İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
PROF. DR. BAHAEDDİN ÖGEL’İN HAYATI
Prof. Dr. Bahaeddin Ögel akademik hayatına Anadolu kültür tarihi ile başlamış, Orta Asya Türk Kültürü ve Siyasi tarihi araştırmalarıyla sürdürmüştür. Kendi deyimiyle “iğne ile kuyu kazmıştır”. Bulduğu verileri “Orta Asya, Selçuklu-Osmanlı ve Cumhuriyet’’ çizgisinde incelemiştir.
Esas adı Mehmed Bahaeddin olan Bahaeddin Ögel, 23 Nisan 1923[1] yılında Elâzığ'ın Çarşı mahallesinde doğdu. Babası, ordu muhasebecisi Hakkı Efendi’nin oğlu Şemsettin Bey’dir. Annesi ise Nadire Hanım’dır.[2]
Aslen Elazığlı olan Ögel ailesi tanınmış ve köklü bir ailedir. Ticaretle uğraşan babası Şemsettin Bey, otoriter ve ciddi yapılıdır. Bahaeddin Ögel bir kız iki erkek çocuğu bulunan ailenin en büyük çocuğudur.[3]
Annesi Nadire Hanım hiçbir resmi eğitim görmemesine karşın kendini yetiştirmiş, geleneklerine bağlı bir hanımefendidir. Bahaeddin Ögel’in tarihçi olmasında Nadire Hanım'ın etkisi oldukça büyüktür.[4]
Ne var ki ortaokuldayken Bahaeddin Ögel, annesini kaybetti. 1939 yılındaki bu kayıp Bahaeddin Ögel’i çok sarstı. Ancak bütün zorluklara rağmen tahsiline devam ettı.[5] Babası Şemsettin Bey bir süre sonra bir evlilik daha yapmış ve bu evliliğinden de bir kız iki erkek çocuğu olmuştur.
Ailesine ve kardeşlerine çok düşkün olan Bahaeddin Ögel derslerinde ve eserlerinde ailenin önemini her fırsatta vurgulamıştır. Kardeşleriyle küçüklüğünden beri ilgilenmiş, dertlerini kendi derdi olarak görerek çözmeye çaba göstermiştir.
Hayatının her anından yanında olacak ve desteğini hiç esirgemeyecek olan eşi Nurten Hanım’la 1958’de henüz doçent iken evlendi. Kendisi de bilim insanı olan Nurten Hanım'ın Bahaeddin Ögel ile olan evliliğinden iki çocuğu oldu. Ögel, Türk tarihine duyduğu sevgi dolayısıyla çocuklarına Bilgehan ve Kültegin isimlerini verdir.[6]
Oğlu Bilgehan ODTÜ Metalürji mezunu olup aynı okulda öğretim üyesidir. Küçük oğlu Kültegin ise Gazi Üniversitesi Tıp fakültesini bitirmiştir. 2010 yılında Tıp profesörü olmuştur.
Bahaeddin Ögel’in eşi Nurten Hanım, Bahaeddin Ögel’in çocuklarına olan sevgisini ve ilgisini şu sözlerle ifade ediyor;
"Çocuklarına çok düşkündü. Çok severdi. Doğmadan önce kız ve erkek olsun diye bir beklentisi olmamış, isim bile hazırlamamıştı. Fakat oğulları olduğunda her ikisine de aynı derece sevinmişti. Onlarla her zaman övünürdü. Çağırırken hep ‘Benim oğlum’ diye çağırırdı. Onların sabah kahvaltılarını eliyle hazırlamak büyük zevkiydi."[7]
İlme ve irfana büyük değer veren ailesinin teşvikleriyle Bahaeddin Ögel, ilk ve ortaokulu memleketi Elâzığ’da tamamlamıştır. Yaşının küçük olması dolayısıyla ilkokula kayıtsız olarak başlamış, kayıt yenilemeleri sorunlarıyla karşılaşsa da başarıyla tamamlamıştır.[8]
İlkokulu bitirdikten sonra kısmen yakın olan ortaokula başladı. Hayvan sırtında gidip gelerek türlü zorluklara göğüs gerdiği ortaokul yılları, annesinin de vefat etmesiyle daha zorlu hale geldi. Her türlü zorluğa rağmen 1940’ta ortaokulu başarıyla bitirdi.
