- BATI SEVDALISI MUSTAFA REŞİT PAŞA
- GÜLHANE PARKI
- MEDENİYET RESULÜ
- Mustafa Çağlar
- MUSTAFA REŞİT PAŞA
- MUSTAFA REŞİT PAŞA KİMDİR
- OSMANLI DEVLETİ
- RESUL MUSTAFA REŞİT PAŞA
- ŞAİR EVLENMESİ
- TANZİMAT FERMANI
- TANZİMAT FERMANI HANGİ PADİŞAH DÖNEMİNDE İLAN EDİLDİ
- TANZİMAT FERMANI İLANI
- TANZİMAT FERMANI NEDEN İLAN EDİLDİ
- TANZİMAT FERMANI NEDİR
- TANZİMAT FERMANI ÖNEMİ
- TANZİMAT FERMANI ÖZET
- TANZİMAT FERMANI SEBEPLERİ
- TANZİMAT FERMANI ÜZERİNE MAKALELER
- TANZİMAT FERMANINI KİM İLAN ETTİ
- TANZİMAT FERMANINI KİM YAZDI
- TANZİMAT FERMANININ SONUÇLARI
Tanzimat Fermanı 3 Kasım 1839 (Tanzimat Fermanı nedir?) yılında Gülhane Parkında ilan edilmiştir ya da ettirilmiştir desek belki daha doğru olur. Osmanlı Devleti, bozulan devlet yönetimi, askeri ve bilimsel alanlarda Batı’nın gerisinde kalması sonucu gücü iyice zayıflayan bir devlet olmuştur. Devlet’in başına geçen Sultan Abdülmecit fermanı imzalamak zorunda kalmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in 1453 İstanbul’un Fethi’nden bu yana Batı’nın gözü hep bu topraklarda idi ve bu geriye gidiş en çok da Batı’nın işine yaramıştı. 3 kıtada at koşturan Osmanlı Devlet’i kendi içindeki çakalların koşuşturmalarına engel olamaz hale gelmişti. Bunun en somut örneği olarak karşımıza Tanzimat Fermanı çıkmaktadır. Batı sevdalısı Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı Devleti’nin kurtuluşunun tek çaresinin medeniyete kavuşmak ve Batılı gibi olmakta bulmuştur. Bu yüzden fermanın hazırlanmasında ve okunmasında kilit rol oynamıştır. Bu ferman neleri nasıl değiştirmiştir onları inceleyeceğiz. Bunu yaparken Şinasi’nin Mustafa Reşit Paşa için kullandığı dizleri ele alacağız.
“Gelelim zât-ı Reşîd’in şeref-i mebhasine
Söz mü var devleti ihyâya olan meb’asine
Sensin ol fahr-ı cihân-ı medeniyet ki hemân
‘Ahdini vakt-i sa’âdet bilür ebnâ-yı zemân…
Acep midir Medeniyyet Resûlü dense sana
Vücûd-ı mu’cizin eyler ta’assubu tahzîr.”
Şinasi, Mustafa Reşit Paşa’yı övmeye başlar başlamaz hitap ettiği Müslüman toplumuna göre övgüler dizdiğini görürüz. Böylelikle toplumu yeni ve farklı bir anlayışa adapte edebilmek için toplumunun kendi düşünce ve inanışına göre benzetmeler kullanmıştır. İlk beyiti şöyle çevirebiliriz:
“Şimdi de Mustafa Reşit Paşa’nın şerefli şahsiyetinin konusuna geçelim.
(M. Reşit Paşa’nın), Devlet’i tekrar diriltmek için (Allah tarafından) gönderildiğine karşı şüpheyle bakan bir söz mü var?”
Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı Devleti içerisinden elçilik, sadrazamlık gibi önemli görevler üstlenmiştir. Bu görevlerinin amacı Batı’yı iyi takip etmek, onun ilmini ve gelişmesini analiz edip bunları Osmanlı içerisinde uygulamaktı. Birçok aydınımız gibi o da gittiği Batı’nın asla önüne geçilemeyeceğini bu yüzden çözümün onlar gibi yaşamakta ve hareket etmekte olduğunu savundu. İşte kendisini buna adayan bir şahsiyet yani Batı’yı tümüyle benimsemeyen Reşit Paşa, Şinasi’nin gözünde “şerefli bir şahsiyettir”. Öyle ki onun şerefi Osmanlı’yı yeniden diriltmek için yeterlidir ve bu gücü insanüstü bir güçtür. Bu kadar ağır bir yorum yapmak doğru mudur diye aklınıza soru gelebilir. Fakat sonraki dizelerde de göreceğiz ki Mustafa Reşit Paşa için Peygamberlik benzetmesi de açıkça yapılacaktır. Bu yüzden onun devleti dirilteceğine dair şüphe dahi olmadığını savunmuştur, şair. Osmanlı’nın bazı aydın kesimleri devletin iyiden iyiye gerilediğini savunmuş ve bunda en büyük etkiyi İslam’da bulmuştur. Haliyle yeni bir din arayışına girişmişlerdir. Artık İslam ve onun Halife’sinin ortadan kalkması ve yerine yeni bir din ve önderin getirilmesi gerektiğini savunmuşlardır. İşte Tanzimat Fermanı, Padişah’ın haklarını kısıtlayan yani İslam ve Halife’nin etkisini azaltan ilk resmi açıklamadır. Bu yüzden açıklamanın sahibi olan Reşit Paşa bu denli övülmüştür. Diğer beyite geçecek olursak:
“Sen, bu medeniyet dünyasının övülmüş kişisisin
Bu zamanın insanları için senin devrin, saadet devri(Hz. Peygamber’in devri) gibidir.”
