İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Özyeğin, G. (2005) “Kapıcılar, Gündelikçiler ve Evsahipleri: Türk Kent Yaşamında Sorunlu Karşılaşmalar”, Kültür Fragmanları: Türkiye’de Gündelik Hayat, Deniz Kandiyoti & Ayşe Saktanber (ed). İstanbul: Metis Yayınları, s. 57-83.
[caption id="attachment_11760" align="alignright" width="208"] Kültür Fragmanları: Türkiye’de Gündelik Hayat, Deniz Kandiyoti & Ayşe Saktanber (ed). İstanbul: Metis Yayınları[/caption]
Ele alacağımız kitap bölümünde yazar, Türk kent yaşamında farklı grupların sosyal hayattaki karşılaşmalarını ve ortaya çıkan sorunları kapıcılar, gündelikçiler ve toplumun orta sınıfından ev sahiplerinin ilişkileri özelinde incelemiştir. Türkiye’de toplumsal değişim, geleneksel olandan modern olana geçiş sürecinin açıklanması ile idrak edilmeye çalışılmaktadır. Türkiye’nin toplumsal yapısı üzerine yapılan tartışmalarda gelenekçilik ve modernlik birlikte ele alınmaktadır. Bu iki gücün kesiştiği yer olarak apartmanlar, yazar tarafından incelenmeye değer bulunmuştur.
Apartmanlar içerisinde birlikte yaşama durumu şehirleşme ve 60’lı yıllarda çıkan Apartman Kanunu sonucudur. Bireyleri artan nüfusun etkisiyle beraber kısıtlı yerleşim alanlarında beraber yaşamak durumunda kalmışlardır. Kent sosyolojisindeki “sociopatial” yaklaşımının ışığında, yaşanılan çevrenin bireylerin yaşamlarını etkilediğini bahsettiğimiz örnekte de görmekteyiz. Apartman yaşamı ve şehir kültürü, yeni iş alanlarının doğmasına neden olmuştur. Bireyselleşme, meşguliyetlerin farklılaşması, yeni aile düzeni, artan zaman ihtiyacı, 80’li yıllardan itibaren dönüşen tüketim odakları “ev hizmeti” çalışma alanını doğurmuştur. Böylece kapıcılık, gündelik ev temizliği gibi hizmet alanları zuhur etmiştir. İş imkanı elde etmek amacıyla kırsal yaşamı bırakıp, kentte tutunmaya çalışan bireylerin tercihlerinden biri de kapıcılık mesleği olmuştur. Bu meslek, bulunduğu çevresinin sağladığı yakınlık, denetim altında olma, güven vb. koşullar itibariyle eşlerin de çalışma alanına dahiliyetini sağlamıştır.
Kapıcılar ve genellikle gündelik temizlik işleriyle kazanç sağlayan eşleri, aynı maddiyat, kırsallık, kültür seviyesine sahip oldukları gecekondu mahallelerinde ikamet eden göçmenlere göre farklı bir mecra içinde yaşamaktadırlar. Etkileşimde bulundukları insanlar, kültür düzeyi, mahalle, şehirlilik, mekan açısından kent merkezinin sunduğu kolaylıklar bakımından türdeşlerinden farklı bir hayat düzeninin içerisindedir. Bu yaşam formu ile kadının sosyal yaşantısında değişim, orta sınıf ev erkeğinin iş olanaklarının ve sorumluluklarının değişmesi\belirginleşmesi görülmektedir. Böylece modern yaşamda mekan, cinsiyetin sınırlarındaki belirlenimin varlığı anlaşılmaktadır.
Modernleşen bireylerler olarak kapıcılar, mekanın ortak kullanımı bakımından apartman meskunları tarafından “içerideki yabancılar” olarak tanımlanmaktadırlar. Kırdan kente göçmeleri, kırsalın yetersiz koşulları ölçütünde sahip oldukları kültürel yetersizlik, modern şehir yaşamı sakinlerinin onlar üzerinde gördükleri geleneksel davranış özellikleri, kent yaşamına uyum sürecinde yaşanan bocalamalar onların orta sınıf apartman sahipleri tarafından ötekileştirilmesine neden olmaktadır. Bahsettiğimiz tahfif edilme durumunu, yerleşiklerin onlara olan bağımlılıkları dengelemekte ve onların birlikte yaşamını sağlamaktadır. Kapıcıların, apartman sakinlerinin birçok hizmet ihtiyacını yakın alanlarında gerçekleştirmesi bu bağımlılığa neden olmaktadır. Hizmet esnasında kapıcıların, gündelikçi eşlerinin onların konutlarının mahremiyetine, özel yaşamlarına, kültürlerine yakından tanık olmaları sonucunda ev sahipleri, onlara karşı bir engelleme mekanizması ortaya koyarlar. Kapıcıların "kötü ve pis, şehirle bağdaşmayan, görgü yoksunu, istenmeyen ancak zorunlu ihtiyaç duyulan kesim" olarak algılanmasında ardındaki sebeplerden birisi de bahsettiğimiz durumdur. Bir yabancının eve içkinleşmesi durumu, menfaatler oranınca söylemler\adlandırmalar üzerinde etkili olmuştur. bir strateji gereği olarak tarafların birbirlerine maddi bağımlılığı, samimiyet üretimi gereği hitaplara yansımaktadır. Menfaatlerin ve davranış biçimlerini belirleyen çevresel denetim mekanizmaları vardır: gündelikçinin çalışma koşullarını belirleyen ataerkil kuvvet olarak eş, çalışma performansı, yapılan işe gösterilen ihtimam; ev sahibinin işinin düzenli görülmesi talebi, konfor düzeyi, maddi imkan, diğer orta sınıf grubuna dahil ev hanımları ile rekabet etme, sahip olunan statü, çalışanın haklarını gözetme zorunluluğu vb. Bütün bunlar, ev sahipleri ile kırdan göç etmiş kesim arasındaki ilişki düzeyi üzerinde etki göstermektedir.
Yazarın okuması, ataerkil kontrol ve kadının sosyal hayatta otonomisini sağlaması mevzuları üzerine inşa edilmiştir. Geleneğin özünde bulunan aile bağlarının ehemmiyetinin duygusallıktan, bağlılıktan uzak tutularak sadece maddi çıkarlar, bahane üretimi gibi sebeplere kaynak gösterilmesi değerden azade edilmiş bir okumaya neden olacaktır. Biz bu anlamda, toplumumuzun zemininde bulunan aile bağlarını, sahipleniciliği ve muhafaza kültürünü cinsiyetçi, materyalist, faydacı bir düşüncenin ötesinde konumlandırmaktayız.
Modern yaşantının bireyci, faydacı olarak gösterilmesinin; aile kurumunun korunmasına, bağlılığının zarar görmesine neden olacağı düşüncesi mantıksal açıdan tutarlı gözükmemektedir. Ayrıca, gelenekselcilik ve modernlik ayrımlarının kutuplaştırıcı, sonuçlara ulaşmada kısıtlayıcı olduğu yazar tarafından iddia edilmişse de, ikisinin de değerlendirmelerde göz önüne alınmasının gerekliliğine vurgu yapılmıştır. İlerleyen sayfalarda, kitabın editörlerin sahip olduğu modernitenin fraksiyonlarının incelenmesi temelinde değerlendirme yapılması yönündeki görüşü önemli bulmakla beraber, kırdan göçmüş kesimlerin şehirdeki karşılaşmalarında onların özüne içkin olan geleneksel motifleri incelemeye değer bulmaktayız.
Furkan EMİROĞLU
Yorum Yaz