ORTADOĞU'DA MİLLİYETÇİLİK: BAAS PARTİSİ

BATI ASYA

Nasrettin GÜNEŞ

GİRİŞ

Birinci Dünya Savaşı ile Ortadoğu’da başlayan sömürgecilik ve manda yönetimi İkinci Dünya Savaşından sonra Ortadoğu’da milliyetçilik akımlarının güçlenmesini sağlamıştır. Mısır ile başlayan İngiltere ve Fransa hakimiyeti Osmanlı Devleti’nden ayrılan diğer Arap ülkelerinde de devam etmiştir. İngiltere ve Fransa mandasında kalan ülkelerde siyasi gücü elinde bulunduran yabancı yönetime karşı gösteri ve ayaklanmalar olsa da bunlar ülke geneline yayılamayan hareketler olmuştur. “Batı karşıtlığı” ile motivasyon bulan bu hareketlerin temel gayesi Arap dayanışmasını sağlamaktadır. Bu bağlamda Ortadoğu’da Pan-Arabizm ideasıyla oluşan hareketler Anti-Emparyalizm de içermektedir.

Ortadoğu’da “Arap Milliyetçiliği” bağlamında ortaya çıkan Baas Partisi de taşıdığı Pan-Arabizm ve Anti-Emperyalizm ideolojisi ile Arap halklarında ‘yeniden diriliş’ ruhu meydana getirmiştir. Bütün Arap topraklarını tek bir devlet altında birleşmeyi öngören bu ideoloji Ortadoğu’da yeni bir heyecan oluşturmuştur. Baas ideolojisi, ideologlarının Batı eğitimi alması ve ‘Avrupa Rönesans’ından etkilenmesiyle şekillenmiştir.

Bu çalışmada Ortadoğu’da Arap Milliyetçiliğinin tezahürü olarak “Baas Partisi” incelenecektir.

 

BAAS PARTİSİ’NİN KURULUŞU

1947 yılında Rum-Ortodoks olan Mişel Eflak, Sünni Müslüman Salah Bitar ile birlikte Şam’da Arap Baas Partisini kurdu. Arap Baas Partisinin amacı Ortadoğu’daki Arap halkları ve devletlerini bir araya getirerek bir tek Arap Devleti kurmaktır. Arap Baas Partisi daha sonra Ekrem Havrani’nin kurduğu Arap Sosyalist Partisi ile birleşerek 1953’te Arap Sosyalist Baas Partisi haline gelmiştir.[1]

Batı eğitimi almış Suriyeli aydınlar üzerindeki Avrupa rönesansının etkisi Ortadoğu’da kendisini “yeniden diriliş” ile Baas Partisi olarak göstermiştir. Baas Partisi’nin iki önemli kurucusu olan Mişel Eflak ve Salah Bitar’ın 1928-1932 arasında Fransa’da Sorbon Üniversitesinde eğitim almış ve ‘Fransız Aydınlanma Düşüncesi’nden etkilenmişlerdir. Ayrıca Eflak Paris’te kurduğu “Arap Öğrencileri Birliği” aracılığıyla Suriyeli öğrencilerin yanı sıra diğer Arap ülkelerinden öğrenciler ile de etkileşim kurmuştur.[2] Bu durum Eflak’ın Suriye milliyetçiliğinden sıyrılıp Arap Milliyetçiliği yönünü kuvvetlendirmiştir. Suriye’ye döndüklerinde Eflak ve Bitar öğretmenliğe başlamış ve öğrenciler arasında yapıyorlardı. Bu kapsamda ilk üyelerini öğretmenlik yaptıkları el-Tajhiz Lisesi’nden toplamışlardır.[3]

Arap milliyetçiliği ideolojisi olan Baasçılık, Arap Sosyalist Baas Partisinin kurulmasıyla Ortadoğu’da siyasi bir kimliğe sahip olmuştur. Baas Partisinin sloganı ise “birlik, özgürlük ve sosyalizm” çerçevesinde şekillenmiştir.

Baas Partisi’nin kurumsal anlamda ilk adımı 1943 yılında Suriye’de küçük bir öğrenci ve öğretmen grubuyla atılmıştır. Bu ilk adım 1946 yılına kadar entelektüel faaliyetler gerçekleştirmiş ve siyasi bir parti olamamıştır. Bu yıllarda Baas hareketinin siyasal hayata girememesinde Suriye’nin Fransız mandasında bulunması etkili olmuştur. Zira son Fransız birliklerinin 17 Nisan 1946’da çekilmesiyle Suriye bağımsız olmuş ve 1947 yılında Baas yapılanması siyasi bir parti olarak Suriye siyasal hayatında yerini almaya başlamıştır.[4]

