İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Bu haftaki yazımda İran siyasetinde, tarihinde, kültüründe kendisine yer edinmiş bir şahsiyet olan Muhammed Ali Furugi'den bahsetmek istiyorum. Kendi ülkesinde kültür alanında yaptığı çalışmalarla adını duyurmuş olmasının yanı sıra ülkemize de gelmiş, ülkemizde de kendi aklı ve zekasıyla öne çıkmış bir şahsiyet olması oldukça önemlidir. Onun hayatını çalışırken özellikle iki şey dikkatimi çekti. Bunlardan birincisi; babası hakkında ki sözleridir. Babaların çocuklarının eğitimlerindeki rollerini anlamamız, onların çocuklara ufuk çizebilmedeki yetenekleri, çocukların zihin dünyasına etkilerini anlamamız açısından Muhammed Ali Furugi'nin tespitlerini önemli buluyorum. Büyük bir ilim, fikir adamının yıllar sonra hatıratını yazdığında eserinde "ben neye sahipsem onun güzel eğitiminin sonucudur" demesi herhalde üzerine durulması gereken bir husustur.
İkinci husus ise; Muhammed Ali Furugi'nin dil öğrenme sürecidir. Onun döneminin hakim dili Fransızca olmasına rağmen o İngilizce öğrenmeyi tercih etmiştir. Babasının kütüphanesinde gördüğü renkli İngilizce kitap onu cezbeder ve sürekli onu okumayı düşünür. Babası da onun bu dile ilgisini keşfedince ona özel hoca tutar. Dil eğitiminde özellikle materyallerin renkli ve göze hoş gelmesi oldukça önemli bir husustur. Şimdi Muhammed Ali Furugi'nin çocukluğuna bir göz atalım.
Muhammed Ali Furugi 6 Şubat 1877 yılında Tahran’da dünyaya geldi. İlk eğitimini babası Muhammed Hüseyin Furugi’den aldı. Bu konuya değinen kaynaklardan bazıları Muhammed Ali Furugi’nin babası hakkında şu mühim sözleri sarf ettiğini belirtmektedirler.[1]
“Ben doğduktan sonra ve diğer çocukları doğduktan sonra da bizim eğitimimizle babam ilgilendi. Herşeyden fazla bu eğitim işine çok önem verdi. Bu işi özellikle düşünürdü. Hakikatte çocuk eğitimini kâmil bir şekilde biliyordu. Ben ömrümde bu kadar çocuklarının eğitiminin inceliklerine ve sırlarına vakıf olan bir kimseyi daha görmedim ve ben her neye sahipsem onun güzel eğitiminin sonucudur. Ayrıca neye sahip değilsem o da benim tabii kusurumdan ileri gelir veya sebeplerin veya araçların nakıs olmasıyla açıklanabilir. Ben bu iyi eğitimin sırrını çocuklarına olan aşırı sevgisi olarak açıklayabilirim….”[2]
Kendisinin bu sözlerinden anlaşıldığı üzere Muhammed Ali Furuği’nin eğitiminde babası önemli bir rol üstlenmiştir. Özellikle aşağıda değineceğimiz üzere yol gösterme, teşvik etme ve ilmi sevdirme konusunda babasının etkisi çok fazladır.
Muhammed Ali’nin eğitime başladığı 19. yüzyılın sonlarında İran’da modern bir medrese/okul bulunmamaktaydı. Farsça dilinde faydalı kitaplar, yabancı dilde Tahran’da kitap satan yabancı dükkanlar dahi mevcut değildi. Muhammed Ali başlangıçta medrese de Arapça, sarf-nahiv, emsile ve evamil öğreniyordu. Lakin bu eğitimden hiç de memnun değildi. Bu medresedeki öğrenme serüvenini bir “azap” olarak nitelemektedir. Aynı yıl babasının kütüphanesinde bulduğu bir İngilizce kitap rengi, parlak cildi ve çekiciliği ile Muhammed Ali Furugi’nin ilgisini oldukça cezp etti. Arapça ve Kur’an öğrenmekten başını her kaldırdığında bu kitabı inceliyor ve onu okumayı hayal ediyordu. Muhammed Ali’nin İngilizce öğrenmesi bu kitap sayesinde oldu. Oğlunun bu dile olan merakını anlayan babası Muhammed Hüseyin ona İngilizce öğretecek bir hoca tuttu. Nihayetinde ise o dönemde revaçta olan Fransızca öğrenmek yerine Muhammed Ali Furuği İngilizce öğrendi.[3]
Fransızca öğrenmesi ise yine bir kitap ve babasının teşvikiyle yakından alakalıdır. Muhammed Hüseyin evine bir gün Camille Flammarion’un Astronomie Popularie adlı kitabıyla geldi. Fransızca olan ve astronomiyle alakalı olan bu kitabı babası Muhammed Ali Furuği’ye verdi. Ayrıca kitabı okuması için onu da teşvik etti. Dolayısıyla Muhammed Ali’nin Fransızca öğrenmesindeki önemli saiklerden birisi bu kitap ile meydana gelmişti. Muhammed Ali sonrasında Flammarion’un diğer kitaplarını da okumuştur ve o kitaplardan etkilenmiştir. Muhammed Ali ayrıca 30 yıl sonra Fransa’ya gittiğinde de Paris’te kitabın yazarı Flammarion ile tanışacaktır.[4]
