Osmanlı Klasik Kaynaklarına Göre Murat Hüdavendigar’ın Şehit Edilmesi Meselesi
Giriş:
Ertuğrul’un oğlu Osman Bey ve Orhan Bey yaptıkları gaza faaliyetleriyle Osmanlı’nın temellerini attılar. 1302 yılında Bizans ile yapılan savaştan galip çıkılması Osmanlı devletinin temellerinin atılmasını kolaylaştırdı. Orhan Bey döneminde Pelakanon ve İznik’in alınması, Osmanlı’yı beylikler arasında tanınan ve bilinen bir duruma getirmiştir. 1352 yılında Rumeli’ye geçilmesi ve orada gaza faaliyetlerinde başarı gösterilmesi diğer Anadolu beyliklerinin tabanının ve askeri zümresinin Osmanlı’ya kaymasını temin etmiştir.[1]
Bu makalede ele alınacak olan 1. Murat, 1326 yılında Orhan Bey ve Nilüfer Hatun’un oğlu olarak dünyaya geldi. 1337 yılında Bursa sancağına ve 1357 yılında da Rumeli’ye gönderildi. Burada Rumeli Fatihi vefat ettiğinden kendisi gaza ile görevlendirilmişti ve babası ölene kadar burada bir süre fütuhatta bulundu. 1362 yılında babası vefat edince Bursa’ya gelerek tahta çıktı. [2]
1.Murat’ın Rumeli’de fetihler yapması, Trakya ve Edirne’de ilerlemesi Bizans’ı dehşete düşürmüştür. Bizans çareyi Osmanlı’ya karşı kurulacak olan bir haçlı seferinde görmeye başlamıştı. Bunun için görüşmeler olsa da başarısızlıkla sonuçlandı. Osmanlı’nın bölgedeki bir diğer rakibi de Lazar’dı. 1388 yılında meydana gelen Bosna bozgunu da Lazar’ı cesaretlendirmişti ve Lazar kendisini Osmanlı ile savaşacak çapta görüyordu.[3]
Lazar ve 1. Murat’ın karşılaşması ise çok geçmedi. Kosova’da meydana gelen savaşta Osmanlı büyük bir zafer kazandı. Aynı zamanda bu savaş akabinde 1. Murat şehit edilmiştir. Bu makalede Osmanlı klasik kaynaklarında 1. Murat’ın şehadeti olayı ele alınacaktır.
Enveri’nin Düsturnamesinde 1. Murat’ın Şehit Edilmesi Olayı
Enveri malum olayı şu şekilde anlatmaktadır;
“Lâz ol yıl hâna vermişdi harâc
Bursa toldı mâla yokdur ihtiyâcSonra kız hâlini banlar bildiler
Pes gulüvv cümlesi Laz’a kıldılarLâz tutuldı velî Milöş la’in
At depüben geldi sultâna yiğinDidi Milöş ban benem elün öpem
Dînüne şimden girü senün tapamElin öper sandılar atdan iner
Bir kır aygır padişah ol gün binerHançeri var yeni içinde nihân
Hançerile urdu şâhı nâgehânSarmaşır sultâna hem atdan yıkar
Gerçi kim gâzîler üstine çokarÜşürürler ana tîğ ile nacak
Kimisi harbe urur kimisi bıçakPâre pâre kılmayınca ol iti
Şah kurtulmadı gitdi tâkatıŞah üzre anda çadır kurdılar
Ağlaşurlar şâhı öyle gördiler”[4]
Hace Ömer adında bir bahadır. Mara adında bir kıza aşık olur. Bu kız o kadar güzeldir ki 400 ban da o kıza aşıktır. Birgün Hace Ömer bu kızın peşine düşer ve bir ban beyi olan bu kızı alır. Bu vakıa Sırp (laz) ülkesinde meydana geldiğinden ve sırp banlarının kızda gönülleri olduğundan krala bu duruma önlem almadıklarından ayaklanırlar. Macaristan’ın Kralı da bu haberi duyunca üzülür ve Sırp kralına Türklere karşı savaşması için asker gönderir.[5]
