İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Rusya’nın en önemli bölgerinden birinde bilindik bir çekişme yeniden inşa edilirken, Fedaral Hükümetle yapılan güç-paylaşımı anlaşmasının zamanının dolmasına paralel, otonom bölge Tataristan Cumhuriyeti, özerkliğini koruyabilmek üzere, belkide, hiç sona ermemiş olan kavgayı yeniden başlattı. Tataristan Devlet Konseyi, Tataristan’ın özerk olarak varlığını devam ettirmesini talep ederek anlaşmanın hem uzatılması ve hem de sahip olduğu gücün genişletilmesi için Federal Hükümete müracaat etti. Buna karşın, Kremlin, Tataristan’ın kendisine yönelttiği hırçın tavırdan kaynaklanan endişelerine de bağlı olarak, bu talebin karşılanması ve sürenin uzatılmasına gönüllü olmadı. Kaldı ki; Tataristan’ın Rusya’ya gösterdiği hırçın tavrın dozunda sürekli bir artış da görülüyor.
Tataristan Coğrafyası, Avrupa Rusya’sı ile Sibirya arasında bir koridor olmasının yanında, Rusya’nın stratejik kalbi Volga Bölgesinin üzerinde bulunuyor. Cumhuriyetin nüfusunun yarısından fazlasını bin yıl kadar önce Volga Nehri boyunca yerleşen Türk-Mogol göçmen gruplarından olan etnik Tatar topluluğunun oluştururken, hatırı sayılır miktarda Ortadoks Hıristiyan da yaşıyor. Nufusun türdeş olmamasına rağmen, Büyük İvan’dan beri diğer bölgelere örnek olacak şekilde, Müslümanlar ile Ortadoks Hıristiyanlar bir arada sükûnetle yaşamış ve Tataristan yüzlerce yıl boyunca bir şekilde bağımsız kalabilmiştir.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri içinde özerk olan ilk cumhuriyetlerden biri Tataristan idi ki, 1970 yılında Tataristan gibi 16 cumhuriyet daha vardı. Bölgesel özerkliğin erken örneklerinden biri olması nedeniyle, diğer bölgeler kendi egemenliklerini talep ederken gösterdikleri ilk örnek daima Tataristan olmuştur.(Rus Cumhuriyetlerinin çoğu etnik Rus olmayan gruplardan oluşmuş ve Kremlin bu etnik olmayanlar arasında ayrılıkçı yaklaşımları sıkı kontrol mekanizaları ile bastırmıştı)
Sovyetler Birliğinin çökmesinden sonra, oluşan Rus hükümetinin oldukça kırılgan olması nedeniyle, Çeçenistan gibi pek çok bölgede egemenlik talebi artmış, Hükümet de bunlarla savaşmak zorunda kalmıştı. Tataristan bağımsızlığını ve kendi anayasasını ilan ettiği zaman, Rus hükümeti bu tür diğer taleplere gösterdiği tepkiler çerçevesinde bağımsızlık ilanını derhal reddetmiş ancak, Kazan’daki hükümet ile Moskova arasında uzun süren müzakerelerinden sonra Tataristan’ın Rusya’nın bir parçası olarak kalması prensibi temel olmak üzere 1994 yılında bir anlaşmaya varılmıştı. Anlaşmaya göre; Tataristan kendi Başkanını seçecek, vergileri kendisi toplayacak, hukuk sistemi, polis gücü, vatandaşlık konuları ve dış politika konusunda yetkileri ve kendi anayasası olan özerk bir cumhuriyet olacaktı. 2007’de, Moskova ve Kazan ilave bir anlaşma imzalayarak Tatar hükümeti ile Kremlin’in yetkilerinin neler olduğunu daha da belirgin hale getirmek için bir denemede bulundular. Daha önce yapılmış anlaşamaların uzatılmasına yönelik olan bu anlaşma, Rusya’nın daha önce diğer cumhurityetlerle imzalamış olduğu benzer anlaşmalardaki yetkilerin geri alınması sürecine denk gelmiş ve diğer cumhuriyetlerin tümü, Tataristan hariç, Başkanlık ofislerini kapatarak bugün olduğu gibi Vladimir Putin’in Rusya’nın tek başkanı olduğunu kabul etmişlerdi.
Kazan özerkliğine devam edebilmek için topukları üzerinde durmak zorunda, Rusya’daki en gelişmiş bölgelerden biri olarak, (diğer bölgelerden farklı) topraklarını da korumak zorunda. Tataristan, kişi başına bölgesel üretimde altıncı büyük üretici olmakla övündüğü gibi ülkenin en büyük beşinci enerji firması olan Tatneft’in de sahibi. Başkent Kazan, helikopter, kamyon, uçak üretimi, kimya ve petrokimya üretim tesisleri ile Rusyanın en sanayileşmiş ikinci büyük şehri ve mali açıdan daha az refah içindeki diğer cumhuriyetlerle karşılaştırıldığında istikrarın yanında önemli bir kaldıraca da sahip.
