İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Söyleşi: Kadir ERDEM, Ozan DUR
Hocam kendinizden bahseder misiniz?
1964 yılında Konya’nın merkez mahalle statüsüne alınan Yeşiltekke’de doğmuşum.
Babamın görev nedeniyle ilkokulu yine Güneydere’de ve Başarakavak mahalleleri okullarında okudum. Ortaokul ve lise öğrenimimi Konya İmam Hatip Lisesi’nde tamamladım.
(Hocamızın ayrıntılı biyografisini okumak için bakınız: https://www.udemy.com/user/sahin-kus-2/ )
Hocam kendi Arapça serüveninizden bahseder misiniz?
Küçükken, evimizdeki tek teknolojik alet olan radyoda Arapça yayınları dinlerdim. Böylelikle Arapçaya olan ilgim arttı.
Ortaokul ve lisede şarkı söyleyen eşek, zıplayan kurbağa ve zamansız öten horozun başına gelenler gibi parçaların tercümesinden ve “Nasara” fiilinin hızlı çekiminden ibaret olan Arapça dersleri görüyorduk. Hatta yurtta kaldığım günlerde, yurtta öğrenciler için yeteri kadar derslik bulunmadığından yatakhanelerimizdeki ranzaların üzerinde hafta sonu Arapça zannettiğimiz (!) emsile, bina, maksut ve benzeri dersler de gördük. Çektiğimiz fiilleri de bu uğurda çektiğimiz ızdırabı da hiçbir Arap bizim kadar çekmemiştir.
Lisede iken, Arapça böyle bir şey olmasa gerek, diye düşünerek bir Arap ülkesine gitmeye ve orada Arapçayı öğrenmeye karar verdim.
Yakın ve ekonomik açıdan uygun bulduğum Suriye’ye gittim. Böylece Arapça serüvenimiz başlamış oldu.
Arapça öğrenirken yapılan hatalar nelerdir?
Önceden bilim adamına, bilen anlamında “âlim” denirdi. Neredeyse okumadığı bir kitap, öğrenmediği bir ilim dalı kalmadığından yaşadığı dönemde Kur’an, hadis, tefsir, fıkıh, matematik, tıp, geometri, astronomi vb. alanlarda eserler verirdi. Yakın tarihte ilim adamı tanımak isteyen, Fuat Sezgin ve Nureddin el-‘Itr’ın hayatlarına göz atabilir.
Günümüzde ise, verilerin çoğalması ve ilimle uğraşan insanların kapasitelerinin aşırı derecede düşmesi sonucu branşlaşma zorunlu hale gelmiş, neredeyse her branş kendi arasında yüzlerce alt branşa ayrılmıştır.
Genel olarak dil öğrenimi, özel olarak da Arapça öğrenimi bu olumsuz gelişmeden payını almış ve ne olduğu belli olmayan bir ucubeye dönüşmüştür. Bu ucube icra edilirken karşılaştığımız en büyük hezeyan: “ben ne biliyorsam, dil odur” şeklindeki yaklaşımdır.
Oysa dil bir bütündür, okuması, yazması, dinlemesi, konuşması, doğru telaffuzu, dil bilgisi ve karşılıklı tercümesi, hatta avamcası ile birlikte öğrenilmesi gerekir.
Peki, ülkemizde durum böyle midir? Türkiye’de Arapça öğretimi adı verilen onlarca farklı ucubeye rastlarsınız. Örneğin;
- Kur’an-ı Kerim Arapçası: Sadece harfler öğrenilir, başka da etliye sütlüye karışılmaz. Bununla sık sık hatim indirilir ve eş- dost ile paylaşılır.
- Hafız Arapçası: Kur’ân-ı Kerîm baştan sona ezberlenir, en basit Arapça bir cümle kurulamaz veya kurulursa anlaşılmaz. Bir süre sonra da ezberi tekrarlamayan hafızın ha’sı gider, fız’ı kalır, o da hiçbir işe yaramaz
- Medrese Arapçası: 8-10 yıl devam edilir, Türkçeden Arapçaya bir metin tercüme edilmez/edilemez, dinî metinler dışında bir şey okunamaz.
- Meal Arapçası/Kırık Meal: Kur’ân-ı Kerim’in kelimeleri ezberlenerek ayetlerin çevirisi yapılır. En basit sözcüklerden oluşan bir hadis, bir atasözü veya günlük ifade öğrenilmez. Bir öğrenciyi hatırlıyorum, “hocam ben meal hafızıyım, dersinize gelsem Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okumayı öğrenebilir miyim?” diye sormuştu.
