İlim ve Medeniyet

MODERN ORTADOĞU TARİHİ ÜZERİNE-3

  FİLİSTİN MANDASI VE İSRAİL DEVLETİNİN DOĞUŞU

İngiltere’nin Filistin mandası yüzölçümü olarak fazla büyük olmasa da bu gölgedeki siyasal gelişmeler Ortadoğu ve dünyada büyük etkiler oluşturmuştur. Manda dönemi çeşitli olaylar neticesinde fazla karışık bir hal almıştır.

 SİYASAL SİYONİZMİN DOĞUŞU 

Siyon’un Yahudiler için önemi aslında vdedilmiş topraklardan gelmesiyle birlikte aynı zamanda bir devlet olma isteğini tetikleyen başka sebeplerde mevcuttu. Bunlardan en önemlisi özellikle Avrupa’da gördükleri ayrımcılıktı. Bu ayrımcılığın hafiflediği dönem olarak 19. Yüzyılı görmekteyiz. Bu dönemde batı Avrupa da ki Yahudiler biraz daha hak kazanmışlar, eskiden memur bile olamaz iken bu dönemde orta sınıf mesleklere girebildiler. Bu durum beraberinde asimilasyonu getirdi. Ancak durum doğu Avrupa da böyle değildi. Özellikle Rusya ve Polonya’daki zulüm haddi aşmıştı. Bu durum sonucunda onlarca Yahudi ABD’ye göçe mecbur kaldılar.  Bu durumun sonucunda Modern siyasal Siyonizm, baskıların en çok olduğu bölgede yani Rusya’da meydana çıktı. Nitekim Siyonist Yahudiler 1884’te Siyon Aşıkları adı altında birleştiler.

Siyonizm’i ilk kullanan o olmasa da bu ülküyü uluslararası bir çalışmaya dönüştüren kişi Theodor Herzl’dır. Herzl’ın çabaları sonucunda 1897’de Basel’de ilk Siyonist Kongresi yapıldı.

   BALFOUR DEKLARASYONU

Balfour Deklarasyonu Siyonist sözcüsü, Hayim Weizmann’ın ısrarları üzerine yayınlanmıştır. Dünya Siyonist Örgütü’nün yerel şubelerinin de kurucusu olan Weizmann İngiltere’ye Filistin’de kurulacak olan bir Yahudi devletinin faydalarını  ısrarcı bir şekilde anlatmayı başarmıştır ve 2 Kasım 1917’de Yahudilere devlet sözü veren Balfour Deklarasyonu İngiliz dışişleri bakanı Arthur Balfour tarafından onaylanmıştır.

 FİLİSTİN MANDASI: İNGİLİZ İDARESİ

1917 ve 1920 yılları arasında İngitere Weizmann ile Faysal arasındaki iletişimi kolaylaştırmış ve Filistin’de oluşacak bir çatışmayı engellemeye çalışmıştı. 1919 yılında iki taraf arasında her iki tarafında gönlünü hoşnut edecek bir anlaşma imzalandı.

Bölge Manda idaresine girdikten sonra yüksek komiser olarak bir Yahudi olan Sir Herbert Samuel’in atanması da Siyonistleri daha da güçlendirdi.

1922’de İngiltere’nin nasıl bir denge politikası güttüğünün delili olan ‘Beyaz Kağıt’ yayınlandı. Bunun devamında Samuel yine dengeyi korumak adına 1922 anayasasını öngördü. Fakat Arap liderler Balfour Deklarasyonu iptal edilmedikçe hiçbir hükümette yer almayacaklarını söylediler. Anlaşma 1923’te rafa kaldırıldı.

  FİLİSTİN ARAP TOPLUMU: LİDERLİK VE KURUMLAR

ARAP İCRA KURULU

Araplar bir taraftan haklarını korumak için ılımlı bir muhalefet güderken bir yandan da İngilizlerle işbirliği içinde oldular. Ancak Balfour Deklarasyonu ve Yahudi göçünün teşviki Arapları tepki koyma yoluna itti ve nitekim ilk tepkiler kendilerine ‘1. Filistin Arap Kongresi’ adını veren Müslüman-Hıristiyan derneklerinden geldi. Kongre yıllık olarak toplanmaya devam etti. Üçüncü Kongre’de Musa Kazım tarafından bir ‘Arap İcra Kurulu’ kuruldu. İstenilen performansı gösteremeyen kurul Musa Kazım’ın ölmesiyle dağıldı. ARAp İcra Kurulunun etkili olmamasının bir nedeni de İkisi de Müslüman eşraftan olan Neşaşibiler ve el-Hüseyniler arasındaki rekabetti.

  HACI EMİN EL-HÜSEYNİ VE YÜKSEK MÜSLÜMAN KONSEYİ

Hacı Emin Kudüs müftüsü olarak atanmış olması ile elde ettiği saygınlığını Samuel tarafından Arapları kontrolü sağlamak amacı ile kurulan Yüksek Müslüman Konseyi başkanı olarak kat kat artırdı. Bu konseyin görevleri arasında düzenleme, atama işleri de bulunduğundan Hacı Emin bu otoritesini başta Naşaşibi ailesi olmak üzere muhaliflerin dini kurumlarda yer almasını önlemek amacıyla kullandı. Ilımlı bir politika izleyen Hacı Emin taraftarlarına itidal tavsiye etti ve İngilizlerle işbirliği içinde olmaya özen gösterdi.

Exit mobile version