermek için sözünü vermişti. Bu kararı Hüseyin’e verdiği sözden caydığının kanıtıdır.
BARIŞ ANLAŞMASI
GENEL BAKIŞ
1919’un Ocak ayında Paris’te toplanan ve 27 ülkenin katıldığı Paris Konferansı genelde Avrupa’yı ilgilendiren konuları esas alan bir konferans oldu. İtilaf Devletleri Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan’la anlaşmalar imzaladılar. Osmanlı ise Ağustos 1920’de istemeyerek de olsa Sevr Anlaşmasını imzalamak zorunda kaldı.
Anlaşmaya göre Boğazlar Osmanlı’nın elinden çıkıyor Fransa ve İtalya’ya Güney Anadolu’da çeşitli nüfuz bölgeleri veriliyordu. Bu anlaşma Henüz 1917’de İtilaf Devletlerine katılan Yunanistan’a bile birçok yetki vermişti. Ayrıca Ruslar Doğu’da özerk bir Ermeni devleti ve onun güneyinde yarı özerk bir Kürt Devleti kurmak istiyordu. Bunlar İtilaf devletlerince kabul edildi fakat bu bölgelere yeterli sayıda mal ve mühimmat gönderilemediği için ikisi de fazla uzun sürmedi.
FAYSAL’IN SURİYE KRALLIĞININ DOĞUŞU VE YIKILIŞI 1918-1920
Avrupa’da bu gelişmeler olurken Faysal Arap devleti kurmak adına hızla çalışıyordu ve nitekim 1920’nin Mart ayında Suriye genel kongresi yapıldı. Suriye’yi bağımsız bir devlet olarak ilan ettiler. Bu durum Fransa-İngiltere Anlaşmasına ters düşüyordu. Bu konuda tartışmalar devam etti ama sonuç olarak San Remo Konferansının kuralları kabul edildi ve Suriye Fransa mandasına girdi. Faysal bu karara tepki gösteren kişilerce kışkırtıldı ve Faysal Fransız General Gouraud ile görüşme talep etti. Fransızlar istekleri geri çevirmekle kalmayıp Suriye’yi ele geçirdiler ve Bağımsız Arap devleti beş ay sonra yıkılmış oldu. Bu durum üzerine Faysal’ın kardeşi Abdullah bir aşiretin başına geçerek Maan’a yürüdü. Abdullah fazla güçlü olmamasına rağmen İngilizler herhangi bir tehlike oluşturmaması adına Abdullah’la anlaşma imzaladılar ve 1921’de Ürdün Çöl Emirliği kurulmuş oldu.
SONUÇ: ORTADOĞU’DA OSMANLI DÜZENİNİN SONU
Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı Araplar için normal bir devletin yıkılması değildi. Bu durum aynı zamanda 400 yıldır Osmanlı tarafından oluşturulan baskının kalkması anlamına geliyordu.
Osmanlı gerek geçmişte gerek 1920’lere kadar her daim İslam üzere olmayı şiar edinmişti fakat 1920’lerin sonuna geldiğimizde bu imparatorluk artık yıkılmış ve gerek Türk gerek Arap tebaası artık başıboş kalmıştı. Osmanlı yenilgisinin doğurduğu boşluk bir süre Faysal’ın kurduğu devletle kapanır gibi olsa da o da hayal olmaktan öteye gidememişti.
Ali İmran KÖŞKER