Sözünü ettiğimiz benzetmelerden ilki bu beyitte karşımıza çıktı. Bilindiği üzere insanlığın en güzel devri Asr-ı Saadet devri olarak bilinir. Bütün insanların kurtuluş müjdeleyicisinin yaşadığı ve İslam’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’in indirildiği devirdir. Biz Müslümanlar ise bu devre uygun bir şekilde yaşamaya çalışırız. Hangi çağda olursa olsun, bu devir bizden ne kadar uzakta olursa olsun(yıl olarak) bize yol göstermeye devam edecektir. Çünkü insanlığın kaybolduğu bir devirde Hz. Peygamber gelmiş ve tebliğ ettiği din ve getirdiği kitapla onların hem bu dünyasını hem de öteki dünyasını müjdelemiştir. Şinasi’nin gözünde Osmanlı Devleti ve oradaki insanlar kaybolmuştur. Yani medeniyetin gerisinde kalan bir toplum olmuştur. Ona göre Batılı olmayan bir toplum aynı Hz. Peygamber gelmeden önceki Mekke gibidir ve bir kurtarıcıya ihtiyaçları vardır. Onlara Batıyı anlatan, öğreten ve bunu benimseten bir kurtarıcı lazımdı. M. Reşit Paşa (haşa) bir kurtarıcı Peygamber gibi elinde kutsal kitap olarak Tanzimat Fermanı ile Gülhane Parkı’nda tebliğde bulunmuştu. Onları Batılı olmaya, Batılı gibi giyinmeye ve yaşamaya davet etmiştir. Medeniyet, Resûlü Mustafa Reşit Paşa olan bir din gibi düşünülmüştür. Bunu son dizenin çevirisine bakarsan daha iyi anlarız:
“Sana Medeniyet Resûlü dense tuhaf mı olur?
Senin mucizelerle dolu vücûdun körü körüne bağlanmayı önler(bağnazlığa korku verir).”
Şinasi burada bir insanın yüceltmeyi en ileri boyuta taşıyor. Yani ona “Peygamberlik” vasfını yüklüyor. Ayrıca bir Peygamber’e özgü olan mucizelere sahip bir vücudu olduğunu öne sürüyor. Peki ya körü körüne bağlanmadan kastı nedir? Osmanlı o dönem İslam’a bağlı bir toplum ve de devlet idi. Şinasi, bu toplumdaki bireylerin körü körüne bağlandığı dediği ta’assub, İslam’dan başkası değildi. Şinasi’nin gözünden bu doğru bir benzetmedir denilebilir. Çünkü, yeni bir din olarak Medeniyet ve onun Resûlü olarak da Mustafa Reşit Paşa var artık. Haliyle bu yeni dînî topluma anlatmak ve benimsetebilmek için, eskiyi yerden yere vurmak gerekmektedir. Batı ne zaman İslam’ı ve onun yaşantısını sevdi ki, Batı sevdalıları sevsin. Fermandan sonra Osmanlı’da ilk değişikliklere bakıldığında Batılı tarzda giyim ve yaşam benimsenmeye başladığını hemen görebiliriz. Şinasi bu dînî beslemek adına yalnızca kaside yazmamış aynı zamanda “Şair Evlenmesi” gibi eserleriyle de İslam yaşayışını ve toplum düzenini eleştirmiştir. Kısacası Şair Evlenmesi, İslam toplumlarında görülen “Görücü Usulü” evlenmeleri eleştirmek adına kaleme alınmış bir eserdir.
Her devrin belli dönüm noktaları vardır. Osmanlı Devleti içinde İslam’ın Batı karşısında güçsüz düşürüldüğü dönüm noktası; Tanzimat Fermanı’dır. Öyle ki bu ferman ve beraberinde gelen yeniliklerle bırakın yeniden dirilmeyi, 600 yıllık devletin yıkılması hızlandırılmıştır.
Yani 600 yılda yıkılmayan devleti 80 yılda yıkan fermanın adı; Tanzimat Fermanı’dır.
Mustafa ÇAĞLAR