Ortaokul yıllarından sınıf arkadaşı Mustafa Temizer genç Bahaeddin’i şu şekilde anlatıyor; "Ögel daha o zamanlarda, halim selim, devamlı tebessüm eden, boyuna şakalaşmaya pek karışmayan, daima düşünen, hocalarını kemali ciddiyetiyle dinleyen, sevecen bir arkadaştı. Tarihçilik hevesine kendini o zamandan kaptırmıştı."[9]
Bahaeddin Ögel, Elâzığ’da o yıllarda lise bulunmadığı için Malatya’ya gitmek durumunda kaldı. Malatya’da kendisi gibi liseyi okumak için memleketinden gelen arkadaşlarıyla birlikte bir ev tutmuşlardı. Ailesinden uzakta zorluk ve yokluk içerisinde liseyi tamamladı.[10]
Okuma aşkı uğruna ailesinden kopup gurbette tek başına yaşam ve tahsil mücadelesine girişmiş ve burada da çalışmalarını ihmal etmemiştir. Gece gündüz okumuş, derslerini başarıyla vermiştir.
Lise öğrenimini tamamladıktan sonra üniversite için Ankara’ya geldi. Pekiyi olan notlarıyla tıp bölümüne girebilmesine rağmen, o tarihine duyduğu büyük aşktan dolayı tarih bölümünü seçti. 1940 yılında Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesine kaydını yaptırdı.
II. Dünya Savaşının patlak verdiği bu yıllarda, savaşın getirdiği zorluklar Türkiye’yi savaşa girmemesine rağmen çok büyük etkilemişti. Bahaeddin Ögel ailesine yük olmama adına bir akrabasının yardımıyla Türk Hava Kurumu’nda memur olarak işe başladı.
D.T.C.F.’de okuduğu yıllarda sadece tarih bölümünden derslerle yetinmedi. Başta Sinoloji ve arkeoloji olmak üzere birçok bölümden ders aldı.[11] Bahaeddin Ögel’in çalışma azmini Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen şu sözlerle ifade ediyor:
"Kıtlıktan çıkmış gibi bir hali vardı: İlime öylesine susamıştı. Biz ağabeyleri, ele avuca sığmayan Bahaeddin’i bir yandan hayret ve takdirle seyrederken, bir yandan da hiçbir şeyi doğru dürüst öğrenemeyeceğini düşünerek, onun adına endişelenirdik."[12]
Ancak sonunda haklı çıkan Bahaeddin Ögel oldu. Üniversiteyi bitirdiğinde Çince, Moğolca ve Farsça gibi kaynak dillerini, İngilizce ve Almanca gibi batı dillerini araştırma yapacak kadar öğrenerek mezun oldu. Daha bu dönemde Türkçe ve Almanca makaleler kaleme aldı.[13]
1944’lerde yaşanan "Türkçü-Turancı" yargılanmalardan Bahaeddin Ögel’de nasibini aldı. Bu yargılanmalardan ötürü kabuğuna çekilip, aktif politikadan uzaklaştı.[14]
1945’te D.T.C.F tarih bölümünü bitirmesinin ardından Erzurum’da bir liseye öğretmen olarak atandı.[15] Kısa zamanda öğrencisi olsun olmasın herkes tarafından sevilen biri haline geldi. Daha o dönemde adı "Profesör Hoca" diye yayıldı. Öğrencilerinin hem ağabeyi hem hocası oldu.
Bu arada çalışmalarını bırakmadı. Erzurum tarihine ilişkin araştırmalar yapan Bahaeddin Ögel burada Erzurum Anıtlarında Altay-Türk Sanatının İzleri adlı ilk kitabıyla Ülkü Mecmuasında yayımlanan "Erzurum Tavan İşleri" ve "Erzurum Evleri" adlı makalelerini kaleme aldı.[16]
IV. Türk Tarih Kongresi'ne sunduğu "İslam'dan Önceki Türk Devletlerinde Timar Sistemi" başlıklı tebliğini beğenen M. Fuad Köprülü'nün aracılığı ile 4 Kasım 1947 tarihinde Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü tarih öğretmenliğine ataması yapıldı. Ancak enstitünün bazı bölümlerinin kapatılması yüzünden kararnamesi dokuz gün sonra iptal edildi. Bunun üzerine görevinden istifa etti.[17]
Görevinden uzak kaldığı bu dönemde çalışmalarını ihmal etmedi ve başta Belleten olmak üzere, Ülkü ile D.T.C.F. Dergileri gibi birçok mecmuada yayın yaptı. Bu arada Maarif Vekâletinin mesleklerinde başarı gösteren öğretmenlerin, bilgi seviyelerinin yükseltilmesi için ilan ettiği doktora bursuna başvurdu.
