Belki binlerce söz söylendi, yazıldı ve çizildi. Binlerce kez teröre ve onlara yardım edenlere lanet ettik. Çünkü, Allah’ın emri üzere hareket etmeye çalışan ve İslam sancağını taşımak için birbirleriyle yarışan millet, bu millettir. Öyle ki şehitlerimizin adını yazmaya çalışsak kaç sayfa sürer ya da o gözü yaşlı anaların, babaların, eşin, dostun ve akrabaların sözlerini kağıda dökmek istesek?
Ben bu ülkenin sıradan bir vatandaşı, öğrencisiyim. Yani al bayrağın gölgesindeki yerine layık olmaya çalışan her evlattan birisiyim. Bu kulaklar darbeler duydu, karanlıkları işitti. Bu gözler darbe teşebbüsleri gördü, patlamalar ve sayısını saymaktan yorulduğu şehit cenazeleri gördü. Yani bu gözler, cennete yüzlerce abisini, kardeşini uğurladı. Gözyaşı döktü ve ağladı. Yetmeyeceğini biliyordu ve gözyaşlarıyla kimse o giden evlatların yerini doldurmayacaktı. Bu vatan için bir şeyler yapmalıydı, ama ne?
Terörü bitirmek adına birçok söz söylendi. Bana bir şey düşmez belki. Ama tüm yaşantım boyunca bu ülkede gördüğüm ağır bir gerçek varsa, o da sürekli diz çöktürmeye çalışanlardır. Ne zaman ayağa kalkmak istesek bir darbe, bir zehirlenme, bir cinayet ve binlerce teşebbüs arasında ülkem karanlığa sürüklendi. Hep buzdağının ardındaki haine ulaşamadan ve o dağın zirvesini aşamadan geri düştük. Bir daha kalktık ve bu kalkışta bir ruh vardı. Yaşamasam da oraya her gittiğimde hissettiğim “Çanakkale Ruhu” idi bu ruh. Hatırlayın çok uzağımızda değil, daha üzerinde bir asır yeni geçmiş bir savaşın torunlarıylarız. O gün bu topraklar üzerinde planlar kuranlar ile bugün plan kuranlar farklı mı? Belki isimleri farklı ama zihinler hep aynı şeyi taşıyor: “İslam Düşmanlığı”.
İslam ve Kur’an’ın kıyamete kadar süreceğine her mü’minin inancı sonsuzdur. Ama kafirler için bu söz konusu değildir. O yüzden her çağda İslam’a ve onun sancağını taşıyanlara saldırılar ve katliamlar düzenleyerek, bu dînî alçaltma gayesindedirler. Başarabilirler mi? Tabi ki hayır! Allah’ın ve dininin sancağı her daim dalgalanacak ve bu kıyamete dek sürecektir. O zaman aklımıza takılan soru şu oluyor? Suriye, Irak, Filistin gibi onlarca ülke ve milyonlarca Müslüman neden zülum görüyor? Bunun iki sebebi vardır:
1) Allah, Müslümanları bir sınava tabi tutmaktadır ve sabredenler zafere ulaşacaktır.
2)Allah, şuan savaşta olmayan ve diğerlerine göre rahat içinde olan Müslümanları, kardeşleri karşısında sınava tabi tutmaktadır ve sabredenler yine zafere ulaşacaktır.
Ne mutlu ki, bizler savaş içerisinde olup da; açlık, sefalet, zulüm ve işkence gören kardeşlerine kapılarını açanlardanız. Ne mutlu ki, kendisi ülkesini Suriye, Irak ve Filistin’e çevirmek isteyenlere rağmen hem ayakta duran ve teröre karşı bir olan hem de şükredenlerdeniz. Bir şehit babasının: “Bölemeyeceksiniz…!” diye gözyaşlarıyla haykırması bir çok şeyi özetler bizim için. Önünde al bayrağa sarılı evladına rağmen ayakta dimdik duran bir babanın feryadını zannetmeyin ki Allah duymuyor. O Allah ki “Tuzak kuranların en hayırlısıdır.” Ve zalimin karşısında elbette ki zafer sahibi olacak olan odur.
Şuan elimden bu satırları yazmaktan başka bir şey gelmiyor. Bir gün belki bir stat köşesinde, bir durak dibinde ya da bir tankın önünde bize de şehadet nasip olursa, ben de kendimi bu al bayrağın gölgesine layık hissederim.