İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
2017 yılının Temmuz ayında Bölge Uzmanlığı programı kapsamında Urduca eğitimi almak için Pakistan’ın Lahor şehrine gitmiştim. Pakistan yaklaşık olarak 190 milyonluk nüfusa sahip bir Güney Asya devletidir. Benim gittiğim dönemde hava sıcaklığı ortalama 40 dereceyi aşıyordu. Uçaktan ilk indiğimizde gece saatleri olmasına karşın hava sıcaklığını sıcak havayı soluyunca farketmiştim. Üniversite eğitimi boyunca ülkeyi gezme fırsatım da oldu. Size bu yazımda Pakistan’da gezip gördüğüm turistlik mekanları tanıtmaya çalışacağım.
LAHOR
Lahor Pakistan’ın ayrılıktan sonra ilk göç alan şehirlerinden birisidir. Aynı zamandahükümetin bütçesinden en çok pay alan Pencap eyaletinin de başkentidir. Pakistan’da üniversite eğitimini Lahor’da aldığımız için zamanımızın
çoğu Lahor’da geçti. Lahor insanıyla, havasıyla çok sıcaktı aynı zamanda trafiği ve nüfusu da fazla bir şehirdi. Üniversiteler şehri denildiği için nüfus eğitim döneminde daha da fazlalaşıyormuş
Lahor bir turist için Pakistan’da en çok vakit geçireceği yerlerin başında geliyor. Çünkü hem tarihi özelliği hem de hükümetin yatırım yapmasıyla artan gelişmişlik seviyesi şehri cazip kılıyor.
Badşahi Mescidi
Şehirde ki ilk planımız şehrin sembollerinden biri olan bu camiyi gezmekti. Bunun için 2.gün ilk işimiz caminin bulunduğu eski lahor denilen bölgeye gitmek oldu. Cami büyük bir park alanını Minare-i Pakistan ile paylaşıyordu
Camiye gitmek için giriş kapısına yöneldiğimizde bir polis bize family day denilen sadece ailelerin girebileceği günde geldiğimizi ve içeriye giremeyeceğimizi söyledi. Fakat pasaportlarımızı görevlilere gösterip Türkiye’den geldiğimizi söyleyince güler bir yüzle bizimle tanışmak istediler. Bunun yanında bizlere “siz bizim misafirimizsiniz” şeklinde cümleler kurarak bizim camiye girişimize izin verdiler.
Camiye girişimizde ilk dikkatimizi çeken şey caminin avlusuna ayakkabısız girmek olmuştu. Ayakkabılarımızı görevliye teslim ettikten sonra camiye girdik. Fakat ayağımızda ayakkabı olmaması ve havanın sıcaklığından dolayı ısına zemin yürünemez bir ortam yaratmıştı. Fakat Pakiler buna da bir çözüm bulmuştu. Yere serdikleri ve avluda yol oluşturdukları halıyı saatte bir ıslatıyorlardı. Halının ıslaklığı sıcaklığı alıyordu fakat bu seferde ayağımız çamura batmış bir şekil alıyordu. Böyle bir yoldan sonra sonunda Camiinin avlusunu aşıp caminin içine girebildik. Fakat bu olay bütün Pakistan’da vardı ve hiç alışık olmadığımız bir şey olduğu için bizim canımızı ilk günden sıkmaya başlamıştı.
Caminin iç ve dış mimarisi insanı büyüleyecek kadar güzel bir yapıya sahipti.
Caminin farklı bir mimariye sahip olması ve kullanılan renklerin o mimariyle uyumu ortaya bir şaheser çıkarmıştı. Özellikle heybetli ve muazzam bir görünüşü olan kubbeler camiye hayran olmamıza yetmişti.İki ay boyunca birçok kere gitmeme rağmen bu camiyi Türkiye’ye döndüğüm halde özlememin sebebi belki de bu hayranlığımdır.
Wazir Khan Mescidi
Pakistan’da beni kendine hayran bırakan ikinci cami yine eski lahor taraflarında olan Wazir Khan mescidiydi. Bu mescide giderken içerisinden geçmek zorunda olduğunuz çarşı mescide güzel bir otantik hava katmıştı. Bu çarşıyı ilk gezdiğim zaman bana Eminönü Tahtakale çarşılarını andırmıştı. Çeyiz eşyalarından baharata kadar çoğu şeyi içinde barındıran çarşı insana içerisinde saatlerce gezdirme şevkini veriyor.
Böyle bir çarşının içerisinden mescide ulaştığımızda yine avluya girmedenayakkabılarımızı çıkardık ve çıplak ayaklarla yolumuza devam etmek zorunda kalmıştık. Avluya ilk girişimde dikkatimi çeken mescid duvarlarının her santiminde bir işleme deseninin olduğuydu. Adeta bir sanat eseri olarak inşa edilen mescid duvarlarındaki işlemelerle mescidi ziyarete gelen insanı sanata doyuruyordu. Mescid yine çoğu Pakistan camisinde olduğu gibi avlusu çok büyük ama mescidin iç tarafı küçük bir yapıya sahipti.