Sırplar arasında daha önceden Osmanlı’da bulunmuş olan Miloş’da vardı. Bu Miloş (Miloş Obiliç) sultanın hizmetine girmek istediğine dair haberler yayıyor ama bir türlü Osmanlı’ya gelmiyordu. Savaş esnasında atı üzerindeyken Sultan Murat’a yanaştı ve elini öpmek istediğini söylemekteydi. Padişah da kır bir atın üzerindeydi. Padişahın elini öpmek için atından indi ve yeninin içinde sakladığı hançeri sultan Murat’a sapladı. Sultan Murat sonunda kan kaybederek öldü ve durumu görenler gözyaşlarını tutamıyordu. Padişah Sultan Bayezid’in kendisinden sonra yerine geçirilmesini söyleyerek vefat etti. Daha sonra Yakup ise öldürüldü. [6]
Dolayısıyla Enveri’nin Düsturnamesi’nde olay bu şekilde tasvir edilmekteydi. Miloş sultana yeninde hançer taşıyarak yaklaşır ve onu hançerleyerek şehid eder. Sultan ise daha sonra kan kaybından ölmüştür. Sultan ölmeden önce de tahta kimin geçeceğini bildirmiştir. Sultan atının üzerinde bulunmaktadır ve Miloş’da atının üzerindeyken inip el öpeceği sırada hançerlemiştir. Sultan Murad sonrasında kan kaybederek vefat etmeden önce tahta kimin geçeceğini bildirmiştir.
Aşıkpaşazade’de Sultan Murad’ın Şehit Edilmesi
Laz (sırp) Sultan Murat’a elçi gönderip onu savaşa davet eder. Her iki ordu Kosova’da karşı karşılaştıktan sonra olay şöyle cereyan eder.
“…Küffar kim İslam leşkerin gördüler. Hemandem kendülerini doğrultdular yürüdüler. Sağ tarafta Bayezid han durdu. Ve sol tarafda Ya’kup Çelebi durdu. Gaziler dahi tekbir edüp küffara karşu yürüdüler. Beyn-i salâteyn olunca muhkem ceng olundu. Sağ koldan Bayezid ve sol koldan Ya’kup Çelebi eyü cengler etdiler. Laz dahi Ya’kup Çelebi tarafında vâkı’ oldu. Ve ol tarafun kafir leşkeri sındı.
Ve bu taraftan hana karşu Mileş Köpile derleridi bir kafir gönderin ardına süriyü ve şapkası elinde hana karşu yürüdü. Gaziler arkurı vardılar. Ol kafir eydür. “Gidün, ben el öpmeğe geldim. Ve hem beşarete dahi geldüm. Laz’ı oğluyile tutdular. Üşde getiriyorurlar” dedi. Gaziler fariğ oldular. Heman kim hana yakın gelicek ol la’in gönderini çevürdi, hanı sancdı. Tezcek hanun üzerine çadır kurdular. Bayezid’i sancak dibinde kodular.
Bu tarafta hod Ya’kup Çelebi küffarı sımışidi. Gelüp Ya’kup Çelebi’ye eyitdiler. “Gel seni baban ister” dediler. Heman kim çadıra geldüğü gibi anu babası gibi etdiler. Laz’ı oğluyilen götürdiler. Anları dahi hallü haline yetürdiler. Ol gece leşker arasında be-gayet ızdırab oldu. Sabah kim oldu bu halk Bayezid Han’ı padişahlığa kabul etdiler. Gelüp tahta cülus etdi. Göçüp taraf-ı Edirne’ye teveccüh etdiler.”[7]
Görüldüğü üzere Aşıkpaşazade Sultan Murat’ın öldürülmesi olayını Dustürname’deki anlatılana benzer bir şekilde anlatmıştır. Miloş Sultana el öpme bahanesiyle yaklaşmakta ve Sultanı şehit etmektedir. Sonrasında ise Yakup’u babasının çağırdığını söyleyerek Bayezid’in taht yolunu açmaktadırlar.
