İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Halil Çakmaktaş: Öncelikle Allah’ın rahmeti ve bereketi tüm Müslümanların üzerine olsun. Ben Halil Çakmaktaş. İstanbul Fatih’te doğdum ve büyüdüm. İlk, orta ve lise eğitimimi Fatih’te tamamladım. Akabinde Uludağ Üniversitesi Tarih bölümünden mezun oldum. Aynı dönemde Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olarak ikinci lisans eğitimimi tamamladım. 2024 yılı itibariyle Hacettepe Üniversitesi Tarih bölümünde “Siyon Aşıkları Hareketi 1884-1897” adlı yüksek lisans tezimi başarıyla savunarak mezun oldum. Bir kamu kurumunda çalışma hayatıma devam etmekteyim.
H. Ç (Halil Çakmaktaş).:Büyüklerimiz, “merak, ilmin hocasıdır” demiş. Benim hikayemde burada başlıyor aslında. Milli Görüş kökenli bir aileden geliyorum. Babam, annem ve aile eşrafım, hepsi öyleydi. Çocukluğumda evde sıkça duyduğum ve hatırlayabildiğim kelimelerden bazıları şunlardı: Siyonizm, Filistin ve Erbakan. Dolayısıyla Filistin meselesi ve siyonizme olan ilgim kaçınılmazdı diyebilirim. Lisede bu merakım canlanmıştı, bu duruma yönelik kitaplar okuyordum ancak üniversitede döneminde konuyla ilgili soru ve cevap arayışım detaylı bir hale büründü. Üniversite döneminde Ortadoğu Tarihi derslerine merakım daha fazlaydı ve okul dışında da okumalarım hep bu yönde olmuştu. Hacettepe’de yüksek lisansa başladığımda bu alanda çalışma yapmak istiyordum. Cezbediyordu beni. Danışman hocam Selda Güner Özden, alanında son derece donanımlı ve yetkin bir akademisyendi, siyonizm üzerine bir çalışma yapmak istediğimi söyledim. Onun yönlendirmeleri bana çok faydalı oldu ve Siyon Aşıkları üzerine çalışma fırsatını yakalamış oldum. Tez sonrası ise hamdolsun çalışmamızı kitaplaştırma imkanı yakaladım ve okuyucuların istifadesine sundum.
H. Ç: Siyon Aşıkları, 19. Yüzyılın son çeyreğinde Doğu Avrupa’da ortaya çıkan ve Filistin’e göç etmeyi amaçlayan bir Yahudi hareketidir. Rus Çarı II. Alexander’ın suikaste uğramasıyla Çarlık Rusyası’ndaki Yahudiler ciddi bir baskı görmüşlerdir. Zira suikasti gerçekleştirenler arasında Yahudiler olduğu kanaati mevcuttur. Bu baskılardan kaçmak isteyen Yahudiler, göç fikrini bir kurtuluş reçetesi olarak görürler. Filistin bu noktada Yahudiler nezdinde bir “ev, hafıza, zürriyet ve kutsiyet” olması hasebiyle doğru adres olarak görülmüştür. Liderlerinin Leon Pinsker olması ve Pinsker’in ise öncesinde bir asimilasyon savunucusu olması da bir hayli trajiktir. Ancak Siyon Aşıkları’nı doğuran pogromlar ve baskılar, Doğu Avrupalı Yahudilerde bir değişim ve girişim faaliyetlerine yol açmıştır; tıpkı Pinsker da olduğu gibi. Pinsker öncülüğünde Siyon Aşıkları teşkilatlanarak hem göç faaliyetleri yürütmüş hem de Filistin’de kolonilerin sürekliliğini sağlamak adına çalışmalarda bulunmuştur. Herzl öncesi Pinsker liderliğindeki Siyon Aşıkları, yaptıkları çalışmalarla pratik siyonizmin öncüleri olmuşlardır. Bu bakımdan “siyonizm” kavramı Herzl ile başlayan ya da sadece salt “politik” bir durumdan ibaret olmadığı gün yüzüne çıkmaktadır. Fakat Siyon Aşıkları, politik bir amaçla değil, güvenli bir hayat gayesiyle Filistin’e göç etmeyi hedeflemişlerdir. Karşılaştıkları maddi krizler, bürokratik engeller, kendi içlerindeki farklı fikir ve çekişmeler