Aynı yıllarda Filistin topraklarında yaşanan Siyonist işgali ve İsrail Devletinin Arap coğrafyasında ortaya çıkması bölgede Arap Milliyetçiliği ve Arap Birliği bağlamında Baas Partisinin önemini artırmıştır. Bütün Arap devletlerini yabancı sömürgeciliğinden ve emperyalist emellerden korumak ve kalkınmasını sağlamak ülküsü Arap ülkelerinde yeni bir heyecan meydana getirmiştir. Sosyalizm rüzgârıyla Baas ideolojisi pek çok Arap devletinde taraftar bulmuştur. Arap toplumlarını tek bir çatı altında birleştirme projesi Ortadoğu’daki Arap halkları üzerinde büyük etkiler yaratmış ve kısa süre içerisinde Ürdün, Irak, Libya ve Yemen gibi devletlerde de Baas Partisi ve teşkilatları kurulmuştur. Bu bağlamda Baas Partisi ilk şubesini 1948 yılında Ürdün’de açmıştır.[5]

Baasçılık fikri iki önemli sebeple Ortadoğu’da kendisine yaşam alanı bulmuştur. İlk olarak Baas ideolojisinde batı karşıtlığının kendisini göstermesidir.[6] Zira Fransız mandasında bulunan Suriye ve İngiliz mandasında bulunan Irak’ta ‘batı karşıtlığı’ toplumda önemli bir motivasyon kaynağı olmuştur. Öte yandan Baas ideolojisinin İslam dini ile çatışmaması ve İslam’ı dışlamaması Baası’ın çoğunluğu sünni Müslüman olan Ortadoğu’da varlığını kabul ettirmesini kolaylaştırmıştır.[7]

Baas ideolojisindeki sosyalizm, “Arap Sosyalizmi” olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü Baas sosyalizmi Ortadoğu’ya has ve Arap dünyasının özel şartlarına uydurulmuş bir ideoloji haline gelmiştir. Baasçılık ideolojisinin fikir babası olan Mişel Eflak açısından sosyalizm, “Arap şan ve zaferinin tekrar kazanılabileceği bir vasıta” olarak anlaşılmalıdır. [8] Ünlü tarihçi Bernard Lewis’e göre Arap sosyalizmi Ortadoğu’da, Sovyet türü Marksizm’den daha insancıl, daha az katı ve Arap koşullarında daha uygun görülmüştür.[9]

Baasçı aydınlara göre Arap milliyetçiliği ve Arap birliğinin aynı anda gerçekleşmesinin yolu sosyalizmdir. Sosyalizminin gerçekleşmesi için ise birlik olmazsa olmazdır. Baas ideolojisinin bir diğer fikir babası olan Bitar’a göre Arap ülkeleri tek tek iktisadi kalkınmayı gerçekleştiremeyecek derecede fakirdirler. Arap ülkeler birleşmeden, toplumsal ve ekonomik ilerlemeler sağlanamaz ve “yeniden diriliş” gerçekleştirilemez. Bu kapsamda sosyalizmin gerçekleşmesi için ilk faaliyet Arap Birliğinin sağlanması olmalıdır.

1945 yılının Mart ayında, Suudi Arabistan, Mısır, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen ve Ürdün tarafından Arap Devletleri Birliği kuruldu. [10] Arap Devletleri Birliği (ADB), Ortadoğu’da Arap birliğinin sağlanması olarak görülse de Baasçılar bu birliğe karşı durmuştur. Arap milliyetçiliğini ve tek bir Arap devletini öngören Baasçılar Arap Devletleri Birliği’ne karşı çıkmayı “ADB’nin yabancı güçler eliyle kurularak emperyalist emellerle oluşturulan suni sınırların kabul edildiği” şeklinde gerekçelendirmiştir.

Baas Partisinin ideolojisinde ve parti tüzüğün ana prensiplerinde genişçe yer alan “Arap Birliği” faaliyetleri 1958’de Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla zirveye ulaşmıştır.[11] Suriye ve Mısır arasındaki bu birleşmenin ilan edilmesi Arap milliyetçileri için önemli bir adım olarak görülmüş ve Irak, Lübnan ve Ürdün’de çeşitli Arap milliyetçi gruplar ayaklanmalara girişmişse de başarılı olamamıştır. Pan-Arabizm ideali kapsamında oluşturulan BAC kısa süreli olmuştur.[12] yaklaşık üç yıllık bir birlikteliğin ardından Suriye Birleşik Arap Cumhuriyeti’nden ayrılmıştır.

Özet olarak Baas Partisi; kendisini Arap toplumunun yeni temsilcisi ve ‘Büyük Arap Devleti’nin iktidarı olarak görerek, Arap dünyasında ‘şanlı Arap tarihi’nin ‘yeniden diriliş’ini ülkü olarak gören siyasi bir hareket olarak kurulmuştur. Baas Partisi biri Fransız diğeri İngiliz mandası altında kalan Suriye ve Irak’ta siyasal sürecin etkin parçası olmuştur. Ancak diğer Arap devletlerinde etkinlik gösterememiş ve mevcut iktidarların baskısına maruz kaldıkları için teşkilatlanamamışlardır. Bu çalışmanın bundan sonraki kısmında Suriye ve Irak özelinde Baas Partisinin siyasal hayattaki durumu, ideolojisi ve uygulamaları üzerinde durulacaktır.