Neşri’nin Cihannüması’nda Sultan Murad’ın Şehid Edilmesi
Cihannüma’da vakıa şu şekilde cereyan eder;
“Murad Han Gazi dahi kendi şehid olmasına cezm etmişdi. Çünkü kafir sındı. Hic kendüye eser-i şehâdet belürmedi; te’accüb idüp, bir kac hasekilerle bu har-püşte olan küşteleri seyr iderken bir kafir varidi. Miloş-Kopile dirlerdi. Gayet ceri ve bahadır mel’undi. “Meğer Laz’un sohbetinde ben varayın. Türkün beğüni öldüreyin” deyu da’va idüp, kendüzinde bir hancer saklamışdı. Bu kasidle gelürken ittifak bu kafir gazilere tuş gelüb, buni mecruh iderler. Bu kafir mecruh ve hûn-âlûde olup, küşteler içinde kendüyi pin-hân idüp, çünki Gazi Murad Han bu kafirun üzerine gelir. Kadir dahi üftân u hîzân turub, Hunkar’a müteveccih oldı. Çavuşlari men’ itmek isteyicek Gazi Murad Han bahşdı. “Bir maksudı var ola, koni gelsün” didi. Ol mel’un yenünde hancer saklamıştı. Gelüp, Hunkar’un üzengusin öper gibi olub, heman Hunkar’ı sancdı. Gelüb, Hunkar’ın üzengusin öper gibi olub, hean Hunkar’ı sancdı. İzâ câe’l-kaza ‘amye’l-basar’dur. Eceli anda mukaddermiş. Heman humâ-yi ruhı melek-misal, Firdevs-i berîne pervaz itdi. Gazi-i mutlak idi. Şehid-i muhakkak oldu. Hemen ol kafiri anda pare pare itdiler. Tizcek Han üzerinde çadır tutub, Sultan Bayezid’i sancak dibine getürdiler. Ve Ya’kup Çelebi’yi “gel, seni baban ister” deyü çadıra koyup, hakkına kodılar. Ve ittifak Laz’ı oğliyla tutmuşlardı.”[8]
Neşri’de ise vakıa biraz daha farklı anlatılmıştır. Miloş daha savaştan önce Sultanı öldürmeyi kafasına koymuş ve Sultanı öldürmek için gelirken yaralanmıştır. Yaralı vaziyette ölülerin arasında uygun vakit için kendisini saklamıştır. Fark edildikten sonra ise Sultan bir diyeceği vardır diye onun yaklaşmasına izin vermiştir. Akabinde Miloş Sultanın üzengisini öper gibi yaparak onu şehit etmiştir. Yakub’u da Aşıkpaşazade’de olduğu gibi gel baban seni görmek ister deyip hakkından gelmişlerdir.
Nihat Azamat tarafından yayına hazırlanan Anonim Tevarihde Sultan Murad’ın Şehit Edilmesi
Anonim Tevarih’de olay şu şekilde devam eder;
“İtdi Gazi Han anlarun ile ceng
Şöyle oldu yiryüzü anlara tengKopdu bir ceng arada kim ruzgar
İtdi tarihini anun yadigarBaş idi her yana kim itsem nazar
Gövdeyidi nireye kılsan güzerYir yolu baş u ten idi kat kat
Küşteler üstinde yürür idi atHarbden ol çeride oldı zebun
Kaçdı kafirler orada sernigunKova gitti düşmeni hayli sipah
Kaldı birkaç kul ile bir yerde şahTurdı orada dönüncegez çeri
Girü anda bulalar serveriKana bulaşıbeni tâ pâ vü ser
Bir keber yatur imiş anda meğerGövdeler içinde olmuşdır nihan
Lik gazi hanı gördü ıyanÇün kaza irdi yaturken turdı ol
Sıçrayıp hançerile şahı urdu olOl arada Sultan-ı sâid
Canı Hakk’a virüben oldu şehidÇare ne çün böyledür Hakk’un işi
Bâkı olmaz dayima zinde kişiGaziydi her gazada her Hak ol
Çün vefat itdi şehiddür mutlak olİsti’anet dile ruhından anun
K’idesin feth fütûhından anun”[9]
Anonim Tevarih’de durum aşağı yukarı aynı anlatılmıştır. Sultan Murad ölüler arasında saklanıp, kendisini izleyen birisi tarafından şehit edilmiştir. Şehit edenin ismi verilmemiş “bir keber” diye bahsedilmiştir. Ama buradan anlaşılan o ki diğer klasik eserlerden farklı olarak sultanın yanına öpmek bahanesiyle gelmemiştir. Uygun vakti yakaladığında “sıçrayıp” Sultanı hançerlemiştir.