hareketin büyümesinin önündeki engelleri oluşturan bazı unsurlar olmuştur. Tüm bunlar ve göç çalışmaları ve pratik siyonizmin politik siyonizme dönüşümü, tarihsel bir akış içerisinde eserde konu edinilmiştir. Son olarak faydalandığım kaynakların kahir ekseriyeti yabancı kaynaklar oldu. Türkçe kaynaklar maalesef son derece kısırdı ve konuya ilişkin literatür yok denecek kadar azdı. Kaynaklarda özellikle Siyon Aşıkları mensuplarının bizzat yazmış olduğu hatıra, biyografi ve konuya ilişkin çalışmaları kullandım. Yine “siyonizm” denilince göz ardı edilmemesi gereken otorite kitaplar başucu kaynaklarımdı. Pinsker’in Auto-Emancipation adlı eseri, çalışmamda zihinsel ve fikirsel çerçeveyi kavramada adeta bir rehber vazifesi gördü. Pinsker’in asimilasyondan siyonizme varan dönüşümü ve akabinde yazmış olduğu eseri, Siyon Aşıkları’nı meydana getiren sebepleri irdelemek adına eşsiz bir yapıt görevi gördü. Bu durum, çalışmamın son derece verimli ve düzeyli bir eser ortaya çıkmasına vesile oldu.
H. Ç: Siyon Aşıkları ilk ortaya çıktıklarında Çarlık Rusyası’nda resmi olarak faaliyet yürütememişlerdir. Çarlık Rusyası Yahudilerin faaliyetlerine kısıtlamalar koyarak mümkün mertebe sosyal faaliyetlerden alıkoymaya çalışmıştır. Dolayısıyla Siyon Aşıkları Çarlık Rusyası’nda gayriresmi olarak çalışma yürütmüşlerdir. Ancak 1890’da Siyon Aşıkları, Suriye ve Filistin’deki Yahudi Çiftçi ve Zanaatkarlarla Dayanışma Derneği diğer adıyla Odessa Komitesi adıyla yasal bir dernek statüsüne kavuşmuşlardır. Kapak fotoğrafı ise 6 Mayıs 1890 tarihinde Odessa Komitesi’nin ilk genel toplantısına ait bir resimdir. Fotoğrafta Pinsker, Mohilever, Lilienblum ve Ahad Ha’am gibi Siyon Aşıkları’nın önemli isimleri bulunmaktadır.
H.Ç: 1884 yılında Kattowitz Konferansı’yla özellikle Doğu Avrupa’da ve Orta Avrupa’da faaliyet gösteren Siyon Aşıkları, bir kurumsallaşma sürecine girerek bir merkezi yönetim oluşturuyorlar. Daha öncesinde bireysel ve bağımsız faaliyetler yürüten bu gruplar, Kattowitz Konferansı’yla tek bir merkezden yönetilmeye başlıyor. Bunun başlıca sebebi, fikirsel ve örgütsel kopuklukların giderilmesi, yerel göç faaliyetlerinin eksik ve yetersiz kalması, organize ve yürütülebilir göç faaliyeti için merkezi ve kurumsal bir yapıda olmanın gerekliliği ve maddi imkansızlıkların üstesinden birlikte gelinebileceğine olan inançtır. Kattowitz Konferansı, siyonist bir anlayışla ortaya çıkmış yani Filistin’e Yahudi göçünün gerçekleştirilmesi amacıyla Siyon Aşıkları’nı bir araya getirmiş bir konferanstır. Yahudi Tarihçi Yossi Goldstein, Dünya Siyonist Örgütü ve Dünya Yahudi Ajansı’nın köklerinin Kattowitz’e dayandığını söyler. Bu çıkarım, ulusal Yahudi hareketi girişimi ve siyonist örgütlenme açısından doğru bir yorumlamadır. Dolayısıyla Kattowitz hem siyonizm çalışmalarında hem de Yahudi tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Odessa Komitesi’ne baktığımızda ise Siyon Aşıkları’nın Çarlık Rusyası’nda yasal ve resmi adı olmuştur. Bu komiteyle göç etmek istedikleri Çarlık Rusyası’nda ve göç ettikleri Osmanlı Devleti’nde bürokratik olarak talep ve istekte bulunabilmişlerdir. Odessa Komitesi, kolonizasyon faaliyetlerinde var olan resmi prosedürlerin aşılmasında önemli bir işlev görmüştür.
