ÖZALCILIK DOKTRİNİ

TARİH

Halil Turgut Özal bu topraklardan çıkmış ve yine milletine her daim hizmet etme bilincine sahip, merkez sağ içerisinde yer alan Liberal Muhafazakâr bir liderdi. Fakat Özalcılık, diğer Merkez Sağ içindeki akımlardan farklı olarak sadece milletin iradesi, milletle devleti bütünleştiren bir gelenek ve milletin hassasiyeti demek değildir. Merkez Sağ içerisindeki Özalcılık; umuttur, gelecektir ve doğallıktır.

Nitekim Turgut Özal’ın bu bağlamda kurduğu ANAP, Özalcılık ideolojisi ile benimsenmiş bir olarak; Askeri vesayetin sürdürüldüğü anarşi ve Kürt-Türk çatışmasının olduğu dönemde, 6 Kasım 1983’te tek başına iktidar olmuş, halk için de umut ve gelecek olmuştur.

Özalcılık Doktrinin temelinde geleneklere bağlı muhafazakârlık vardır. Rahmetli Özal kendi muhafazakârlık tanımını şöyle yapıyor: ‘Bizim muhafazakârlığımız âdetlerimize, ananelerimize, tarihimize ve inançlarımıza saygıdır ve bu ananelerimiz içerisinde devre uyan en iyilerini, en iyi şekilde muhafaza etmektir.’ Bu noktada, Özalcılığın ve evrenselde Merkez Sağ’ın muhafazakârlıktan anladığı bireylerin özgürlüklerini ve farklılıklarını korumak ve bu farklılıkları muhafaza etmektedir.

Özalcılığın diğer bir tanımını da iktisadi anlamda yapmak gerekir. Turgut Özal’ın kurduğu 45. ve 46. hükümetler döneminde tamamen dışa dönük liberal bir ekonomi anlayışı benimsenmiştir. Bunun sonucunda, Turgut Özal’a en yakın isimlerden Besim Tibuk’un da belirttiği üzere ihracat ilk etapta 4 milyar TL’den 8 milyar TL’ye çıkmış ve daha da artarak devam etmiştir.

Dışa dönük ve Serbest Pazar ekonomisinin benimsenmesinin meyveleri sonraki yıllarda sadece ihracat alanında değil, işsizliğin azalması,istihdamın artması ve Türkiye’nin dış politikada daha etkin bir rol alması gibi alanlarda da alınmıştır.

Yukarıda belirtilenlerin dışında Özal, ANAP Hükumetleri döneminde yatırımcılarla bizatihi kendisi ilgilenmiş ve onlara nasıl ihracat yapılacağını (bürokratik işlemleri ile beraber) öğretmiştir. Bunun yanı sıra iktidar dönemi boyunca konvertibiliteye geçilmiştir. Tüm bunlardan hareketle iktisadi anlamda Özalcılığın temelinde, Türk parasının tüm dünyada kabul gördüğü, yerli ve milli bir ihracat dengesinin olduğu ve Türkiye’nin yüzde beşleri aşan kalkınma hızının olduğu bir ekonomik işleyişin olduğu aşikardır.

Toplum ve iktisadi yönden (iki ana temelde) anlattığım Özalcılık Doktrini, o dönemde( 20 yy. son çeyreği) birçok siyasetçi ve devlet adamı tarafından kabul görmüş ve hayranlıkla izlenmiştir. Öyle ki, Margaret Thatcher, ‘Ben bir Özalistim’ diyebilmektedir. Bunun yanı sıra John Major, Özal'ı Türkiye, İngiltere ve Avrupa için büyük bir kalıp olarak yorumlayabilmektedir.

Turgut Özal’ın ve Özalcılık Doktrinin yaşamında ve yaşamından sonra da çoğu kesim tarafından kabul gördüğü aşikârdır. Özalcığın daha doğru yorumlanması ve ele alınması günümüz Türkiye’si için zaruret teşkil etmektedir.

Nurullah ÇİMEN

Yorum Yaz