Baas Partisi Suriye ve Irak’ta iktidarda olmalarına rağmen aynı dönemde Suriye-Irak ilişkileri bunalımlarla dolu bir çizgi takip etmiştir. Suriye ve Irak Baas partileri bir taraftan kendi aralarında mücadele ederken diğer taraftan da ülke içinde kendilerine muhalefet eden geniş halk kitlelerine baskı ve zulüm politikası izlemiştir.

 

SURİYE BAAS PARTİSİ

Suriye’de bağımsızlık sonrası siyasal hayat darbelerle şekillenmiştir. 1949’da Hüsnü Zaim darbesi ile başlayan darbeler dönemi 1954’te çoğulcu siyasal hayata geçiş ile değişmiştir. 1949 yılı içinde Suriye’de üç kanlı darbe meydana gelmiştir. [13] (30 Mart Hüsnü Zaim darbesi, 14 Ağustos Sami Hınnavi darbesi, 19 Aralık Edip Çiçekli darbesi) Bu dönemde Suriye’de yapılanan Baas Partisi’nin kendi pozisyonunu korumak üzere bazen askeri darbeleri desteklediği bazen de muhalefet ederek, ordunun iktidarı ele geçirmesine karşı olduğu görülmektedir.

Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin dağılmasıyla Baasçılar da Nasır ile ilişkilerini kesmiş ve Suriye’nin Mısır’dan ayrılmasına göz yummuşlardır. Mart 1963’te Baas’ın askeri kanadı tarafından Salah Bitar’ın başa geldiği bir darbe gerçekleşmiştir. Bu gelişmeden kısa bir süre sonra Suriye Baas Partisi içinde görüş ayrılıkları başlamış ve parti içerisinde ‘Sosyalist’ ve ‘Milliyetçiler’ şeklinde iki farklı görüş ortaya çıkmıştır.[14] Aynı zamanda askeri – sivil kanadın ayrışması olarak da ortaya çıkan bu ihtilaf Baas içinde köklü değişimlere sebep olmuştur. Mişel Eflak’ın temsil ettiği Milliyetçi kanat Mısır ile birlik yapılmasını hararetle savunmuşlardır. Nihayet Nisan 1963’te Mısır-Suriye-Irak arasında üçlü bir birlik ilan edilmiştir.[15] Bu gelişmenin ardından Baasçılar, Suriye ve Irak’ın federal bir yapı içerisinde bağımsızlılarını korumak ve parti programlarında belirtilen sosyalist reformları gerçekleştirmek için çalışmalar başlamıştır. Baas Anayasasında devletin din işlerine karışmaması ilkesi belirtilmiş olsa da dini gruplara ve özellikle Sünni Müslümanlara karşı baskılar artırılmıştır. Özellikle Suriye’de Nusayri (Alevi) kökenli Hafız Esad’ın cumhurbaşkanı olması ve yönetimde Nusayri etkisinin artması bu baskıları artırmıştır.

Suriye’de karışıklıkların artması ve toprak reformu adıyla yapılan girişimler halk nezdinde hoşnutsuzluğa sebep olmuştur. Ülkede ekonomik olarak kriz göstergeleri, işsizlik ve siyasi kargaşa sebebiyle reformlardan yararlanamayan köylüler, toprak sahipleri, tüccarlar gibi ekonomik sınıf Baas Partisine karşı faaliyetler başlatmışlardır.[16] Bu faaliyetler neticesinde parti idarecileri arasındaki görüş ayrılıkları iyice derinleşmiştir. 1964 yılına gelindiğinde Suriye’de iktidar ve ordu Baas Partisi’nin siyasi kanadının kontrolünden çıkmıştı.[17] Hafız Esad ve Salah Cedit’in de içinde bulunduğu askeri kanat Baas içinde ön plana çıkmış 1965 yılında Mişel Eflak parti genel sekreterliğinden tasfiye edilmiştir.

1966 yılında Salah Cedit ve Hafız Esad askeri darbe gerçekleştirerek yönetimi ele geçirmiştir. Bu darbe ile Pan-Arap milliyetçileri ve Baas politikacıları sürgün edilmiştir.[18] Suriye’de siyasi ve ordu gücü tamamıyla askeri kanadın eline geçmiş ve Baas ideolojisi büyük bir dönüşüm yaşamıştır. Bu değişim karşısında Salah Bitar, “Baasçı politikaların Suriye’de sona ermesi” ve Mişel Eflak “Partimi artık tanıyamıyorum” yorumunda bulunmuştur.[19]

Suriye’de Baas Partisi içindeki ayrılıklar ve hizipleşmeler 1969 yılına kadar devam etmiştir. 1969’da Suriye Ordusu, hükümeti fazla SSCB yanlısı olmakla suçlamış ve hükümete karşı cephe almıştır. Suriye Savunma Bakanı General Hafız Esat, Devlet Başkanı Nuretttin el-Atasi ve Baas Partisi Genel Sekreter yardımcısı Salah Cedit arasında yeni bir kriz yaşanmıştır.[20] Kasım 1970’te Hafız Esat’ın darbe yapması ve devlet başkanı olmasıyla Suriye Baas Partisi içindeki görüş ayrılıkları sona ermiştir ve 1971’de Hafız Esat Suriye Baas Partisi Genel Sekreterliğine seçilmiştir.

