ÖZAL DÖNEMİ TÜRKİYE AT İLİŞKİLERİ; ÜYELİĞİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER

AVRUPA ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

Yarım asırlık Avrupa entegrasyonu sürecinde Türkiye’nin hiç kuşkusuz en karışık dönem 1980 darbesi ve onu takip eden Özal yönetiminin dönemi olmuştur. İlişkiler kopma noktasına gelmiş ve tekrar hareket kazanmıştır. İlişkiler tekrar gelişme yolunda ilerlese de Türkiye’nin üyeliği noktasında önünde ciddi engeller oluşmuştur. Bu yazıda 1980-1993 yılları arasında Türkiye ve AT ilişkilerinde yaşanan gelişmeleri ve bahsettiğimiz engelleri inceleyeceğiz.

Türkiye 12 Eylül 1980 sabahı askeri yönetime uyanmış, TSK çeşitli gerekçeler ile yönetime el koymuş ve sivil iktidarı alaşağı etmişti. Bu dönem Türkiye’nin yalnızca demokrasisi için değil, aynı zamanda tutuklanan, işkence gören ve siyasi gerekçeler ile idam cezasına çarptırılan insanlar sebebiyle de insan hakları bağlamında bir kara bir leke olmuştur. Tüm bunlara karşın AT Türkiye’de yaşanan darbeyi demokrasinin işlemesi için gerekli görmüş ve desteklemiştir.(1) Kenan Evren öncülüğündeki askeri yönetim de uluslararası alanda meşruiyet adına AT ile iyi ilişkiler içerisinde olmak istemiştir.

Ocak 1981 tarihinde Yunanistan’ın üyeliğinin kabul edilmesi ve 12 Eylül neticesinde Türkiye’den kaçarak Avrupa’ya yerleşen kişilerin yaptığı faaliyetler neticesinde Türkiye AT ilişkileri farklı bir noktaya evrilmiştir. Bunlar ile birlikte Türkiye’de yapılan insan hakları ihlalleri de Avrupa’da gündem oluşturmuştur. Bu noktada AT, Türkiye’deki askeri yönetime yerini demokratik bir yönetime bırakma çağrısı yapmıştır. Ancak aynı dönemlerde MGK’nın siyasi partileri fesh etmesi bunun pek de mümkün olamayacağını göstermiştir. Bu gelişmeler neticesinde pamuk ipliğine bağlı ilişkiler kopma noktasına gelmiş ve Türkiye Komisyon’dan çıkarılmıştır.

Türkiye AT ilişkileri Önündeki Engeller

1983 yılında gerçekleştirilen seçimlerde Turgut Özal liderliğindeki ANAP büyük bir başarı sağlamış ve askeri yönetim yerini Özal hükümetine bırakmıştır (Bu dönemde Kenan Evren’in de cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatmakta fayda var). Turgut Özal, bozulan ilişkiler neticesinde AT ile yeniden ilişkileri geliştirmek istemiştir lakin önünde ciddi engeller vardır. Bunlardan ilki 1981 yılında AT’ye üye olan Yunanistan’ın çeşitli gerekçelerle Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmasıdır. Kıbrıs meselesi ve Yunanistan ile yaşanan sorunlar neticesinde Yunanistan At içerisinde Türkiye’nin karşısında en büyük engel olmuştur. Türkiye AT ilişkilerini yürüten Ortaklık Konseyi’nin çalışmalarına engel olan Yunanistan her durumda Türkiye’nin üyeliğinin karşısında durmuştur.

İkinci engel ise AT’nin genişleme politikasını gözden geçirmesidir. 80 li yıllarda topluluğa katılan Yunanistan, İspanya ve Portekiz’in ekonomik olarak görece gelişmemiş olması ve bu durumun derinleşmeyi olumsuz yönde etkilemesi neticesinde AT, yeni bir üye alımına sıcak bakmamıştır. Türkiye’nin de ekonomik yönde pek de iyi olmayan durumu nedeniyle AT’ye üye olması pek destek görmemiştir.

Üçüncü engel ise işçilerin serbest dolaşım hakkı ile ilgili bir engeldir. Almanya başta olmak üzere Türk işçilerinin serbest dolaşımına sıcak bakmıyor ve sınırlandırma getirmek istiyor. Son olarak ise darbe sürecinde yaşanan insan hakları ihlallerinin ve demokratik sorunların devam yönünde darbe döneminde Avrupa’ya yerleşen kişilerin yaptıkları lobi faaliyetleri, Özal Döneminde Türkiye’nin AT üyeliği için engel teşkil ediyor.

AT’ye Tam Üyelik Başvurusu

AT ile ilişkilerin askıya alındığı ve husumetli komşu Yunanistan’ın üye olduğu bir süreçte seçimleri kazanarak iktidara gelen Özal ekonomik gerekçeler ile AT ile ilişkilerin düzeltilmesini istemiştir. 1984 yılında tam üyelik başvurusu yapılacağı kamuoyuna aktarılmış ve 1987 yılında Türkiye AT’ye tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. Başvuru neticesinde Lüksemburg ve Yunanistan Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkarken İngiltere ve Belçika Türkiye’yi üyelik bağlamında desteklemiştir. Ancak AT aldığı bir karar ile 1992 yılına kadar bir genişleme yapmayı düşünmediğini ifade etmiş ve 1989 yılında Komisyon’un Türkiye hakkında yayınladığı raporda bu karar üzerine Türkiye’nin başvurusunu askıya almayı uygun görmüştür.(2) Ayrıca Komisyon’un Türkiye için hazırladığı raporda ekonomik ve siyasi sorunlara, insan hakları ihlallerine, azınlık sorunlarına ve Kıbrıs meselesine işaret etmiştir. Diğer taraftan ise komisyon Ankara Anlaşması’na sadık kalınmasını ve anlaşmanın belirttiği üzere 1995 yılında Gümrük Birliği’ne geçişi öngörmüştür.

 

Türkiye’nin AB ile ilişkisinde bu dönemlerde karşısına çıkan sorunlar bugün de devam etmektedir. Ermeni Soykırımı iddiası, azınlık hakları ve Kürt vatandaşların durumu, Kıbrıs Meselesi,  insan hakları ihlalleri gibi nedenler ile Türkiye’nin üyeliği AB tarafından sıcak karşılanmamıştır. Ancak ekonomik ilişkiler gelişmiş ve Türkiye AB’nin önemli ortaklarından biri olmuştur.

Ertuğrul YEŞİLKAYA

1- Ali Balcı, Türkiye Dış Politikası İlkeler, Aktörler, Uygulamalar, 4. Baskı, Etkileşim Yayınları, İstanbul, 2015, ss.167

2-Türkiye´nin Topluluğa Katılım Talebiyle İlgili Olarak Komisyon Tarafından Verilen Görüş (20 Aralık 1989)

Ertuğrul YEŞİLKAYA
Ertuğrul YEŞİLKAYA

Uluslararası İlişkiler mezunu, Kamu Yönetimi Yüksek Lisans öğrencisi [email protected]

Yorum Yaz