MOĞOL DÖNEMİNDE KADININ ROLÜ

TARİH

İnsanlığın var oluşundan bu yana birçok devlet, topluluk kurulmuş bu devletlerin başına sayısız yöneticiler gelmiş ve geçmiş yüzlerce başarı kazanılmış bu kadar kazananın olduğu yerde bir o kadarda kaybeden meydana gelmiştir. Bütün bu oluşumların içerisinde her zaman var olmuş fakat kimi zaman bir adım geride kalarak sadece hayatta kalmaya çalışmış kimi zamanda bir adım öne çıkıp bahsettiğimiz devletlerin kurulmasında etkin rol almış olan bir kesim var ki onlar tarih anlatımlarında hep ikinci planda kalıyorlar; kadınlar.

Değişen düzen, değişen yaşam şartları beraberinde değişen statüleri de getirmiştir. Haliyle kadının statüsü de topluluklara, coğrafyaya göre farklılık göstermiştir. Bazı topluluklarda el üstünde tutulduğu gibi bazı topluluklarda ikinci planda kalmış, bazı topluluklarda hiçbir hakka layık görülmeden yaşamını sürdürmeye çalışmıştır. Bu yazıdaki amaç Cengiz gibi sadece kendi tarihine değil diğer milletlerin tarihlerine de etki etmiş bir liderin kurduğu devlete, kadınların penceresinden bakıp onlar üzerinden bir Moğol Devleti anlatmaya çalışmaktır.

Tarıma elverişli olmayan Orta Asya coğrafyasında toprağa bağlı olmadan göçebe bir yaşam süren Moğolların daha sonraki süre zarfında hayvancılıkla uğraşarak çobanlık yaptıkları kaynaklarda yer almaktadır.[1]  Göçebe yaşamın getirdiği zorlukların içinde kadınlar zamanla toplum içinde güçlerini arttırmış yönetime kadar toplumun her tabakasında söz sahibi olur hale gelmişlerdir.[2] Erkeklerin savaş, av gibi konularla ilgilendiği ortamda kadınların geri kalan işleri üstlendiği hususuna kaynaklarda oldukça ayrıntılı şekilde değinilmiştir. En az erkekler kadar iyi at bindikleri bilgisi de beraberinde yer almaktadır.[3]  Moğolların sadece erkeklerin değil kadınların da her zaman savaşa hazır olması gerektiği şeklindeki bir düşünceye sahip olmaları[4] bu durumun sebebini açıklar niteliktedir.

Moğolların anaerkil bir anlayışa sahip olmadıkları bilinse de kadınlara tanınan haklar olduğunu ve toplumda saygın bir yerleri olduğunu görmekteyiz. Yabancı seyyahların yazılarında Moğollarda kadının mevkiinin erkeğinkinden yüksek olduğunu belirtmelerinden[5] anlaşılıyor ki bu durum diğer topluluklar tarafından da oldukça net bir şekilde gözlemlenebiliyordu. Kadınların bahsi geçmesinin doğru olmayacağını savunan Reşidüddin Fazlullah’ın bile kayıtsız kalamayarak bu kadınlardan bahsettiğini aktaran Şirin Beyani ‘nin şu sözleri ise kadınların nasıl bir hayat yaşadıklarını gözler önüne seriyor: “İçinde oturmaya ve çocuklarına bakmaya zorlandığı bir eve ya da belli sınırlara bağlı olmayan kadın, geniş bozkırlardaki özgür ve sade hayatta evlatlarını at üzerinde ve göç esnasında doğuruyordu.”[6]

Çok eşliliğin yaygın olduğu bu toplumda ilk eş, hanın en önemli kadını sayıldığından[7] eşlerin arasında bir çeşit hiyerarşi olduğunu söylemek mümkün. Yine bu evlilikler baba tarafından akraba olan topluluklar ile değil de uzak diyarlardan yabancı kimseler ile yapılarak akrabalık ilişkisi ile beraber kendilerine bir müttefik edinmiş, ekonomilerinin güçlenmesine de olanak sağlamış oluyorlardı.[8] Yapılan evlilikler siyasi amaçlarla gerçekleştirilmiş olduğu gibi hanlar arasındaki kız alıp vermenin bir tür bağlılık gösterme gibi algılandığını söyleyebiliriz. Örneğin Cengiz Han kızlarından birini Uygur hanına eş olarak vermiş olmasıyla Karahıtay’ın kuzeydoğusuna sahip olmuş, Uygular ona bağlılık bildirmiştir.[9] Yine Cengiz Han bazı emirlere, onların kendisine olan sadakatlerine karşılık evliliği ödül olarak sunmuş bazı savaşlarda da bu sayede onların müttefik olarak yanında yer almasını sağlamıştır.[10] Genellikle iyi sonuçlar doğursa da her stratejinin olduğu gibi bununda kötü sonuçları olduğu olmuştur. Örnek verecek olursak Temuçin ve Tuğrul Han arasında yaşanmış olayı söyleyebiliriz. Temuçin, oğlu Cuci ile Tuğrul Han’ın kızını evlendirmek istemişse de Tuğrul Han tarafından bu evliliğe sıcak bakılmamış iki taraf arasında iplerin gerilmesine neden olmuştur.[11]