Hafız Esat’ın devlet başkanlığına gelmesiyle Suriye iç ve dış politikası liberalizm üzerinden yönetilse de Baas Partisinin kuruluşunda “Arap Milliyetçiliği” söylemi önemini yitirmeye başlamıştır. Hafız Esad’ın yönetimi ele geçirmesiyle Suriye’de Baas Partisi için en parlak dönemler yaşansa da pratikte uygulamalar Baasçı yönetimi, Baas Partisi ideolojisi ve anayasasından uzaklaştırmıştır.

1981 yılında yapılan seçimleri Baas Partisi önderliğinde Ulusal İlerici Cephe kazanmıştır. Hafız Esat’ın takip ettiği Suriye dış politikası dönemin gelişmeleri ışığında farklılık göstermektedir. Misal olarak, Hafız Esad bir taraftan 1966 yılında Nurettin el-Atasi yönetimini fazla SSCB yanlısı gerekçesiyle darbe yaparken, diğer taraftan yönetime geldikten sonra SSCB’nin sıkı müttefiklerinden olmuştur.

1985’te Baas Partisinin sekizinci kongresinde Müslüman Kardeşler teşkilatını ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler, zirai kalkınma için yapılması gereken faaliyetler görüşülmüştür. Bu görüşmelerde 1980’de Hafız Esad’a karşı yapılan başarısız suikast ve 1982’de Müslüman Kardeşler örgütün Hama şehrini ele geçirmesi etkili olmuştur. Ancak hem suikast girişimi hem de 1982 olaylarından sonra Hafız Esad Müslüman Kardeşler üyelerine karşı büyük bir kıyımda bulunmuştur.

Askeri darbe ile iktidara geldiği 1970’ten itibaren 1971, 1978, 1985, 1991 ve 1999 yıllarında yapılan seçimlerde Hafız Esad ancak diktatörlük rejimlerinde görülen bir oy oranı ile devlet başkanlığı ve Baas Partisi Genel Sekreterliğini devam ettirmiştir.[21]

10 Haziran 2000 tarihinde Hafız Esad öldüğünde, yerine (Suriye Devlet Başkanlığı ve Suriye Baas Partisi Genel Sekreterliği) oğlu Beşar Esad geçmiştir.

 

 

IRAK BAAS PARTİSİ

Irak’ta Baas faaliyetleri 1949’tan sonra yavaş yavaş genişlemeye ve siyasal hayatta yer bulmaya başlamıştır. Baas Partisi’nin 1947 Suriye’de kurumsal yapısını ve teşkilatlanmasını tamamladıktan sonra 1951 yılında Irak’ta siyasi bir parti olarak örgütlenmiştir.[22]

1. Dünya Savaşından sonra Irak’ta İngiltere’nin yanında ABD’nin kontrolü de artınca Arsuzi, Bitar ve Eflak Şam’da ilk Baas kongresini örgütlemişlerdir. 1953’te Suriye’de Baas örgütünün Arap Sosyalist Partisiyle birleşmesiyle Irak örgütü de resmileşerek Suriye ile beraber Arap Baas Sosyalist Partisi ismini almıştır. Irak’ta Baasçılık 1955’te Bağdat Paktı’nın imzalanmasıyla popülaritesini artırmıştır.[23]Zira Irak’ta İngiltere’nin desteklediği bir yönetim ve ABD müttefiki Türkiye’nin ortak girişimi ile imzalanan Bağdat Baktı batı karşıtı kesimin tepkisini çekmiştir.

1958’de Tuğgeneral Abdulkerim Kasım askeri bir darbe gerçekleştirerek ve Irak’ı cumhuriyet olarak ilan etmiştir. Darbeye ilk başta azınlıklar, Baasçılar ve komünist gruplar destek vermiştir. Kral Faysal, Prens Abdülillah ve başbakan Nuri Sait Paşa darbeden sonra öldürülmüştür. [24]

Kasım, Arap Birliği ilkesinden uzaklaşıp Irak’ın kalkınması ve Irak milliyetçiliğine yönelince kısa zamanda ülkedeki Baasçılarla arası açılmıştır. 1959’da Baas örgütü Kasım’a başarısız bir darbe girişiminde bulunmuş ve darbenin sorumlusu gösterilen 22 yaşındaki Saddam Hüseyin ülkeden kaçmak zorunda kalmıştır. 1963 yılında Baasçılar ve diğer muhalif grupların oluşturduğu koalisyon başarılı bir darbe yaparak yönetimi ele geçirmişlerdir. Ancak Baasçılar yine diğer muhaliflerle fikir ayrılığı yaşamışlardır.

