İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
“Bir ülke düşünün ki, toprakları elmas madenleriyle dolu olsun ama halkı yoksulluk içinde yaşasın… Dünyanın en kıymetli taşı elmas, aynı zamanda ülkeyi kanlı bir iç savaşa sürüklesin... Çıldırmış bir zihniyet bazı komşu ülkelerden aldığı destekle kendi ırkından, kendi toprağından olan insanları gözünü kırpmadan öldürsün… Kendilerine katılmayan gençlerin ve çocukların kollarını bacaklarını bir ağacın dalı gibi kessin... Evet, Sierra Leone’de 12 yıl süren iç savaşta on binlerce insan hayatını kaybetti, bir o kadarı da sakat bırakıldı.” (Kanlı Elmas: Sierra Leone/ Kırılma Noktası)
Sierra Leone 1961’de İngilizler’den bağımsızlığını kazanmış bir Batı Afrika ülkesidir. Bağımsızlığını kazandığı 1960’lı yıllardan 1990’lı yıllara kadar ülkenin mevcut sosyo-politik durumu, kaynayan bir kazan gibiydi. Ülke 1990’lı yılların başından 2002'ye kadar yıkıcı bir iç savaş yaşamıştır. Elmas madenleri bakımından oldukça zengin olmasına rağmen batılı sömürgecilerin kışkırttığı ve göz yumduğu iç savaş sonucunda bir hayli fakirleşmiştir. Binlerce insanın hayatını kaybettiği, Birleşmiş Milletler’in yaşananlar karşısında sessiz kaldığı, uygar devletlerin görmezden geldiği bu 12 yıllık kanlı iç savaşı gelin birlikte irdeleyelim.
Her şey kirli işlerinden dolayı ordudan atılan Foday Sankoh’un taşrada düğün kameramanlığı yaparken yoksul halkın hükümete duyduğu öfkeyi fırsat bilip silahlı bir örgüt kurmasıyla başlar. Kurduğu bu örgütün adı RUF yani Devrimci Birleşik Cephe’dir. Sankoh, iç savaş yaşayan Liberya sınırındaki işsiz gençleri, hükümete öfke duyan herkesi ve hatta Liberya’daki savaştan kaçan binlerce mülteciyi yanına çekti ve Liberya’daki iç savaşı Sierra Leone’ye taşıdı. Zira Liberya’daki iç savaş sebeplerinin Sierra Leone’deki hoşnutsuzluklarla benzer olduğunu gören Foday Sankoh yanındakilere demokrasi ve ülkeyi düzeltme sözü vererek işe girişti. Ülkenin kırsal kesiminden propagandaya başlayan RUF 1991’de, yolsuzluk batağına saplanan ve güçsüz bir orduya sahip Sierra Leone yönetimini eleştirerek iş ve aş vaadiyle kalabalıkları yanında toplamayı başardı. O dönemde Sierra Leone hükümeti halkın ekonomik istikrar taleplerine kayıtsız kalıyor, lüks ve şatafat içerisinde halktan uzakta bir yaşam sürdürmekteydi. Bu ortamda RUF kendisini yayabilecek geniş bir sahaya sahip olmanın verdiği özgüvenle, ülkenin büyük bir kısmına sahip olmanın hayali içinde adımlar attı.
İlkin masum emeller üzerinden şekillenen bu örgüt zamanla kendisine tabi olmayanları dışlayan ve onları yaralamak veya öldürmek suretiyle cezalandıran bir terör örgütü haline geldi. Askeri birliklerine dahil olmayan erkeklerin kollarını veya ayaklarını keserek topluma korku salan RUF çok kısa zamanda toplumsal hareketin merkezi oldu. Silah desteğini ülkedeki elmas kaynaklarını paylaşmak şartıyla Libya ve Liberya’dan sağlayan RUF, alınan modern silahlarla karşısında durulması güç bir terör örgütü haline geldi. Güçlendikçe büyük şehirleri kuşatan RUF birlikleri 1992’de başkent Freetown’u kuşattı ve o sırada yönetimde olan Joseph Saidu Momoh hükümeti ordu içerisinden bir darbeyle alaşağı edildi. Dört sene süren askeri yönetimden sonra iktidar koltuğuna oturan Ahmed Tejan Kabbah’ın çok partili demokratik hayata geçmesi ve RUF ile barış masasına oturması da ülkedeki iç savaşı durduramamış, RUF daha fazla hak talep ederek ülkeyi yangın yerine çevirmeye devam etmiştir. Bunun en temel sebebi; önceki hükümetin orduyu, her bakımdan pasifize etmesi ve askeri teçhizat bakımından yetersiz bırakmasından kaynaklanıyordu.
