İlim ve Medeniyet

TASAVVUF MEŞREBİNDE SÖZÜN TEMİZLİĞİ VE LİSAN’A DİKKAT

Tasavvuf Meşrebinde Sözün Temizliği ve Lisan’a dikkat

Ali Ulvi Kurucu’dan ve Tasavvuf büyüklerinden bu bahsi açmak istiyorum. Tasavvuf büyükleri ağızlarından çıkan her söze dikkat ederlerdi. Mesela Lambayı söndür demezlerdi, lambayı dinlendir derlerdi. Ağızdan çıkan sözler o kadar önemli ki bu konuda başına bir sürü iş gelen insan bulunmaktadır. Kendi hayatımdan örnek verecek olursam, bir Hafız arkadaşımız Lisansta vefat etmişti. Ben de O’nun arkasından onun için bahar bitti dedim. Böyle bir söz ağzımdan çıkıverdi. Bunu müteakip gelen 5 yıl boyunca çektiğim acının haddi hesabı yoktur. Allah bu sözümden dolayı beni cezalandırdı ve yıllar boyunca bir saniye bile rahat edemediğimi bilirim. Arkadaşım kalp krizinden vefat etmişti. Ben de Kalp krizinden öleceğim diye yıllarca hastane hastane dolaştım. Bir çözüm bulunamadı. Türlü ilaçlar kullanmak zorunda kaldım. Canım yandı eridim ve olgunlaştım. Rabbim o imtihanlarda bana yardımcı oldu. Ölmem mukadderdi ama Rabbimin izniyle hayatıma devam ediyorum. Tam 5 yıl acı çekmek ve sorun yaşamak zorunda kaldım. Kalbimde şiddetli ağrılar oluyordu ve sindirim sistemim çökmüştü. Sonra uzun yıllar tedavi olmam gerekecekti. Sadece ağzımdan bir cümle çıktı ve yıllarca acı çekmek zorunda kaldım. Dil belası da denildiği gibi gençlerimizin bu hususa dikkat etmesi gerekiyor. Sorunun nereden kaynaklandığını da uzun yıllar anlayamadım ve çektiğim acılarla yaşamak zorunda kaldım. Sadece söylediğim bir cümle idi ama Allah indinde büyük sorunlar yaşamama sebep oldu. Bu benim kendi hayatımdan gençlere örnek olması için yazdığım bir kısım. Şimdi Ali Ulvi Ağabey’in dedesine kulak verelim.
“Dedemin birkaç kere dinlediğim, mühim bir tavsiyesini hiç unutamam:”“Efendiler, Müslümanın gözü temiz olacak, özü temiz olacak, sözü temiz olacak, diyorum… Ama içinizden soranınız yok: Yahu Hocam, insanın sözü nasıl temiz olur? Bir diyeniniz yok. Madem siz sormuyorsunuz, madem ben söyleyeyim:
“İnsan dilini güzel sözlere alıştıracak, demektir. Misal vereyim: Hani buğday çuvallarının dibini delen küçük bir hayvan vardır. Siz o hayvana fare deyin, Sakın onun Türkçe adını söylemeyin! Türkçesi çok çirkindir… Kur’an-ı Kerim okuyan ağızlara böyle kelimeler yakışmaz…”
Dedem bunları söyleyince, meclistekiler hayran oldular: “Hocam, bu bizim hiç hatırımıza gelmemişti.” Dediler. Dedem:  “İşte ben de onun için söylüyorum. Artık hatırınıza gelir, dikkat edin, çocuklarınızı da çirkin sözler kullandırmamaya alıştırın, dilin terbiyesi böyle başlar” dedikten sonra, dilin ve söylenen sözlerin ehemmiyetini anlatmaya başladı:
“Dil, yaman bir hırsızdır, söz dinlemeyen bir asidir. Allahü Teâlâ onu zapt etmek için iki bekçi yaratmıştır. Biri dişler, diğeri dudaklardır. Fakat o, bunların ikisini de iğfal eder, kandırır, yine yapacağını yapar… O iki kapıyı, o iki zinciri, açar kırar, yine bizi felaketlere atacak şeyler söyler…
Allah diyen ağızlarımızdan ve Kur’an-ı Kerim okuyan dillerimizden kötü sözler çıkmamalı. İyilik ve kötülük aynı anda var olamayacağı gibi temiz ağızlarımızdan kötü sözler de çıkmamalıdır. Yukarıda anlattığım örnekten de anlaşılacağı gibi sözlerimize çok dikkat etmemiz gerekiyor. Susuz kaldığında ciğerim yandı diyebiliyorsa bir anne bu Hanım tasavvuftan bir nasibini almamıştır ve dil belası hakkında bir fikri yoktur. Bu konulara dikkat etmeli, Rabbimizin razı olacağı işlerle uğraşmalıyız. Gençlerimize ibret almalarını tavsiye ederim.

Ozan Dur

 

 

Exit mobile version