Selatin-name’de Sultan Murad’ın Şehit Edilmesi
Selatin-name’de mezkur konu ise aşağıdaki gibi ele alınmıştır.
“İşid imdi buradan bir hikâyet
Ki râvî şöyle kılmışdur rivâyetBuradan girü ol şâh-ı devran
Ki cem’ idüp çerisin girü ol hanGelüp Lâz’un ilin ala elinden
Esîr idüp kimin biçe bilindenOl iller Şâhun ola her ne kim var
Bu fikrile heman kalkar o dîndârHeman şâh ol arada kıldı cûşı
Cihan toldı sadâyile hurûşıYüridi üstine anun şehinşâh
Göz açdurmadı dutdı üstine râhİşitdi bu işi çün Lâz Şâhı
Direr deryâ gibi ol da sipâhıBilemez anda (nider) Ungurus’un
Çih’ün ruhbanları bile Âs u Rus’unFenâdan rahtını dirdükde ol han
Bekâ mülkine gitdükde o sultanYidi yüz dahi seksen olmışidi
Tevârîh bu araya gelmişidiFenâdan gidüp ol şâh-ı zamâne
Bekâ mülkine oldı câvidâneCihânun hâleti budur bil iy yâr
Doğurduğunu yir (ol) çarh-ı gaddârHem altmış dört yaşındaydı bil anı
Saadetle bil ol şâh- ı cihânıFenâdan çünki rahtın dirdi ol şâh
Kodı oğluna taht ü tâc ü dergâh”[10]
Selatin-name’de Sultanın ne şekilde şehit edildiğinden bahsedilmemektedir. Müellif Kemal Sultanın vefat ettiği tarihi vermiş ve onun özelliklerinden bahsetmekle yetinmiştir. Laz (Sırp) askerleri ile Sultanın savaştığının bilgisini verdikten sonra birden Sultanın bu dünyadan göçtüğünün haberini vermiştir.
Dukas’da Sultan Murad’ın Şehit Edilmesi
Son olarak Dukas’ın olayı ele alışına göz atacağız.
Dukas’ta olay diğer kroniklerden biraz daha farklı tasvir edilmektedir. Sultan Murad ile Laz (Sırp) kralı arasında savaş meydana gelmektedir. Her iki taraf savaşa bir müddet ara verirler. Sırp tarafında soylu bir aileden gelen bir genç gizlice kendi ordugahından kaçıp Osmanlı ordusuna teslim olur. Sonrasında “Sultanı ismi ile çağırarak” ona savaşı kazanması için bilgi vereceğinden bahseder. Sultan ise gence yanına gelmesi için izin verdikten sonra genç yanında getirdiği hançer ile padişahı kalbinden yaralar. Osmanlı, Sultanın durumunu gizler ve savaşa devam edilir. Bir müddet sonra savaş kazanılır ve Sultan Murat can çekişirken Sırp kralı ve askerleri onun çadırının önünde kılıçtan geçilirler. Sultanın oğullarından olan savcı[11] ise babasının adıyla çağrılarak, hakkından gelinir ve tahta Bayezid çıkar.[12]
Sonuç
Bu makale’de Enveri’nin Düsturnamesi, Aşıkpaşazade Tarihi, Neşri’nin Cihannüması, Dukas’ın eseri ve Nihat tarafından yayına hazırlanan Anonim Tevarih’de Sultan Murad’ın şehadeti konusu incelenmiştir. Bu klasik eserler olaya genel itibariyle aynı baksalar da bazı farklılıklar vardır. Genel olarak bakıldığında ise kroniklerden çıkan sonuç Sultanın savaş esnasında veya sonrasında şehit edilmiş olduğudur. Kronikler bunun nasıl olduğu anlamında birbirinden farklılık göstermişlerdir. Biz ise bu makalede Feridun Emecen hocamızın görüşünün doğru olduğunu düşünüyoruz ve burada aynen dile getiriyoruz.