- Mısır, Fas, Tunus, Suriye … Arapçası: En zengini Mısır avamcası ve 4,000 sözcükten ibaret. Hiçbir kurala tabi değil, “uydur ellezi minel becer” (uydur bir şeyler becer) şeklinde ifa edilir. Okumaya, yazmaya, dil bilgisine gerek duymaz.
- Urfa, Mardin, Antakya, İskenderun Arapçası: 1000’e yakın sözcükle Araplara takla attıran avamcadır ve yetmediği yerlerde itina ile Türkçe sözcükler araya katılır.
- Basın Yayın Arapçası: Tek uğraşıları basın ve yayını takip etmektir, Arapçanın başka bir yönü onları hiç ilgilendirmez. O haberlerden bir tanesini Arapçaya çevirin deseniz eklem yerlerindeki romatizmaları nükseder
- Emsile, Bina, Maksût, Avamil, Izhar … Arapçası: Fiil çekiminden ibarettir, kolay kolay bitmez. Bir punduna getirip bitirdiğinizde binâya geçersiniz ve kendinizi “bizim oğlan bina okur, döner döner yine okur” kısır döngüsünün içinde bulursunuz. Hiçbir Arap ülkesinin hiçbir okulunda bu derslerin olmaması da çok manidardır.
- Metin Okuma Arapçası: Arapça özellikle eski metinler seçilir ve öğretmen okur, sonra tercüme eder, diğer metne geçilir. Böylece kitap bitirilir, sonra diğer kitaba geçilir. Oğlanın bina okumasından bir farkı yoktur.
- Sınav Arapçası: Sınavın türü ne olursa olsun sadece sınav için hazırlanılır. Soruları, cevapları hatta süresi bile sınava yöneliktir ve sınavdan birkaç saat sonra söz konusu bilgilerden eser kalmaz.
- Öğretmen Arapçası: Okuttuğu kitaplardan ibaret bir Arapçadır. Kitaplar değiştiğinde çok sıkıntı çekerler, emekliliğe kadar aynı kitapları ve aynı konuları okutmak isterler.
- İmam Hatip Arapçası: “Destekledi” anlamına gelen “na sa ra نَصَرَ/” fiilini hızlı çekmeyi, bir de zamirleri çekmeyi öğrenirler ve Arapça çok şey bildiklerini zannederek keyifli bir yaşam sürerler.
- Odun Arapçası: Pedagojik formasyonu olmayan, doğru dürüst Türkçeyi bile bilmeyenlerin öğrencilerin sindirim sistemine varıncaya kadar verdiği zararla verdikleri Arapça dersleri. Yüce Allah bu tür musibetlere maruz kalan öğrencilerimize sabır ve metanet nasip etsin.
- Akademik Arapça: 4 yıl boyunca Türkçe ders anlatarak Arapçayı öğrettiklerini sanmanın dayanılmaz hafifliği ile öğrencilerine lisans diploması verirler.
İşte bu yüzden bir vatandaş Türkiye’de Arapça öğrenmek isteyip de birkaç girişimde bulununca ilk kapılacağı duygu “acaba ben nasıl bir günah işledim de benim karşıma bu ucubeler çıkıyor?” olacak ve muhtemelen kısa süre sonra bu günahına (!) tövbe ederek, aklıselim ile geri dönecektir.
Arapça öğrenirken telaffuza pek dikkat edilmiyor. Harflerin çıkarılışına alışmak için en baştan nasıl bir yol izlenmeli?
Arapçanın diğer dillerden en önemli farkı, Kur’ân-ı Kerim’in dili oluşudur. Arapça öğrendikten sonra okunabilecek en mükemmel kitap kuşkusuz Kur’ân-ı Kerim’dir. Kur’ân-ı Kerîm’in mucizevî özelliğinden ve maneviyatından yararlanmak için de onu Ömer Seyfettin’in hikâyelerini okur gibi rast gele okumamız mümkün değil.
Arapçada, dilimizde karşılığı olmayan 8 tane harf vardır. Bunlar (ث، ح، خ، ذ، ض، ط، ظ، ع)’dır. Bu harflere gereken itina gösterilmeden öğrenilen şeyin adı Arapça olmayacaktır. Örneğin;
- Arapların “buyur” anlamında kullandığı “tafaddal” sözcüğü yerine “tefezzel” derseniz, o Arap, muhtemelen size “ben de seni tefezzel” diye karşılık verecektir(!)
