Vamık D. Volkan, dünyanın politik psikiyatri konusunda ilk akla gelen isimlerindendir. Kitle dinamikleri üzerine çalışmalarından olan ve etnik şiddetin ve terörizmin sınırlarını ve sebeplerini anlama konusunda bir yol haritası oluşturması yönüyle “ Körü Körüne İnanç: Kriz ve Terör Dönemlerinde Geniş Gruplar ve Liderleri ” kitabı ayrı bir öneme haizdir. Kriz dönemlerinde belirli kitlelerin yıkıcı sonuçlar doğurarak gerileme ve ilerleme süreçlerini bize açık bir şekilde ortaya koyan yazar, psikoloji tanımları çerçevesinde kriz dönemlerinde insanlara karşı gelişen şiddet eğilimlerini ve tırmanan terör olaylarını kitle ve birey psikolojisi çerçevesinde açıklamakta oldukça başarılı bir metin ortaya koymuştur. Okuyan Us Yayınları tarafından yayınlanmış 520 sayfalık bir kitabın 130 sayfa civarı bir kısmı, kitap içerisinde verilen dipnotları içeriyor. Dipnotlar kitap sonunda ayrı olarak sunulmuş. Böylelikle okuduklarınızı kolay hazmetmeniz sağlanmış ve okumanızın dipnotlarla kesilmesini engellemiştir. Yazarın kitap ve makaleleri birçok yabancı dile çevrilmiştir. Ayrıca, yazar ulusal ve uluslararası alanda birçok ödül almıştır.
Kitabın giriş kısmında, ‘geniş grup kimliği’ mefhumu üzerine bir tanımlama yapılıyor. Burada, geniş gruplardan kasıt özetle; aidiyet hissettiğiniz millet, kabile, din, tarikat, cemaat gibi olgular olarak karşımıza çıkıyor. Geniş grup kimliklerinden ortaya çıkabilecek olumlu ve olumsuz halleri örneklerle açıkladıktan sonra yazar fundamentalizme ilişkin bir sınıflandırma çabası içerisine girmektedir.
Fundamentalizm; herhangi bir ideolojiye, dine, fikre… sorgulamaksızın dogmatik bir şekilde inanma ve bu inancını dışardakilere dayatma şeklinde tanımlanabilir.
Vamık Volkan fundamentalizme özgü on tane psikolojik dinamik tanımlamıştır. Birincisi, grubun içini düzenleyen ilahi bir metin ya da kurallar manzumesinin varlığıdır. Grup bu kutsal metni “gerçek” ve “mutlak” kabul eder. Grup içinde bu kutsala duyulan inanç sorgulamaksızın kabul edilir.
İkincisi, bu ilahi metni yorumlayacak bir liderin varlığıdır. Bu tür gruplarda bu liderler önemli işlevlere sahiptir. Bu liderler metinlerin tek yorumlayıcısı ve kural koyucusu olarak tanımlanır. Bu anlamda liderler bu kutsalın bir uzantısı gibidir.
Üçüncüsü, grup içinde büyüsel bir takım inançların varlığıdır. Bu inançlar rasyonel mantıkla uyuşmayan bir takım inanç dizgeleridir. Grup bunları gerçek gibi algılar ve gündelik yaşamlarında bu doğrultuda ritüeller sergiler.
Dördüncüsü, grubun dünyayla ve gelecekle ilgili kötümserliğidir. Grup, gerçekliği olduğundan daha kötü algılar ve bu kötü gidişi ötekilerin suçu olarak kavramsallaştırır. Kendisini de bu kötü gidişi tersine çevirmekle mükellef olduğunu varsayar.
Beşincisi, grubun aynı anda hem kötülüğün bir kurbanı, hem de bunu tersine çevirmeye muktedir tek taraf olduğuna duyduğu inançtır. Yani grup hem kurban hem kurtarandır. Grubun temel dinamiğini de bu inanç oluşturur.
Altıncısı, grubun kendisi ve dış dünya arasında psikolojik bir sınır kurması ve bunu artırarak çok fazla mekanizma kurmasıdır. Bu bir tür kimlik sembolizasyonudur. Yani, grup üyelerinin benzer şekilde giyinmesi, kendilerini diğerlerinden ayıracak belli semboller kullanması ve onlarla özleştirilebilecek metalar kullanmaları gibi…
Yedincisi, grubun grup sınırları dışında kalanlardan gelecek olan bir tehlike beklentisine girmesidir. Dolayısıyla grubun kötülüğünü dışarıya yansıtması ve savunma için saldırgan davranma haklarına sahip olmasıdır.
Sekizincisi grubun normalden farklılaşmasıdır. Bu farklılaşma da genelde cinsiyet rollerinde görülür. Bununla ilişkili olarak dokuzuncusu, ahlak sistemi farklılaşmış olan bu grubun dışardan tehdit olarak algıladığı ahlak sistemine ait sembolleri, yapıları, anıtları ya da başka türden gösterenleri yok etme ve tahrip etme isteğidir.
Son olarak, onuncusu grup kimliğinde yoğun bir gerileme yaşayan fundamentalist grubun, grup kimliğini geliştirmek ya da korumak için toplu öldürme veya intihar eylemi girişiminde bulunmasıdır. Burada intihar bombacılarının kimliğini yüceltme ve kutsama duygusu da devreye girer.