Irak’ta 1963-1968 yılları arasında Arif kardeşler (Abdüsselam Arif 1963-1966, Abdürrahman Arif 1966-1968) yönetimi devam etmiştir. 1963’te Abdusselam Arif Baasçılara karşı yaptığı bir darbe ile Baasçıları devlet kademelerinden uzaklaştırmış ve Baas liderlerinin çoğunu sürgün etmiştir. Abdusselam Arif de Kasım’ın yaptığı gibi kendinden önceki rejim yöneticilerini idam etmiştir. Abdulkerim Kasım ve yardımcıları kurşuna dizilmiştir.[25]

Abdusselam Arif 13 Nisan 1966 tarihinde bir helikopter kazasında hayatını kaybedince, kardeşi Abdurrahman Arif darbe yaparak yönetimi ele geçirmiştir. Abdusselam Arif dönemine göre nispeten Abdurrahman Arif döneminde Baasçı politikacılar ve subaylar daha rahat bir durumda olmuştur. Bu bağlamda 1966 yılında Hasan el-Bekir Irak’ta Baas Parti’sinin Genel Sekreterliğine getirilmiş ve Saddam Hüseyin de genel sekreter yardımcısı olmuştur. [26]

Baas iktidarı Irak’ta 1968 yılında yapılan bir darbe ile başa gelmiştir.[27] Baas yanlısı askeri gruplar Bağdat’ı ele geçirerek Baas üyelerinden oluşan 15 kişilik bir Devrimci Komuta Konseyi oluşturulmuştur. Konseyin başkanı Hasan el-Bekir olmuş ve Saddam da iç güvenlikten sorumlu DKK başkan yardımcılığı görevine getirilmiştir. 11 yılın ardından Saddam Bekir’i ikna ederek görevinden istifa etmesini sağlamıştır. [28]16 Temmuz 1979 itibariyle Irak’taki bütün denetim Saddam Hüseyin’in eline geçmiştir. Böylece Irak’ta Saddam rejimi ve Baas iktidarı ABD’nin Irak işgaline kadar devam etmiştir.

 

BAAS PARTİSİ İDEOLOJİSİ VE PRATİĞİ

Suriye ve Irak Baas Partilerinin ilk uygulamaları iki ülkede de benzerlik göstermektedir. Öncelikle Baas partilerinin ülkelerinde darbe yönetimi ile iktidarı ele geçirmiş olmaları buna örnek olarak gösterilebilir. Suriye’de 1963, Irak’ta ise 1968 yılında darbe yapılarak Baas Partisi ülkelerinde iktidarı elde etmişlerdir. İki ülkede de iktidar darbe ile ele geçirildikten sonra ülkenin yönetimi “tek adam” iktidarına dönüşmüştür. Suriye’de 1970 darbesiyle Hafız Esad ve Irak’ta 1979 darbesiyle Saddam Hüseyin diktatörlüklerini ilan etmişlerdir. Bu süreçten sonra Irak’ta ve Suriye’de Baas ideolojisinin temel dayanağı olan “Arap Milliyetçiliği” yerine ulusal çıkarları ön plana çıkmıştır.

“Arap Milliyetçiliği” ve “Arap Birliği”ni hedefleyen Baasçılar bu kapsamda başlangıçta Nasır’ın Arap sosyalizmi ve bağımsızlık politikasını benimsemektedirler. Ayrıca Nasır, İngiltere’nin önerdiği “Ortadoğu Komutanlığı”nı kabul etmeyince Nasır ve Mısır Arap ülkeleri arasında hayranlık toplamıştır.[29] Farklı ülkelerde yaşayan Arapların tek millet ve tek devlet olarak birleşmesi ve bu şekilde Arap olmayan Müslüman ülkeleriyle ilişkilerinin kesilmesi için çalışmaktadırlar. Birlik ve milliyetçilik faaliyetlerinin uygulamada ilk ürünü kısa sürmesine rağmen Suriye ve Mısır’ın birleşmesiyle kurulan Birleşik Arap Cumhuriyeti olmuştur.

Irak’ta iktidarın Baas ideolojisi kapsamında yaptığı ilk uygulamalar 1972 yılında ülkede bütün enerji sektörlerinin millileştirilmesi olmuştur.[30] Ancak bir süre sonra hem Irak’ta hem de Suriye’de Baas Partisi, parti ideolojisi ve anayasasından sapmıştır. Özellikle tek adam diktatörlüğüne dönüşen Irak ve Suriye’de iktidar olan Baas Partisi geniş kalk kitlelerine karşı acımaz baskı politikaları izlenmiştir.