Daha sonraki dönemlerde Moğolları bir kabile değil de devlet olarak gördüğümüzde de değişen bir şey olmayıp yine kadınların aktif olarak siyasi ve sosyal hayatta yer almaya devam ettiklerini Beyani şu şekilde aktarıyor: “Cengiz, farklı kabilelerle yaptığı savaşlardan birinde, zaferin ardından mağlup kavimleri annesi, kardeşleri ve oğulları arasında paylaştırırken şöyle dedi: ‘ Annem, ben, büyük oğlum Coci ve en küçük kardeşim Otçigin beraberce bir imparatorluk kurduk.’”[12] Sözü geçen bu imparatorluğun kurulmasının ardından kadınların yüklendikleri bu sorumluluk, Cengiz Han Yasası ile de sabit hale getirilmiş yasada “ erkeklerin savaşa gitmeleri dahilinde orduda bulunan kadınların onların görevlerini üstlenmeleri gerektiğine”  dair maddeler de yer almıştır.[13] Aslında kadınların zaten  hayatlarında bir rutin olmuş bu işler dizisini bu yasanın görev haline getirdiğini de söyleyebiliriz.

Göç ederken veya savaşlarda küriyen denen bir yapı inşa ederek bir çeşit güvenlik ağı oluşturan Moğollar, en ortada bulunan küriyenin diğerlerinden daha güvenli ve korunaklı olmasından dolayı hatunları hep ortadaki küriyene yerleştirirlerdi. Cengiz zamanında ise en ortadaki küriyen Cengiz’in annesi Hö’elün’e ve onun yardımcılarına ait idi. Sonrasında ise hanın oğulları ve onların hizmetindekilere ait olanlar şeklinde bu sıralanma devam ederdi.[14] Ayrıca Moğol yasasının saldırılara dair olan kısmında mağlup tarafın eş ve kızlarına zarar verilmemesi konusunda da bir vurgulama mevcuttur.[15]  Kadının yerini daha net görebileceğimiz diğer bir nokta ise yine bir mücadele sonrası Cengiz Han’ın ağzından dökülen şu sözler olabilir:

Adeta kızıl alev rengi inciler saçan bu hatunların, gelinlerin ve kızların ağızlarını tatlandırayım; onların sırtlarına altın sırmalı kumaşlar temin edeyim; hızlı yol alan atlara bindireyim; leziz saf sular içireyim; hayvanlarına iyi otlaklar temin edeyim; umumi cadde ile yollardan çalı çırpı gibi zararlı şeyleri uzaklaştırmalarını emredeyim ve yurtta çalıların yeşermesine izin vermeyeyim.”[16]

Daha önce de aktardığımız gibi bir hatunun siyasetteki en önemli görevi şüphesiz hanın yokluğunda işleri devralarak devleti çekip çevirmesidir. Bu durum han vefat ettiğinde de geçerli olmuş hayatta olan erkek evlatlardan biri başa geçip işleri devralana kadar hatun devlet işlerini yönetmiştir.[17] Bu Moğol kadınlarının başında gelen isim Cengiz’in atası diye zikredilen Numulun’dur. Eşi ölünce yönetimi ele almış oğullarının başarılı evlilikler yapmalarını sağlamış olup bu evlilikler sayesinde mali açıdan da gücünü arttırdığı bilinmektedir.[18]   Bir başka örnek ise Hülagü Han’ın eşi Organa Hatun’dur. Kocası öldükten sonra devletin başına geçerek devleti yönetmiş[19] kendi adına para bile bastırmıştır.[20] Aynı zamanda han hayattayken de hatunlar yönetimde söz sahibi olmuş kurultaylara katılarak fikirlerini beyan edip han ve vezir seçimlerinde de etkili olmuşlardır. Suçluların cezalandırılması veya affedilmesi gibi konularda da söz sahibi olduğu kaynaklarda geçen hususlardan biridir. Tatarlar ile girişilen bir mücadelenin ardından galip gelen Cengiz Han, kimseyi sağ bırakmak istemezken eşi Yesüy ve oğullarından Cuci’nin eşinin olaya dahil olmasıyla birçok kişinin canının bağışlanmış olması bu hususa örnek olarak verilebilir. [21] Bunların yanı sıra han ile birlikte elçileri kabul eden hatunlar bir ferman yazıldığında fermanların başında yer alan “Sultanın ve hatunun emri ile” ibaresi[22] ile güçlerini kanıtlamışlardır. Mengü Kağan’ın imparatorluk topraklarını sadece oğulları ve erkek kardeşleri arasında değil de kız kardeşleri ve kızlarına da pay vererek dağıtması da kadınların konumunu gösteren bir başka unsurdur.[23] Hatunların idaresine verilen bu eyaletler şüphesiz ki onların mal varlıklarına da etki ederek hatırı sayılır gelirler elde etmelerini sağlamıştır.[24]