Kazanmış olduğu bu burs ile 27 Ekim 1948 Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde Alman Sinolog W. Eberhard'ın danışmanlığında hazırladığı "Uygur Devleti'nin Kuruluşu" adlı doktora tezini tamamladı ve "tarih doktoru" unvanını aldı. Ardından mezun olduğu bölüme asistan olarak tayin edildi.[18]
Üniversitede öğretim üyesi olarak yer aldığı dönemlerde de öğrencileri tarafından kendisine duyulan sevgi değişmemiş, hatta artmıştır. Dersleri hoş üslubuyla öğrencilerinin gözünde canlandırırdı. Sadece tarih bölümünden değil diğer bölümlerden de Ögel’in dersini alanlar mevcuttu ki sınıf dolup taşmaktaydı. Dersleri haritasız işlemezdi. Öğrencilerine ve yakınlarına mutlaka "Bey" veya "Hanım" diye hitap ederdi. Koridorda yürürken herkesi selamlar, hâl hatır sorardı.[19]
Yukarıda Prof. Dr. W. Eberhard’ın yanında doktorasını tamamlayarak bölüme asistan olarak başladığını söylemiştik. Bir yıllık deneme sürecinden sonra 1949’da adaylığı kaldırıldı. O tarihlerde çalıştığı sahada yol gösterecek kimse bulunmamasına karşın azimle çalıştı.
Bahaeddin Ögel vatani görevini yapmak için 1950-52 arasında askere gitti. Bu sırada çalışmalarına devam etti ve doçentliğe de hazırlandı. 1952 yılında askerliği henüz devam ettiği sırada doçentlik yabancı dil sınavını kazandı.[20]
Bahaeddin Ögel 1959’da "Alexander Von Humboldt Vakfı’nın bursundan faydalanarak bir yıllığına Almanya’ya gitti. 1953-1954 yıllarında Hamburg Üniversitesi'nde B. Spuler, O. Franke, A. von Gabain gibi Türk tarihi uzmanlarının yanında çalıştı. Almanya’da bulunduğu sırada bir yandan Çince’sini geliştirmiş bir yandan da kütüphanelerde kaynak toparlamıştır. Ayrıca Türk kültür tarihi araştırmaları için uyguladığı metodu da burada edinmiştir. 18 Kasım 1955'te "Liao Devrinden önceki Kitanlar" konulu teziyle doçent unvanını aldı.[21]
1959-1961 yıllarında Almanya'da ilmi araştırmalarda bulundu. Tayvan hükümetinin Ankara Elçiliğinin daveti üzerine 1962-1963'te Taipei'deki National Cheng-Chi Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak görev yaptı. Tayvan’daki son iki ayında kendi imkânları ile Japonya'ya geçti. Orta Asya uzmanı Japon tarihçileriyle tanıştı ve Japon kütüphanelerinde incelemede bulundu.[22] Tayvan hükümeti Bahaeddin Ögel’in çalışmalarında memnun kalması üzerine yine Ankara’daki Elçiliği vasıtasıyla Taipei'de bulunduğu sırada hazırlayıp profesörlük takdim tezi olarak sunduğu Sino-Turcica adlı eseriyle profesörlüğe başvurmuş, 27 Ocak 1965 tarihinde " Çince bilen tek Türk tarihçi" olarak profesör olmuştur.[23]
Lisans ve lisansüstü olmak üzere pek çok ders veren Bahaeddin Ögel; On dokuz Mayıs Gençlik ve Spor Akademisi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harp Okulu ve Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde, A.Ü. Fen Fakültesi’nde, Gazi, Selçuk ve Fırat üniversitelerinde.[24] Türk kültür tarihi ve siyasi tarih konularında dersler vermiştir.[25]
Akademik kariyeri boyunca pek çok kıymetli eser veren ve sayısız öğrenci yetiştiren Bahaeddin Ögel, D.T.C.F.'de Genel Türk Tarihi kürsü başkanlığı (1984-86), Tarih Bölümü başkanlığı, A.Ü. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, İnkılap Tarihi Anabilim Dalı başkanlığı, A.Ü. Atatürk İlkeleri Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi başkanlıkları (1985-88) gibi idari görevler yanında Türk Tarih Kurumu aslî üyesidir.[26]
Ayrıca 1980 yılı ile birlikte Milli Güvenlik Kurulu Sekreterliği bünyesinde bilim havuzu oluşturulmuştu. Yaklaşık 40 bilim insanı sosyal konularda; özellikle irtica, bölücülük, terör konularında fikir üretiyordu. Kadronun tarihçi beyinliğini Prof. Dr. Ögel yapıyordu. Ağırlıklı olarak bölücülük karşıtı fikri çalışmalar yapılıyordu. Onlar meseleye Türk gençliği tarihi, medeniyetini kültürünü öğrenebildiği nispette milleti ile iftihar edecek gençler arasındaki ihtilaf önleyecek gözüyle bakıyordular.
