Kasım Süleymani’nin ABD hava kuvvetleri tarafından öldürülmesinden sonra ABD – İran ilişkileri gerilerek Ortadoğu’nun kaderi tekrardan yazılmaya başlandı. İran’ı sindirmeyi, İran kadar agresifleşme ile halledeceğini düşünen ABD Başkanı D. Trump, kendi emriyle DMO Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi Bağdat Havalimanı’nda öldürttü. İran İslam Cumhuriyeti’nin ve hatta modern İran tarihinin en önemli komutanlarından biri olan Kasım Süleymani’nin öldürülmesi, İran’ı ve üst düzey yetkililerini dumura uğratarak ABD’den alınacak bir intikam yemini etmelerine sebep oldu. Ancak gerçekten agresif olmak Trump’ın İran’ı sindirme politikasını sürdürelebilir hale getirecek mi? Yoksa agresiflik sadece rakibine mi yarayacak?
Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden önce ABD’ye net tehditler savuran İran yönetimi başta İran İslam Cumhuriyeti Devrim Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei olmak üzere ABD’nin kendi adlarına hiçbir şey yapamayacağını belirtmekteydi. Özellikle Kasım Süleymani’nin adeta sivil bir şekilde Suriye ve Irak topraklarında rahatça gezebilmesi, tarifeli uçak seferlerini kullanması ve bölge halkı ile yakın görüntüler vermesi de ABD’ye ve dolaylı olarak da Trump yönetimini aşağılayan hareketlerdi. Trump’ın da sosyal medya aracığıyla İran’ın tehditlerine ve cevaben gönderilen söylem ve davranışlarını da kuru tehdit olarak değerlendiren birçok İranlı üst düzey yetkilisi vardı. Lakin Trump, İran’ı adeta can damarından vurup İran’ın belki asla bedel olarak elde edemeyeceğini bir harekette bulunarak Kasım Süleymani’yi gafil avladı. Bu da İran’ı daha da agresifleştirerek muhatabını intikam arayışlarına soktu.
Beklenildiğinden daha erken cevap veren İran tarafı, Aynel Esed’deki ABD üssünü yerli üretimi füzelerle vurarak güç gösterisinde bulunmaya çalıştı. Başarılı bir harekat olduğu ayrı bir tartışma konusu olan bu saldırı, aslında İran ve ABD tarafı için önemli sonuçlara neden oldu diyebiliriz. Öncellikle İran tarafından bakarsak, başarılı bir harekat olduğunu tartışmadan, İran kendi balistik füzelerinin kabiliyetini gösterdi. Buna ilave olarak da Trump’ın daha önce ziyaret ettiği ABD üssü olan Aynel Esed ve onu vurabilme becerisini İran’ın olası bir çatışmada cevap verme kapasitesini de göstererek ABD’yi vurma cesaretini tüm dünyaya duyurmuş oldu.
İran’ın iç siyaseti açısından da, Trump’ın İran topraklarındaki 52 önemli kültürel noktayı vurabileceğini açıklaması ve Kasım Süleymani’nin ölümü milli güvenlik endişesi ile tüm İran’ı birleştirdi. Dış siyaset açısından da incelediğimiz zaman, İran’ın intikam alma hırsı ve hırsın sağladığı meşruiyet özellikle Suriye, Lübnan, Irak ve Yemen’de vekalet güçler aracığıyla agresifliğini artıracak diyebiliriz ki buna kanıt olarak Devrim Lideri Ayetullah Ali Hamanei saldırı ardından saldırının “yeterli” olmadığını belirten açıklamasını gösterebiliriz.
ABD tarafından baktığımız zaman, Aynel Esed’de personel kaybı vermeden sadece teknik teçhizat kaybı veren ABD, Kasım Süleymani’yi öldürmekle İran’a nispet olarak büyük bir avantaj elde etti. Tahmin ediyoruz ki İran, şu anki koşullarda Kasım Süleymani’nin canına bedel olacak hareket kapasitesinde değil. Ama diğer taraftan baktığımız zaman, yukarıda değindiğimiz gibi Kasım Süleymani’nin ölümü, 2018 – 2019’da gerçekleşen ekonomik bazlı gösterilerin hemen arkasından gelmesine rağmen milli güvenlik endişesiyle İran’ı birleştirdi ve intikam alma hırsı adına da agresifliğini arttırdı ki bunu ABD üssüne yapılan saldırıdan da anlayabiliriz.
ABD’nin Kasım Süleymani’yi öldürmesinden sonra İran tarafından artan agresiflik ve beklenmeyen saldırı, ABD tarafından da bazı taşların oturmasına neden oldu ki Trump’ın dün yaptığı açıklamada İran’ın agresif fiilerini “yeni ekonomik ambargolar” ile cezalandıracağını söylemesi İran’ın agresifliğini bertaraf etme veya daha da artırmasını kısıtlayacak gibi gözüküyor. Buna ilave olarak da Trump’ın İran için “barış” adı altındaki açıklamaları da agresifliğinden vazgeçtiğini ve muhatabını yıpratmada tek yolun agresifliğe yol açacak fiillerden ve söylemlerden uzak durup ekonomik ambargolardan geçtiğinin idrak ettiğini görmekteyiz. Geçmişe baktığımızda da İran’ın ekonomik sıkıntılarla uğraşması, söz konusu sıkıntıların iç siyasette de problem olması ve 2018 ve 2019’daki protestolarda kendini göstermesi “yıpratmanın tek yolu yeni ekonomik ambargolar” tezini doğrulamaktadır.
Hülasa olarak, Trump’ın gerçekçi ve etkin bir biçimde agresiflikten vazgeçmesi, yeni ekonomik ambargolar ile muhatabının agresifliğini bertaraf edip iç siyasetteki ekonomik değişkenlere bağlı toplumsal hareketleri tetiklemesi muhatabını yıpratmak için tek yol olduğunu görmekteyiz. Aksi takdirde agresifliğe agresif şekilde cevap vermek sadece ama sadece muhatabı İran’ın lehine gelişmelere neden olacaktır ki İran İslam devlet aklı ideolojisi, agresiflikten meşruiyet alanı bulmakta ve gücünü almaktadır.
Birkan Kemal ERTAN
10.01.2020