İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Bu hafta ki yazımda sizlere Türkiye’nin ABD’den uzaklaşması ve Rusya ile sıkı bir ilişki içine girmesini konusunu ele alacaktım. Fakat hafta sonu Sezai Karakoç’un Farklar kitabını okurken denk geldiğim bir yazının benim yazımdan daha yararlı olacağı kanaatine vardım. 1960'larda yazılan bu yazı hem geçmişe hem de geleceğe ışık tutuyor. Şimdi yazıyı sizlerle paylaşmak isterim.
TÜRKİYE VE RUSYA
…..
Rusya işte budur! Biz Müslüman Türkler için Rusya ve Ruslar her zaman buydu ve bu olacaktır.
Deli Petro, yalnız kendinden önceki Rus tarihinin bir özeti ve bir yemişi değildir. Kendinden sonraki Rusya’nın da bir planı, bir projesi ve bir tohumudur. Stalin bir Deli Petroydu; Kruşcef de modern bir Deli Petro’dan başka bir şey değil.
Elli milyon Türkiye, bu hürriyet çağında nefes aldırmayan bir memleketten umut beklemek, en hassas eczane terazilerinin bile tartamayacağı bir beyin ağırlığı değilse, mutlaka vinçlerin bile çekemeyeceği bir kötü niyet, en azından bir transatlantiğin kaldıramayacağı bir aşağılık duygusu ce zihin tembelliğidir.
Bir meselede Avrupa bizi tutmuyorsa hemen Rusya’ya dönelim diye düşünmek, Mehmet Ali Paşa’nın ordusu Osmanlı devletinin güç duruma düşürünce Devletin hemen Rusya’ya dönüşü gibi olmaz mı? Böyle bir siyaset, şu her zaman kötülediğimiz Mahmut Nedim Paşa siyasetinden başka bir şey mi olur? Kaldı ki, bugünkü Rusya, eski Rusya’dan çok daha tehlikeli, Türkiye ve Osmanlı imparatorluğu büyüklüğünde ve o derece milletlerarası bir hacim de değildir.
Bu nokta, o kadar kritik bir noktadır ki, yapacağımız en ufak bir hata, telafisi mümkün olmayan zararlar doğurur.
Bir an için bizi Batı Dünyası yalnız bırakmıştır, doğru! Buna karşılık birçok şey yapılabilir. Ama tek yapılmayacak bir şey varsa, o da , Rus blokuna dönmektir. Bu ölüm demektir. Hatta intihar.
Din, tarih, kültür, ırk ve ideoloji düşmanımız olan, Rusya, bize ruh yapısı bakımından olduğu kadar, Avrupa ile yeni kurmağa başladığı ilgiler bakımından da, siyaseten bile taraftar çıkmaz.
Böyle bir sonuçsuz başvurmadan sonra, tekrar Batıya dönülürse, batı bunu çok acıklı şekilde hesabını sorar.
Kıbrıs meselesi, bizi derhal uyandırması gereken bir alarm düdüğüdür.
Yapılacak tek iş, din, taarih, kültür, şartlar, tabii, coğrafi yakınlığımızhatta birliğimiz olan İslam ülkelerini en kısa zamanda, bir blokta birleşmeğe çağırmak ve bu bloğun lideri olarak, bütün bölgenin haklarını aramak ve korumak için batının karşısına çıkmak, batıyla eşit şartlarla anlaşmaktır.
Tek çare budur!... Tek çıkar yol budur
Sezai Karakoç
“Bu yazı 16 Aralık 1963 – 15 Şubat 1964 tarihleri arasında Yeni İstanbul Gazetesi’nde Farklar başlığı altında çıkan günlük yazılardan alınmıştır.
Yorum Yaz