Leon Pinsker'in görseli
6.) O. D: Siyon aşıkları hareketi Siyonizm’in temelini oluşturuyor. Buna rağmen bu hareket galiba 1897’de kesintiye uğruyor. Siyonizm’in daha sonra birçok farklı dalları ortaya çıkacak. Bu diğer Siyonist hareketler içerisinde Siyon aşıkları hareketinin nasıl bir etkisi var ve bu hareket içerisindeki Yahudilerin daha sonradan Herzl ve diğerlerine katılması söz konusu mu?
H.Ç: Hareket kesintiye uğramaktan ziyade 1897’de Dünya Siyonist Örgütü’nün kurulmasıyla ağırlığını ve çalışmalarını oraya veriyor. Siyonist kongreye 24 ülkeden 200’ü aşkın delegenin katılım sağladığı bilinmektedir. Yaklaşık 80 delegesi Çarlık Rusya’dan geldi ve bunları da Siyon Aşıkları Hareketi’ne mensup veya destekleyen Yahudiler oluşturmaktadır. Bu şu demek: Dünya Siyonist Örgütü’nün üçte biri Siyon Aşıkları Hareketi’ne mensup ya da hareketi destekleyen isimler. Bu siyonist perspektifin anlamlandırmak adına kaçırılmaması gereken bir detay. Bunun yanı sıra 1884’ten beri -yani 13 yıldan beri- Filistin topraklarında göç ve kolonizasyon çalışmaları ile uğraşan bir hareketin tecrübeli mensupları, Dünya Siyonist Örgütü’ne katkıları göz ardı edilmemelidir. Filistin’deki bürokratik ve siyasi yapıyı bilmeleri, tarım ve zirai faaliyetler konusunda bilgi sahibi olmaları, Filistin’deki etki alanı ve organizasyon becerisine sahip olmaları, örgütün Filistin çalışmalarında hareket ve manevra kabiliyetini artıran unsurlar olmuştur. Menachem Ussishkin, Chaim Weizmann, Ahad Ha’am, Abraham Gruenberg ve Nathan Birnbaum gibi siyonizmin hayata geçirilmesinde önemli işlere imza atmış isimlerin birçoğu Siyon Aşıkları’na mensup kişilerdir. Sadece bu isimler üzerinden bir değerlendirme yapacak olsak Siyon Aşıkları’nın siyonizmin fikri ve fiili gelişimine etkisini rahatça görebiliriz. Leon Pinsker’in liderliğinde gelişen Siyon Aşıkları Hareketi, “pratik siyonizmin” başlangıcını oluşturmuştur. Benzetme yapacak olursak bir hamurun oluşturulması gibi. Herzl ise bu hamurun ortaya çıkması akabinde yoğuran isimlerin başında geliyor ve “politik” birtakım çabalarla “devlet” yaratma düşüncesini ortaya atıyor ve nihayetinde ise mızrak çuvala sığmıyor.
7.) O. D:Pinsker’in Filistin’e bakışı nasıldı Hocam? Herzl ile ortak ve farklı yönleri var mıydı? Siyonistler daha sonra Pinsker’e ve onun fikirlerine sahip çıktılar mı?
