İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Mültecilik ve göç kavramı nedir? Türkiye'de mültecilik ve göç durumu nasıldır? Türkiye'de mültecilik ve göçün Suriyeliler kapsamında nasıl değerlendirilir?
Bu yazıda ilk olarak mülteciler ve göçmenler arasındaki fark gözetilerek göç türleri anlatılacaktır. Sonrasında Türkiye’de hala oldukça güncel bir tartışma konusu olan Suriye’den Türkiye’ye gerçekleşen göç dalgası, bunun sonucunda ortaya çıkan güvenlik sorunları ve Suriyeli mülteciler çerçevesinde Türkiye’nin uyguladığı mülteci politikası kaynakçada belirtilen makaleler rehberliğinde incelenip değerlendirilecektir.
Toplumların sosyo-kültürel, ekonomik, politik vb. yapıları ile doğrudan ilişkili ve çok boyutlu bir olay olan göç kavramının (Mutluer,2013) literatürde birçok farklı tanımı mevcuttur. Göç kavramı, tanımların birçoğunda daha çok fiziki anlamda “yer değiştirme” olarak ele alınmıştır. Gerçekten de göç kavramı çoğu insan için çevre değiştirme veya yer değiştirme gibi kavramlarını çağrıştırmaktadır. (Yalçın,2004) Genel olarak göç, coğrafi mekân değiştirme sürecinin sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi boyutlarıyla toplum yapısını değiştiren nüfus hareketleridir” (Yalçın,2004) şeklinde tanımlanabilir. Bu tanım göçün sosyal etkilerini ön olana çıkarması açısından dikkat çekicidir.
Göç kavramına ilişkin çok sayıda tanımların mevcut olmasının sebebi, göçün farklı ve karmaşık yapısı gereğidir. Aynı çeşitliliğe göçleri türlerine göre ayırırken de yaşamaktayız. Buna göre göçler;
olmak üzere ikiye ayrılabilir. Birçok farklı sebepten ötürü çok sayıda göç türü bulunmasına rağmen, biz bu yazımızda genel olarak bu iki göç türü üzerinde duracağız.
Göçün sonucu olarak ortaya çıkan göçmen kavramı, mülteci ve sığınmacı kavramlarıyla birbirine karıştırılır. Peki, göçmen, mülteci ve sığınmacı kavramları arasındaki fark nedir?
sonucunda göç ederler.(ÇAKRAN ve diğerleri)
Bu üç kavramı farklarını göz etmeksizin aynı manada kullanmak ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Nitekim halk arasında konu ile ilgili karmaşıklık oluşabilir ve bu doğrultuda ülkelerin izlediği mülteci politikasına anlam vermekte zorluk yaşanabilir. Fakat en önemlisi; ülkesindeki tehlikelerden kaçan bireylerin yanlış tanımlanması ölüm ve kalımın arasındaki ince çizgiyi belirtebilmektedir.(ÇAKRAN ve diğerleri) Bu nedenlerden dolayı, bu üç kavramın arasındaki farklılıkların dikkate alınması gerekmektedir. Mülteci hareketleri aynı zamanda, bireylerin ülke içinde yerinden edilmelerinin yanı sıra, doğal ve çevresel afetler, kimyasal ve nükleer felaketler, kıtlık, kalkınma projeleri vb. sonucunda ortaya çıkan göçler zorunlu göç örnekleridir.” (Eker)
Mülteci hareketliliğinin Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle ülkemizde sıklıkla yaşandığını söylemek mümkündür. Mart 2011’de Arap Baharının etkisiyle Suriye’de başlayan gösterilerde, göstericilere hükümet güçleri tarafından sert müdahalelerde bulunulmuştur. Esed rejiminin, muhaliflerine yönelik acımasız ve insafsız saldırıları sonucu Suriye’den Türkiye’ye Nisan 2011 yılında başlayıp hala devam eden zorunlu bir göç dalgası yaşanmıştır. Aralık 2018 itibariyle Türkiye’deki mülteci sayısı 3 milyon 618 bin 624 kişiye ulaştı.[2] Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısının bu kadar çok olması, mülteci hakları kavramının önemini de beraberinde getirmiştir.