Lahor Müzesi
Pakistan’da çoğu büyük şehrin bir müzesi vardı. Fakat gezdiğimiz çoğu müze tarihi eser bakımından sınıfta kalmıştı. Bunun sebebini ise Hintlilerin ve İngilizlerin bölgeden ayrılırken bu eserleri de yanında götürdükleri olduğunu düşünüyoruz. Bu durumdaki müzelerin arasından en çok hoşumuza giden yine Lahor şehrindeki Lahor müzesi olmuştu. Diğer müzelere göre daha fazla tarihi eser barındıran müzede daha çok Hint kültürüne ait eserler sergileniyordu. Hint kültürünün geçmiş çağlardan günümüze kadar çoğu felsefi ve dini figürlerinin heykel şekline bürünmüş hali müzede yer alıyordu. Müze içerisinde birçok Hint heykelleri bulunmasına rağmen bizim en çok ilgimizi çeken Galler prensi V. George ve İngiliz kraliçesinin heykelleriydi.
Lahor Kalesi
Badşahi camiinin yanında yer alan Lahor kalesi Babürlüler zamanında yaptırılmış. Biz de içini gezerken Babürlülerin mimaride önem verdikleri büyük bahçelere ve ince işlemelere rastlamıştık ama kale ne kadar güzel olsa bile bakımsızlık ve hor kullanım kalenin güzelliğini geride bırakmıştı. Duvarlardaki süslemeler hep eskimiş ve birçok duvar ya çatlamış ya da kırılmıştı. Pakistan’da birçok böyle tarihi yer olmasına karşın özensizlikten çoğu kullanılmaz hale gelmiş durumda. Lahor kalesi de aynı kaderi paylaşıyordu.
Şalemar Bahçesi
Babürlüler inşa ettirdikleri sarayları, camileri ve birçok mimari yapıyı çok büyük bahçeler içerisine yaptırmıştır. Bunların yanında sadece dönümlerce araziyi bahçe olarak da kullandığı bilinir. Biz Pakistan’da Babürlülerin yaptırdığı bahçelerden bir tanesine gitme şansını elde etmiştik. Pakistan’da gittiğimiz Şalemar bahçeleri ilk yapıldığı dönemde şimdiki arazi alanının 2-3 kat daha da büyüğüymüş ama devletin bu bahçe alanını yaşam alanlarına çevirme politikasıyla şimdiki boyutuna ulaşmış. Şimdiki boyutu ise yaklaşık 16 hektarlık bir alana yayılmış durumdaydı.
Şalemar bahçesine girmeden önce bilet almamız gerekiyordu. Fakat Pakistan genelinde de olduğu gibi bilet fiyatları turist ziyaretçilere 25 kat daha fazlaya satıyorlardı (Pakistanlılar için yaklaşık 0.70 krş turistler için ise 17 Tl). Biletlerimizi aldıktan sonra bahçeyi gezmeye başlarken ilk gözümüze çarpan içerideki yeşillik alanlardı.
Bu yeşillik alana sincaplar, baykuşlar ve havuzlar da eklenince ortaya adeta ünlü bir ressamın çizdiği tablo çıkıyordu. Çoğu ağaçta görebileceğiniz sincaplar ve saklanan baykuşları o yeşilliğin içinde seyretmek insanı rahatlatıyordu. Fakat Pakistan’da ortaya çıkan zehirli bir sinek türü yüzünden hükümetin kararı ile artık çoğu süs havuzunu doldurmak yasaklanmıştı. Bu her ne kadar havuzların boş olmasına sebep olsa da bahçe güzelliğinden bir şey kaybetmiyordu.
İSLAMABAD
İslamabad şehri Pakistan’ın başkentidir. Yaklaşık nüfusu 1 milyondur. Pakistan’ın en çok kullanılan ulaşım aracı olan rikşaların başkente girmesi yasaktır. Sonradan kurulan bu şehir Pakistan’dan adeta soyutlanmış bir şekilde şehir yapısı inşa edilmiştir. Şehri gezdiğiniz zaman size bir Avrupa şehrini andırır.
Faysal Camii
Suudi Arabistan Kralı Faysal’ın sonradan inşa edilen İslamabad şehrine hediye olarak bir Türk mimarına yaptırdığı Faysal camii dünyanın en büyük camilerinden bir tanesidir.
İslamabad’a gittiğimizde ilk ziyaret ettiğimiz yer Faysal camii olmuştu. Büyüklüğü ile görenleri kendine hayran bırakan camii bizi de kendisine hayran bıraktırmayı başarmıştı. Caminin avlusundan İslamabad’ın tüm yeşilliklerini görebildiğimiz gibi İslamabad’ın her yerinden bu cami görülebiliyordu. Caminin içerisine girdiğimizde bizi kolonsuz, ferah ve geniş bir iç dizayn bekliyordu. Caminin avlusu geniş olduğu kadar da içerisi de çok genişti. Aynı zamanda kolon kullanılmaması ortama ferahlık katmıştı. İslamabad’ın ve Pakistan’ın sembollerinden olan Faysal camiini ziyaret edecek çoğu kişinin pişman olmayacağına inanıyorum.
Yorum Yaz