Prof. Dr. Ögel 1987’de Moğolistan’da yapılan "V. Uluslararası Moğolistler Kongresi’ne katılmıştı. Bu seyahati sırasında üşüttü ve yurda hasta olarak döndü. Sigara tiryakiliğinden oldukça hassas olan sağlığı o sırada iyice kötüleşti. A.Ü Tıp Fakültesine başvurması üzerine akciğer kanseri olduğu teşhisi kondu.[27]
Prof. Dr. Ögel geçirmiş olduğu ameliyattan sonra düzelme gösterse de kanserin omuriliğe atlamasıyla tekrar yatağa düştü, İbn Sina Hastanesinde yoğun bakıma alındı. 7 Mart 1989 Salı günü Hakk'a yürüdü. Vefatı tüm ilim âlemini yasa bürüdü. Cenaze törenine sevenleri, dostları ve öğrencileri Türkiye’nin dört bir yanından katılarak Prof. Dr. Ögel’i son yolculuğuna uğurladı.[28]
Ölümünden önceki gece yani 6 Mart 1989’da doktoruna "Beni kim tedavi edip iyileştirip ayağa kaldıracaksa kaldırsın. Masadaki işler bizi bekliyor" diye serzenişte bulunmuştu. O haldeyken bile ölümü değil yapacağı çalışmaları düşünen Prof. Dr. Ögel maalesef ki ertesi günü hayatını kaybetmiştir.[29]
Kaynakça
AKÇORA, Ergünöz, "Prof. D. Bahaeddin Ögel’in Hayatı ve Eserleri", Türk Dünyası Araştırmaları, İstanbul 1990, S. 65, s. 43-52.
ARIK, Feda Şamil, "Prof. Dr. Bahaeddin Ögel'in Hayatı ve Eserleri", Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı 65, (İstanbul 1990), s. 21-42.
ÇUHADAROĞLU, İlhan, "Hocama Ait Hatıralarım", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 76-77.
GÜNDOĞDU, Abdullah, (1995), "Prof. Dr. Bahaeddin Ögel", A.Ü.D.T.C.F. Tarih Araştırmaları Dergisi, Sayı 28, s. 321-330.
KALAFAT, Yaşar, "Yaşayan Eski Türk İnançları İtibariyle ‘Türk Mitolojisi’ ve Prof. Dr. Bahaeddin ÖGEL", Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2009, s. 212-220.
KÖYMEN, Mehmet Altay, "Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in Kişiliği, Eserleri ve Fikirleri", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 56-57.
YUVALI, Abdülkadir- Muhammet Beşir AŞAN, Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1995.
AKÇORA, Ergünöz, "Vefatının üçüncü Yılında Çeşitli Yönleriyle Prof. Dr. Bahaeddin Ögel", Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı 79, (1992), s. 57-66.
ÖGEL, Nurten, "Nurten Ögel", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 52-53.
ÖZÇELİK, İsmail, ‘’Dersleri ve Eserleri Işığında Büyük Türk Tarihçisi Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in Tarih Tasavvuru ve Metodolojisi’’ Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, C. 4, S. 1, s. 40-58.