- Adınızı “mus’ab” yerine “musab” şeklinde telaffuz ederseniz, hasta veya isabet almış birisi olduğunuzu ifade etmiş olursunuz.
- ‘Abdu’l-bâqî” yerine “Abdülbâkî” derseniz, Bâki olan Allah’ın kulu yerine, hâşâ ağlayanın kulu demiş olursunuz. Özellikle de adınıza “bâkî” derseniz, ağlayan anlamına gelen sözcük kullanılmış olur.
- Nasılsın, sorusuna “bi hayrin/بِخَيْرٍ” yerine “bi hayrin/بِحَيْرٍ” derseniz, iyiyim yerine, şaşkınlık içindeyim, ahırdayım gibi bir cevap verilmiş olur.
- Birçoğumuzun bildiği, yarattı anlamına gelen “hâlık/خالق” yerine hâşâ “حالق” denildiği zaman tıraş eden veya berber anlamı verilmiş olur.
Not: Arapça ile ilgili dilimizde yaygın olan hataların ele alındığı Youtube kanalımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=1ti-IwJx-7k&t=10s
Hocam Türkçede karşılığı olmayan Arapça konuları muhakkak vardır. Mesela bâblar konusu. Bu konuda nelere dikkat edilmeli?
Her dili kendi mantığı içerisinde değerlendirmek gerekir. 3 kök harfli fiillerin ölçülerini (bablarını) ezberlemenin bir mantığı yoktur. Sadece istatiksel bir bilgidir. Sizin, bilmediğiniz bir fiilin sadece geçmiş zaman ve şimdiki zaman fiilinde orta harfinin harekesini tahmin etmenize yarar. Ancak 4, 5 ve 6 harfli fiillerin ölçülerini ezberlemek bu fiillerin geçmiş zaman, şimdiki zaman fiillerini ve mastarlarını bilmemize yarar. Dolayısıyla öğrenmemiz kaçınılmaz.
Diğer yandan, temel ve orta düzey Arapça öğrenimi sürecinde Türkçede olmayan konuların, Türkçe ile karşılaştırmamaya özen gösterilmesi öğrenci için daha yararlı olacaktır.
Arapça öğrenirken öğrenciler en çok nerede zorlanacaklardır? Bu zorluk nasıl aşılabilir? Arapça zor bir dil midir?
Yüce Allah: Meryem: 97, Duhan: 58, Kamer: 17, 22, 32, 40. Âyetlerde bu dilin kolay olduğunu bildirirken, bu dil zor diyen özellikle Arapça öğretmenlerin şerrinden Yüce Allah’a sığınırım. Arapça zor bir dil değildir, ancak zengin bir dildir. İkisini birbirinden ayırt etmek gerekir. Öğrencilerin zorlanacakları konulara gelince;
Türk öğrencilerinin büyük bir bölümünün Arapça öğrenirken karşılaştığı zorluk Türkçe 400 kelime ile sürdürdükleri hayatlarına binlerce yeni sözcüğün girecek olmasından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden birçok öğrencimizin “en az üç ay” süre ile dil öğreniminde bocaladıklarını gözlemliyoruz. Bu durum, her dil için geçerlidir. Öğrenci bunun bilincinde olmalı ve bu süreyi çalışarak ve sabırla atlatmaya çalışmalıdır.
Öğrencilerimize zor gelen konulardan birisi de Arapçadaki insan ve hayvan dışındaki varlıkların “eril, dişil oluşu” konusudur. Bu konunun bir yansıması olarak 14 ayrı zamir, 14 bitişik zamir, 14 geçmiş zaman çekim kipi, 14 şimdiki zaman kipi ve 6 tane de 2. şahıslar emir kipi olmasıdır.
Bir başka zorluk ise, Türkçe “ler/lar” eki getirilerek yapılan çoğul konusu Arapçada en az 16 kuralla karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla “Arapçada çoğul kuralı yoktur” ilkesi ile hareket etmesi ve her ismin çoğulunu, varsa birden çok çoğulunu ezberlemesi gerekecektir. Bu da öğrenciye başlangıçta zor gelmektedir.