Geçen yıl, Tataristan Başkanı Rüstem Minnikhanov Kremlinin sözlü eleştirisine muhatap oldu. Rusya, 2014 yılında başlayan durgunlukla boğuşurken, pek çok bölge Putin İdaresinin kendilerinden hep aldığını dile getirerek şikayet ettiler. Tataristanın ülke sathında protesto edilen 3 bankanın kapatılması için ciddi bir baskıya maruz bırakılması üzerine, Minnikhanov Federal Hükümete çağrıda bulunarak, daha az fedakarlık yapmalarını gerektirecek imtiyazlar telep ederek, Bölgeye yapılan mali yardımların artırılmasını isteyip Kremlin yönetimini binlerce kişinin ölümüne sebep olan Stalin’in ekonomik yönetimi ile mukayese etti. Yine de, Putin, itaat etmeyen bazı bölgesel liderleri geçen yıl görevden almasına rağmen Minnikhanova dokunamamıştı.
Rusya bir yöntemle Tataristanı hizada tutabilir ve Kazan’la imzalanan güç bölüşümü anlaşmasını ortadan kaldırıp Kremlin ile daha yakın bir yerde durmasını sağlayabilir, Bu durumda hem Bölgesel Özerklik ve hem de Başkanlık ortadan kaldırılmış olacak. Gerçekte, Federal Hükümet içinde de 24 Temmuz tarihinde sona erecek güç-paylaşımı anlaşmasının yenilenmesine cevaz içinde sesler var.
Tataristan’ın özerkliğine yöneltilecek bir itiraz Tatar milliyetçiliğinin tehlikeli boyutlara tırmanmasına ve toplu gösterilere dönüşmesine yol açabilir. Rusya’nın 2008’de Gürcüstan toprakları ile çevrili Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanımasından sonra, Tatar milletvekilleri kendi bağımsızlıkları için yaptıkları çağrıları daha yüksek sesle tekrarladılar. Hatta Birleşmiş Milletlere dilekçe dahi verdiler. Daha sonra 2011 yılında, Tatar yayıncılar Rus yetkililerle çatışıp Rusya’nın işgalci olduğunu ileri sürerek, Kremlin’den Tataristan’daki işleri Kazan’a bırakmasını istediler. Geçtiğimiz yıllarda da, Tataristan’daki etnik-Ruslar Cumhuriyetin okullarında Tatar dili ve tarihi öğretimine verilen önemin arttığı gerekçesiyle şikayette bulunmuşlardı. Kremlin, bu tür duyguların Başkırlar ve Çeçenler gibi “kardeş” etnik grupların hislerini de besleyeceğinden, yükselen Tatar milliyetçiliğinin frenlenmesi için çok hassas davranacaktır. Kremlin’in endişelerini artıran bir husus daha var: Rusya’daki Müslümanların nüfusu sürekli olarak artarken, etnik Rusların nüfusu çek derin bir şekilde azalmaktadır. Bu nedenle, Moskova, Kazan’ın Müslümanlar arasında Rus karşıtı hislerin merkez üssü olmasını da istemiyor.
Tataristan’daki bu durum Kremlini ikilemde bırakmaktadır. Moskova Tataristan’ın özerk kalmasını kabul etmeye devam ederse, diğer bölgeler de derhal kendi egemenliklerini talep edeceklerdir. Kremlinin de gördüğü gibi, Moskova görüş ayrılıklarının kontrolsüz bir yöne doğru savrulmasına kolaylıkla izin veremez. Fakat Rusya Tataristan’ın özerkliğini ortadan kaldırırsa, ülkenin en önemli ve stratejik bölgesinde istikrarsızlık riskini de kabul etmiş olacak. Moskova ile Kazan arasındaki bu soğukluk, yüzyıllardır vardı ve bunu ortadan kaldırmak için Kremlin bölgenin ülke içinde bütün olarak kalması üzerine anlaşma yapmıştı. Fakat bu kez büyüyen Tatar milliyetçiliği ile Rusya’nın başkaldıran bölgelerin dizginlerini daha çok çekmek zorunda olduğu bir döneme geldiğinden Moskova’nın yeniden müzakere etmeye gönüllü olmasını şüpheli hale getirmektedir. 24 Temmuz oldukça kritik tarih.
Stratfor 10 Temmuz 2017 (TERCÜME)
Rüstem Kamenov
Yorum Yaz