TAŞ, Kenan Ziya, "Prof. Dr. Bahaeddin Ögel: Sînede Tutuşmuş Yanmış Bir Ocak" Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, C. 4, S. 1, s. 453-459.
TEMİZER, Mustafa, "Çok Büyük bir değer: Prof. Dr. Bahaeddin Ögel", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 65-68.
TÜRKDOĞAN, Orhan, "Ögel’i Anarken", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 78-81.
YUVALI, Abdülkadir, "Harputlu Bahaeddin Ögel", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 89-92.
YUVALI, Abdülkadir, “Bahaeddin Ögel”, DİA, C. 34, s. 22-23.
Dipnotlar
[1] Doğumu için 1924 yılı diyenler de vardır. Ancak biz mezar taşında yazan tarihi aldık.
[2] Feda Şamil ARIK, "Prof. Dr. Bahaeddin Ögel'in Hayatı ve Eserleri", Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı 65, (İstanbul 1990), s. 21.
[3] Yaşar KALAFAT, "Yaşayan Eski Türk İnançları İtibariyle ‘Türk Mitolojisi’ ve Prof. Dr. Bahaeddin ÖGEL", Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2009, s. 214.
[4] Abdülkadir Yuvalı- Muhammed Beşir Aşan, Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1995, s. 1.
[5] Ergünöz AKÇORA, "Vefatının Üçüncü Yılında Çeşitli Yönleriyle, Prof. Dr. Bahaeddin Ögel", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 116.
[6] ARIK, a.g.e., s. 32.
[7] Nurten ÖGEL, "Nurten Ögel", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 52.
[8] ARIK, a.g.e., s. 21.
[9] Mustafa Temizer, "Çok Büyük bir değer: Prof. Dr. Bahaeddin Ögel", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 65.
[10] ARIK, a.g.e., s. 22.
[11] Abdülkadir Yuvalı, "Harputlu Bahaeddin Ögel", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 89.
[12] Mehmet Altay KÖYMEN, "Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in Kişiliği, Eserleri ve Fikirleri", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 56-57.
[13] KALAFAT, a.g.e. s. 214.
[14] Orhan TÜRKDOĞAN, "Ögel’i Anarken", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 79.
[15] İlhan Çuhadaroğlu bu atanmanın Bahaeddin Ögel’in Milliyetçi olduğundan dolayı olabileceğini belirtir. İlhan ÇUHADAROĞLU, "Hocama Ait Hatıralarım", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 76.
[16] İsmail ÖZÇELİK, "Dersleri ve Eserleri Işığında Büyük Türk Tarihçisi Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in Tarih Tasavvuru ve Metodolojisi", Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, C. 4, S. 1, 2019, s. 40.
[17] Abdülkadir YUVALI, “Bahaeddin Ögel”, DİA, C. 34, s. 23.
[18] Yuvalı ve Aşan, a.g.e., s. 5.
[19] Kenan Ziya TAŞ, "Prof. Dr. Bahaeddin Ögel: Sînede Tutuşmuş Yanmış Bir Ocak" Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, C. 4, S. 1, 2019, s. 455.
[20] KALAFAT, a.g.e., s. 215.
[21] ÖZÇELİK, a.g.e., s. 41.
[22] Yuvalı ve Aşan, a.g.e., s. 9.
[23] YUVALI, DİA, "Bahaeddin Ögel", s. 23.
[24] Memleketi Elâzığ’da kurulan Fırat Üniversitesi’nde Tarih bölümünün açılması için çok mücadele etmiş ve başarmıştır. Bölümün ilk dersini de kendisi vermiştir. Ergünöz AKÇORA, "Rahmetli Hocam Prof. Dr. Bahaeddin Ögel", Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, ed. Yuvalı ve Aşan, İstanbul 1995, s. 114.
[25] ARIK, a.g.e., s. 29.
[26] Abdullah GÜNDOĞDU, (1995), “Prof. Dr. Bahaeddin Ögel”, D.T.C.F. Tarih Araştırmaları Dergisi, Sayı 28, s. 321.
[27] ARIK, a.g.e., s. 31.
[28] Ergünöz AKÇORA, "Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in Hayatı ve Eserleri", Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı 65, (İstanbul 1990), s. 48.
[29] Nurten Ögel, a.g.e., s. 53
Bilgehan BAHÇEBAŞI
Yorum Yaz