Bu tarihten itibaren Baas ideolojisi iki ülkede de pratikten farklı şekilde yorumlanmış iç ve dış siyasette de bir bütünlük oluşturamamıştır. Irak ve Suriye yönetimlerinin uygulamaları Baas Partisi ideolojine tezat sonuçlar doğurmuştur. İki ülke arasında artan rekabet ve düşmanlık ile iki kutuplu sistemdeki yerleri, Filistin işgaline olan bakışları, mezhepçilik ve diğer politikaları birbirinden uzaklaşmıştır. Suriye’nin Lübnan iç savaşındaki pozisyonu ve İran-Irak savaşı ile Körfez krizi sırasındaki tutumu aradaki farkın iyice artmasına sebep olmuştur.

Suriye ve Irak’ta yönetimlerin giderek aile ve mezhep bağlarına odaklı politikalar izlemeye başlamış, bu çok dinli ve etnisiteli toplumlarda ayrıştırmacı faaliyetler artmaya başlamıştır. Suriye’de nüfusun yaklaşık %10’u olan Nusayriler[31] mezhepçi bir politikayla ülke yönetiminde hâkim konuma gelmişlerdir. Suriye’nin Sünni Müslüman olmayan ilk devlet başkanı Hafız Esad’ın yönetimiyle yönetimde Nusayri etkisi artmıştır. Diğer taraftan Irak’ta %25-30 olan Sünni nüfus %60 olan Şii nüfusa karşı üstün ve ayrıcalıklı kılınmıştır.[32] Ülkelerdeki Baas rejimlerinin uyguladığı mezhepçi ve hukuk dışı politikalar, Irak’ta Şii grupların ayaklanmalarına, Suriye’de ise Müslüman Kardeşler muhalefetinin oluşmasına sebep olmuş ülkelerde iç isyanların oluşmasına zemin hazırlamıştır.[33]

İran İslam Devriminden sonra Humeyni’nin Iraklı Şiilere devrim ihracı çağrısında bulunmasıyla, Baas yönetiminin tutumu sertleşmiş ve Şiirlere yönelik tutuklamalar ve sınır dışı etmeler başlatılmıştır. Irak’ta Baas ideolojisi olan ‘Arap Milliyetçiliği’nin, ‘laik Arap milliyetçiliğe’ dönüşmesiyle, rejimin ‘laik’ yönü Şiileri, ‘Arap milliyetçiliği’ yönü ise kuzeydeki Kürtleri rejime karşı isyancı bir tutum sergilemeye sevk etmiştir.[34]

Zamanla Baasçılık ve Arap Milliyetçiliği iki rejim için de iktidarlarının devam etmesi için politik bir söylem haline gelmiştir. Bir tarafta Suriye kendisinden kopartılan Lübnan, Ürdün, Filistin, ve Hatay’ı da kapsayan Şam merkezli “Büyük Suriye”yi kurarak Arap Birliğini sağlamayı savunurken, diğer tarafta Irak ise Bağdat merkezli Kuveyt, Mezopotamya, Şattü’l Arap ve İran’ın Huzistan bölgelerini de kapsayan “Büyük Irak”ı Arap Birliği için ilk adım olarak görmektedir. Arap Milliyetçiliğinin Suriye ve Irak milliyetçiliğine dönüşmesi, Irak ve Suriye Baas rejimlerini birbiriyle çatışan ve mücadele eden bunalımlı bir pozisyona getirmiştir. [35] Esad ve Saddam birbirlerini Baas ideolojisinden uzaklaşmakla suçlarken, birbirlerine oldukça düşman bir duruma gelmiştir.[36]

1980 yılında patlak veren Irak-İran savaşında Suriye’nin İran lehine bir tutum sergilemesi Baas ideolojisine ters düşen bir uygulama olmuştur. Hafız Esad rejiminin Irak ile rekabeti öylesine bir hal almıştır ki, kendisi gibi Baas partisinin iktidarda olduğu ve Arap olan bir ülkeye karşı; Arap olmayan, Acem-Farisi- olan bir devlete destek çıkmıştır.[37] Esad yönetimi İran’a destek olmanın yanı sıra, bütün Arap ülkelerinin de İran rejimine destek vermeye çağırmıştır. Esad’ın bu pragmatist politikası Suriye Baas Partisi’nin Baas ideolojisinden tamamıyla uzaklaştığını göstermektedir.

Diğer taraftan Irak’ın Arap olan Kuveyt’i işgal etmesi Baas ideolojisinden saptığının bir göstergesi olmuştur. Baasçılık ve Pan Arap ideolojisiyle hareket ettiğini ve Arap Milliyetçiliğine dayandığını savunan bir Arap devleti olan Irak’ın, bir diğer Arap devleti olan Kuveyt’i işgali Irak’ın uygulamalarının Baas ideolojisine aykırı olduğunu ve Saddam’ın da Baas ideolojisinden saptığını göstermektedir. Saddam yönetimindeki Irak’ın Kuveyt’i işgali aynı zamanda, Arap Birliği’nin “bir Arap ülkesinin herhangi bir anlaşmazlığı sonuçlandırmak için başka bir Arap devletine karşı silah kullanmaması” [38] temel ilkesine de ters düşmektedir.