“…1. Murad’ın yanındakilerin savaşın kazanıldığı garantisini gördükten sonra savunmayı gevşettikleri ve bu sırada padişahın ya tertipli ya da münferit bir suikast sonucu hayatını kaybettiği sonucuna ulaşılabilir.”[13]
Bizde Feridun Emecen hocamızın konuyu değerlendirdikten sonra yapmış olduğu bu tesbitin doğru olduğunu düşünüyoruz. Önceden planlanmış veya bireysel bir suikast sonucu Sultan Murad Şehit edilmiştir. Bu olay hem Osmanlı tarihi açısından hem de Sırp tarihi açısından oldukça önemli bir vakıa olarak tarihte yerini almıştır.
Ozan DUR
(18.01.2018)
- [1] Feridun Emecen, İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası (İstanbul: Timaş, 2016) 59-63.
- [2] Halil İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481) (İstanbul: İSAM, 2010) 81-84.
- [3] İnalcık, Osmanlı Sultanları, 103.
- [4] Fatih Devri Kaynaklarından Düsturname-i Enveri, Osmanlı Tarihi Kısmı (1299-1466) İstanbul, 2003. 28-33.
- [5] Düsturname-i Enveri, Osmanlı Tarihi Kısmı (medhal kısmı LII- LIV) 53-54.
- [6] Düsturname-i Enveri, Osmanlı Tarihi Kısmı (medhal kısmı, LVI-LVII) 56-57.
- [7] Aşıkpaşazade Tarihi, Haz. Necdet Öztürk (İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2013) 86.
- [8] Mehmed Neşri, Kitab-ı Cihannüma haz. Faik Reşit Unat ve Mehmet A. Köymen (Ankara: TTK, 2014) 305.
- [9] Anonim Tevarih-i Ali Osman, Haz. Nihat Azamat (İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi 1992) 28-29.
- [10] Kemal, Selatin-name (1299-1490), Haz. Necdet Öztürk (Ankara: TTK, 2001) 66-67.
- [11] Dukas’ın yanlışlıkla Savcı diye bahsettiği şehzade yukarıda zikredildiği üzere Yakub’dur.
- [12] Dukas, Bizans Tarihi Çev. VL. Mirmiroğlu (İstanbul: İstanbul matbaası, 1956) 6-7.
- [13] Feridun Emecen, “Kosova Savaşları,” DİA 26, 222.
Kaynakça
- Emecen, Feridun. İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası. İstanbul: Timaş, 2006.
- İnalcık, Halil. Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481). İstanbul: İSAM, 2010.
- Fatih Devri Kaynaklarından Düsturname-i Enveri, Osmanlı Tarihi Kısmı (1299-1466) İstanbul, 2003.
- Neşri, Mehmet. Kitab-ı Cihannüma. haz. Faik Reşit Unat ve Mehmet A. Köymen. Ankara: TTK, 2014.
- Anonim Tevârih-i Âli Osman. Haz. Nihat Azaman. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1992.
- Kemal, Selatin-name (1299-1490), Haz. Necdet Öztürk. Ankara: TTK, 2001.
- Aşıkpaşazde Tarihi. Haz. Necdet Öztürk. İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2013.
- Dukas, Bizans Tarihi. Çev. VL. Mirmiroğlu. İstanbul: İstanbul matbaası, 1956.
- Emecen, Feridun. “Kosova Savaşları.” DİA. 26. 222.