RUF’un ülke üzerinde hakimiyet kurması ile birlikte elmas madenlerini ele geçirmesi, silah ve her türlü desteği aldığı ülkelere vaatlerini yerine getirmesiyle ülke gittikçe şiddetlenen toplumsal yıkımın eşiğine geldi. Bu yaşananlar sadece bir iç savaş değildi, ülkedeki elmas yataklarına sahip olmak isteyen ve isyancıları destekleyen dış güçlerin elması ele geçirme mücadelesiydi. RUF da Libya üzerinden dünya piyasasına sürdüğü bu elmaslarla yeni silahlar aldı.
Sonu gelmeyen ve 12 yıl süren bu kaotik durum, inanılması güç insan hakları ihlallerine sahne oldu. Palalarla elleri ve kolları kesilen ve canice katledilen masum sivil halka karşı bütün dünya kamuoyu sessiz kaldı. Çocukları asker olmaya zorlayan ve neden savaştıklarını anlayamayacak kadar robotlaştıran RUF güçleri katliamı sürdürebilmek adına askerlerine uyuşturucu enjekte ediyordu ve böylece kişi yaptığı işi bilinçsiz bir şekilde yapıyordu. Artan katliamlar, birçok insanın buludukları toprakları terk etmesiyle sonuçlandı. 2.5 milyon insan, ki bu nüfusun yarısına tekabül eder, evlerini terk ederek göçmen durumuna düştü.
Tüm bunlar yaşanırken Birleşmiş Milletler olayları seyrediyor, herhangi bir müdahalede bulunmuyordu. Dönemin Sierra Leone devlet başkanı Ahmed Tejan Kabbah bu duruma bir son vermek için Batı Afrika ülkeleri askerlerinden oluşan EKOMOG gücünden yardım istedi. Çoğunluğu Nijerya askerlerinden oluşan 11.000 kişilik EKOMOG gücü kısa bir sürede Sierra Leone’ye girmiş ve RUF militanı, sivil ayrımı yapmaksızın önüne çıkan herkesi öldürmüş ve daha büyük bir yaranın açılmasına sebep olmuştur. Üzerinden çok geçmeden EKOMOG güçlerinin faaliyetlerine engel olan hükümet çaresiz bir şekilde dışarıdan gelecek bir müdahaleye muhtaç hale gelmiştir. Birleşmiş Milletler 12 yıl boyunca görmezden geldiği bu kanlı iç savaşı 12 yılın sonunda nihayet görmüş ve sanki ilk defa vuku bulmuşçasına anında (!) müdahale güçlerini göndererek arabuluculuk yapmaya çalışmıştır.
Birleşmiş Milletlerin müdahalede geç kalması hakkında üç farklı yorum mevcuttur. İlki uluslararası toplumun müdahalesinin kesin çözüm olmayacağı anlayışı. İkincisi uluslararası toplumun Sierra Leone’de yaşananlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması. Üçüncüsü de yaşanan bu kötü olayların Afrika’nın sosyal yapısında var olan doğal şeyler olduğu ve müdahale etmenin gerek olmadığı anlayışı idi. Her ne olursa olsun ortada; 100.000’lerce insanın hayatını kaybettiği, birlerce insanın sakat kaldığı ve milyonlarca insanın yerini terk ettiği vahim bir durum yaşanmıştır. Üzerinden yıllar geçse de yaşananların Sierra Leonelilerce unutulmayacağı apaçık bir gerçektir.
M. Fatih Özmen
Yorum Yaz