Öğrencilerin karşılaştıkları zorluklardan birisi de Arapça isim tamlaması, sıfat tamlaması ve fiil cümlesinin Türkçe dil mantığına ters olmasıdır. Öğrenci buna alışıncaya kadar yeterli bir süreye gereksinim duymaktadır.
Bir başka zorluk, İslam dininde nasıl ki “ibadetin en üstünü az ama sürekli olanı” ise dil öğreniminde de tercih edilen az ama sürekli olan çalışma şeklidir. Bir insanın dikkat süresi göz önünde bulundurulduğunda 15 dakika sonrası çalışmalar verimli çalışma kategorisine girmez. Bazı öğrenciler, saatlerce çalıştıklarını ifade etmektedir. Oysa bu kadar verimsiz ve uzun süreli çalışma yerine verimli 15 dakika çalışma daha yararlı olacaktır.
Bu alanda karşılaşılan başka bir zorluk da temel düzey ve orta düzey konularını doğru tespit edememe sorunudur. Bu sorunun bir yansıması olarak; Arapların çoğunun bilmediği konuları öğrenen ama temel düzeyde bir cümle bile kuramayan öğrencilere rastlıyoruz. Temel düzey ve orta düzey konuları belirlenirken sık kullanılan ve günlük hayatta cümlelerimizden eksik olmayan dil bilgisi kurallarına öncelik verilmesi gerekmektedir.
Bir başka zorluk da, öğrencilerin çevresinde onları dil öğrenmeye teşvik edecek kişi ya da kişilerin olmamasıdır. Genel olarak bir Türk vatandaşı, bir şey öğrenmeye niyetlenen, karar veren ve çabalayan birisini teşvik edeceği yerde onu vaz geçirmek için olumsuzluklarını bulmaya çalışır. Bunların başında da “napacan Arapcayı”, “ben beş sene gittim, bir şey öğrenemedim”, “Arapça çok zor, ekmeğe gubuz (!) derler” gibi ifadeler gelmektedir. Genel olarak, dil öğrenmek isteyen, özel olarak da Arapça öğrenmek isteyen öğrencinin bu tür şeytanî fikirlere aldırış etmemesi akıl sağlığını koruması açısından kendi lehine olacaktır.
“Arapça öğreneceksen bir Arap ülkesine gideceksin! Başka türlü öğrenemezsin” şeklinde hem kendilerini hem de karşıdakilerini kandıran şaklabanların yanlış yönlendirmelerini de öğrencinin önündeki zorluklara ekleyebiliriz. Üniversitede, Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim görevlisi olmuş bir kişinin böyle bir ifade kullandığını biliyorum. Peki, böyle ise öğrencilerin o bölümde işi ne? Eğer durum böyle ise fakültenin ilan panosuna o sloganı yazın ve hep beraber bir Arap ülkesine gidin.
Bir başka zorluk da; değişik kurum ve kuruluşlarda Arapça derslerinin öğretim amacıyla değil de sınav sopası göstererek taciz amacıyla kullanılan bir obje olmasıdır. Bu yüzden öğrenciler öğrendiklerini istemeyerek öğrenmekte, sınavdan çok kısa bir süre sonra da geçici bir işkence gibi gördükleri bilgileri itina ile hafızalarından silmektedirler.
Bir başka zorluk da, ülkemizde dil öğreniminin bir genel kültür oluşu göz ardı edilerek öğrenemediği dilden bile nasıl para kazanacağının hesaplarının yapılıyor olmasıdır. Oysa dil öğrenmek her şeyden önce bir genel kültürdür. Onun üzerinden kazanç elde edilmesi ileriki aşamalarda kendiliğinden gelecek bir durumdur.
Bu zorluklardan birisi de öğrencilere laboratuvar ortamı gösterilmeden, kalabalık sınıf ortamlarında Arapçanın faziletinden söz ederek Arapça öğretileceğine inanılıyor olmasıdır.
Hocam Arapça öğrenirken gramerin yeri neresidir? Gramere ne kadar odaklanmalı ve dili nasıl öğrenmeliyiz? Okuma, dinleme, konuşma ve gramere nasıl bakmalıyız ve bunları nasıl geliştirebiliriz?
Bir dili otomobile benzetecek olursak, dil bilgisi bu aracın direksiyonudur. Direksiyon, söz konusu araç için ne kadar gerekli ise, dil bilgisi de o dil için o kadar gereklidir. Öte yandan okuma, yazma, konuşma ve çeviri bu aracın tekerlerlidir ve keyifli bir yolculuk İçin bu tekerlerin lastiklerinin havaları ölçülü ve yeterli olmalıdır.