1889 yılında Muhammed Hüseyin’in arkadaşı olan İtimadü’s-saltana Nasreddin Şah’tan Muhammed Ali Furugi’nin Darülfünun’a katılması için istekte bulundu. Şah da kabul edince 12 yaşında Darülfunun’a alınmış oldu. Orada ön kursları geçtikten sonra Tıp bölümünü seçti. Bu bölümünde 2 yıl okuduktan sonra felsefe ve edebiyat kürsüsüne geçiş yaptı. Neden bu kürsüye geçtiği konusunda farklı görüşler vardır.[5]
Hoca Nuri Meşahir-i Rical adlı eserinde tıp bölümünü seçtiğini çünkü halka hizmet etmek gibi ulvi bir düşüncesi olduğundan bahseder. Bırakma sebeplerini sayarken de Muhammed Ali’nin bu işi sadece para ve maişetini sağlamak için yapamayacağını büyük bir sorumluluğu olduğunu bilmektedir demektedir. Avrupa da tıp ilminin çok ileride olduğunu ve Tahran’daki tıp ilminin Avrupa’dakinin fazlasıyla gerisinde olmasından bir insanın sağlığının mesuliyetini almaya Muhammed Ali Furugi’nin cesaret edemediğini söylemektedir. Ayrıca Muhammed Ali’nin Tahran’da maişetini zor sağladığını Avrupa’ya gitmesinin imkansız olduğunu söyleyerek bu sebeplerden dolayı tıp mesleğini seçmiştir demektedir.[6]
İbrahim Sefai, Rehberan-ı Meşrute adlı eserinde Furugi’nin felsefe ve edebiyata meyilli olduğunu söylemektedir. Muhammed Ali’nin Fransızca’yı babasının yanında öğrendiğini ve sonrasında Batı felsefesine aşina olduğunu, kitaplarını okuduğunu ve bundan dolayı felsefe ve edebiyat bölümüne geçtiğini söylemektedir. Yukarıda zikri geçen her iki yorum da doğru olabilir. Safai’nin bu konudaki görüşü bize daha isabetli görünmektedir. Son olarak bu konuyla alakalı Mehdi Bamdad, Şerh-i Hal-i Rical-i İran adlı eserinde Muhammed Ali Furugi’nin edebiyata “fıtri zevk”i olduğunu söylemekte ve bu nedenden dolayı tıp okumayı bıraktığını söylemektedir.[7]
Muhammed Ali Furugi nihayetinde felsefe ve edebiyat bölümüne geçti. Bir süre Sipehsalar Medresesi’nde felsefe eğitimi gördü. Ardından Han Mervi ve Sadr Medrese’lerinde Meşai ve Eşrak felsefesi öğrenmek için bulundu. Buralarda bulunduğu süre içerisinde daha önceden öğrenmiş olduğu Fransızca ve İngilizce’sini geliştirdi ve iyi bir seviyeye getirdi.[8]
[caption id="attachment_8338" align="alignright" width="300"] Rıza Şah tahttan indirilmeden önce tahtın oğlu Muhammed Rıza'ya geçmesi için Furugi ile görüşür. O da Rıza Şah'a bu konuda taahhüt verir. Akabinde İngiliz ve Ruslar'ın önlem almalarını ve kendi istediklerini tahtta geçirmemeleri için hızlı bir biçimde tahtın Muhammed Rıza'ya geçişini sağlar. Resimdeki Muhammed Ali Furugi, Muhammed Rıza'nın elini sıkan kişidir.[/caption]
Muhammed Ali Furugi 17 yaşında babasının yardımıyla Tercüme Bürosunda çalışmaya başladı. 1894’te Tercüme Bürosunda çalışmaya başladığı zaman orada çalışan en genç kişiydi. Bu sıralarda bazı modern tarzda yeni kurulan okullarda ders vermeye de başladı. İlmiye, edep gibi okullarda Fransızca, Tarih ve Fizik öğretmeye başladı. Ayrıca İran’da ki en iyi, muteber modern okul olan Daru’l-fünunda tarih öğretmenliği görevini üstlendi. Muhammed Ali Furugi dönemin önemli okullarında eğitim kariyerine devam etti. 1903’te Muhammed Ali Furugi yeni kurulan Siyasi Okul’a (Medrese-i Ulum-ı Siyasi’ye) uluslararası ilişkiler ve tarih öğretmenliği görevini yürütmesi için davet edildi. Yukarıda zikrettiğimiz üzere 1899 yılında Muhammed Hüseyin Siyasi Okul’da öğretmenliğe başlamıştı ve 1905’te kurumun başına geçmişti. Muhammed Ali bu kuruma gelince aynı zamanda babasının da en önemli yardımcılarından biri oldu.[9]
Furugi bu medrese de ayrıca kurumun tercümanı olarak çalışıyordu. Servet-i milel ve Tarih-i Milel-i Maşrık Zemin onun burada çevirdiği önemli eserlerdendir ve yaptığı tercüme eserlerden bazıları medresede ders kitabı olarak okutulmuştur.[10]
[1] İngilizceye yapılan tercümesi için bakınız. Varedi, “Furuği,” s. 52. Ayrıca bakınız. İbrahim Hoca Nuri, Merdân-ı Hod Sâhte (Tahran: Goftâr, 1370) s. 167.
[2] Furuği, “Makalat,” s. 8.
[3] Furuği, “Makalat,” s. 10,11.
[4] Furuği, “Makalat,” s. 14.
[5] Varedi, “Furuği,” s. 54-55.
[6] Nuri, Merdân, s. 168-169.
[7] Mehdi Bamdad, “Muhammed Ali,” Şerh-i Hal-i Rical-i İran 3, s. 450.
[8] Akili, Şehriyur, s. 15-16.
[9] Varedi, “Furuği,” s. 55-56.
[10] Akili, Şehriyur, s. 16.
Yorum Yaz