TARİH ÜZERİNE...

EDEBİYAT

Her insanın belli amaçları vardır hayatta. Birçoğu amaçsız yaşadığını düşünse de geriye dönüp baktıklarında belli bir yol doğrultusunda olduğunu görür. Bizler toplum olarak boşlukta gibiyiz. Özellikle Tanzimat Fermanı sonrasında kendimizi bir yerlere ait hissetme çabasına giriştik. Ne kadar başarılı olduk? O gün savunulan görüşlerin bugünkü karşılıklarına baktığımızda bu başarıyı daha iyi görebiliriz. Devrin edebiyatçılarının taklitten öte gidemediğini ve bize ilimde fark atan Avrupa’yı yalnızca kültürel ve toplumsal anlamda yakalamaya çalıştığımızı söylemek yerinde olacaktır.

Medeniyet inşa etmek, medeniyetleri taklit etmek değildir. Bizler bunu yanlış anladık ve taklitle başarıya ulaşmanın gayretine düştük. Neredeyse 2 asra dayanacak bu durum sonucunda toplumumuz kendi benliğinden iyice uzaklaştı. Artık yön veren toplum olmaktan yön verilen toplum olmaya doğru yöneldik. Savaşça ve meydanda kırılmayan direncimiz toplumsal yaşantıda kırılmıştı. Çünkü Tanzimat Fermanı, bu ülkenin ve milletin bedelini Tanzimat olarak kendi benliklerini verdikleri bir fermandır. Binlerce yıllık köklü tarihimizi ve yaşantılarımızı bırakıp da Avrupalı gibi yaşamak bizi tarihsizleştirdi. Bu konuda Prof. Dr. İhsan FAZLIOĞLU’nun sözünü hatırlamakta fayda vardır: “Kendi hakkında idrâki olmayan kişi, ne kendine ne de tarihine saygı duyar; başka milletlerin kültür ve tarihlerinde yanaşma, sığıntı olarak yaşar.” Aslında Tanzimat Fermanı’nı tek cümle ile özetleyin deseler, bu cümleyi örnek gösteririm. İçinde o kadar fazla anlam taşıyor ki toplumu biraz anlaya çalışan ve tarihini iyi okuyan birisi ne demek istediği gayet iyi anlayacaktır. Eskiden insanlar kılık ve kıyafetindeki benlikleriyle vardı. Şimdi ise yalnızca kılık ve kıyafetleri var ve benlikleri dışında her şeyi barındırıyorlar.

Bir insan kendisini en iyi tarihiyle tanır. Çünkü doğduğu millet ve toplumlar o kişinin temel taşlarıdır. Eğer iyi bir bina inşa etmek istiyorsanız, bu temellerin sağlam ve köklü olması gerekir. Batı’nın ilim olarak üstülüğü kabul etmeyecek değilim. İlim için Çin’e dahi gidilmesi anlayışına sahip bir toplumuz. Hiçbir zaman Müslüman olmayanların ilmi bize yaramaz anlayışına sahip olmadık. Çünkü biliyoruz ki ilmin dili, dînî olmaz ve ilim de utanma yoktur. Haliyle bugün ilmi olarak üstün bir Batı karşısında, yapmamız gereken şudur: Batı da ilmini gökten bulmadı. O da çeşitli toplumlardan ve tarihlerden aldıkları ilimleri güncelleştirdi. Şuan ki bizden tek farkı, taklit etmek yerine onlar aldıkları ilmi kendine has bir şeymiş gibi benimsediler ve ileriye taşıdılar. Eğer ilmi, bir bayrak olarak görecek olursak şuan bayrağın taşıyıcısı Avrupa’dır. Bize düşen görev ise, o bayrağı onlardan daha çok hak etmektir. Bunu da taklit yaparak ya da kendimizi inkâr ederek başaramayız.

Başarı; geçmişi bilip, geleceğe de kendine has adımlarınla yürümektedir.

Mustafa ÇAĞLAR
Mustafa ÇAĞLAR

Kabil yüreğini Habilleştirme gayretinde biri. İletişim: [email protected]

Yorum Yaz