YUKK’nun[3] 62. Maddesi[4] doğrultusunda, Avrupa ülkeleri dışından Türkiye’ye gelen ve sığınma talep eden kişiler “şartlı mülteci’’ olarak adlandırılmaktadır. Ancak, Suriyeliler bu maddeye göre ne göçmen tanımına ne de mülteci tanımına uymaktadırlar. Mevzuattaki boşluk sebebiyle Suriyelilerin statüsüyle ilgili “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” (YUKK) çıkarılmıştır ve YUKK’un 6458 Sayılı “Geçici koruma’’ başlıklı 91. maddesinin 1. fıkrası doğrultusunda Suriyelilerin statüsü “geçici koruma’’ olarak belirtilmiştir.[5] Bundan da anlaşılacağı üzere, göçmenlerin ülke içerisindeki ikametlerine ve çalışmalarına, yasal mevzuat dahi askıya alınarak, herhangi bir sorun çıkarılmamış, önemli bir bölümü kurulan barınma merkezlerine yerleştirilmiş, sağlık, eğitim, barınma ve beslenme gibi hizmetler ücretsiz olarak sağlanmıştır. Ayrıca AFAD barınma merkezlerinde market, ısınma, güvenlik, ibadethane, tercümanlık, psiko-sosyal destek vb. hizmetler Suriyeli mültecilerin hizmetine sunulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, Suriyeli sığınmacılara sunduğu yüksek standartlar bakımından; BM başta olmak üzere uluslararası camiada öncü ve model bir ülke konumuna ulaşmıştır. (AFAD, 2015)
Diğer birçok ülkenin aksine, Türkiye kendi ülkelerinin yöneticileri tarafından zulme uğrayan bu insanlara kapısını sonuna kadar açmıştır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği 2017 yılı sonu verilerine göre, dünyada 6,3 milyondan fazla Suriyeli ülkelerini terk etmeye zorlandı ve neredeyse bu rakamın 3'te 1'i şu an dünyada mülteci konumundadır.[6] 2017 yılında Suriyeli mültecilerin toplam sayısında yüzde 14 artış oldu. Şu anda Suriyeli mülteciler dünya çapında 125 ülkede sığınmacı olarak bulunuyorlar. Türkiye’nin 2015 yılında 1.805.255 olan Suriyeli mülteci sayısı, 2017 yılında 3,424,200’a ulamıştır. Türkiye 2017 yılında sınırları içerisinde en çok Suriyeli mülteci barındıran ülke olarak ilk sırada yer almaktadır. (UNHCR,2017)Böylesine büyük bir göç dalgası diğer sorunlarla beraber bazı güvenlik sorunlarını da beraberinde getirmiştir. (AĞIR ve diğerleri)Türkiye’de ikamet eden Suriyeli vatandaşları, onların ev sahibi topluma etkilerini ve kendi sorunlarını ele alırken sınıflandırmak daha iyi bir analiz yapmamızı sağlayacaktır. Bu analizi kamplarda yaşayanlar, kamplarda yaşamamakla birlikte kayıt altında olanlar ve hiçbir kaydı bulunmayanlar olarak üçlü bir sınıflandırmaya tabi tutarak yapmak yerinde olacaktır. (AĞIR ve diğerleri)Çünkü bu üç gruptan her birinin ev sahibi topluma olan etkileri ve kendi yaşadıkları sorunlar birbirinden farklıdır.
Bu sorunlarının çözümü için hem Türkiye Cumhuriyeti devleti hem de Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları büyük çaba harcarken, sığınmacı sayısının fazlalığı ve uluslararası toplumun duyarsızlığı nedeniyle sorunların tam manasıyla çözüme kavuşturulması mümkün olamamaktadır.
