Hayat
dört şeyle kaimdir, derdi babam
su ve ateş ve toprak.
Ve rüzgâr.
ona kendimi sonradan ben ekledim
pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
ham yüreğin pütürlerini geçtim
gövdemi alemlere zerkederek
varoldum kayrasıyla Varedenin
eşref-i mahlûkat
nedir bildim.
İsmet Özel
Büyük mütefekkir Nurettin Topçu “Var Olmak, düşünmek ve hareket etmek demektir. ” diyerek ilk sözü söyler. Ve devam eder ” Var Olmak, istemek ve sevmektir.” Aslında hepimiz bir varolmak kavgasının aktörleriyiz. Yani hepimiz düşünüyoruz ve hareket ediyoruz, istiyoruz ve de seviyoruz… Sadece kavgaya dâhil olma ve ürün verme süreçlerimiz farklı.
İnsan için Varolmakın zirvesi ürün vermektir. Ürün vermeye başladığımız zaman tam manada varoluruz. Çünkü varlığın var olma koşullarından en önemlisi birileri tarafından algılanmaktır. Düşündüğümüzü, hareket ettiğimizi, istediğimizi ve sevdiğimizi göstermemiz gerekir, algılanmamız gerekir.
Ürün vermenin ve algılanmamın zirvesi nedir? Bu sorunun en net cevabı ise “ŞİİR”dir. Şiir varoluş işinin hakikatidir. Bu çıkarsama nerden çıktı diye merak ediyor olabilirsiniz, şöyle ki ürün veren insanı düşünün… Bu insan için ölçü uzun menzilli ürün vermek olacaktır, – Bizim kadim medeniyetimizde de öyle değil midir?- yani öldükten sonra bile verdiği ürünün sürekliliği onun zirvede ki yerini belirleyen şeydir. Bu işin zirvesinin de düşünmek ve yazmak olduğu konusunda hepimiz hemfikirizdir. Düşünmek ve yazmak işinin de en büyük aracı dildir. Şiir ise dildeki en büyük tasarruftur. …
Aziz Dostum Ozan Dilek “-Her dokuz Kürt’ten onu sanatçıdır” derdi. Bunun şiir için olan versiyonu ise hepinizin malumudur.” Anadolu’da her beş kişiden altısı şairdir!.” Evet, evet bu durum aynen böyledir!. Hemen hepimiz gençlik çağlarımızda kalem ve kâğıtla baş başa kalmışızdır. Şiir! denemeleri karalamışızdır. Doğu toplumlarının duygusal olmasından mıdır başka bir şeyden midir bilmem? Ama toplumuzda en yaygın türdür şiir!. Mesela hemen herkesin ilk şiirleri! aşk temalı, kafiyeli ve taklit edilerek yazılmıştır. Ve yazan herkes bu işin edebi değerinin olmadığının farkındadır. Ancak hepimiz bu ilk şiirlerimizi! büyük bir mutluluk ve heyecanla paylaşmışızdır birileriyle. –İlk öğretmenimize veya annemize okumuşuzdur. Bazılarımız marjinallik yaparak sahibine de ulaştırmayı da başarmış olabilir.- Aslında ne kadar edebi bir değeri olmasa da hepimize verdiği o mutluluk tam da tezimizi destekliyor. Şiiri! yazdığımız ve paylaştığımız vakit; var olduğumuzu, algılandığımızı, hareket ettiğimizi, istediğimizi, sevdiğimizi… anladığımızı sanırız. Ama bu aslında sadece VAROLMANIN İLK ADIMLARINI ATMA sürecidir.
Şimdi gelelim işin hakikat boyuna, yani gerçekten varolmaya. Gerçek şiire, edebi değeri olana… Şiir ince bir çizgidir. Ne kadar Anadolu insanına şair desek de özde şair olmak çok fazla yetkinlik ister. En başta had bilmek gerektirir. Bizim hevesli gençlerden bir tanesi bir seminer çıkışı büyük şair Abdurrahim Karakoç’u yakalar ve –Üstat, ben de haddim olmayarak şiir yazıyorum. Bir baksanız olur mu? Diye soruverir. Şairin cevabı bütün meseleyi özetlemiştir. –Haddin değilse yazma kardeşim… Gerçekten durum böyledir insan haddi değilse kendinde yetkinlik görmüyorsa hiç bu işe bulaşmamalıdır. Ayrıca şiir kendinin bilinmesini ister. Şiir bilinmiyorsa şair olunmaz. Mesela şiir, bir bilgi edimidir. Şiirin verdiği bilgi ise varlık ve varolana değil varoluşa ilişkindir. Öte yandan şiir Lafzî delâlettir. Yani sözlü olarak ifade edilmesi şartıyla bir şeyin anlaşılmasının başka bir şeyin daha anlaşılmasını gerektirmesi durumudur. Bunları sağlamak yetmez şiir önermelerden oluşur. Çıkarımları vardır. Bu önermeler ve çıkarımlar hayali olabilir.-ki genelde olur- Hayali olması şiir mekândan bağımsız kılar, mekândan münezzehtir. Zaman içindedir. Hayali önermeler şiire imge katar imgeler ise düşündürmez, çağrışım yapar. Yani herkeste farklı bir şeyler uyandırır. Şiirde ahenk vardır. Bu ahenk şiirin bütünündedir yani harflerden başlayarak, kelimeler, mısralar ve bütün ahenklidir. Şiir ahenk imgelerle birleştirilerek okuyucuda etkiler bırakır. Şiirde hakikate ulaşmak çabası, aşk ile hâl üzere kâl ile ifade edilir. Şiir kısa yol ile yazılmaz. Meşakkattir. Şiir varoluşunu tamamlamış insandır. Tekrar Abdurrahim Karakoç’un ifade ettiği duruma dönersek, şiir iyi olandır, kötü olan şiir yoktur. Kötü, had bilinmeden yazılan, şiir değildir. Şiir ya vardır ya da yoktur.
O zaman;
Sual: Varoluşununuz?
El-cevab: Yazıyorum o halde varım!
Oktay KAYMAK