Bu on psikolojik dinamiği açıklarken Vamık Volkan, 11 Eylül, Irak’ın İşgali, Filistin-İsrail, Arnavutluk sorunları gibi dünyayı yakinen etkileyen birçok meselenin psikolojik irdelemesini yapmaktadır. Ayrıca bu sorunları açıklarken Hitler’den Lenin’e, Mandela’dan Miloseviç’e, Atatürk’ten Usame Bin Ladin’e kadar birçok liderin iç kimliklerini tahlil etmektedir. Grup kimliklerinin gözü kapalı olarak bu liderleri nasıl ve neden takip ettiğini gözler önüne sermektedir.
Vamık Volkan, kitabında kriz ve terör dönemlerinde liderlerin yandaşlarını iyileştirebileceklerini veya zehirleyebileceklerini savunmaktadır. Çünkü liderlerle yandaşlar arasında “körü körüne bir inanç” mevcut olabilmektedir. Ben de Volkan’ın iç dünyalarını ele aldığı bazı liderleri sizlere şöyle özetleyebilirim.
Volkan, Saddam Hüseyin’den bahsederken söyle diyor; seçilmiş zaferler ve seçilmiş örselenmeler kavramlarını anlatmak için psikanalistler ve tarihçiler arasında işbirliği vardır. Liderler savaş zamanında grupların kimliklerini desteklemek için seçilmiş zafere yeniden etki kazandırırlar. Tıpkı Körfez Savaşı sırasında Saddam Hüseyin’in Irak halkının desteğini sağlamak için Selahaddin Eyyubi ile kendi arasında bağ kurması gibi.
Bir güven örneği de Taliban Lideri Molla Ömer’dir. Molla Ömer’in doğuş öyküsünde şu detay önemlidir. Molla Ömer, Peygamber aleyhiselam efendimizin cübbesini giyerek konuşma yapmıştır.
Aynı şekilde Hitler’in aile ve ideolojiye verdiği önem ve kimliksel bütünlük sağlamak için ‘Anne Bana Adolf Hitler’i Anlat’ isimli kitapları Alman Halkına dağıtması. Usame Bin Ladin’in klasik saptanımmış çocukluk hikâyesi ve bilinçaltında uyandırdıklarının onu 11 Eylül’e itmesi veya Stalin’in paranoid kişilik bozuklukları, kuşkucu yapısı ve sürekli bir düşman arayışında olması nihayetinde de düşmanını bulup onu cezalandırması ve deliksiz bir uykuya dalması bu durumlara örnektir.
Vamık Volkan kitabın son kısmında yukarıda yazdığım liderler de dâhil olmak üzere birçok liderin iç dünyasını ele almaya devam etmiştir. Liderlerin narsist (özseverlik) yönlerini ele alan Volkan, liderleri kötücül özseverlik, başarılı özseverlik ve onarıcı özseverlik olarak üçe ayırmıştır. Bu ayrımın anlaşılması için çok güzel bir betimleme yapan Volkan şöyle bir ifade de bulunur;
” … başarılı özseverler bir çöreğin bozulmuş kısmını koparıp atarlar. Kötü özseverler çöreğin bozuk kısmın atmakla yetinmez hepsini ortadan kaldırmak için uğraşırlar. Onarıcı özseverler ise çöreğin bozuk kısmını koparırlar ve bozuk kısmı onarmak için uğraşırlar.”
Yani bazı liderlerden barış güvercini diye bahsedebiliyorken bazılarına savaş kartalı demek zorunda kalabiliriz. Güney Afrika’nın yapıcı lideri Mandela bir yandan beyazlarla siyahları kaynaştırma işini yürütürken, Yugoslavya lideri Miloseviç 14.yy yaşayıp ölmüş Prens Lazar’ın mezarını açtırarak çıkan kalıntıları köy köy dolaştırma yoluna gitmiştir.
Sonuç olarak günümüzde sıklaşan terör faaliyetlerinin anlaşılması oldukça zorlaşmıştır. Vamık Volkan’ın bu çalışması bu grup hareketlerini ve liderlerini anlamak için oldukça önemlidir. Uluslararası Psikanaliz Derneği Onursal Başkanı, Leo Rangell’in kitapla alakalı şu sözleri kitapla alakalı bize sağlam bir öngörü sunmaktadır;
“…detaylı ve akademik çalışmasında, geniş gruplar içinde kimlik sorununa, gerileyen ve ilerleyen güçler bakımından eşit mesafede durarak bakılmış bu çalışma Freud’un orijinal çıkışından sonra Psikanalitik Kitle Psikolojisi alanında yapılan belki de en çarpıcı ve kapsamlı araştırmadır.”
Günümüzde yükselmeye devam eden terör ve şiddet olaylarını anlamak isteyen herkese bu kitabı önererek şunu belirtmek istiyorum bu çalışmanın zamanlaması daha doğru olamazdı…
Oktay KAYMAK
KAYNAKÇA
BEYAZYÜZ Murat, Fundamentalizmin Psikolojisi, http://file.setav.org/Files/Pdf/fundementalizmin-psikolojisi.pdf
FREUD Sigmund, Kitle Psikolojisi, 5. Basım, İstanbul: Cem Yayınevi, Ekim 2012.
VOLKAN Vamık, Körü Körüne İnanç/Kriz ve Terör Dönemlerinde Geniş Gruplar ve Liderleri, 2. Basım, İstanbul: Okuyan Us Yayınları, Çev: Özgür Karaçam, 2009.