Yazının başında Moğollardaki herkesin, her an savaşa hazır olmaları gerektiği konusundaki düşüncelerinden bahsedilmişti. Yaşı, varlıklı veya fakir olması fark etmeden her kesimden insanlar savaşlara iştirak edip gücü neye yetiyorsa onu yaparak destek vermişlerdir.[25] Haneden kadınları da bu savaşlara katılanlar arasında yerlerini almışlardır elbette. Eşlerinin beraberinde savaşa katılmışlar fakat onlar için ayrı bir karargâh tertip edilmiştir.[26] Kadınların buradaki rolü şüphesiz ki sadece eşleri ve devletlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmek olmamış zaman zaman savaşı kızıştırmak için girişimleri de olmuştur. Bu durumda kadınların da en az erkekler kadar savaşçı ve kazanma hırsına sahip olduğu hususu atlanmamalıdır. Mesela Cengiz Han’ın kızı Nişabur’a gidip kaybettiği eşinin intikamını almak için şehri bizzat kuşatmış tek bir canlı sağ kalmayacak şekilde tabiri caizse önüne gelen herkesi öldürmüştür.[27]

Mengü Kağan’ın tahta geçişi ile kardeşleri Hülagü’yü İran, Kubilay’ı ise Çin taraflarına göndermiş ve İran’da Hülagü hakimiyetinde Büyük Han’a bağlı olmak şartıyla İlhanlılar ismiyle bir devlet kurulmuş idi. Kubilay’ın vefatından sonra İslamiyet’in kabul edildiği bu toprakların zamanla Büyük Han ve Moğol gelenekleriyle olan bağlarının zayıfladığını görüyoruz.[28] Fakat bu durumun kadınlara veya kadınların konumuna etki ettiği söylenemez. Törenlere ve kurultaya katılmaya devam eden hatunlar han seçimi sonrası dağıtılan paradan kendilerine düşen payı da almışlardır. Yine kendilerine ait, geliri yüksek toprakları, ordusu, sarayı ve bir de bütün bunları koruyan askerleri olmuştur.[29]  Bunun haricinde kaynaklarda kendilerine ait müezzinleri ve pazarcıbaşısı bulunduğuna dair bilgiler de verilmektedir. Ayrıca daha önce de bahsi geçtiği üzere gibi hanın eşleri arasında olan hiyerarşiyi bir yolculuk sırasında ilk çalınan davulun hanın birinci hatununa ait olması daha sonra sırasıyla diğer eşlerin ve devlet görevlilerin davulu çalınmasından bir kez daha görüyoruz.[30]

İlhanlılar zamanında Selçuklular ve Bizanslılar ile yapılan evliliklere baktığımızda görüyoruz ki bu zamanda da yapılan evliliklerde siyasi amaçlar etkili olmuştur.[31] Bu tarz evliliklerin sayısının fazla oluşu siyasi hayatın merkezinde ailenin oluşu ile ilgilidir. Siyasi istikrarsızlık dönemlerinde bu evliliklerle kurulmuş bağlantıların daha önemli hale geldiğini de söylememiz elbette mümkündür.[32]

Küçük bir gözlem yapacak olursak Moğollar veya onlar tarafından kurulmuş devletler söz konusu olduğunda bugün hemen hemen herkesin sarf edeceği ilk sözler göçebe bir yaşam sürmüş olmalarının da verdiği etkiyle “barbar, ilkel” vb. ifadeler olacaktır. Fakat yukarıda bahsi geçen hususlar çerçevesinde tekrar gözden geçirildiğinde bu barbar olarak nam tutmuş yapının, kendisini “gelişmiş, çağdaş, bilgin” vb. olabildiğince güzel sıfatlarla tanımlayan bazı yapıların bile sınıfta kaldığı bir konuda ne kadar hassas ve özenli olduklarının altını çizmek istiyorum. Moğol kadınları, kendi ülkelerinde bir obje, bir köle veya köleliğe bile layık görülmeyen bazı toplumlarda yaşaması bile tabiri caizse gerekli olmayan kadınlardan olmamış aksine ülkenin bir ferdi, ailenin bir parçası, bazen de bir yönetici olarak kabul görmüş ve yaşamıştır. Yaşayış tarzlarının getirdiği zorluğa ek olarak bir de var sayılmak için mücadele etmemiş her alanda saygı duyulan kimseler olarak yaşamlarını sürdürmüş oluşları belki de medeni olan bugünkü bizler tarafından bile gıpta edilmesi gereken bir husus olarak görülebilir.