Suriye Baas rejiminin Baas ideolojine aykırı bir diğer uygulaması ise Lübnan iç savaşındaki pozisyonu olmuştur. Hafız Esad 1975’te başlayan Lübnan iç savaşında Hristiyan gruplar lehine müdahalede bulunurken, Yaser Arafat önderliğindeki Filistinli Arap el-Fetih grubunun karşısında yer almıştır.[39]

Diğer taraftan Suriye-Irak Baas rejimlerinin dış politikalarına baktığımızda, Baas rejimleri dış siyaset açısından Soğuk Savaşın yaşandığı iki kutuplu dünya arasında ilişkiler kurmuşlardır. Hafız Esad başından beri Sovyetler Birliği ile yakın temaslar kurarken, Saddam Hüseyin idaresindeki Irak ise 1991 Körfez krizine kadar Amerika ve Batı dünyasının müttefiki olmuştur. [40]Suriye’de ordu, SSCB’nin yardımları ile modernize edilirken, idari ve mali yapı da Körfez ülkelerinden alınan yardımlarla finanse edilmiştir. Saddam yönetimi ise Batı’nın Ortadoğu politikası açısından önemli bir güç haline gelmiştir. Bu gelişmeler ışığında ABD ve Batı’nın nazarında Irak “İyi Baas”, Suriye ise “Kötü Baas” şeklini almıştır.[41]

Baasçı politikacı ve iktidarların SSCB ile ilişkisi süreç içerisinde büyük bir dönüşüm yaşamıştır. Filistin’in bölünmesi kararı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda alındığında Sovyetler Birliği 10 Kasım 1947 tarihinde Filistin’in bölünmesi lehine oy kullanmıştı. Söz konusu bölünme ile Filistin topraklarının %5,7’sini elinde bulunduran Siyonistlere Filistin topraklarının %57’si verilmekteydi.[42] Bu durum Arap ülkelerinin SSCB’yi ‘batı kadar kötü’ olarak görmüştü.[43] 30 Kasım 1947 tarihinde taksim kararın açıklanmasıyla bütün Arap ülkelerinde ABD, SSCB ve BM aleyhine gösteriler düzenlenmiştir.[44] Ancak Soğuk Savaşın başlamasıyla oluşan iki kutuplu dünya düzeninde Ortadoğu ülkeleri batı karşıtlığının etkisiyle SSCB bloğuna yakınlaşmıştır.

 

GENEL DEĞERLENDİRME

Arap halklarında yeni bir heyecan oluşturan Baas ideolojisi kısa sürede Suriye ve Irak’ta siyasi teşkilatını kurmuş ve bu ülkelerde yönetime gelebilmiştir. Ancak Ürdün, Lübnan, Libya, Mısır gibi diğer Arap ülkelerinde siyasi teşkilatlanma sağlanamamıştır.

1958 yılında Suriye’nin Nasır yönetimindeki Mısır ile birleşmesi Baas ideolojisinin zirvesi olmuştur. Bu birleşme ile kurulan Birleşik Arap Cumhuriyeti Baas Partisi’nin Ortadoğu’da popülaritesinin artırırken, Arap halklarının Baas’a olan inançlarını da artırmıştır. Ancak kısa sürelik bir birleşme olan BAC’ın 1961’de dağılması Baas ideolojisinin de çöküşünü hızlandırmıştır. Nitekim bu tarihten sonra Irak’ta ve Suriye’de iktidara gelen Baas Partisi, Baas ideolojisinde bir hayli uzaklaşmıştır. BAC’ın başarısız olmasındaki en büyük sebep ciddi bir hazırlık sürecinden yoksun oluşuydu. BAC, Nasır popülizmi ve Baas ideolojisinin ortaklığıyla kurulmuş ancak en büyük siyasi organizasyon olan devletlerin birleşmesini oldubittiye getirmesi bu sonucu doğurmuştur.

BAC’ın başarısız girişimi Baas Partisi içinde derin ayrılıklara sebep olmuştur. BAC bu süreçte sonra askeri kanadın yönetimine girerek, sivil kanat partiden tasfiye edilmiştir. Askeri kanadın iktidara gelmesiyle, Arap Milliyetçiliği ideali yerine “Büyük Suriye” ve “Büyük Irak” milliyetçiliğine bırakmıştır. Irak’ta Saddam Hüseyin ve Suriye’de Hafız Esad askeri darbe yaparak uzun yıllar Baas Partisi Genel Sekreterliği ve devlet başkanlığı görevlerini sürdürmüştür. Ancak Irak ve Suriye’nin birbiri ile olan muhalefet ve düşmanca yaklaşımları Baas ideolojine ters düşmüştür.

