İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
26 Mayıs’ta 124. ölüm yıl dönümüne girmiş olan Cevdet Paşa, Tanzimat döneminin demirbaşı kıymetli aydınlarımızdan biridir.
[caption id="attachment_12629" align="alignright" width="215"] Ahmet Cevdet Paşa[/caption]
Hukukçu kimliğiyle Osmanlı Devleti’ne Mecelle’yi; güçlü kalemiyle Tarih-i Cevdet’i miras bırakacak; eğitimciliğiyle Osmanlı’ya modern eğitim kurumları kazandıracak; alim, hukukçu, eğitimci, dil bilimci ve müellif bir şahsiyettir. Asıl adı Ahmed olup, “olgunluk, kusursuzluk” anlamlarını taşıyan Cevdet mahlası, kendisine hocası tarafından İstanbul eğitimi sırasında verilir. Mahlasının hakkını bir ömür boyu verecek olan Ahmed Cevdet Paşa, Osmanlı tarihinde Doğu kültüründen ayağını kaldırmamış bir yenilikçidir. Hayatı hakkında bilgileri sitemizde mevcut olan Kızının Gözünden Ahmet Cevdet Paşa adlı yazıda bulabileceğinize dikkat çekerek, 17. yüzyıl ile Osmanlı topraklarına giren “modernleşme sorununa” 19. yüzyılın dünyasında Cevdet Paşa’nın öneri ve fikirleriyle yazıyı sürdürelim.
Tanzimat Fermanı’nın müellifi Mustafa Reşit Paşa ile sıkı bir ilişki içerisinde olması, Cevdet Paşa’nın siyasetteki safına bir göz kırpar. Görmüş olduğu klasik medrese eğitimi ise kadim ile cedid arasındaki duruşunu büyük ölçüde belirler. Tanpınar, Cevdet Paşa’yı “Avrupa’ya hayran, medeniyetçi, terakki sever; buna mukabil yerli ananelerin ve hususiyetlerin muhafazasında muasır” bir zat olarak tanımlar (Tanpınar, 1969: 207). Osmanlı tarihinde kalemiye sınıfından seyfiye sınıfına geçen nadir şahsiyetlerden biridir aynı zamanda. İlmiye sınıfının en yüksek rütbesi olan kazaskerlikten, mülkiye sınıfına geçiş Osmanlı’daki tek olaydır (Koç, 2017: 6). Osmanlı Devleti’nin öncelikle askeri reformlara duyduğu ihtiyaç, Avrupalılaşma rüzgarına kapılmayı münasip gösterecektir. Modern asker yetiştirmenin elzem olduğu kanısı ile aydınların çözüm arayışları Cevdet Paşa’da pratiğe dökülecektir. Medreselerin durumunu içeriden bir göz ile muhasebe edebildiği için revizenin eğitim kurumlarının ıslahı yönünde olması fikri, bu pratiğin ilk örneklerini oluşturur. Medrese derslerinin metruk ve mensa (Fatma Aliye, 1995: 33) oluşu, yeni eğitim kurumlarını gerekli kılmıştır. 1851 yılında kaleme aldığı Darülmuallimin Nizamnâmesi’nde mektep hocalarının liyakat sahibi olabilmeleri için düzenlemeler getirmiştir (Cevdet Paşa, BOA, İ..MVL.; Darülmuallimin Nizamnamesi, Akyüz, 1990). Eğitim ve kültür kurumlarının ihtiyacı olan yeni bir müfredatın ve Türkçe’nin bilim dili haline gelmesinin gerekliliği üzerine çalışmalarda bulunmuştur (Halaçoğlu ve Aydın, 1993: 445).
Osmanlı Devleti içerisinde mevcut olan idari bozukluklar, baskıların ve soygunların artmasının sebepleri, Hıristiyan tebaadan alınan adaletsiz vergilerin mevcudiyeti, vezirlerin, ayanların ve kadıların haksızlıklarına karşı önlem alınması noktasında raporlar sunmuştur (Cevdet Paşa, 1973: 316). Rusya ve Osmanlı Devleti’nin ıslahatlarını mukayese ederek her milletin yeniliklerini kendi dinamikleri içerisinde gerçekleştirmesine dair vesikalar kaleme almıştır (Cevdet Paşa, BOA, Y..EE..). Avrupa’nın ilim ve tekniği, bunun yanında askeri başarılarının örnek alınarak tatbik edilmesi gerektiğini vurgulayarak Batılılaşma fikrinin nasıl ve ne şekilde benimseneceğinin sınırlarını çizer.
Cevdet Paşa, değişimin en çok hissedildiği en uzun yüzyılda; değişim mekanizmalarının tam ortasındaki konumuyla Osmanlı tarihi ve Türk modernleşmesinin önemli simalarından biridir. Sahip olduğu ilmi birikimi geleceğe aktarması, medeniyet tahakkümlerinin yaşandığı günümüz dünyasına tarihi bir kapı aralamaktadır. Cevdet Paşa’nın çağına ve çağlar ötesine verdiği mesaj, Mevlana’nın pergel metodunun uygulanması gerektiğidir. Bir ayağın hakikatte -kadim gelenekte- sabit durması, bir ayağın ise dünyanın diğer medeniyetlerinde gezinmesidir.
Ruhu şad, ilmi bâki olsun.
Elif Merve KOÇ*
*Yeditepe Üniversitesi Tarih Bölümü Doktora Öğrencisi
Kaynakça:
Yorum Yaz