Dil öğrenmenin en kolay ve en geçerli yöntemi “tekrar” yöntemidir. Bir dili bilen, o dili yeteri kadar tekrarlamış demektir. O dili anlayamayan, çeviremeyen veya konuşmayan kişi yeteri kadar tekrar yapmamış demektir.
Bu vesileyle, yetişkin bir insanın bir sözcüğü, belleğine kazıması için gereken tekrarın 100 olduğunu da belirtelim. Daha önce, beynini aktif ve yoğun bir şekilde kullananlarda bu tekrar oranı düşebilir. Söz konusu sözcüğün, konuşma sırasında cümle içindeki yerini alabilmesi için gereken süre, çoğu zaman bir saniyenin bile altına düşebilmektedir. Bu sözcüğün cümle içinde gerektiğinde çağırıldığı zaman gelebilmesi için de en iyi çözüm tekrardır.
Kendi kendimize internetteki kaynakları kullanarak Arapça öğrenebilir miyiz? Hangi kaynakları tavsiye edersiniz bu konuda?
Önce temel ve orta düzey konuları belirlenmeli ve bu konular farklı kaynaklardan çalışılmalıdır. Bir kaynakta tam anlaşılmayan bir bilgi, başka bir kaynakta çok daha kolay bir şekilde ele alınmış olabilir. Bu konular, bir başkasına anlatılabilecek düzeyde öğrenildikten sonra, basit cümle çalışmaları yapılmalı, bu aşamada dinlemeye önem verilmeli, okunulan, izlenilen veya dinlenilen bilgilerin özellikle kalıp ifadeleri tespit edilerek tekrarlanmalıdır.
Arapça öğrenmek isteyenlere ne tavsiye edersiniz?
Her şeyden önce dil öğrenimi konusunda bilinçli olmalarını, hoca, kurs, ders, okul, set, kitap vb. kaynakları değerlendirirken dilin bir bütün olduğunu ve söz konusu kaynaktan bunların hepsini öğrenip öğrenemeyeceğini sorgulamalarını tavsiye ediyorum. Aksi takdirde hem zaman kaybı hem de maddî kayıp söz konusu olacaktır.
Öğrencinin bu sorgulamayı yaparken aşağıdaki sorulara olumlu cevap vermesi gerekir:
- Bu kursta, her derste okuma çalışması yapacak mıyım?
- Bu kursta, her derste yazma çalışması yapacak mıyım?
- Bu kursta, her derste diyalog gerçekleştirebilecek miyim?
- Bu kursta, Arapçadan Türkçeye, Türkçeden Arapçaya çeviri çalışması yapabilecek miyim?
- Bu kursta, Arapça kanalları, videolar vb. izleyebilecek miyim?
- Bu kursta, en az bir Arap ülkesinin halk dilini (avamca) öğrenebilecek miyim?
- Bu kursta, belirli bir düzeyde Arap Edebiyatı ve Kültürü’ne dâir bilgi edinebilecek miyim?
Aksi takdirde Arapça, öğrenilmesi güç bir ucube olarak görülmeye devam edecektir.
Sonuç:
Sonuç olarak, öğrencilerimize, Arapçayı bir kültür olarak benimsemelerini, dili bir bütün olarak öğrenebilecekleri pedagojik formasyonu olan, diksiyonu düzgün, her iki dili de ileri derecede bilen ve konuşabilen birisinden bilgi ve destek almalarını, dil öğreniminin sınavların arasına sıkıştırılacak bir macera olmadığını bilmelerini ve hiçbir zaman kendilerine olan özgüvenlerini yitirmemelerini tavsiye ederim.
Not: 25 yıllık deneyimlerimizin bir ürünü olan Arapça Temel, Orta ve İleri Düzey, Konuşma Öğretim Setleri Udemy adlı sitede her bütçeye uygun bir şekilde Arapça öğrenmek isteyenlerin istifadelerine sunulmuştur. Başarı dileklerimle…
https://www.udemy.com/course/arapca-dil-egitim-seti-temel-duzey/?referralCode=80D37083954421D95B59
Hocamıza her türlü sorularınız için ve ulaşmanız için;
[email protected] ve Tel: 0532 483 91 40
Yorum Yaz