Tarih anlatıları da dahil olmak üzerek çoğu zaman geri planda bırakılmış kadınlara daha incelikli olarak bakıldığında aslında bütün hikayenin onlar üzerinden hayat bulduğu açıkça görülebilir. Tarihe yön veren komutanların, liderlerin sadece annesi, eşi, kardeşi, cariyesi olmaktan ziyade başlı başına bir hikayenin kahramanı olduklarına inandığımı da eklemek isterim.

 

Melike Kayalı

KAYNAKÇA

Alınge, Curt. Moğol Kanunları. Çevirmen Coşkun Üçok. Ankara: Sevinç Matbaası, 1967.

Beyani, Şirin. Moğol Dönemi İranında Kadın. Çevirmen Mustafa Uyar. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2015.

Cuveyni, Alaaddin Ata Melik. Tarih-i Cihan Güşa. Çevirmen Mürsel Öztürk. Ankara: Türk Tarih Kurumu,2015.

Dalkesen, Nilgün. “İlhanlı Hanlığında Siyaset ve Kadın.” Ortaçağda Kadın içinde, editör Altan Çetin. Ankara: İnkılap Yayınevi, 2011.

Eberhard, Wolfram. Çin Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2019.

İbn Battuta Tanci, Ebu Abdullah Muhammed. İbn Battuta Seyahatnamesi. Çevirmen A. Sait Aykut. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,2000.

Rubruk, Wilhem Von. Moğolların Büyük Hanına Seyahat. Çevirmen Ergin Ayan. İstanbul: Kronik Kitap, 2019.

Spuler, Bertold. İran Moğolları. Çevirmen Cemal Köprülü. Ankara: Türk Tarih Kurumu,2011.

Temir, Ahmet, çev. Moğolların Gizli Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2019.

Üçok, Bahriye. İslam Devletlerinde Kadın Hükümdarlar. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2020.

DİPNOTLAR

[1] Wolfram Eberhard, Çin Tarihi (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2019), 17.

[2] Şirin Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, çev. Mustafa Uyar (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2015), 69-70.

[3] Wilhelm Von Rubruk, Moğolların Büyük Hanı’na Seyahat, çev. Ergin Ayan (İstanbul: Kronik Kitap, 2019), 40.

[4] Şirin Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, çev. Mustafa Uyar (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2015), 49-50.

[5] Ebu Abdullah Muhammed İbn Battuta Tanci, İbn Battuta Seyahatnamesi, çev. A. Sait Aykut (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2000), 324.

[6] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 69.

[7] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 28.

[8] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 27.

[9]Ahmet Temir, çev., Moğolların Gizli Tarihi, (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2019), 159-160.

[10] Alaaddin Ata Melik Cüveyni, Tarih-i Cihan Güşa, çev. Mürsel Öztürk (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2013), 115-116.

[11] Cüveyni, Tarih-i Cihan Güşa, 418.

[12] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 72.

[13] Curt Alınge, Moğol Kanunları, çev. Coşkun Üçok (Ankara: Sevinç Matbaası, 1967), 50.

[14] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 72.

[15] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 73.

[16] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 73.

[17] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 74.

[18] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 71.

[19] Bertold Spuler, İran Moğolları, çev. Cemal Köprülü (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2011), 284-285

[20] Bahriye Üçok, İslam Devletlerinde Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar (İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2020), 9.

[21] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 77-78.

[22] İbn Battuta, Seyahatname, 324.

[23] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 90.

[24] İbn Battuta, Seyahatname, 324-325.

[25] Cüveyni, Tarih-i Cihan Güşa, 89.

[26] İbn Battuta, Seyahatname, 325.

[27] Beyani, Moğol Dönemi İranında Kadın, 81-83; Cüveyni, Tarih-i Cihan Güşa, 183.

[28] Spuler, İran Moğolları, 59.

[29] Spuler, İran Moğolları, 432.

[30] İbn Battuta, Seyahatname, 327.

[31] Spuler, İran Moğolları, 426-430.

[32] Nilgün Dalkesen, İlhanlı Hanedanlığında Siyaset ve Kadın”, Ortaçağda Kadın içinde, ed. Altan Çetin (Ankara: İnkılap Yayınevi, 2011), 547.

Yorum Yaz