[caption id="attachment_11889" align="aligncenter" width="499"] Çadır kentler ve Suriyeliler[/caption]
Güvenlik kavramı herhangi bir korku veya tehlike içerisinde olmama, cana ve mala yönelik herhangi bir risk bulunmaması hali, yasaların uygulanıyor olma hali olarak tanımlanabilir. (AĞIRve diğerleri) Göçmen sayısı çok, bölge de sorunlu olunca bu göç dalgası ister istemez birtakım sorunları da beraberinde getirmektedir. Bunlara örnek olarak sınır güvenliği ile ilgili ve barınma merkezlerinde yaşayanların neden olabileceği sorunlar; barınma merkezinde yaşamamakla birlikte kayıt altında olanlar ve hiçbir kaydı bulunmayanlardan kaynaklanan/kaynaklanabilecek güvenlik sorunları örnek verilebilir.[7] Türkiye en uç noktada politikalar uygulasa da hem Suriye’deki kaotik ortamdan hem de kendi sınırları içerisinde güvenlik sorunları başta olmak üzere ortaya çıkan problemlerden etkilenmemesi çok zordur. Ancak; rakamlara bakıldığında şimdilik Suriyelilerin suça karışma oranlarının hayli düşük olduğu görülmektedir. Türkiye’ye sığınan Suriyeli mültecilerin toplam nüfusa oranı %2.5 civarındayken adli olaylara karışma ve suç oranı 2011 ve 2014 yılları arasında binde 33 olarak açıklanmıştır. (Anadolu Ajansı )
Bu rakamlar Suriyelilerin toplam nüfus ortalamalarının ve beklenenin çok altında bir oranla suça karıştıklarını göstermektedir. Böylesine büyük ve çaresiz bir kitlenin daha fazla asayiş sorununa neden olacağı beklenmekte idi. Bu durum, ilgili yöneticilerin başarısı olduğu kadar, Suriye’den yaşanan göçü ensar-muhacir ilişkisi çerçevesinde değerlendiren ve ona göre davranmaya çaba gösteren Türk halkının kadim misafirperverliğinin de bir sonucudur. Meydana gelmiş veya gelebilecek bazı olaylar ise siyasi kökenli olmayıp daha çok sosyal ve ekonomik temellidir. Ancak süre uzadıkça riskler de artmaktadır. Hem misafirler bu duruma daha fazla katlanma gücüne sahip değillerdir, hem de yerel halkın bazı sosyo-ekonomik meseleleri çatışmaya dönüştürebilme ihtimali artmaktadır. (AĞIRve diğerleri)
Bir kriz yönetim politikası olarak bilinen mülteci politikası, kamu politikası alt dalı olarak, sığınmacıların yerleşim problemlerinden, hukuki statülerine kadar pek çok soruna çare bulmaya yönelik bir süreçtir. (BULUT,2018) Türkiye’de uzun tarihi boyunca, hem Osmanlı İmparatorluğu döneminde, hem de Cumhuriyet sonrasında, farklı boyutlarda ve farklı niteliklerde göç hareketleri meydana gelmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin izlediği mülteci politikası, Osmanlı Devletinin izlediği mülteci politikasına karşın daha katı olarak nitelendirilebilmektedir. (ÇAKRAN ve diğerleri) [8] Türkiye, Suriyeli mülteciler konusunda, “açık kapı politikası” işlemiş ve geçmişteki uygulamalardan farklı bir yol benimsemiştir. Buna bağlı olarak Ekim 2011 yılında İçişleri Bakanlığının aldığı karar ile Türkiye’de kayıtlı olan Suriyeli sığınmacılara “geçici koruma statüsü” verilmiştir. Bu statü, Suriyelilere sınırsız kalış ve zorla geri gönderilmeme gibi imkânlar sağlamıştır. Bu açıdan, coğrafi konumu itibariyle Türkiye gibi olan ülkelerin, mültecilerin topluma muhtemel katılımını kolaylaştıracak uzun dönemli politikalar üretmesi gerektiği söylenebilir.
Sonuç
“Göçmen”, “sığınmacı” ve “mülteci” kavramları, özellikle medya tarafından eş anlamda kullanılmasına rağmen önemli farklılıklar içermektedir. Birbirine karıştırılmaması gereken bu kavramların yanlış kullanılması, ülkesindeki tehlikelerden kaçıp sığınmacı konumuna düşen bireylerin, bu konumuna düştükleri ülkede yanlış tanımlanmasına sebebiyet vermektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin uyguladığı mülteci politikasının -bu politika ulus devlet kuruluş felsefesinin bir parçası olduğundan- hukuki açıdan coğrafi çekince ile sınırlandırılmasına rağmen tarihi boyunca fazla sayıda farklı ülkelerden, farklı dinlerden ve farklı ırklardan gelen göçmenlere, sığınmacılara ve mültecilere kapısını açtığını görülmektedir. Türkiye Cumhuriyetinin bu davranışı için Osmanlı İmparatorluğunun uyguladığı mülteci politikasının bir uzantısı olduğunu söylemek doğru olacaktır. Nitekim Türkiye, 2011 yılından bu yana Suriyelere kucak açmış ve ev sahipliği yapmıştır. Her ne kadar uygulanan bu politika sonucunda ülke içinde güvensizlik ortamı baş gösterse de beklenenin çok altında suç oranıyla korkulan olmamıştır. Son olarak, yazıda daha önce de bahsettiğimiz gibi, coğrafi konumu Türkiye gibi hayati öneme sahip olan ülkelerin, ülkesindeki mültecilerin topluma muhtemel katılımını kolaylaştıracak uzun dönemli politikalar üretmesi gerektiği söylenebilir.
