Siyonistler “İsrail’i” nasıl kurdular?
Siyonizmin birçok dalı var. Bu belli bir oranda alıcısının olduğunu da gösteriyor. Ama son zamanlarda Post Siyonizm gibi şeylerin çıkması ve Yahudilerin ilk devletin kuruluşunda gösterdikleri fedakarlıkların şimdiki gençleri tarafından gösterilmemesi sorun olarak gösteriliyor. Şimdiki gençlerin bir “umudunun” olmadığı da dile getiriliyor. İlk ideallerinden oldukça uzaklaştılar denilebilir. Zaten baya bir sapmalar ve tahrifler de olmuştu. Mesela Herzl, Filistinli Araplarla anlaşma yoluna gidilmesini savunuyordu. En azından eserlerinden bunu anlıyoruz. Ama kendisi de büyük güçleri devreye sokacaktı. Herzl’in başlattığı akım sayesinde ve milliyetçiliklerin yükselmesiyle birlikte siyonizm güç kazandı. Yahudilerin bir kısmı, bunların azınlıkta olduğu da söylenmektedir, bir siyonizm ideali ile bölgeye gelmişlerdi. Bir “umut”ları vardı geleceğe dair. İlk başlarda Araplarla anlaşma yoluna gitmişlerdi. Hatta bir sohbette dinlemiştim tarımı Filistinli Araplardan öğrendiler deniliyordu. Zaten okuduğum eserde de belirtildiği üzere ucuz iş gücü ve normal iş gücü olarak Filistinli Araplar çalışıyor bölgede. Yahudiler iş gücünü fethetme sloganıyla ortaya çıkarak Filistinlilerin elinden işlerini alıyorlar. Bu beraberinde sorunları getiriyor. Yahudiler karşısındaki zor durumlarından ve bazı sebeplerden dolayı birkaç büyük isyan yaşanacak bölgede. İngilizler, Yahudileri desteklerken daha sonra Araplardan yana tavır takınacaklardır.
Yahudiler planlarını gizli bir şekilde işlemediler. Buna rağmen ortaya çıkacak sorunun Filistinliler lehine bu kadar acımasız olacağını o dönemde Filistinlilerin kestiremedikleri de söylenilmektedir. Yerlerinden edilmeleri ve çok zor şartlarda yaşamaya zorlanmaları Yahudilerin bu hamleleri sonucu olacaktır. Ama kan, göz yaşı, kovma ve birçok tedhiş eylemi üzerine kurulan bu “devlet” ne kadar adaletten mahrum kalabilir ki. Bir Selahaddin Eyyübi’nin 49 yaşına gelmesine bakar.[1]
Yahudiler Bilu gibi gençlik örgütleriyle bölgeye Polonya taraflarından gelmeye başladılar. Bunu diğer Yahudiler takip ettiler. Gelenlerin belli bir kısmı bir misyon ile geliyorlardı. Tarım kolonileri kurmaya çalıştılar ve ilk denemeleri başarısızlıkla sonuçlandı. Destek bulmaya ve maddi destek elde etmeye çalıştılar. Ünlü Yahudi zenginleri onlara yardım etti. Onlar da onun isimlerini (Rotschildler) Filistin’in cadde ve sokaklarına vererek yaşatma yolunu seçtiler.
Devlet kurulur mu kurulmaz mı demiyordu Yahudiler. Çabalıyor ve durumlarını iyileştirmeye çalışıyorlardı. Siyonist kongreler de devam ediyordu. Herzl’in “davası” sahipsiz kalmamıştı ve onun ön görüsü bir yıl sapmayla gerçek olacaktı. Siyonist kongrelerden birisinde Üniversite açılması gündeme geldi. Yahudiler kendilerine ait bir üniversite açmaya karar verdiler. Ortada daha devlet yok ve Manda yönetimi de yoktu. Osmanlı yönetiyordu ve Yahudiler aynı senelerde Tel Aviv şehrini kuracaklardı. İlk belediye başkanı Meir Dizengoff olacaktı. Kendisinin adıyla bir alışveriş merkezi ve yanlış bilmiyorsam sokak var. Tel Aviv şehri daha sonra dünyanın en pahalı şehirlerinden birisi haline gelecekti.