Sonuç olarak, Ortadoğu’da ideolojik bunalımın bir sonucu olan Baas Partisi ideolojisi, Arap toplumlarında bir heyecan oluşturmuş özellikle Suriye ve Irak’ta ‘yeniden diriliş’ başlamıştır. Başlangıçta oluşturduğu ideolojik ruh ve heyecanı Arap toplumlar nezdinde sürdürememiş ve doğal olarak siyasal hayatta; bölgesel siyasi dengeler, stratejik çıkar ve hesapların gerisinde kalmıştır. Suriye ve Irak Baas yönetimleri arasında sosyal ve siyasal hayatta paralel uygulamalar görülmüş olsa da iki ülkenin çıkar ve rekabet çatışması iki ülkenin hem birbirlerinden hem de Baas ideolojisinden uzaklaşmalarına sebep olmuştur. Baas Partisi, günümüzde teorik olarak içi boşalmış bir ideoloji haline gelmiştir.

Nasrettin GÜNEŞ

 

KAYNAKÇA

Atay, Mehmet, (2000). “Arap Baas Sosyalist Partisi Üzerine”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Avrasya Dosyası (Arap Dünyası Özel), Cilt: 6, Sayı: 1, 131-154.

Çağ, Galip ve Eker, Sami, (2013). “Ortadoğu’da Baas Rejimleri: Suriye ve Irak”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi 2(2),  57-72.

Lewis, Bernard, (1995). Ortadoğu, Selen Y. Kölay (çev.), 12. Basım, Ankara: Arkadaş Yayınevi (2016)

Şen, Sabahattin, (2010). Ortadoğu’da İdeolojik Bunalım, 2. Basım, İstanbul: Hemen Kitap

Yılmaz Şahin, Türel, (2016). Uluslararası Politikada Ortadoğu, 4. Basım, Ankara: Barış Kitap

[1] Sabahattin Şen, Ortadoğu’da İdeolojik Bunalım, 2. Basım, İstanbul: Hemen Kitap, Kasım 2010, s. 162.

[2] Şen, a.g.e., s.115.

[3] Türel Yılmaz Şahin, Uluslararası Politikada Ortadoğu, 4. Basım, Ankara: Barış Kitap, 2016, s.154.

[4] Suriye Baas Partisinin ilk Genel Sekreteri 1965 yılına kadar Mişel Eflak olmuştur.

[5] Şen, a.g.e., s.118.

[6] Bernard Lewis, Ortadoğu, Selen Y. Kölay (çev.), 12. Basım, Ankara: Arkadaş Yayınevi, 2016, s. 466.

[7] Şen, a.g.e., 148.

[8] [8] Galip Çağ ve Sami Eker, “Ortadoğu’da Baas Rejimleri: Suriye ve Irak”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi 2(2), 2013, s.62.

[9] Lewis, a.g.e., s.470.

[10] Lewis, a.g.e., s.448.

[11] Şen, a.g.e., s.211.

[12] Lewis, a.g.e., s.452.

[13] Şen, a.g.e., s.181.

[14] Çağ ve Eker, a.g.e, s.65.

[15] Şen, a.g.e., s.231.

[16] Çağ ve Eker, a.g.e., s.65.

[17] Şen, a.g.e., s.244.

[18] Şen, a.g.e., s.248.

[19] Şen, a.g.e.,  s.249.

[20] Şen, a.g.e., s.265.

[21] Hafız Esad 1971 yılındaki seçimlerde % 99,2, 1978 seçimlerinde %99,9, 1985 seçimlerinde %99,9, 1991 seçimlerinde %99,9 ve 1999 seçimlerinde % 99,9 oy oranı ile seçimleri kazanmıştır. (Şen, a.g.e., s.277)

[22] Şen, a.g.e., s.118.

[23] Şen, ag.e., s.201.

[24] Şen, a.g.e., s.215.

[25] Şen, a.g.e., s.229.

[26] Şen, a.g.e., s.262.

[27] Yılmaz Şahin, a.g.e., s.159.

[28] Çağ ve Eker, a.g.e., s. 65.

[29] Şen, a.g.e., s.211.

[30] Çağ ve Eker, ag.e., s.66.

[31] Şen, a.g.e., s.270.

[32] Çağ ve Eker, a.g.e., s.66.

[33] Çağ ve Eker, a.g.e., s.67.

[34] Çağ ve Eker, a.g.e., s.67.

[35] Çağ ve Eker, a.g.e., s.67.

[36] Lewis, ag.e., s.467.

[37] Çağ ve Eker, a.g.e., s.70.

[38] Lewis, a.g.e., s.451.

[39] Çağ ve Eker, a.g.e., s.68.

[40] Çağ ve Eker, a.g.e. s.69.

[41] Çağ ve Eker, a.g.e., s 69.

[42] Şen, a.g.e., s.177.

[43] Mehmet Atay, “Arap Baas Sosyalist Partisi Üzerine”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Avrasya Dosyası (Arap Dünyası Özel), Cilt:6, Sayı:1, 2000, s.134.

[44] Şen, a,g,e., s.177.

Nasrettin GÜNEŞ
Nasrettin GÜNEŞ

Uluslararası İlişkiler | Siber Uzay & Siber Güvenlik Çalışmaları ng[at]nsrt.in

Yorum Yaz