Ayşenur Topal[1]
[1] İstanbul Medeniyet Üniversitesi / Siyasal Bilgiler Fakültesi / Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ( %100 İngilizce) Bölümü / 3. Sınıf
[2] Geniş bilgi için bkz: https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/
[3] YUKK: Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu.
[4] Geniş bilgi için bkz: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/04/20130411-2.htm
[5] Geniş bilgi için bkz: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/04/20130411-2.htm
[6] Geniş bilgi için bkz: https://www.unhcr.org/statistics/unhcrstats/5b27be547/unhcr-global-trends-2017.html ss. 14
[7] Çalışmanın sınırlılığı sebebiyle meydana gelen/gelebilecek olan güvenlik sorunları sadece başlıklarıyla ele alınmıştır. Nitekim, bu sorunlardan her birisi başlı başına bir çalışmaya konu olabilecek niteliktedir.
[8] Çalışmanın sınırlılığı sebebiyle bu konudan bahsedilemeyecektir. Detaylı bilgi için Dilek Latif’in (2002) “The Refugee Policy of the Turkish Republic” isimli çalışmasına başvurabilirsiniz.
AFAD, 20152015 YILI PERFORMANS PROGRAMI.[Çevrimiçi][Alıntı Tarihi: 1 ocak 2019.]https://www.afad.gov.tr/upload/Node/3902/xfiles/afad-performans--2015-v12-kapakli.pdf.
AĞIROsman , SEZİKMurat[Çevrimiçi][Alıntı Tarihi: 1 Ocak 2019.]http://dergipark.gov.tr/download/article-file/307116.
Anadolu Ajansı Anadolu Ajansı.[Çevrimiçi][Alıntı Tarihi: 1 Ocak 2019.]https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/suriyelilerin-adli-olaylara-karisma-orani-on-binde-33/118752.
BAŞKANLIĞIT.C.BAŞBAKANLIK AFET ve ACİL DURUM YÖNETİMİ 2015 YILI PERFORMANS PROGRAMI.https://www.afad.gov.tr/upload/Node/3902/xfiles/afad-performans--2015-v12-kapakli.pdf.
ÇAKRANŞebnem , ERENVeyselhttp://dergipark.gov.tr.[Çevrimiçi][Alıntı Tarihi: 1 Ocak 2019.]http://dergipark.gov.tr/download/article-file/355090.
EkerKemalhttp://acikerisim.deu.edu.tr.[Çevrimiçi][Alıntı Tarihi: 1 Ocak 2019.]http://acikerisim.deu.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/12345/6615/226690.pdf?sequence=1&isAllowed=y.
GökdereAhmetY.Yabancı Ülkelere İşgücü Akımı ve Türk Ekonomisi Üzerine Etkileri.basım yeri bilinmiyor,Türkiye İş Bankası Yayını,1978,s.10.
MutluerMustafaUluslararası Göçler ve Türkiye.basım yeri bilinmiyor,Çantay Kitabevi,2013,s.9.
Mülteciler Derneği.[Çevrimiçi][Alıntı Tarihi: 1 Ocak 2019.]https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/.
UNHCRGlobal Trends Forced Displacement in 2017.basım yeri bilinmiyor,UNHCR,2017,s.14.
YalçınCemalGöç Sosyolojisi.basım yeri bilinmiyor,Anı Yayıncılık,2004,s.12.
https://youtu.be/daNgfbemllU
Yorum Yaz