H.Ç: Pinsker Filistin’i olmazsa olmaz görmüyor. Pinsker’in tek bir amacı vardı: Yahudilerin baskı ve zulme uğramadan yaşayabileyecekleri bir toprak parçası. Filistin’e bir anlam yüklemiyor daha ziyade hayata tutanma, özgür yaşam olarak görüyor. Karakter bakımdan pratik ve çözüm odaklı bir isim. Ancak mütereddit bir kişilik ve derinliğe sahip bir bakış açısından yoksun. Bir yöneticiden ziyade havari gibi. Herzl ise baskın ve derinlikli bir karakter. Hedeflerine ulaşmada ısrarcı, cevval ve son derece mahir. Bu bakımdan öncüsü oldukları yapılar da yani Siyon Aşıkları Hareketi ve Dünya Siyonist Örgütü de liderlerinin karakteristik özelliğini taşıyor. Ancak her ikisinin de ortak noktası, Yahudi toplumunun geleceğinin Filistin’de yeşertilmesi fikridir. Pinsker, bir devlet kurma düşüncesinden uzak ancak Yahudi varlığının devamı olmazsa olmaz. Herzl bu varlığı Filistin’de bir devlet tasarısı altında devam ettirmek istiyor. Siyonistler, Pinsker’i bu yüzden sıkça eleştiriyor hatta siyonist olarak değerlendirilip değerlendirilmemesi gerektiği hala tartışma konusudur.
Siyon Aşıklarının kurduğu Koloniler
8.) O. D: Ortodoks Yahudilikte Mesih Gelmeden Kudüs’e toplu göç yasaktır. Siyon aşıkları ise bu duruma farklı bir şekilde bakıyor olmalılar ki bölgeye göç etmişler. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
H.Ç: 19. Yüzyılda Haham Judah Alkalai ve Zevi Kalischer, bu toplu göç yasağına karşı bazı fikirler beyan etmiştir. Yahudilerin yüzyıllardır göç etmeleri ve vatanlarından uzak yaşamlarının bu toplu göç yasağına karşı bir “kefaret” olduğu ve kurtuluş için Mesih’i beklemenin manasız olduğunu, Yahudilerin kutsal topraklara yerleşip hizmet etme arzusuyla orada birleşmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Aslında bu durum, siyonist teorinin dinsel gelişimini gösterme de önemli bir adımı teşkil ediyor. Alkalai ve Kalischer’dan ders almış ve fikirlerinden etkilenmiş olan Samuel Mohilever, vaad edilmiş topraklara dönüş fikrini benimsiyor ve bu fikri Doğu Avrupa’da dindar Yahudiler arasında yaymaya çalışıyor. Siyon Aşıkları’nın kurucusu olan Mohilever, aynı zamanda hareketin içerisinde bulunan dindar Yahudilerin lideri konumunda. Siyon Aşıkları’nın Doğu Avrupa’da doğması ve Doğu Avrupa Yahudilerinin ekseriyetinin dindar olması, Mohilever’in fikirlerinin kabul gördüğünün bir göstergesidir. Bu bakımdan Siyon Aşıkları içerisindeki dindar-muhafazakar grupları Mohilever, seküler-maskil grupları ise Pinsker konsolide ederek hareket içerisinde devamlılıklarını sağlamıştır.
Sonuç:
Ozan Dur: Halil Hocanın kitabını bir solukta okumuştum. Kendisi ile röportaj talebimi kabul ettiği için çok teşekkür ediyorum. Bu minvalde çalışmalarına Hocamız hayırlısı ile devam eder umarım. Bölge çalışmalarının önemi ortada. Gençlerimiz ömür boyu olmak üzere çalışmalar yapmalı. Hatta ilim ve bölge çalışmaları da babadan oğula geçmeli, bu mümkün olmazsa Hocadan talebeye geçmelidir. Böylece ülkemizin uzman ve yetişmiş insan sorunu birkaç nesil içerisinde tamamen ortadan kalkmış olacaktır. Bu uğurda mücadele edecek değerli gençlerimize ihtiyaç olduğu açıktır. Her şart ve şeraitte nefes alınıyorsa bu alanlarda çalışmaktan gençlerimiz vazgeçmemelidir. Hocamıza teşekkür ediyor, yazıyı ilginize sunuyorum. Bir başka röportajda inşaAllah görüşebilmek ümidiyle, sağlık ve sıhhatle.
Halil Çakmaktaş & Ozan Dur
Yorum Yaz