Üniversite kurmaya çalıştılar Yahudiler. Adını da Kudüs İbrani koydular. Dillerini de Yidişten İbraniceye çevirdiler. Normalde dilleri Yidiş olabilirdi. Almanca ile bağlantılıydı ve Almanlarda soykırım yapacaklardı. Onlardan önce de Ben Yehuda İbranice ile kafayı bozmuş bir şekilde ilginç çalışmalara girmişti. Sözlük yazıyor ve kelime türetiyordu. Kelimelerinden bir kısmı yaşayacak ve büyük ihtimalle çoğunluğu da ölecekti. Yaşayan kelimeleri ve evinin müzeye çevrilmesi gibi şeyler ona sahip çıkıldığını gösteriyor. Dindar Yahudiler ise bu durumdan rahatsızlar. Onlar da İbranice konuşuyorlar ama bu aslında kutsal bir ibadet dili. Sınırlı bir kullanım alanı varken bu günlük dil oluyor.
Dil işi tamamdı. Dilden sonra tarih alanına el attılar. Kahramanlar oluşturdular. “Masada” olayını canlı tutmaya çalıştılar. Yahudilerin direnişinden örnekler verdiler. Tarih ve kültürlerini bu şekilde oluşturdular. Milli bir hamleleri de vardı: Siyonizm. Buna da sahip çıkarak çalkantılı bir dönemden faydalanıp “İsrail”i ilan ettiler. Ben Gurion, Chaim Weizmann ve kurucu elitler yerli değillerdi. İlk yerli başbakan İzak Rabin olacaktı ve aşırı dindar bir Yahudi tarafından öldürülecekti. Göçmen olan bu elitlerin hamleleri Filistinliler açısından onarılmaz yaralar açacaktı. Chaim Weizmann’ın İngilizlere savaş döneminde çok yararı dokunmuştu. Kimya alanındaki çalışmalarıyla öncü olmuş ve “İsrail”in ilk cumhurbaşkanı olmuştu. Onun da çabalarıyla İngilizler Yahudilerden yana tavır alıyor ve Filistinlileri eziyorlardı. Bölgede uzun yıllar devam edecek kan ve çatışmanın da fitilini ateşliyor ve bölgeden çekiliyorlardı. İngilizler yerini Amerika’ya teslim ederek ve arkalarında bir kaos bırakarak bölgeden çekildiler. Süper güç oyunu da Ortadoğu ile son buldu. Ortadoğu büyük bir coğrafya, medeniyetlere beşik oldu ve dışarıdan gelen süper güçlerin de sonunu getirdi. İngilizler güçlerinin zirvesine çıkıp Ortadoğuya da hükmetmek istediklerinde, ateşle oynamış oldular. Amerika bile bölgede dayanamayıp çekildi. Olan Müslümana olmuştu ve on yıllardır Müslümanlar acı çekiyorlardı. Bir uyanışa ihtiyaç olduğu açık. Bu uyanış umarım musibetler daha da büyümeden olur. Peygamberim nasihat almayan da hayır yoktur diye buyuruyor. Bizlerin de musibete gerek kalmadan nasihat almaları ve hayırlılardan olması gerekiyor.
Not: Bizler Müslüman olarak onları yakından takip etmeliyiz diye düşünüyorum. Benim çabalarım tanımadan yana ve bu alanda da inş Rabbim müsaade ettiği sürece devam edecektir.
[1] Bizler Müslümanlar olarak Yahudilerin yaşam haklarına karşı değiliz. Sadece hakkımız olan Kudüs’ü istiyor ve onun güvende olmasını talep ediyoruz. O topraklarda huzur ancak Müslüman bir yönetimde olabilir. Bunu da İslam hakimiyeti dönemleri kanıtlıyor. Haçlı zihniyeti orada kıyımlar yaptı. Yahudiler ise orayı ellerinde tutmaya 2 bin yıl muktedir olamadılar ama akıllarından da çıkarmadılar.